Kriz ve direniş
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

İşçi ve emekçiler bu gittikçe kötülesen durumu mücadelesiz biçimde kabullenmiyorlar. Grev ve direnişler halen yalıtık olsa da, daha radikalleşen eylem biçimlerini de içermek üzere eylemlerde artış gözden gelinemez durumda.

 01 Ağustos 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 84

 

 

Hükümetin üstünü örtmeye yönelik tüm çabalarına rağmen dünya ekonomik krizinin sonuçları Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da git gide daha fazla açığa çıkıyor. Bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi %13.8 oranında küçülme yaşadı. Türkiye tarihinin en büyük ikinci küçülme oranı olan bu rakamla Türkiye ekonomik küçülmede su anda OECD ülkeleri arasında ilk, dünya çapında üçüncü sırada yer alıyor.
Ayni zamanda bütçe açığı son 6 ayda 23.2 milyar TL'ye yükseldi. AKP hükümeti, vergileri yükseltip hakli borç yüküyle karşı karşıya bırakarak bununla basa çıkmaya çalışıyor. Yakıt vergilerine yapılan vergi zammı nedeniyle ortalama % 7.8 oranında fiyat artışı yaşandı. Dahası, KDV oranı yine % 18'e çıktı, ki bu da %10 oranında fiyat artışına tekabül ediyor.
Ekonomik krizin bir diğer etkisi büyüyen işsizlik. Türkiye İstatistik Kurumuna göre işsizlik oranı bir yıl içinde 5 5'ten % 14.9'a yükseldi. Bu veriye göre, 3,5 milyon insan işsiz. Kentlerde oran olarak % 17.5 iken kırsal alanda % 9.5 ve gençliğin % 26.5'i de işsiz. Ancak bu resmi veri yine de gerçeği yansıtmaktan epey uzak. DISK araştırma merkezinin yayınladığı ölçümlere göre gerçek işsiz sayısı bu yılın Nisan ayı itibariyle 5.837.000'e yükseldi. Böylelikle gerçek işsizlik oranı % 24.7'yi buluyor. Bugün her dört gençten biri işsiz. Eylül 2008'de, daha krizin başlangıçında işsizlerin sayısı 3 milyondan fazlaydı.
İşçi ve emekçiler bu gittikçe kötülesen durumu mücadelesiz biçimde kabullenmiyorlar. Grev ve direnişler halen yalıtık olsa da, daha radikalleşen eylem biçimlerini de içermek üzere eylemlerde artış gözden gelinemez durumda. Metal işçileri sendikası Birleşik Metal-Is gecen yılın Aralık ayından bu yana, sendikaya üye olan işçilerin isten atılmasına karşı İstanbul'un Ümraniye ilçesinde bulunan Sinter Metal fabrikasında direnişte. Tekstil-Sen sendikası işçilerin hakları için önce Selga, Şafak, Miteks, Asya ve Hıranur isletmelerinde mücadele yürüttü, simdi de AG Tekstil'de. Limter-İş sendikası üyeleri CHT ve Pozitif Gemi'de direniyor. Şubat ayından bu yana basın emekçileri 12 Eylül 1980'den sonra ilk kez greve çıktı. Genel-Is sendikasında örgütlü belediye işçileri 17 Temmuz günü sokaklara çıktı ve ödenmemiş ücretlerini almak için trafiği durdurdular. 185 işçi 8 aydır ücretlerini alamıyordu. Cay üreticileri Karadeniz'in çeşitli illerinde, yaş çay bedellerini ödemeyen Cay-Kur'u protesto etti. 14 temmuz'da Fındıklı'da gerçekleşen bir gösteride 100'den fazla gösterici polis bariyerini aştı ve emekçilerin değil, çetecilerin engellenmesi gerektiğini haykırdı.
Çok sayıda grev ve protesto eyleminin yanı sıra, KESK ve Eğitim-Sen üyesi emekçi memurlar Ankara'da sokaklara çıktı. İzmir'de demiryollarında iki günlük basarili bir grev gerçekleştirildi. Adana'da büro emekçileri sürgün uygulamalarını protesto etti. Ankara'da ise toplu is sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamamasının ardından 3000 Tez-Koop-İş üyesi greve gitme kararı aldı. Tüm bu grevlerin yani sıra, protestolar, direnişler ve bazı durumlarda fabrika işgali ve rehin-almalar meydana geldi.
Tüm bu eylemler gösteriyor ki işçi ve emekçiler krizin faturasını kendi üzerlerinden ödemeyi kabul etmeyecekler, ve buna karşı direnişte ısrarlı olacaklar. Ancak, kapitalistlerle herhangi bir ciddi çatışmaya girmekten çekinen ve işçi ve emekçilerin büyüyen öfkesini sakin kanallara akıtmaya çalışan sari sendikaların uzlaşmacı çizgisi hareketin gelişimi bakımından ciddi bir engeldir. Krizin başlangıçında bir dizi sari sendika kapsamlı eylem planları açıkladılar, ancak görüldü ki bunlar birikmiş öfkeyi söndürmeye hizmet etti ve sözleri eylem takip etmedi. Sendika bürokrasisi tüm gücüyle sıcak havayı boşaltıyorlar ve kapitalistlerin isteklerini birbiri ardına kabul ediyorlar, bunun son örneği kamu sektöründeki toplu iş sözleşmesi pazarlıklarında yaşandı. Burada sınıf mücadelesi çizgisindeki sendikaların bugün karşı karşıya oldukları önemli görev daha da belirginleşmiştir.
işçi sınıfı ve emekçilerin her yere yayılan kendiliğinden hareketinin sönüp gitmemesi, aksine rejime karşı sınıf bilinçli bir hareket haline gelmesi devrimci hareketin kararlı müdahalesiyle mümkündür. Ancak komünist öncü işçi sınıfı içine kök salabilirse sürmekte olan ekonomik krizin sunduğu çeşitli olanaklardan yararlanabilir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Kriz ve direniş
fc Share on Twitter
 

İşçi ve emekçiler bu gittikçe kötülesen durumu mücadelesiz biçimde kabullenmiyorlar. Grev ve direnişler halen yalıtık olsa da, daha radikalleşen eylem biçimlerini de içermek üzere eylemlerde artış gözden gelinemez durumda.

 01 Ağustos 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 84

 

 

Hükümetin üstünü örtmeye yönelik tüm çabalarına rağmen dünya ekonomik krizinin sonuçları Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da git gide daha fazla açığa çıkıyor. Bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi %13.8 oranında küçülme yaşadı. Türkiye tarihinin en büyük ikinci küçülme oranı olan bu rakamla Türkiye ekonomik küçülmede su anda OECD ülkeleri arasında ilk, dünya çapında üçüncü sırada yer alıyor.
Ayni zamanda bütçe açığı son 6 ayda 23.2 milyar TL'ye yükseldi. AKP hükümeti, vergileri yükseltip hakli borç yüküyle karşı karşıya bırakarak bununla basa çıkmaya çalışıyor. Yakıt vergilerine yapılan vergi zammı nedeniyle ortalama % 7.8 oranında fiyat artışı yaşandı. Dahası, KDV oranı yine % 18'e çıktı, ki bu da %10 oranında fiyat artışına tekabül ediyor.
Ekonomik krizin bir diğer etkisi büyüyen işsizlik. Türkiye İstatistik Kurumuna göre işsizlik oranı bir yıl içinde 5 5'ten % 14.9'a yükseldi. Bu veriye göre, 3,5 milyon insan işsiz. Kentlerde oran olarak % 17.5 iken kırsal alanda % 9.5 ve gençliğin % 26.5'i de işsiz. Ancak bu resmi veri yine de gerçeği yansıtmaktan epey uzak. DISK araştırma merkezinin yayınladığı ölçümlere göre gerçek işsiz sayısı bu yılın Nisan ayı itibariyle 5.837.000'e yükseldi. Böylelikle gerçek işsizlik oranı % 24.7'yi buluyor. Bugün her dört gençten biri işsiz. Eylül 2008'de, daha krizin başlangıçında işsizlerin sayısı 3 milyondan fazlaydı.
İşçi ve emekçiler bu gittikçe kötülesen durumu mücadelesiz biçimde kabullenmiyorlar. Grev ve direnişler halen yalıtık olsa da, daha radikalleşen eylem biçimlerini de içermek üzere eylemlerde artış gözden gelinemez durumda. Metal işçileri sendikası Birleşik Metal-Is gecen yılın Aralık ayından bu yana, sendikaya üye olan işçilerin isten atılmasına karşı İstanbul'un Ümraniye ilçesinde bulunan Sinter Metal fabrikasında direnişte. Tekstil-Sen sendikası işçilerin hakları için önce Selga, Şafak, Miteks, Asya ve Hıranur isletmelerinde mücadele yürüttü, simdi de AG Tekstil'de. Limter-İş sendikası üyeleri CHT ve Pozitif Gemi'de direniyor. Şubat ayından bu yana basın emekçileri 12 Eylül 1980'den sonra ilk kez greve çıktı. Genel-Is sendikasında örgütlü belediye işçileri 17 Temmuz günü sokaklara çıktı ve ödenmemiş ücretlerini almak için trafiği durdurdular. 185 işçi 8 aydır ücretlerini alamıyordu. Cay üreticileri Karadeniz'in çeşitli illerinde, yaş çay bedellerini ödemeyen Cay-Kur'u protesto etti. 14 temmuz'da Fındıklı'da gerçekleşen bir gösteride 100'den fazla gösterici polis bariyerini aştı ve emekçilerin değil, çetecilerin engellenmesi gerektiğini haykırdı.
Çok sayıda grev ve protesto eyleminin yanı sıra, KESK ve Eğitim-Sen üyesi emekçi memurlar Ankara'da sokaklara çıktı. İzmir'de demiryollarında iki günlük basarili bir grev gerçekleştirildi. Adana'da büro emekçileri sürgün uygulamalarını protesto etti. Ankara'da ise toplu is sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamamasının ardından 3000 Tez-Koop-İş üyesi greve gitme kararı aldı. Tüm bu grevlerin yani sıra, protestolar, direnişler ve bazı durumlarda fabrika işgali ve rehin-almalar meydana geldi.
Tüm bu eylemler gösteriyor ki işçi ve emekçiler krizin faturasını kendi üzerlerinden ödemeyi kabul etmeyecekler, ve buna karşı direnişte ısrarlı olacaklar. Ancak, kapitalistlerle herhangi bir ciddi çatışmaya girmekten çekinen ve işçi ve emekçilerin büyüyen öfkesini sakin kanallara akıtmaya çalışan sari sendikaların uzlaşmacı çizgisi hareketin gelişimi bakımından ciddi bir engeldir. Krizin başlangıçında bir dizi sari sendika kapsamlı eylem planları açıkladılar, ancak görüldü ki bunlar birikmiş öfkeyi söndürmeye hizmet etti ve sözleri eylem takip etmedi. Sendika bürokrasisi tüm gücüyle sıcak havayı boşaltıyorlar ve kapitalistlerin isteklerini birbiri ardına kabul ediyorlar, bunun son örneği kamu sektöründeki toplu iş sözleşmesi pazarlıklarında yaşandı. Burada sınıf mücadelesi çizgisindeki sendikaların bugün karşı karşıya oldukları önemli görev daha da belirginleşmiştir.
işçi sınıfı ve emekçilerin her yere yayılan kendiliğinden hareketinin sönüp gitmemesi, aksine rejime karşı sınıf bilinçli bir hareket haline gelmesi devrimci hareketin kararlı müdahalesiyle mümkündür. Ancak komünist öncü işçi sınıfı içine kök salabilirse sürmekte olan ekonomik krizin sunduğu çeşitli olanaklardan yararlanabilir.