Ortadoğu'da açılan süreç, Kürt özgürlük mücadelesi bakımından da hem Kürt halk kitlelerinin büyük umut ve beklentilerini, hem de Kürt ulusal hareketi önderliğinin bölgede açılan koşullardan yararlanma olanak ve olasılığını getiriyor. Ortadoğu'daki gelişmeler doğru taktiklerde birleştiği durumda bölgedeki güç ilişkilerini Kürt sorunun adil ve demokratik halkçı çözümü lehinde değişiklikler oluşturabilir.
01 Nisan 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 103
1 Mart 2011'de PKK'nin geçen yılın Ağustos ayından bu yana sürdürdüğü tek taraflı eylemsizlik sürecine son verilmesinin ardından Mart ayı Kürt halk kitlelerinin kitlesel gösteri ve eylemlilikleriyle geçti. 1 milyonu Kürdistan'ın başkenti Amed'de olmak üzere milyonlarca Kürt emekçinin özgür ve demokratik barış için, ulusal taleplerini haykırmak için Kürdistan, Türkiye, Avrupa ve dünyanın çeşitli kentlerinde alanları doldurduğu Newroz kutlamalarının ardından, Kürt halkı bir "sivil itaatsizlik" süreci başlattı. BDP Eş Genel Başkanları Gülten Kışanak ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk'ün 23 Mart günü bir basın toplantısıyla startını verdikleri "sivil itaatsizlik" eylemlerinin 4'ü acil 14 taleple sürdürüleceği açıklandı. Eylemliliklerin temel talepleri ise şöyle formüle edildi: "Anadilde eğitim", "Siyasi tutukluların serbest bırakılması", "Siyasi ve askeri operasyonlara son verilmesi" ve "% 10 barajının kaldırılması". Kürt halkı, Newroz kutlamalarında gösterdiği kitle seferberliğine oranla düşük düzeyde de olsa kitlesel olarak eylemleri sahiplendi. İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Bursa, Batman, Mardin, Nusaybin, Derik, Kızıltepe, Hakkari, Yüksekova, Bulanık, Manisa-Turgutlu, Viranşehir, Bingöl, Van, Cizre, Şırnak, İdil, Silopi, Dersim ve Amed'de kurulan "Demokratik Çözüm Çadırlarında" binlerce Kürt yurtseveri nöbete koştu. Çadırlar, PKK lideri ve Kürt ulusal önderi Abdullah Öcalan'ın yol haritasının tartışıldığı, Kürt özgürlük mücadelesinin şehitlerinin anıldığı, film gösterimleri ve söyleşilerin yapıldığı merkezlere dönüşürken, özellikle Kürt illerinde Türk burjuva devleti çadırlara saldırdı. Saldırılara rağmen pasif direniş büyük bir irade ve kararlılıkla sürdürüldü. "Sivil itaatsizlik" eylemlerinin demokratik çözüm çadırlarında nöbet biçimi ay sonuna doğru sona erdirildi. Kürt ulusal hareketi, AKP hükümetinin temsil ettiği sömürgeci faşist rejimle çatışmasında geçtiğimiz yaz A. Öcalan'la devlet yetkilileri arasında bir diyalog süreci aşamasına geldiğini açıklamış ve bu çerçevede tek taraflı eylemsizlik ilanına gitmiş, 1 Mart 2011'de ise AKP hükümetinin eylemsizlik sürecinin 5 acil talebine yanıt vermekteki samimiyetsizliği nedeniyle bitirdiğini açıklamıştı. Eylemsizliğin bitişi, AKP hükümetini tutarlı adımlar atmaya yöneltecek bir basınç oluşturma amacındaydı. Sivil itaatsizlik olarak adlandırılan eylemlilikler süreci de bu kapsamda ele alınmalıdır. AKP hükümeti 8 yıldır Kürt sorununda umut verici, beklentiye sokucu açıklamalardan askeri ve siyasi linç operasyonlarına gidip gelen bir çizgide oyalama taktiği izledi. Özellikle geçtiğimiz yılki "Kürt açılımı" sürecinin boşa çıkmasıyla samimiyetsizliği ve çözümsüzlük dayatması daha da berrak bicimde çıkan AKP hükümeti, burjuvazinin diğer klikleriyle verdiği siyasal iktidar savaşımında kendisi için kritik öneme sahip olan seçimler öncesinde ne Kürt hareketinin beklentilerini boşa çıkararak dizginsizce askeri operasyonları devreye sokacak, ne de Kürt halkına yönelik olarak, Türk halkının kışkırtılmış şovenist duygularını sandıkta AKP'ye karşı oya çevirebilecek kimi tavizlere girişebilecek durumda değil. PKK önderliğindeki Kürt ulusal özgürlük güçleri de kapsamlı hamleler belirlemeden önce, AKP hükümetinin özellikle de PKK lideri A. Öcalan'la yapıldığını açıkladıkları diyalog sürecinin nereye gideceğini, hükümet üzerinde baskı oluşturmayı sürdürürken Haziran ayındaki genel seçimleri bekleyerek gözlemleme ihtiyacı duyuyor. Sivil itaatsizlik eylemleri bu noktada Kürt halkının tekrardan bir siyasi ve toplumsal irade beyanında bulunarak AKP hükümeti üzerinde diyalog sürecini Öcalan'a ev hapsi ile ve acil demokratik taleplerde yol alınması biçiminde tavizlere zorlayacak bir basınç oluşturmayı hedefliyor. Eylem türü olarak devlet güçlerinin tüm şiddet saldırılarına karşı barışçıl pasif direniş yolunun seçilmesi, savaş isteyen tarafın sömürgeci faşizm tarafı olduğunu bir kez daha teşhir etme amacının yanı sıra, Kürt ulusal hareketinin siyasal ve programatik hattıyla da bağlantılı. Sivil itaatsizlik dalgası, Ortadoğu'da son dönemde taşları yerinden oynatan devrimsel süreçlerle, Mısır'ın Tahrir Meydanı'nda sembolleşen özgürlük hareketleriyle de etkileşim içinde. Yıllardır kesintisiz bir özgürlük mücadelesini sürdüren Kürt halkı, Arap halklarının büyük bir kitle gücü ve direnişiyle onlarca yıllık diktatörleri deviren eylemlerinin etkisini görüyor. Ortadoğu'da açılan süreç, Kürt özgürlük mücadelesi bakımından da hem Kürt halk kitlelerinin büyük umut ve beklentilerini, hem de Kürt ulusal hareketi önderliğinin bölgede açılan koşullardan yararlanma olanak ve olasılığını getiriyor. Ortadoğu'daki gelişmeler doğru taktiklerde birleştiği durumda bölgedeki güç ilişkilerini Kürt sorunun adil ve demokratik halkçı çözümü lehinde değişiklikler oluşturabilir. Öte yandan Türk burjuva devletinin Kürt sorununda imha, inkar ve çözümsüzlük dayatması, Kürdistan'da serhildanlarla silahlı gerilla direnişinin devrimci halk savaşı içinde buluşması ve bunun Batı'da işçi emekçi kitleler içinde kök salmış Türk şovenizmini kıracak devrimci bir eylem hattıyla birleşmesi yolundan geçiyor. Ortadoğu isyanları, bölge halklarına köklü siyasal altüst oluş ve değişimlerin öznesinin halk iradesi ve eylemi olduğunu çarpıcı biçimde göstermiş ve bölge halklarında derin etkiler bırakmıştır. Bu gelişmeler, Kürt sorununa çözümün adresinin de Türk burjuva devleti değil Türk halkı, Türk işçi ve emekçileri olduğunu belirgin kılmıştır. Sömürgeci faşist diktatörlüğün imha ve inkar siyasetini çözecek olan, Kürt halkı ve Türk halkının Ortadoğu isyanlarının rüzgarını da arkalayarak birleşik iradesini ve eylemini ortaya koyması olacaktır.
|