Seçim sürecinde oluşan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunun Batı'nın devrimci güçlerini de kapsayarak geliştirilmesi de dahil olmak üzere Kürt özgürlük hareketini ve halkını Türk işçi ve emekçilerin siyasal ve toplumsal özgürlük mücadeleleri ile buluşturacak bir siyasal hat, çözümün esas yolu olacaktır. 01 Temmuz 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 106
Türkiye'de 12 Haziran günü, parlamento seçimleri yapıldı. İslami motifli hükümet partisi AKP, oylarını artırarak ( oy oranı %50) 3. Dönemde de hükümeti kuracak parti oldu. Diğer bir devlet partisi CHP ise, %26'da kaldı. Irkçı faşist MHP %10 barajını aşarak yine parlamentoya girebildi. Bu seçimlerde mutlak ve belirgin olarak kazanan taraf, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'dur. Blok, Kürt özgürlük hareketini temsil eden BDP'nin yanında, Türkiye'deki bazı sol parti ve gruplardan oluşmaktadır. Blok seçimlerde oylarını artırdı. Ve parlamentoya gönderdiği vekil sayısını 22'den 36'ya çıkararak büyük başarı gösterdi. Yine özgürlük cephesinin bileşeni ESP, Kürdistan'da Blok adaylarını destekledi. Türkiye metropollerinde ise, bağımsız sosyalist adaylar göstererek seçim sürecine aktif bir katılım sağladı ve çalışmalarını büyüttü. Merkezinde Kürdistan ve BDP'nin durduğu Blok'un başarısı, son aylarda 3 bine yakın BDP'li yönetici, belediye başkanı, aktivist ve çalışanın gözaltına alınması ve tutuklanmasına rağmen gerçekleşti. Bu başarı, seçim sürecinde YSK'nın Blok'un gösterdiği bazı adayları veto etmesi ve fakat Kürt halkının direnişle bu saldırıyı geri püskürtmesi üzerine gerçekleşti. Faşist rejimin çeşitli baskı, yasak, hile ve engellerine karşı büyük bir irade ve direniş sergilenerek gerçekleşti. Sadece seçim sürecindeki büyük hazırlık ve örgütleme değil, oy kullanmanın örgütlenmesi, seçim sandıkları ve oyların korunması ve sahiplenilmesi bu başarıyı getirdi. Bu sonuçla, Kürt halkı ve sosyalist güçlerin Parlamentoda temsil edilmesini engellemek için getirilen %10 seçim barajı da geçersiz kılındı. Bu başarılı sonuçla, Milliyetçi ve dinci söylem ve propaganda yürüten AKP, Kürdistan'da geriletildi. Oy oranı düştü. Bir önceki seçime göre, kaybedilen 15 vekilin 14'ü Kürdistan illerindeki kayıplarıdır. Bu seçimler de Kürdistan'da bir referandum anlamına geldi. Kürtlerin Kürt kimliği, Kürt dili ve Kürt kültürü, demokratik özerklik alanındaki kesin bir irade beyanı olmuştur. Kürt halkı, rejime Kürt sorununun çözümünü dayatmıştır. Yeni kurulacak AKP hükümeti, sorunu çözme doğrultusunda adımlar atma yerine yeni bir savaş hükümeti olmaya çalışmaktadır. Kürt özgürlük hareketinin eylemsizlik sürecini tasfiye ya da oyalama süreci olarak sürdürdü. 14 Haziran günü, sömürgeci rejimin bir heyeti, İmralı cezaevinde PKK önderi A. Öcalan'la görüşme yaptı. Ve bu görüşme sonrasında A. Öcalan ,"demokratik bir anayasa" için eylemsizliğin birkaç ay daha uzatılabileceğini belirtti. KCK de Kürt halk önderi A. Öcalan'ın bu açıklamasını onayladı. Yeni dönemde AKP hükümetinin önünde, içeride Kürt sorunu ve yeni bir anayasanın yapılması, dışarıda ise, Ortadoğu'daki ayaklanma süreci ve sınır komşusu Suriye'deki ayaklanma ve mülteci krizi durmaktadır. AKP hükümetinin yeni bir anayasa projesi, devletteki etkisi ve ele geçirdiği mevziler güvencelemesi ve başkanlık sistemidir. Ortadoğu ve Suriye karşısındaki durumu ise, emperyalist politikaların vereceği role göre gerçekleşecektir. Nitekim Amed'de 85 bin oy alarak bağımsız vekil seçilen H. Dicle'nin Yüksek Seçim Kurulu tarafından vekilliği düşürüldü. Yerine AKP'nin seçilemeyen adayı Oya Eronat atandı. Ardından değişik mahkemelerde süregiden davalarda diğer tutsak milletvekili adaylarının da tahliye taleplerine ret çıktı. Kürt kurum ve güçleri kararı büyük tepkiyle karşıladı. BDP ve Blok adayı diğer bağımsız milletvekilleri Dicle konuşunda somut adım atılıncaya dek meclisi boykot edeceğini açıkladı ve yemin törenine katılmadı. Rejim partisi CHP'nin aday gösterdiği Ergenekon davasından yargılanan Mustafa Balbay ve Mehmet Demiral'ın da tahliyelerine ret çıması üzerine CHP milletvekilleri de yemin etmedi. 550 milletvekilli parlamentoda toplam 171 milletvekilinin yemin etmemesi ile meclis gerçek bir kriz durumuna girdi. Hatip Dicle ve tutsak milletvekillerine yönelik bu karar, sömürgeci rejim ve hükümetin savaştan yana hazırlık içinde olduklarını gösteriyor. BDP'siz bir meclisi bir savaş meclisi ve burada kurulacak hükümetin de savaş hükümeti olması kaçınılmaz. Bu hamleyle bir kez daha burjuva devletin Kürt halkının demokratik taleplerini asgari oranda karşılayan bir çözüme yanaşmayacağı ve oyalama ve savaş taktiklerini sürdüreceği görülüyor. Seçim sürecinde oluşan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunun Batı'nın devrimci güçlerini de kapsayarak geliştirilmesi de dahil olmak üzere Kürt özgürlük hareketini ve halkını Türk işçi ve emekçilerin siyasal ve toplumsal özgürlük mücadeleleri ile buluşturacak bir siyasal hat, çözümün esas yolu olacaktır.
|