İşçi Sınıfı Ve Halklarımıza! HAK GASPLARINA DUR DEMEK VE KAZANMAK İÇİN GENEL GREV, GENEL DİRENİŞ! 23 Şubat 2010 /Merkez Komitesi
İşçiler, Emekçiler ve Bütün Ezilenler;Tüm sınıf adına daha şimdiden önemli bir kazanıma dönüşen Tekel büyük işçi direnişini 72. gününde selamlıyoruz. Polis zorbalığına, hükümetin bütün tehditlerine, sendika bürokratlarının geriye çekme çabalarına ve dahası Ankara'nın son derece ağır kış koşullarına rağmen direniş büyük bir kararlılıkla sürmektedir. Odağında Tekel direnişinin durduğu işçi-emekçi kitle dalgası yükselmektedir. Uyanan dev, ayağa kalkmakta, bütün heybetiyle hesap sorma ve kazanma yolunda ilerlemektedir. Hedef çok somuttur: hükümettir; parlamentodur; neoliberal saldırı politikalarıdır. 4C yalnızca tekel işçilerine yönelik bir uygulama değildir. 4C farklı iş kollarında çalışan işçilere ve emekçi memurlara dönük bir hak gaspı, sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme ve hiçleştirme saldırısıdır, bir kölelik sözleşmesidir. Tekel işçilerinde somutlanan saldırının hedefinde sağlık, eğitim, enerji, haberleşme, belediye, vb. işkollarında çalışan onbinlerce işçi ve emekçi vardır. Devlet işletmelerinde çalışan onbinlerce işçi ve emekçinin kaderi, Tekel işçilerininkiyle aynıdır. Tekel işçileri yalnızca kendileri için değil, bütün işçi ve emekçi sınıflar için, bütün ezilenler için direniyorlar. Tersinden, işçi ve emekçiler de Tekel direnişinde, onun başarısında ve kazanmasında kendilerini görüyorlar ve bu yüzden kendi direnişleri olarak sahipleniyorlar. Direnişi ve etrafında büyüyen dayanışmayı daha da anlamlı kılan gerçek tam da budur. Kayıplarla belirlenen bir dönemi kapatmanın yolu buradan geçmektedir. Bu durum, aynı zamanda, direnişin daha da sertleşerek gelişeceğinin bir ifadesidir. Tüm sınıf ve bütün emekçiler, şimdi Tekel işçisi olmalıdır! İşçi sınıfı hareketi, irili ufaklı onlarca direnişten sonra, şimdi Tekel direnişiyle son yirmi yılın, en yaygın ve en kitlesel eylemlilik, hesap sorma ve kazanma sürecini yaşamaktadır. Direniş, çok değişik ve geniş katılımlı eylemlerle buluşmakta ve bütün bir Türkiye ve Kuzey Kürdistan'a doğru yayılmaktadır. Direniş etrafında örülen dayanışma, işçi sınıfının bütün toplumsal emekçi kesimlerini birleştirme gücünü ve yeteneğini yeniden gün ışığına çıkarmıştır. Yaygınlaşan ve bir genel grev-genel direnişe doğru evrilen direnişin, somut bir kazanıma kilitlenmesi hareketin sadece yeni dönem gelişimi bakımından değil, geleceği ve muhtemel sonuçları bakımından da oldukça önemlidir. İşçi sınıfı ve emekçilerin faşizm ve sermeyenin neoliberal saldırıları karşısında savunmada kaldıkları dönemin giderek dağılıyor olması, hükümeti ve sermayeyi kara kara düşündürmektedir. Ekonomik krize ve sonuçlarına karşı sınıfsal öfke ve tepkilerin eyleme ve sokağa taşmasının önüne artık öyle kolay geçilememektedir. Tekel direnişi, hak kayıplarına karşı işçi ve emekçilerin yükselttikleri büyük bir meşru savunma barikatı olarak önem kazanmaktadır. Tekel işçileri, mevcut hak kayıplarına, 2010'da yeni saldırıların ekleneceğini bilerek bütün bir sınıf ve emekçiler için mevzi tuttuklarının bilinciyle hareket etmektedirler. Tekel direnişi, kendisini de aşan bir rol oynamaktadır. Tekel direnişinin ve onun etrafında örülen dayanışmanın, bütün toplumu böylesine derinden etkilemesi, uluslar arası etkiler bırakması, işçi ve emekçilerin uluslar arası dayanışmasına konu olması tesadüf değildir. Mücadelenin ortaklaştığı zemin bu gün çok daha güçlüdür. Direniş ve dayanışma, 4C'de ifadesini bulan güvencesiz, kuralsız, esnek tüm istihdam uygulamalarına karşı bir kararlı duruş olduğu gibi, ekonomik krizin sonuçlarına, işsizliğe, yoksulluğa, hak gasplarına, sefalete, hayat pahalılığına, toplumsal adaletsizliğe karşı mücadelenin önünü de açmakta ve güçlendirmektedir. Tekel direnişiyle işçilerin, emekçi memurların, gençlerin, emekçi kadınların sokağa çıkmaları, kendi sınıfsal ve özgün sorun ve talepleri için mücadele etmeleri, Türk şovenizminin etki alanını da daraltmaktadır. Eylemin ve direnişin gücü, Türk şovenizminin işçi sınıfı ve emekçilerde yarattığı alıklaştırmayı dağıtmaktadır. İşçi ve emekçilerin artık kendileri için sokakları tutmuş/tutuşturmuş olmaları, sürecin bir diğer kazanımıdır. Etnik, mezhepsel, yöresel, vb. köken ve farklılıklar ne olursa olsun, sokaklarda, grev ve direniş çadırlarında işçi ve emekçi birliğinin örülmesi, halkların kardeşleşmesi bilinci ve duygusunu büyütmektedir. Direnişin, işçi sınıfı ve emekçilerin, Kürt ulusunun, Alevilerin ortak ve birleşik mücadelesinin bir sorunu haline getirilmesi bu bakımdan büyük önem kazanmaktadır. İş, barış ve özgürlük istemi giderek daha fazla ortaklaşmaktadır. Tekel direnişi, Kürt ulusal inkarına ve şovenizme karşı, işçi sınıfı ve emekçilerin barışın harcı olabileceklerinin canlı bir örneğidir. İşçiler hak arama arayışının, mücadele ve direnmenin özgürleştirici, değiştirici ve dönüştürücü gücünü yaşamaktadırlar. Kürt, Türk, Arap, Laz, Gürcü ulus ve ulusal azınlıklardan işçilerin ancak birlikte kazanabilecekleri gerçeği direnişin ateşinde mayalanmaktadır. Kürt işçileri, Türk işçileriyle direnişte ortaklaşarak, ortak bir sınıf tavrı geliştirerek, halkların kardeşleşmesinin yolunu göstermektedirler. İşçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki hak kayıpları ve saldırı ablukası artık eskisi gibi sürdürülemez. Direnişin dili süreci belirleyecektir. Tekel direnişi, gelinen yerde bir sıçrama noktasındadır. Bu bakımdan, direniş son derece kritik bir süreçten geçmektedir. Bundan sonraki başarısı, büyük ölçüde yeni bir düzeye sıçratılmasına, çok daha etkili bir şekilde sürdürülmesine bağlıdır. Direniş, araçlarda ve biçimlerde kendini yenilemek ve mevzilerini sağlamlaştırmak gerçeğiyle yüz yüzedir. ''Her yer Tekel, her yer direniş''le, artık bu sıçramanın sağlanamayacağı, yeni bir sıçramanın ise şimdiye kadarki eylem ve direnişleri yerel ve bölgesel grev ve direnişlere dönüştürerek, bir Genel Grev-Genel Direniş'le taçlandırmaktan geçtiği gerçeği, başta Tekel işçileri gelmek üzere bütün işçiler, emekçiler, ilerici, devrimci ve komünist güçler için açık olmalıdır. Hükümet, direniş sona erdirilmezse, 28 Şubat'ta saldıracağını açıkladığına göre, önümüzdeki günler sert çatışmalara gebedir. Böylesi kritik bir anda, Türk-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen Başkanlarının, genel grevi şimdi değil de, 26 Mayıs'a bırakmaları, onların ipe un serdiklerini gösterir. Sendikalar, bir genel grev-genel direniş kararını şimdi değil de, daha ne zaman alacaklar? Sendika ağa ve bürokratlarının, direnişi daha ileri sıçratma gücü ve yeteneği yoktur. Türk-İş Başkanı Kumlu, ''Genel Grev'' sözcüğünü bile telaffuz etmekten ısrarla kaçınmaktadır. Açıktır ki, muhtemel bir saldırıyı önlemenin, püskürtmenin ve kazanmanın yolu, direnişi büyütmekten ve iç örgütlülüğü güçlendirmekten geçmektedir. Fiili ve meşru mücadele çizgisinde ısrar ederek, sendika ağa ve bürokratlarını da aşacak tarzda kendi direniş örgütlerimizi fiili ve meşru ortak inisiyatiflerle oluşturup güçlendirmenin, sendika ağa ve bürokratlarının direnişi etkisizleştirme hilelerini boşa çıkarmanın önemi bu gün daha da artmıştır. Dayanışma sembolik düzeyde kalmamalıdır. Direniş üretim ve yaşam alanlarında ortaklaştırılmalı ve tek bir hedefe; Genel Grev-Genel Direniş hedefine bağlanmalıdır. Genel Grev-Genel Direniş bu gün için somut bir eylem çağrısıdır artık. Eğer Tekel özelleştirilirken, Türk-İş ve diğerleri, genel grev-genel direniş kararı alsaydı, bugün Tekel işçileri ve diğer işçi ve emekçiler kaybedilmiş bir mevziiyi yeniden kazanmanın mücadelesini vermek zorunda kalmazlardı. Bu gerçeği bilerek sendikaları zorlayan ve onları aşan bir hazırlık ve kararlılıkla sendikalara, Genel Grev-Genel Direniş'i dayatmalıyız. Her alanda somut kararlarla, üretimden gelen gücümüzü sokağın diliyle de birleştirerek, genel bir direnişi yükseltmeliyiz. Fabrikalarda, işçi havzalarında, emekçi semtlerinde, direniş çadırlarında ve her yerde ''Genel Grev-Genel Direniş Komiteleri''ni oluşturarak yerel ve bölgesel çapta bir araya gelmek ve hızla bu örgütlülükleri merkezileştirmek direnişe yeni bir boyut kazandıracaktır. Hükümeti/parlamentoyu Ankara'dan, Ankara'yı çevreden kuşatarak faşizm ve sermayeden Genel Grev-Genel Direnişle hesap soralım! Kazanmanın yolu buradan geçmektedir. Yaşasın Tekel İşçi Direnişi! Genel Grev-Genel Direniş! Faşizm Ve Sermayeye Karşı Tek Yumruk, Tek Barikat! Kahrolsun Sömürgeci Faşist Diktatörlük!
23 Şubat 2010 MLKP MERKEZ KOMİTESİ
|