MLKP I. Kürdistan Konferansı: Partimiz İçin Tarihi Bir Dönemeç
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Kontrgerilla devletinin JİTEM'cilerden oluşan bir ekibinin Şemdinli'de kirli eylemlerinden birini yaparken suçüstü yakalandığı, buna karşı görkemli serhildanların gerçekleştiği günlerde, Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı komünistler açısından tarihi öneme sahip bir adımın müjdesi paylaşılıyordu tüm halklarımızla. MLKP I. Kürdistan Konferansı başarıyla toplanmış, özgür Kürdistan için, sosyalist yurtseverlerin girdikleri doğru rotada yeni bir kavşağa daha ulaşılmıştı. Kürdistan'da ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesinin öncüsü ve önderi olmakla görevli MLKP Kürdistan Örgütü açısından tarihi bir adım atılmıştı. Parti tarihi bakımından bir ilk olan Kürdistan Konferansı, çalışmalarımızın en önemli

Kürdistani ürünlerinden biri ve yine çalışmalara yeni bir güç ve dinamizm katacak, yeni ufuklar açacak bir büyük okuldu.

Kuşkusuz ki, bu hamlenin Kürdistan halkı açısından da "tarihi" bir değer haline gelip gelmeyeceği konferans kararlarının uygulanmasında, iradesinin yaşam sınavından geçmesinde ve önümüzdeki süreçteki gelişmelere yapılacak müdahalelere bağlı olarak, bütün bu eylemin halkımızla buluşmasında somutlaşacaktır. MLKP I. Kürdistan Konferansı'nın bütün ruhu, bunun gerçekleşmesi isteği üzerine kuruludur. Konferans, partiye, parti çizgisine duyulan güvenin yanı sıra, halka güveni ve devrimin zaferine olan inancı vurgulamıştır. Konferansın her aşamasına damgasını vuran, kitlelere güven ve halkımızın bağrındaki mücadele dinamiklerinin canlılığı gerçeği bir kez daha ortaya çıkmış, yurtsever Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri halkının görkemli serhildanı bu tartışmaların adeta tescil edilmesi anlamına gelmiştir.

MLKP I. Kürdistan Konferansı, ulusal özgürlük mücadelesine öncü tarzda katılmak, ona önderlik için, canbedeli, feda ruhlu etkin mücadele yürütmek iddiasının, temenniden çok, eylem haline gelmesi için atılmış somut bir adım, net bir irade beyanıdır. Konferans Duyuru ve Çağrısı'ndan da anlaşılacağı gibi, somut sorunlara somut yanıtlar verme, bunu kendini merkeze koyarak gerçekleştirme iradesi Konferans'ın başlıca yönlendirici bilinci olmuştur. Ayakları yere basan, gerçek sorunlarla yüzleşmeyi amaçlayan bir eylem olarak gündeme gelen Konferans, Partimiz ve Kürdistan Örgütü'müz açısından, yeni bir sürecin başladığının da ifadesidir. Şimdi sözden çok eylemin konuşacağı bir zaman dilimindeyiz. MLKP Kürdistan Örgütü, belli bir süredir, kendini bu bilince göre düzenlemiş, kuvvetlerini ve eylemini bu perspektifle siperlere doğru yönlendirmiş olduğundan, Konferans bu bakımdan bir sıçrama iradesi ve yönelimini anlatmaktadır.

3. Kongreden I. Konferansa

I. Kürdistan Konferansı, MLKP 3. Kongresi'nin direktiflerinden biridir. Konferans, Kürdistan Örgütü'nün Kongreden günümüze kadar olan çalışmalarını değerlendirmiş, gelişmelerin yönüne dair önemli kararlar almıştır. 3. Kongre Kuzey Kürdistan devriminin yenilgisi ve ulusal devrimci öncüsünün irade kırılması yolundan, ideolojik teslimiyet ve politik reformcu bir stratejide karar kılması gerçekliğinden hareketle, partimizin Kürdistan'daki görev ve konumlanmasının da farklılaştığını tespit etmiş, buna bağlı olarak Kürdistan seksiyonunu da yeniden örgütlemiş, ülkemize dönük somut politikalar belirleyerek bunları uygulama yönelimine daha aktif girme iradesini beyan etmişti.

Eylül 1994'teki MLKP Birlik Kongresi, Kürdistan Devriminin "stratejik denge" aşamasında bulunduğunu saptamış ve stratejisinde, Kürdistan'dan başlamış bulunan antiemperyalist demokratik devrimimizin zaferi için Türkiye'de ikinci devrimci cephenin kurulmasını temel almıştı. Merkezinde bu anlayışın durduğu çizginin gerçekleşmesi için parti, Kürdistan'daki faaliyetini, gerici iç savaşları önlemek ve sömürgeciliğin gerici iç savaşlar temelindeki manevra imkânlarını halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi yoluyla ortadan kaldırmak amacına göre düzenlemişti. Bu nedenle çalışmalarını esasen Türk-Kürt, Sünni-Alevi gibi toplumsal karşıtlıklara sahip "şeritte" yoğunlaştırmıştı. Kürdistan devriminin yenilgisi ve ulusal devrimci öncüsünün küçük burjuva ulusal reformist bir program ve strateji benimsemesi koşullarında, 2002 Nisan'ında toplanan 3. Kongre ise öncellerinden başlayarak, Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakkını teorik-programatik olarak kayıtsız koşulsuz savunmuş; fakat sorunun somut kavranışında ve pratiğinde ulusal çelişkinin devrimci çözümünü gündemleştiren bir yönelime girişememiş; bu konudaki düşünsel açıklığı ve pratik yönelimi ancak Birlik Kongresi'yle elde etmiş olan Partimizin, artık Kürdistan'da salt toplumsal kurtuluşun değil, aynı zamanda, ulusal özgürlüğün de öncülük ve önderliğini omuzlamak göreviyle yüz yüze olduğunu ortaya koymuştu. Bu her şeyden önce, politik faaliyetin tüm Kuzey Kürdistan'a yayılması, Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devrimi için, Batı'da ikinci devrimci cephenin örgütlenmesi hattından, her iki ülkede de devrimi örgütleme hattına geçiş perspektifiydi. Bu perspektife uygun olarak, Parti, yönünü Kürdistan içlerine döndü. Bu, aynı zamanda, daha fazla Kürdistanileşme, daha fazla "sorunun gerçek sahibi" haline gelmek demekti.

Eylemli Varlık, Tutarlı Siyaset Zemini

Geride kalan dönemde, Kürdistan faaliyetimizin ana halkası, politik çalışmanın içeriğinin 3. Kongre perspektifleriyle uyumlu hale getirilmesi, politik canlanmanın sağlanması ve politik çalışma alanlarının genişletilmesiydi. Partimizi Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin bir dinamiği, iddialı bir gücü, giderek de öncüsü ve önderi haline getirmenin temel koşulu buydu. Örgütsel perspektifler, tercihler, araç ve biçimler bunu mutlaka gözetmeliydi. Türkiye'de yürütülen çalışmaları bire bir yineleyerek ya da taklit ederek Kürdistanileşme iddialarımızı gerçekleştiremezdik. Ulusal sorun, bunun ilkesel ve güncel gerekleri politik mücadelemizde, her günkü ajitasyonumuzda ve yayınlarımızda ete kemiğe bürünmek zorundaydı. Diğer şeyler bir yana, ulusal uyanışa ve Kürdistan devrimine önderlik etmiş, hala (hem de dört parçada) milyonlarca Kürdü politik yaşama çeken ve seferber edebilen, şimdinin küçük burjuva ulusal reformist PKK'siyle ideolojik mücadelenin geniş yığınlar nezdinde bir anlam ve değer kazanması da pratik-politik eleştiriyle sıkı sıkıya bağlıydı. Eylemi olmayanın sözünün de kıymeti yoktur çünkü. Bu bilinçle davranan MLKP Kürdistan Örgütü, gücü ve enerjisi oranında, eylemli bir duruş sergilemeye, yüksek bir kararlılık ve çabayla ulusal özgürlük ve sosyalizm bayrağını yükseltmeye çalıştı.

Kuşkusuz kolay ve sorunsuz olmadı bu süreç. Devrimci kendiliğindencilikten miras siyaset tarzının alışkanlıkları, sömürgeciliğin engelleme saldırıları, dışımızdaki çevrelerin ideolojik, siyasal ve pratik kuşatmaları ve örgütsel bakımdan yaşanan sancılı ve sıkıntılı bazı süreçlere rağmen, 3. Kongre'nin özetlediğimiz iradesi Kürdistan'daki parti çalışmasında egemen kılındı, bu bilinç ve inançla, Kürdistan Konferansı'na gelindi.

Güçlü Bir Gelecek İnşa Etmek

Geride kalan sürecin verilerine bakıldığında Kürdistan faaliyetimizde 3. Kongre hattının döşendiği rahatlıkla söylenebilir. Ne var ki, Partimiz Kürdistanileşme yöneliminde belirli bir düzeye ulaşmakla birlikte, kat edeceği yolun uzun ve zorlu olduğunun da bilincindedir. Çalışmalara, alan açma girişimlerine ve merkezden çevreye doğru yayılma yönelimlerine bağlı olarak, Parti ismi, bilinen şerit (Malatya, Antep, Dersim, Sivas vb.) dışında, Hakkari'den Batman'a, Van'dan Amed'e kadar, giderek daha fazla duyulmaya, sosyalist yurtseverler daha çok tanınmaya başladı. Ergani, Silvan, Bismil, Gevaş, Başkale, Suruç, Halfeti, Siverek, Lice, Dicle, Yüksekova, Şemdinli vb. ilçelerde yaşayan halkımız da artık partimizi ve onun kendisine temas eden araçlarını tanımaya başladılar. Henüz sınırlı ve "tanıma" düzeyinde olan bu ilişkinin "inanma" ve "katılma" düzeyine gelip gelmeyeceği, çalışmalarımızdaki ısrara, sürekliliğe ve eyleme bağlı olacaktır. Mücadelenin gerektirdiği her biçim ve aracı kullanmadan, bu uğurda bedel ödemeden ve bunu gözetmeden kuvvet olunamayacağı gerçeğini bilen sosyalist yurtseverler bu konuda tam bir kararlılık içerisindedir. Ki, bu, aynı zamanda I. Kürdistan Konferansı'nın iradesi ve bütün tartışma sürecine damgasını vuran bilinçtir.

Duyuru ve Çağrı'da da belirtildiği gibi, Konferans "Kuzey parçasından başlayarak, Kürdistan'daki politik durumu, ulusal ve toplumsal gerçekleri; başta PKK olmak üzere farklı nitelikteki ulusal partilerin, grupların duruşlarını ve günümüzdeki misyonlarını; Kürdistan Örgütümüzün 3. Kongre'den günümüze, Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü faaliyetleri ve gelecekteki görevlerini tartıştı." Bu tartışmaların ışığında, Kuzey Kürdistan'da yoğunlaşan, ancak diğer parçalara da ilgisiz kalmayan bir yönelim içerisinde olunacağını ilan etti. Doğu, Güney ve Güney Batı parçalarındaki halkımızın ve elbette ki değişik ülkelerdeki politik sürgünlerin ve göçmenlerin, sorun ve ihtiyaçlarına çok daha yüksek bir duyarlılık içerisinde olunması gerektiğine dikkat çekti. Bunun söz düzeyinde kalmaması, çeşitli biçimlerde eylemlere dönüşmesi kuşkusuz ki yönelime uygun politik tarzın geliştirilmesi, bunu engelleyen ne varsa ondan kopuşulmasıyla sağlanacaktır..

Özgür Kürdistan İçin

MLKP I. Kürdistan Konferansı'nın gündemindeki konuların başında, ülkemizdeki ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinin nasıl ve hangi biçimlerde ele alınacağı, bunların nasıl birleştirileceği sorunları geliyordu. Kürt işçi ve emekçilerinin ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesindeki rolü ve görevleri Konferansın tartışma başlıkları arasında yer aldı. Konferans, "Kürdistan işçi sınıfının, köylülüğünün, emekçilerinin ulusal özgürlük ve sosyal kurtuluş hakkının vazgeçilmez"liğini vurgularken, "Ulusal özgürlük hakkı ve ulusal demokratik taleplere en yüksek ilgiyi göstermeyen, bu sorunlarda en önde mücadele etmeyen bir işçi sınıfının, Kürdistan'da halkımızın kurtuluşunun öncüsü haline gelemeyeceğini ve sosyalizme yürüyemeyeceğini" bir kez daha teyit etti. Sosyalist yurtseverlere, işçi ve emekçi topluluklara bu bilinci taşıma görevini verdi. Keza Konferans, "Kürdistan işçi sınıfının, Türkiye işçi sınıfıyla tek bir partide birliğinin ve aynı biçimde başta bölgemiz olmak üzere, tüm dünyada işçilerin ve halkların enternasyonalist birliği görevinin tarihsel ve siyasal öneminin" de altını özenle çizdi. "Türkiyelileşme" söyleminin, daha çok egemenlerle "uzlaşma"yı, "ulusalcılık" söyleminin de, giderek daha çok Barzani-Talabani mandacılığını anlattığı bir dönemde, MLKP I. Kürdistan Konferansı, "Ulusal ve toplumsal esaretin kaynağı olan, Türk burjuvazisinin mevcut faşist ve sömürgeci rejiminin yıkılıp, halklar için eşitlik, gönüllü birlik ve ayrılık hakkı nitelikleriyle belirlenen bir İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetler Birliği kurulması için, Kürdistan işçi sınıfı ve köylülüğünün, Türkiye proletaryası ve emekçilerinin, Süryani, Laz, Gürcü, Çerkes, Abhaz, Arap, Ermeni, Rum, Çingene ulusal topluluklarından ezilen halkımızın, kaderlerini sımsıkı birleştirmesi zorunluluğunu yeniden vurgula"dı. Enternasyonal devrimci mücadele bayrağını yükseltmenin zorunluluğuna dikkat çekti. Özgür Kürdistan'ın böylesi bir mücadeleyle elde edilebileceğine olan inancını yineledi. Bu, emperyalist küreselleşme koşullarında, enternasyonal mücadelenin önemine yapılan bir vurgu ve aynı zamanda dünya halklarına duyulan güvenin bir göstergesi olarak kaydedilmelidir.

Ulusal ve Demokratik Talepler İçin Mücadele

Konferans, ulusal özgürlük ve sosyalizm için devrimci çizginin gerçekleşeceği zemini, Kürdistan'a ait mücadele ve koşullara bağlı olarak ele almak gerektiğini vurgularken, bunun güncel plandaki eylemsel karşılığına dikkat çekti. "Bugün, sömürgeciliğin militarist güçlerine, yönetici bürokrasisine, iktisadi ve politik kurumlarına karşı, onları Kuzey Kürdistan'da barınamaz hale getirmeye ve söküp atmaya yönelik, askeri savaşım ve kitle şiddeti başta olmak üzere, her türlü mücadelenin, ulusal varlığı inkâr edilen ve sömürgeci boyunduruk altında tutulan halkımızın ulusal ve toplumsal hakkı ve görevi olduğunu;

Halkımızın ulusal varlığı, anadilini kullanma özgürlüğü, ulusal kimliğiyle politik örgütlenme hakkı, olağanüstü hal makinesinin dağıtılması, koruculuğun lağvedilmesi, sürgünlerin köye geri dönüşü ile tüm zararlarının tazmini, Kürdistan'a askeri saldırıların durdurulması, toplu mezar yerlerinin açıklanması, gözaltında kayıplardan, faili meçhul cinayetlerden, kelle ve kulak avcılığından sorumlu faşist katillerin ve şeflerinin tutuklanıp yargılanması, başta PKK önderi Abdullah Öcalan olmak üzere, Kürt savaş esirlerinin koşulsuz serbest bırakılması gibi ulusal demokratik talepleri savunduğunu ve desteklediğini" ilan eden Konferans, bu talepler için mücadelenin sosyalist yurtsever politikanın da bir gereği olduğunu vurguladı.

Mücadeleye Destek, Uzlaşmaya Hayır!

Giderek daha fazla Kürdistani bir kuvvet haline gelmek için, Kürdistan gençliği, kadınları ve emekçileri arasında güç olmak, onların mücadele ve umutlarını kendinde sembolleştirmek gerektiğinin bilincine dikkat çeken Konferans, ülkemizdeki ulusal güçlere ilişkin de önemli tespitlerde bulundu. Sömürgecilik, emperyalizm, sosyalşovenizm ve iç gericiliğin saldırı odağında bulunan PKK'nin "Türk burjuvazisinin ulusal inkâr politikasına ve ırkçı faşist cenderesine karşı, ulusal demokratik haklar temelinde yürüttüğü mücadeleyi meşru ve haklı gördüğünü, tüm gücüyle ulusal demokratik taleplerin yanında olduğunu" vurgulayan Konferans, "Kürdistan'da sömürgeci boyunduruğun kırılması ve halkımızın kaderini özgürce tayini hedeflerinden vazgeçilmesinde, emperyalizm ve Türk burjuvazisiyle uzlaşma eğilimlerinde ifadesini bulan küçük burjuva reformist strateji, çizgi, görüş ve pratikleri mahk»m ettiğini" de ilan etti. Ulusal demokratik hareket saflarında AB'li emperyalistlerin sömürgeciliğe açık desteğini ve onun halkların düşmanı emperyalist karakterini gözlerden saklayan, "Kürt sorununa AB Çözümü" hayali yayan görüşlere dikkat çeken Konferans, bu konuda gerçeğin halkımıza inat ve ısrarla anlatılması ve ideolojik mücadele görevlerini vurguladı. Keza Konferans, sömürgeci ve emperyalist saldırının merkezindeki HPG'nin ulusal demokratik mücadeledeki yerini de tartıştı; "Ulusal varlığı inkâr edilen, ülkesi faşist sömürgecilik altında tutulan halkımızın silahlı direniş ve savaşım hakkının meşru, ahlaki ve kaçınılmaz olduğunu; bu anlamda, bugün, HPG'nin dağıtılması yönündeki her türlü çabanın inkâra ve faşist sömürgeciliğe hizmet eden gerici bir karakter taşıdığını; HPG'nin Haziran 2004'te tek taraflı ateşkese son verip ulusal demokratik taleplerle aktif savunmaya geçişinin haklı, yerinde ve ileriye doğru bir adım olduğunun" altını çizdi.

Konferans, kısmen ülkemizde ama daha çok da Avrupa'da etkinlik göstermeye çalışan inkârcı, teslimiyetçi reformist güçlerin durumlarını da tartıştı: "Keskin burjuva ulusalcı söylemlerine karşın, gerçekte sömürgeciliğe ve inkâra karşı hiçbir ciddi pratiği aklından geçirmeyen, tüm yeteneklerini, halkımızı, ABD ve AB emperyalistlerinin boyunduruğu altına girmeye yöneltmek için kullanan, Hak-Par, PSK, PWD vb. partilerin, bilcümle internet gevezelerinin ve emperyalizmin kollarında yaşayan güruhların, halkımızın ulusal özgürlük mücadelesinin ve toplumsal kurtuluş özleminin önündeki burjuva ulusalcı barikatlar olduğunu, böylesi güçlerin oluşturduğu anti-PKK blokların hiçbir ilerici özelliğinin bulunmadığını" ilan etti. Yeni dönemde, AB ve ABD emperyalizmi ve sömürgecilikle ilişkilenip, onlardan medet uman, onların saldırı politikalarının sonuçlarına dayanarak, yaratılmış bulunan değerlerin üzerine oturma hayalindeki bu güçlerin gerçekliğini bir kez daha kamuoyuna yansıttı. Halkımızın özgürlüğü için bir taş bile atmayan bu güçlerin yaratmaya çalıştıkları yanılsamalara karşı etkin ideolojik ve siyasal mücadeleler yürütmenin ve politik duruş sergilemenin önemini vurguladı.

Özellikle Güney Kürdistan'daki gelişmeleri kendileri için bir sıçrama zemini olarak gören ve tam bir aymazlıkla Kuzey'deki ulusal-demokratik mücadeleyi karalayan, Barzani-Talabani hayranlığı yapan bu kesimler, halkımıza da bunu salık verirken, Konferans, bu konuya dair, sosyalist yurtsever bakışı bir kez daha ilan etti: "Güney Kürdistan'da, kaderini, federal Irak'ın içinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi biçiminde tayin eden halkımızın eyleminin ulusal meşruiyet açısından tartışılamayacağını; ulusal devlet kurma yönündeki eğilimlerin veya pratiklerin 'ikinci İsrail' gibi kavramlarla nitelenmesinin sömürgeci ve şovenist bir perspektiften kaynaklandığını;

Buna karşın, Güney'deki tercihin sınıfsal ve toplumsal içeriği itibariyle ise tümüyle yanlış olduğunu; ABD emperyalizmiyle işbirlikçilik ve Irak'ın işgalini destek temelinde geliştirildiğini, bunun tüm parçalardaki ve ülke dışındaki halkımızın ulusal onurunu yaraladığını, halkımızın bölge halklarıyla kardeşçe birliği ve birleşik mücadele imkânlarına ağır zararlar verdiğini; dünya halklarının günümüzdeki en saldırgan düşmanı ABD emperyalizmini bölgede güçlendirdiğini; bu nedenle de Barzani-Talabani ulusalcılığının desteklenemeyeceğini;

Güney Kürdistan halkımızın, tarihi geleneklerinde mevcut bulunan ulusal özgürlük ruhu ve eylemini esas alması gerektiğini; Arap halkıyla, Türkmen ve diğer ulusal topluluklarla eşit ve kardeşçe birliği geliştirilmesi görevini" vurguladı, yanılsamalı bakışlarla arasına kesin ve net bir sınır çizdi.

Dîsa Dîsa Serhildan!

Konferans, proletarya ve halklarımıza yaptığı duyuru ve çağrısındaki kararların yanı sıra, Parti faaliyetinin eleştirel değerlendirmesi, gelişme dinamikleri, devrimin zaferi için yürünecek yolun ihtiyaçları, kurum(sal)laşma sorunları, kesimsel çalışmalar, kadrolaşma, Kürdistanileşme ve sosyalist yurtseverlik gibi pek çok konuyu da tartışma gündemine taşıdı. Barış politikasından, AB meselesine, ABD'nin bölgedeki yönelimlerinden, diğer parçalardaki gelişmelere, halkımızın güncel sorunlarından, devrimimizin stratejik ihtiyaçlarına kadar bir dizi konu Konferans gündeminde yer aldı. Tüm bu meselelere dair değerlendirme ve kararlar Kürdistan'daki parti çalışmamızın gelişimi için güçlü birer dayanak olacaktır.

Konferans, 1999 sonrasında yaşanan gelişmelerin ve ülkemizdeki sonuçlarının yol açtığı tahribatlara, sömürgeciliğin ve emperyalizmin bütün kuşatmasına rağmen, halkımızın onurlu özgürlük yürüyüşünde ısrar ettiğinin altını çizerken, koşulların düne göre daha fazla özgürlük ve devrim lehine olduğunu sevinç ve coşkuyla tespit etti. Savaş ve zafer iradesini biledi. "Dîsa Dîsa Serhildan, MLKP Kurdistan!" şiarının giderek daha kesin bir gerçeklik halini alması için, parti savaşçılarına tam bir seferberlik hali içinde olmak görevini verdi.

Konferans, MLKP Kürdistan Örgütü'nün, "ortaya konulan perspektif ve hedefler doğrultusunda bugüne kadar yürüttüğü mücadeleyi daha yüksek azim ve kararlılıkla sürdüreceğini; bir devrimci durumun hüküm sürdüğü ülkemizde, savaşımın ihtiyaçlarına uygun bir düzey elde etmek için güç ve yeteneklerini tam bir adanmışlık ve feda ruhuyla seferber edeceğini; faşist sömürgeciliğe ve inkara karşı halkımızın devrimci ve ulusal demokratik taleplerini savunan güçlerle eylem ve güç birliği içinde olacağını; ulusal özgürlük savaşımı sürecinde büyük acılar ve ağır bedeller pahasına kan ve canla yaratılmış değerlere saygı ve bağlılıkla hareket edeceğini bir kez daha ilan eder"ken, sosyalist yurtseverlerin yürüyeceği yolu da berrak bir şekilde gösterdi. Bu mücadelede yurtsever halkımızın görevlerine de dikkat çeken Konferans, halkımıza daha fazla serhildan çağrısı yaptı.

Konferans, son olarak "kent ve kır işçilerinin, topraksız köylülüğün, yoksulluk ve sefalet içindeki kır ve kent emekçilerinin özgür ve insani bir yaşama kavuşması için", "Kürdistan işçi sınıfını, yoksul köylülüğünü, emekçi kadınları, gençliğimizi ve tüm halkımızı ulusal özgürlük ve toplumsal kurtuluş bayrağını yükseltmeye", "işgal birlikleri, karakollar, vergi daireleri ve hapishanelerde somutlanan siyasi ilhakla; yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi yağmalayan, ekonomik ilhak kurumlarıyla; inkar kültürü ve asimilasyon merkezleriyle faşist sömürgeciliğin ülkemizden kovulması" için birleşik ve kararlı bir savaşımı büyütmeye, onları "bu uğurda mücadele yürüten MLKP ve Kürdistan Seksiyonu, MLKP Kürdistan Örgütüne kulak vermeye, onu güçlendirmeye ve saflarında sımsıkı kenetlenmeye çağır"dı. Konferans, Kürdistan için, özgürlüğe ve onurlu bir yaşama ulaşmanın tek yolunun devrim olduğunu, bunun da, sömürgeciliği yenmekten geçtiğinin altını özenle çizdi.

Yürünecek yol belli. Yüksek bir feda ruhu, güçlü bir kazanma arzusu ve yoksul kentlerimizden mor dağlarımıza değin ülkemizin her yanına ulusal özgürlük ve sosyalizm bayrağının dalgalanma umuduyla geleceğe yürüyeceğiz. Görevlerimiz ağır, işimiz çok, yolumuz zorlu, ancak inanıyoruz ki, biz kazancağız. Çünkü biz geleceğiz! Çünkü gelecek devrim!

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

MLKP I. Kürdistan Konferansı: Partimiz İçin Tarihi Bir Dönemeç
fc Share on Twitter
 

Kontrgerilla devletinin JİTEM'cilerden oluşan bir ekibinin Şemdinli'de kirli eylemlerinden birini yaparken suçüstü yakalandığı, buna karşı görkemli serhildanların gerçekleştiği günlerde, Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı komünistler açısından tarihi öneme sahip bir adımın müjdesi paylaşılıyordu tüm halklarımızla. MLKP I. Kürdistan Konferansı başarıyla toplanmış, özgür Kürdistan için, sosyalist yurtseverlerin girdikleri doğru rotada yeni bir kavşağa daha ulaşılmıştı. Kürdistan'da ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesinin öncüsü ve önderi olmakla görevli MLKP Kürdistan Örgütü açısından tarihi bir adım atılmıştı. Parti tarihi bakımından bir ilk olan Kürdistan Konferansı, çalışmalarımızın en önemli

Kürdistani ürünlerinden biri ve yine çalışmalara yeni bir güç ve dinamizm katacak, yeni ufuklar açacak bir büyük okuldu.

Kuşkusuz ki, bu hamlenin Kürdistan halkı açısından da "tarihi" bir değer haline gelip gelmeyeceği konferans kararlarının uygulanmasında, iradesinin yaşam sınavından geçmesinde ve önümüzdeki süreçteki gelişmelere yapılacak müdahalelere bağlı olarak, bütün bu eylemin halkımızla buluşmasında somutlaşacaktır. MLKP I. Kürdistan Konferansı'nın bütün ruhu, bunun gerçekleşmesi isteği üzerine kuruludur. Konferans, partiye, parti çizgisine duyulan güvenin yanı sıra, halka güveni ve devrimin zaferine olan inancı vurgulamıştır. Konferansın her aşamasına damgasını vuran, kitlelere güven ve halkımızın bağrındaki mücadele dinamiklerinin canlılığı gerçeği bir kez daha ortaya çıkmış, yurtsever Şemdinli, Yüksekova ve Hakkâri halkının görkemli serhildanı bu tartışmaların adeta tescil edilmesi anlamına gelmiştir.

MLKP I. Kürdistan Konferansı, ulusal özgürlük mücadelesine öncü tarzda katılmak, ona önderlik için, canbedeli, feda ruhlu etkin mücadele yürütmek iddiasının, temenniden çok, eylem haline gelmesi için atılmış somut bir adım, net bir irade beyanıdır. Konferans Duyuru ve Çağrısı'ndan da anlaşılacağı gibi, somut sorunlara somut yanıtlar verme, bunu kendini merkeze koyarak gerçekleştirme iradesi Konferans'ın başlıca yönlendirici bilinci olmuştur. Ayakları yere basan, gerçek sorunlarla yüzleşmeyi amaçlayan bir eylem olarak gündeme gelen Konferans, Partimiz ve Kürdistan Örgütü'müz açısından, yeni bir sürecin başladığının da ifadesidir. Şimdi sözden çok eylemin konuşacağı bir zaman dilimindeyiz. MLKP Kürdistan Örgütü, belli bir süredir, kendini bu bilince göre düzenlemiş, kuvvetlerini ve eylemini bu perspektifle siperlere doğru yönlendirmiş olduğundan, Konferans bu bakımdan bir sıçrama iradesi ve yönelimini anlatmaktadır.

3. Kongreden I. Konferansa

I. Kürdistan Konferansı, MLKP 3. Kongresi'nin direktiflerinden biridir. Konferans, Kürdistan Örgütü'nün Kongreden günümüze kadar olan çalışmalarını değerlendirmiş, gelişmelerin yönüne dair önemli kararlar almıştır. 3. Kongre Kuzey Kürdistan devriminin yenilgisi ve ulusal devrimci öncüsünün irade kırılması yolundan, ideolojik teslimiyet ve politik reformcu bir stratejide karar kılması gerçekliğinden hareketle, partimizin Kürdistan'daki görev ve konumlanmasının da farklılaştığını tespit etmiş, buna bağlı olarak Kürdistan seksiyonunu da yeniden örgütlemiş, ülkemize dönük somut politikalar belirleyerek bunları uygulama yönelimine daha aktif girme iradesini beyan etmişti.

Eylül 1994'teki MLKP Birlik Kongresi, Kürdistan Devriminin "stratejik denge" aşamasında bulunduğunu saptamış ve stratejisinde, Kürdistan'dan başlamış bulunan antiemperyalist demokratik devrimimizin zaferi için Türkiye'de ikinci devrimci cephenin kurulmasını temel almıştı. Merkezinde bu anlayışın durduğu çizginin gerçekleşmesi için parti, Kürdistan'daki faaliyetini, gerici iç savaşları önlemek ve sömürgeciliğin gerici iç savaşlar temelindeki manevra imkânlarını halkların kardeşliği ve birleşik mücadelesi yoluyla ortadan kaldırmak amacına göre düzenlemişti. Bu nedenle çalışmalarını esasen Türk-Kürt, Sünni-Alevi gibi toplumsal karşıtlıklara sahip "şeritte" yoğunlaştırmıştı. Kürdistan devriminin yenilgisi ve ulusal devrimci öncüsünün küçük burjuva ulusal reformist bir program ve strateji benimsemesi koşullarında, 2002 Nisan'ında toplanan 3. Kongre ise öncellerinden başlayarak, Kürt ulusunun kendi devletini kurma hakkını teorik-programatik olarak kayıtsız koşulsuz savunmuş; fakat sorunun somut kavranışında ve pratiğinde ulusal çelişkinin devrimci çözümünü gündemleştiren bir yönelime girişememiş; bu konudaki düşünsel açıklığı ve pratik yönelimi ancak Birlik Kongresi'yle elde etmiş olan Partimizin, artık Kürdistan'da salt toplumsal kurtuluşun değil, aynı zamanda, ulusal özgürlüğün de öncülük ve önderliğini omuzlamak göreviyle yüz yüze olduğunu ortaya koymuştu. Bu her şeyden önce, politik faaliyetin tüm Kuzey Kürdistan'a yayılması, Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devrimi için, Batı'da ikinci devrimci cephenin örgütlenmesi hattından, her iki ülkede de devrimi örgütleme hattına geçiş perspektifiydi. Bu perspektife uygun olarak, Parti, yönünü Kürdistan içlerine döndü. Bu, aynı zamanda, daha fazla Kürdistanileşme, daha fazla "sorunun gerçek sahibi" haline gelmek demekti.

Eylemli Varlık, Tutarlı Siyaset Zemini

Geride kalan dönemde, Kürdistan faaliyetimizin ana halkası, politik çalışmanın içeriğinin 3. Kongre perspektifleriyle uyumlu hale getirilmesi, politik canlanmanın sağlanması ve politik çalışma alanlarının genişletilmesiydi. Partimizi Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin bir dinamiği, iddialı bir gücü, giderek de öncüsü ve önderi haline getirmenin temel koşulu buydu. Örgütsel perspektifler, tercihler, araç ve biçimler bunu mutlaka gözetmeliydi. Türkiye'de yürütülen çalışmaları bire bir yineleyerek ya da taklit ederek Kürdistanileşme iddialarımızı gerçekleştiremezdik. Ulusal sorun, bunun ilkesel ve güncel gerekleri politik mücadelemizde, her günkü ajitasyonumuzda ve yayınlarımızda ete kemiğe bürünmek zorundaydı. Diğer şeyler bir yana, ulusal uyanışa ve Kürdistan devrimine önderlik etmiş, hala (hem de dört parçada) milyonlarca Kürdü politik yaşama çeken ve seferber edebilen, şimdinin küçük burjuva ulusal reformist PKK'siyle ideolojik mücadelenin geniş yığınlar nezdinde bir anlam ve değer kazanması da pratik-politik eleştiriyle sıkı sıkıya bağlıydı. Eylemi olmayanın sözünün de kıymeti yoktur çünkü. Bu bilinçle davranan MLKP Kürdistan Örgütü, gücü ve enerjisi oranında, eylemli bir duruş sergilemeye, yüksek bir kararlılık ve çabayla ulusal özgürlük ve sosyalizm bayrağını yükseltmeye çalıştı.

Kuşkusuz kolay ve sorunsuz olmadı bu süreç. Devrimci kendiliğindencilikten miras siyaset tarzının alışkanlıkları, sömürgeciliğin engelleme saldırıları, dışımızdaki çevrelerin ideolojik, siyasal ve pratik kuşatmaları ve örgütsel bakımdan yaşanan sancılı ve sıkıntılı bazı süreçlere rağmen, 3. Kongre'nin özetlediğimiz iradesi Kürdistan'daki parti çalışmasında egemen kılındı, bu bilinç ve inançla, Kürdistan Konferansı'na gelindi.

Güçlü Bir Gelecek İnşa Etmek

Geride kalan sürecin verilerine bakıldığında Kürdistan faaliyetimizde 3. Kongre hattının döşendiği rahatlıkla söylenebilir. Ne var ki, Partimiz Kürdistanileşme yöneliminde belirli bir düzeye ulaşmakla birlikte, kat edeceği yolun uzun ve zorlu olduğunun da bilincindedir. Çalışmalara, alan açma girişimlerine ve merkezden çevreye doğru yayılma yönelimlerine bağlı olarak, Parti ismi, bilinen şerit (Malatya, Antep, Dersim, Sivas vb.) dışında, Hakkari'den Batman'a, Van'dan Amed'e kadar, giderek daha fazla duyulmaya, sosyalist yurtseverler daha çok tanınmaya başladı. Ergani, Silvan, Bismil, Gevaş, Başkale, Suruç, Halfeti, Siverek, Lice, Dicle, Yüksekova, Şemdinli vb. ilçelerde yaşayan halkımız da artık partimizi ve onun kendisine temas eden araçlarını tanımaya başladılar. Henüz sınırlı ve "tanıma" düzeyinde olan bu ilişkinin "inanma" ve "katılma" düzeyine gelip gelmeyeceği, çalışmalarımızdaki ısrara, sürekliliğe ve eyleme bağlı olacaktır. Mücadelenin gerektirdiği her biçim ve aracı kullanmadan, bu uğurda bedel ödemeden ve bunu gözetmeden kuvvet olunamayacağı gerçeğini bilen sosyalist yurtseverler bu konuda tam bir kararlılık içerisindedir. Ki, bu, aynı zamanda I. Kürdistan Konferansı'nın iradesi ve bütün tartışma sürecine damgasını vuran bilinçtir.

Duyuru ve Çağrı'da da belirtildiği gibi, Konferans "Kuzey parçasından başlayarak, Kürdistan'daki politik durumu, ulusal ve toplumsal gerçekleri; başta PKK olmak üzere farklı nitelikteki ulusal partilerin, grupların duruşlarını ve günümüzdeki misyonlarını; Kürdistan Örgütümüzün 3. Kongre'den günümüze, Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü faaliyetleri ve gelecekteki görevlerini tartıştı." Bu tartışmaların ışığında, Kuzey Kürdistan'da yoğunlaşan, ancak diğer parçalara da ilgisiz kalmayan bir yönelim içerisinde olunacağını ilan etti. Doğu, Güney ve Güney Batı parçalarındaki halkımızın ve elbette ki değişik ülkelerdeki politik sürgünlerin ve göçmenlerin, sorun ve ihtiyaçlarına çok daha yüksek bir duyarlılık içerisinde olunması gerektiğine dikkat çekti. Bunun söz düzeyinde kalmaması, çeşitli biçimlerde eylemlere dönüşmesi kuşkusuz ki yönelime uygun politik tarzın geliştirilmesi, bunu engelleyen ne varsa ondan kopuşulmasıyla sağlanacaktır..

Özgür Kürdistan İçin

MLKP I. Kürdistan Konferansı'nın gündemindeki konuların başında, ülkemizdeki ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelelerinin nasıl ve hangi biçimlerde ele alınacağı, bunların nasıl birleştirileceği sorunları geliyordu. Kürt işçi ve emekçilerinin ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesindeki rolü ve görevleri Konferansın tartışma başlıkları arasında yer aldı. Konferans, "Kürdistan işçi sınıfının, köylülüğünün, emekçilerinin ulusal özgürlük ve sosyal kurtuluş hakkının vazgeçilmez"liğini vurgularken, "Ulusal özgürlük hakkı ve ulusal demokratik taleplere en yüksek ilgiyi göstermeyen, bu sorunlarda en önde mücadele etmeyen bir işçi sınıfının, Kürdistan'da halkımızın kurtuluşunun öncüsü haline gelemeyeceğini ve sosyalizme yürüyemeyeceğini" bir kez daha teyit etti. Sosyalist yurtseverlere, işçi ve emekçi topluluklara bu bilinci taşıma görevini verdi. Keza Konferans, "Kürdistan işçi sınıfının, Türkiye işçi sınıfıyla tek bir partide birliğinin ve aynı biçimde başta bölgemiz olmak üzere, tüm dünyada işçilerin ve halkların enternasyonalist birliği görevinin tarihsel ve siyasal öneminin" de altını özenle çizdi. "Türkiyelileşme" söyleminin, daha çok egemenlerle "uzlaşma"yı, "ulusalcılık" söyleminin de, giderek daha çok Barzani-Talabani mandacılığını anlattığı bir dönemde, MLKP I. Kürdistan Konferansı, "Ulusal ve toplumsal esaretin kaynağı olan, Türk burjuvazisinin mevcut faşist ve sömürgeci rejiminin yıkılıp, halklar için eşitlik, gönüllü birlik ve ayrılık hakkı nitelikleriyle belirlenen bir İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetler Birliği kurulması için, Kürdistan işçi sınıfı ve köylülüğünün, Türkiye proletaryası ve emekçilerinin, Süryani, Laz, Gürcü, Çerkes, Abhaz, Arap, Ermeni, Rum, Çingene ulusal topluluklarından ezilen halkımızın, kaderlerini sımsıkı birleştirmesi zorunluluğunu yeniden vurgula"dı. Enternasyonal devrimci mücadele bayrağını yükseltmenin zorunluluğuna dikkat çekti. Özgür Kürdistan'ın böylesi bir mücadeleyle elde edilebileceğine olan inancını yineledi. Bu, emperyalist küreselleşme koşullarında, enternasyonal mücadelenin önemine yapılan bir vurgu ve aynı zamanda dünya halklarına duyulan güvenin bir göstergesi olarak kaydedilmelidir.

Ulusal ve Demokratik Talepler İçin Mücadele

Konferans, ulusal özgürlük ve sosyalizm için devrimci çizginin gerçekleşeceği zemini, Kürdistan'a ait mücadele ve koşullara bağlı olarak ele almak gerektiğini vurgularken, bunun güncel plandaki eylemsel karşılığına dikkat çekti. "Bugün, sömürgeciliğin militarist güçlerine, yönetici bürokrasisine, iktisadi ve politik kurumlarına karşı, onları Kuzey Kürdistan'da barınamaz hale getirmeye ve söküp atmaya yönelik, askeri savaşım ve kitle şiddeti başta olmak üzere, her türlü mücadelenin, ulusal varlığı inkâr edilen ve sömürgeci boyunduruk altında tutulan halkımızın ulusal ve toplumsal hakkı ve görevi olduğunu;

Halkımızın ulusal varlığı, anadilini kullanma özgürlüğü, ulusal kimliğiyle politik örgütlenme hakkı, olağanüstü hal makinesinin dağıtılması, koruculuğun lağvedilmesi, sürgünlerin köye geri dönüşü ile tüm zararlarının tazmini, Kürdistan'a askeri saldırıların durdurulması, toplu mezar yerlerinin açıklanması, gözaltında kayıplardan, faili meçhul cinayetlerden, kelle ve kulak avcılığından sorumlu faşist katillerin ve şeflerinin tutuklanıp yargılanması, başta PKK önderi Abdullah Öcalan olmak üzere, Kürt savaş esirlerinin koşulsuz serbest bırakılması gibi ulusal demokratik talepleri savunduğunu ve desteklediğini" ilan eden Konferans, bu talepler için mücadelenin sosyalist yurtsever politikanın da bir gereği olduğunu vurguladı.

Mücadeleye Destek, Uzlaşmaya Hayır!

Giderek daha fazla Kürdistani bir kuvvet haline gelmek için, Kürdistan gençliği, kadınları ve emekçileri arasında güç olmak, onların mücadele ve umutlarını kendinde sembolleştirmek gerektiğinin bilincine dikkat çeken Konferans, ülkemizdeki ulusal güçlere ilişkin de önemli tespitlerde bulundu. Sömürgecilik, emperyalizm, sosyalşovenizm ve iç gericiliğin saldırı odağında bulunan PKK'nin "Türk burjuvazisinin ulusal inkâr politikasına ve ırkçı faşist cenderesine karşı, ulusal demokratik haklar temelinde yürüttüğü mücadeleyi meşru ve haklı gördüğünü, tüm gücüyle ulusal demokratik taleplerin yanında olduğunu" vurgulayan Konferans, "Kürdistan'da sömürgeci boyunduruğun kırılması ve halkımızın kaderini özgürce tayini hedeflerinden vazgeçilmesinde, emperyalizm ve Türk burjuvazisiyle uzlaşma eğilimlerinde ifadesini bulan küçük burjuva reformist strateji, çizgi, görüş ve pratikleri mahk»m ettiğini" de ilan etti. Ulusal demokratik hareket saflarında AB'li emperyalistlerin sömürgeciliğe açık desteğini ve onun halkların düşmanı emperyalist karakterini gözlerden saklayan, "Kürt sorununa AB Çözümü" hayali yayan görüşlere dikkat çeken Konferans, bu konuda gerçeğin halkımıza inat ve ısrarla anlatılması ve ideolojik mücadele görevlerini vurguladı. Keza Konferans, sömürgeci ve emperyalist saldırının merkezindeki HPG'nin ulusal demokratik mücadeledeki yerini de tartıştı; "Ulusal varlığı inkâr edilen, ülkesi faşist sömürgecilik altında tutulan halkımızın silahlı direniş ve savaşım hakkının meşru, ahlaki ve kaçınılmaz olduğunu; bu anlamda, bugün, HPG'nin dağıtılması yönündeki her türlü çabanın inkâra ve faşist sömürgeciliğe hizmet eden gerici bir karakter taşıdığını; HPG'nin Haziran 2004'te tek taraflı ateşkese son verip ulusal demokratik taleplerle aktif savunmaya geçişinin haklı, yerinde ve ileriye doğru bir adım olduğunun" altını çizdi.

Konferans, kısmen ülkemizde ama daha çok da Avrupa'da etkinlik göstermeye çalışan inkârcı, teslimiyetçi reformist güçlerin durumlarını da tartıştı: "Keskin burjuva ulusalcı söylemlerine karşın, gerçekte sömürgeciliğe ve inkâra karşı hiçbir ciddi pratiği aklından geçirmeyen, tüm yeteneklerini, halkımızı, ABD ve AB emperyalistlerinin boyunduruğu altına girmeye yöneltmek için kullanan, Hak-Par, PSK, PWD vb. partilerin, bilcümle internet gevezelerinin ve emperyalizmin kollarında yaşayan güruhların, halkımızın ulusal özgürlük mücadelesinin ve toplumsal kurtuluş özleminin önündeki burjuva ulusalcı barikatlar olduğunu, böylesi güçlerin oluşturduğu anti-PKK blokların hiçbir ilerici özelliğinin bulunmadığını" ilan etti. Yeni dönemde, AB ve ABD emperyalizmi ve sömürgecilikle ilişkilenip, onlardan medet uman, onların saldırı politikalarının sonuçlarına dayanarak, yaratılmış bulunan değerlerin üzerine oturma hayalindeki bu güçlerin gerçekliğini bir kez daha kamuoyuna yansıttı. Halkımızın özgürlüğü için bir taş bile atmayan bu güçlerin yaratmaya çalıştıkları yanılsamalara karşı etkin ideolojik ve siyasal mücadeleler yürütmenin ve politik duruş sergilemenin önemini vurguladı.

Özellikle Güney Kürdistan'daki gelişmeleri kendileri için bir sıçrama zemini olarak gören ve tam bir aymazlıkla Kuzey'deki ulusal-demokratik mücadeleyi karalayan, Barzani-Talabani hayranlığı yapan bu kesimler, halkımıza da bunu salık verirken, Konferans, bu konuya dair, sosyalist yurtsever bakışı bir kez daha ilan etti: "Güney Kürdistan'da, kaderini, federal Irak'ın içinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi biçiminde tayin eden halkımızın eyleminin ulusal meşruiyet açısından tartışılamayacağını; ulusal devlet kurma yönündeki eğilimlerin veya pratiklerin 'ikinci İsrail' gibi kavramlarla nitelenmesinin sömürgeci ve şovenist bir perspektiften kaynaklandığını;

Buna karşın, Güney'deki tercihin sınıfsal ve toplumsal içeriği itibariyle ise tümüyle yanlış olduğunu; ABD emperyalizmiyle işbirlikçilik ve Irak'ın işgalini destek temelinde geliştirildiğini, bunun tüm parçalardaki ve ülke dışındaki halkımızın ulusal onurunu yaraladığını, halkımızın bölge halklarıyla kardeşçe birliği ve birleşik mücadele imkânlarına ağır zararlar verdiğini; dünya halklarının günümüzdeki en saldırgan düşmanı ABD emperyalizmini bölgede güçlendirdiğini; bu nedenle de Barzani-Talabani ulusalcılığının desteklenemeyeceğini;

Güney Kürdistan halkımızın, tarihi geleneklerinde mevcut bulunan ulusal özgürlük ruhu ve eylemini esas alması gerektiğini; Arap halkıyla, Türkmen ve diğer ulusal topluluklarla eşit ve kardeşçe birliği geliştirilmesi görevini" vurguladı, yanılsamalı bakışlarla arasına kesin ve net bir sınır çizdi.

Dîsa Dîsa Serhildan!

Konferans, proletarya ve halklarımıza yaptığı duyuru ve çağrısındaki kararların yanı sıra, Parti faaliyetinin eleştirel değerlendirmesi, gelişme dinamikleri, devrimin zaferi için yürünecek yolun ihtiyaçları, kurum(sal)laşma sorunları, kesimsel çalışmalar, kadrolaşma, Kürdistanileşme ve sosyalist yurtseverlik gibi pek çok konuyu da tartışma gündemine taşıdı. Barış politikasından, AB meselesine, ABD'nin bölgedeki yönelimlerinden, diğer parçalardaki gelişmelere, halkımızın güncel sorunlarından, devrimimizin stratejik ihtiyaçlarına kadar bir dizi konu Konferans gündeminde yer aldı. Tüm bu meselelere dair değerlendirme ve kararlar Kürdistan'daki parti çalışmamızın gelişimi için güçlü birer dayanak olacaktır.

Konferans, 1999 sonrasında yaşanan gelişmelerin ve ülkemizdeki sonuçlarının yol açtığı tahribatlara, sömürgeciliğin ve emperyalizmin bütün kuşatmasına rağmen, halkımızın onurlu özgürlük yürüyüşünde ısrar ettiğinin altını çizerken, koşulların düne göre daha fazla özgürlük ve devrim lehine olduğunu sevinç ve coşkuyla tespit etti. Savaş ve zafer iradesini biledi. "Dîsa Dîsa Serhildan, MLKP Kurdistan!" şiarının giderek daha kesin bir gerçeklik halini alması için, parti savaşçılarına tam bir seferberlik hali içinde olmak görevini verdi.

Konferans, MLKP Kürdistan Örgütü'nün, "ortaya konulan perspektif ve hedefler doğrultusunda bugüne kadar yürüttüğü mücadeleyi daha yüksek azim ve kararlılıkla sürdüreceğini; bir devrimci durumun hüküm sürdüğü ülkemizde, savaşımın ihtiyaçlarına uygun bir düzey elde etmek için güç ve yeteneklerini tam bir adanmışlık ve feda ruhuyla seferber edeceğini; faşist sömürgeciliğe ve inkara karşı halkımızın devrimci ve ulusal demokratik taleplerini savunan güçlerle eylem ve güç birliği içinde olacağını; ulusal özgürlük savaşımı sürecinde büyük acılar ve ağır bedeller pahasına kan ve canla yaratılmış değerlere saygı ve bağlılıkla hareket edeceğini bir kez daha ilan eder"ken, sosyalist yurtseverlerin yürüyeceği yolu da berrak bir şekilde gösterdi. Bu mücadelede yurtsever halkımızın görevlerine de dikkat çeken Konferans, halkımıza daha fazla serhildan çağrısı yaptı.

Konferans, son olarak "kent ve kır işçilerinin, topraksız köylülüğün, yoksulluk ve sefalet içindeki kır ve kent emekçilerinin özgür ve insani bir yaşama kavuşması için", "Kürdistan işçi sınıfını, yoksul köylülüğünü, emekçi kadınları, gençliğimizi ve tüm halkımızı ulusal özgürlük ve toplumsal kurtuluş bayrağını yükseltmeye", "işgal birlikleri, karakollar, vergi daireleri ve hapishanelerde somutlanan siyasi ilhakla; yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi yağmalayan, ekonomik ilhak kurumlarıyla; inkar kültürü ve asimilasyon merkezleriyle faşist sömürgeciliğin ülkemizden kovulması" için birleşik ve kararlı bir savaşımı büyütmeye, onları "bu uğurda mücadele yürüten MLKP ve Kürdistan Seksiyonu, MLKP Kürdistan Örgütüne kulak vermeye, onu güçlendirmeye ve saflarında sımsıkı kenetlenmeye çağır"dı. Konferans, Kürdistan için, özgürlüğe ve onurlu bir yaşama ulaşmanın tek yolunun devrim olduğunu, bunun da, sömürgeciliği yenmekten geçtiğinin altını özenle çizdi.

Yürünecek yol belli. Yüksek bir feda ruhu, güçlü bir kazanma arzusu ve yoksul kentlerimizden mor dağlarımıza değin ülkemizin her yanına ulusal özgürlük ve sosyalizm bayrağının dalgalanma umuduyla geleceğe yürüyeceğiz. Görevlerimiz ağır, işimiz çok, yolumuz zorlu, ancak inanıyoruz ki, biz kazancağız. Çünkü biz geleceğiz! Çünkü gelecek devrim!