İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da aylardır süren bir irade savaşına yol açtı. 01 Mayis 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 81 İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü olan 1 Mayıs, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da aylardır süren bir irade savaşına yol açtı. İstanbul'da 1 Mayıs 1977'de 37 kişinin kanlarıyla sulanan Taksim alanını her türlü etkinliğe açık tutan, ancak işçi sınıfına yasaklayan devletin yasağı bu yıl da devam etti. Ancak geçen yıl Taksim'e girebilmek için yaşanan çatışmaların ardından bu yıl da Taksim için gösterilen kararlılık faşist diktatörlüğü manevralar yapmak zorunda bıraktı. İstanbul Valisi Muammer Güler, Taksim'de sadece sendika yöneticileri ve temsilcilerinin yer aldığı "makul bir kitle katılımı"na izin verileceğini, kutlamaların ise Kadıköy alanında yapılmasına izin verildiğini söyledi. Hedef belliydi: Devrimci öncü güçleri işçilerden ayrıştırmak, işçi sınıfının geniş bölüklerini, devrimcileri, komünistleri Taksim alanına sokmamak, 1 Mayıs'ın kitlesel ve militan bir şekilde kutlanmasını, sermayeye karşı gücünü meydanlarda buluşturmasını, hep birlikte taleplerini haykırmasını engellemek. Türkiye'de ilk defa bundan 100 yıl önce kutlanan 1 Mayıs, son 31 yılda yasaklıydı. Ancak yasaklı olmasına rağmen her yıl işçi sınıfı sokağa çıkmakta, faşist diktatörlüğün kolluk güçlerine meydan okuyarak savaşmakta, bedeller ödeme pahasına bayramını kutlamaktadır. Avustralya işçi sınıfının 8 saatlik işgünü mücadelesi, Amerikan işçi sınıfının Albert Parsons, August Spies, George Engel, Adolf Fischer ve daha nice bedeller ödeyerek yarattığı işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün ruhunu kuşanan proletarya ile burjuvazinin doğrudan karşı karşıya geldiği bir gün olmaktadır. Burjuvazinin bir çok ülkede yaptığı gibi, 1 Mayıs'ın içini boşaltmak, ehlileştirmek, devletin çizdiği sınırlar içine hapsetmek, bir mücadele günü değil de, gezi ve piknik gününe çevirme hedefleri, Türk burjuvazisi ve devleti aracılığıyla uygulanmaya çalışılmaktadır. Devlete bu hedeflerinde başta Hak-İş ve Türk-İş yönetimi olmak üzere sarı sendikacılar, EMEP gibi pasifist ve reformist güçlerde koltuk değneği olmuşlardır. Bu güçler devletin emirleri doğrultusunda 1 Mayıs kutlaması yapmışlardır. Hak-İş, sadece Taksim'e çelenk bırakarak bu önemli günü geçiştirirken, Türk-İş Taksim'e çelenk bıraktıktan sonra Kadıköy'de 1 Mayıs kutlaması yapmıştır. Devletle karşı karşıya gelmekten korkan EMEP gibi örgütlerde Kadıköy'deki kutlamaya katıldılar. Bu yanıyla 1 Mayıs, sınıfın ortak hareketini savunan, faşizme karşı militan direnişçi duruşta ısrar eden çizgi ile, pasifist ve reformist çizgi arasındaki ayrışmayı da ortaya koymuştur. İşçi sınıfı ile faşist diktatörlük arasında süren mücadelede işçi sınıfı bu yıl iki kazanıma imza atmıştır. Birincisi, 30 yıldır bedeller ödenerek süren ısrarlı mücadele sonucu hükümet 1 Mayıs'ı "Emek ve Dayanışma Bayramı" olarak resmi tatil ilan etmiştir. İkincisi, işçi sınıfının küçük bir bölüğü de olsa, kararlı ve militan bir mücadele sonucu Taksim alanına çıkmış ve Taksim yasağını fiilen delmiştir. Sosyalistlerin, devrimci ve ilerici güçlerin, DİSK, KESK ve onlara bağlı alana girebilen sendikaların pankartları Taksim'deki anıtta dalgalanmış, alan devrimci şiarlar ve 1 Mayıs marşı ile inlemiştir. Taksim alanına ulaşabilenlerle, alana ulaşması engellenen, ancak sokak sokak, barikat barikat savaşanlar, direnenler Taksim yasağını paçavraya çevirmişlerdir. MLKP milisleri, barikat savaşlarında en önde militanca savaşırken, güçlerimizin kısmı da kitle ile birlikte alana girmişlerdir. Komünist Gençlik Örgütü Milisleri de, İstanbul'un Pangaltı, Kurtuluş ve Cihangir bölgelerinde "Yaşasın 1 Mayıs" yazılı ve MLKP/KGÖ imzalı pankartlar açarak, sapanları ve molotoflarıyla polis barikatlarına yüklendiler. 1 Mayıs, İstanbul dışında, başta 50 bin kişinin katıldığı İzmir'de olmak üzere Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın dört bir yanında kitlesel olarak kutlandı. Kutlamalarda, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizin kendini her geçen gün daha çok hissettirdiği, bu krizi işçilerin yaratmadığı ve bunun bedelini işçilerin ödemeyeceği vurgulandı. İşten atmalara, krize, sömürüye karşı birleşik mücadele isteğinin dile getirildiği eylemlerde, son dönemlerde DTP'ye ve Kürt halkına yönelik saldırılar da protesto edildi. 1 Mayıs kutlamaları, 2 Mayıs'ta Urfa'da yapılan bölgesel bir mitingle sona erdi.
|