Sınıf cephesinde eylem ve direnişler
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Direnişlerin en zayıf noktası, bunların esasen birbirinden kopuk, parçalı, koordinasyonsuz, tekil direnişler olarak gelişmesi. Bu durumun başlıca sorumlusu, sendikaların düzen içi, sınıf uzlaşmacı sarı sendikalar niteliğinde oluşu ve bu anlamda üzerlerine düzen görevi yapma yeteneğinde olmayışları.
Bu anlamda işçi sınıfının örgütlenmesine sınıf sendikacılığı çizgisinde bir sendikal müdahale ihtiyacı kendini dayatıyor.

 

01 Haziran 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı 105

 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da işçi eylem ve direnişleri, geçtiğimiz ayda da tüm canlılığıyla sürdü. Bu canlı, hareketli, güçlü bir potansiyel ve dinamizm taşıyan eylemlerden bazıları şunlardı:
• Kocaeli'de bulunan Bekaert fabrikası işçileri, 4 Mayıs'ta fabrikaya kapanarak direnişe geçtiler. Talepleri, geçtiğimiz aylarda metal sektöründe gelişen eylemliliklere katıldıkları için işten atılan 9 işçinin geri alınmasıydı. 400 işçinin 14 gün sürdürdüğü direniş başarıyla sonuçlandı. 17 Mayıs günü patronla yapılan görüşmeler sonucunda, işçilerden 3'ünün yeniden işbaşı yapması ve kalan 5 işçiye de ihbar ve kıdem tazminatlarına ek olarak 45 bin lira ödenmesi kararlaştırıldı.
• Demiryolu işçileri 6 koldan (Edirne, Samsun, İzmir, Kars, Diyarbakır ve Antep) 10 Mayıs'ta Ankara'ya yürüyüş başlattılar. BTS (Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası) işçilerinin talebi, TCDD'deki kadrolaşma ve eşitsizliklere son verilmesiydi. 16 Mayıs'ta Ankara'da buluşarak oturma eylemi başlatan işçilerin 33 maddelik taleplerinin çoğunluğu kabul edildi ve 17 Mayıs'ta eylem sona erdi.
• Enerji-Sen üyesi işçilerse taşeronlaşmaya karşı her Cuma günü İstanbul Taksim'de bulunan BEDAŞ önünde oturma eylemi kararı aldı.
• Düzce Beyköy 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Mas-Daf'ın 120 işçisi ise 1 ayı aşkın süredir gündür fabrika önünde ve İstanbul Ataşehir'deki Mas-Daf Genel Merkezi önünde direnişlerini sürdürüyor. Birleşik Metal-İş sendikasına üye oldukları için işten atılan işçiler, işe geri dönme mücadelesi veriyor. 10 Mayıs'ta ise tüm işçiler adına 20 işçi, Düzce'den İstanbul'a 10 gün süren bir uzun yürüyüş başlattı. İşçiler 19 Mayıs'ta İstanbul Birleşik Metal-İş Genel Merkezi önünde, 20 Mayıs'ta ise MAS-DAF'ın Ataşehir'deki genel merkezinde buluştular.
• İzmir'de CHP'li Buca Belediyesi'nde çalışırken sendikalı olduğu için işten atılan taşeron şirket çalışanı Batıgül Tunç İzmir'de başlattığı direnişini Ankara'ya taşıyarak CHP genel Merkezi önünde oturma eylemi başlatmak istedi. Ancak Tunç ve kendisine destek veren ilerici ve devrimci güçlere polis saldırısı sonucu 15 kişi gözaltına alındı, 1 kişi tutuklandı.
• Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi'nde asistan hekimlerin öncülüğünde 16 Mayıs'ta başlayan ve SES, Devrimci Sağlık İş, Adana Tabip Odası tarafından desteklenen iş bırakma eylemi ise, 24 Mayıs günü hastane yönetiminin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve iş sözleşmelerinin düzenlenmesine yönelik bir dizi talebi kabul etmesi biçiminde kazanımla sonuçlandı.
• İstanbul Ümraniye'de bulunan Casper Bilgisayar firması işçileri 10 Mayıs'ta direnişlerinin 78. gününde "Sendikalı olduk işten atıldık" ve "İşimizi geri istiyoruz" yazılı pankart ve sloganlarla TEM otoyolunu trafiğe kapattı. 10 işçinin sendikaya üye oldukları için işten atılması üzerine 200 işçi direnişe geçmişti.
• Sözleşmeleri yenilenmediği için işsiz kalan taşeron PTT işçileri ile sendikalı oldukları için işten atılan Ontex işçileri ise 13 Mayıs'ta Boğaziçi Köprüsü'nde yolu trafiğe kapatarak eylemlerini sürdürdüler. PTT işçileri, Ocak ayı başlarında işten atılmaları üzerine Avrupa Yakası Posta İşleme Merkezi önünde çadır kurarak direnişe başlamıştı. 17 Şubat'ta işten atılan Ontex işçileri de bir yandan fabrika önündeki direniş çadırında mücadelelerini sürdürürken, her cumartesi akşamı da Taksim'de eylem yapıyor.
• Bu yılki 1 Mayıs eylemlerinin yaygınlığı, coşkusu ve kitleselliğini, yıllardır ilk kez kürsünün sendika bürokratlarınca değil direnişteki işçilerce kullanılmasını da bu tabloya eklemek gerek.
Bu eylem ve direnişlerin, sermayenin krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmesine karşı işçi sınıfının mücadele arzusunun yansımaları olduğu kuşkusuzdur.
Direnişler, gerçekleştiği kent ve ilçeler, eylem biçimleri, katılım sayısı, süre, işkolu vb bakımlardan çeşitlilik arz ediyor.
Yol kesme eylemlerinden işyeri işgallerine, grevden kentler arası uzun yürüyüşlere dek çok sayıda eylem biçimine başvuruluyor.
Gebze-Kocaeli hattında yoğunlaşmak üzere İstanbul, İzmir gibi metropollerden taşralara dek birçok yerde direnişler sürüyor.
Metalden demiryollarına, giyim sanayiinden belediyelere, sağlıktan posta işletmelerine dek çok sayıda işkolunda eylemlilikler var.
İzmir Buca belediye çalışanı Batıgül Tunç örneğindeki tek kişilik direnişlerden Bekaert direnişinde 400 işçinin işyeri işgaline dek katılım bakımından da irili ufaklı çok sayıda direniş söz konusu.
Bu direnişlerin birçoğu aylara yayılan uzun soluklu direnişler. Bununla birlikte kararlılığından bir şey kaybetmediği gibi, diğer işyerlerine de örnek ve cesaret oluyorlar.
Direnişlerin birçoğu sendikalaşma nedeniyle işten atılan işçilerin işe geri dönme talebi ve taşeronlaşma nedeniyle gerek iş güvencesi gerekse çalışma koşullarında yaşanan sorunlar etrafındaki talepleri kapsıyor. Dolayısıyla hareketin toplamda taşeronlaştırma, esnekleştirme, sendikasızlaştırma biçiminde sonuçları özetlenebilecek neoliberal saldırılara yönelik geliştiği belirtilebilir. Politik niteliği ve yönelimi ya çok zayıf ya da olmayan bu direnişler özellikle uzun soluklu olduğu ölçüde işçilerin politikleşmesinde rol oynuyor.
Yine önemli bir unsur ise, direnişteki işçilerin önemli bir bölümünün genç kuşaktan işçiler olması. Bu işçiler deneyim zayıflığının dezavantajlarına olduğu gibi, 1980 darbesi sonrası işçi kuşağının yenilgi psikolojisini taşımamanın avantajlarına sahip.
Direnişlerin en zayıf noktası, bunların esasen birbirinden kopuk, parçalı, koordinasyonsuz, tekil direnişler olarak gelişmesi. Bu durumun başlıca sorumlusu, sendikaların düzen içi, sınıf uzlaşmacı sarı sendikalar niteliğinde oluşu ve bu anlamda üzerlerine düzen görevi yapma yeteneğinde olmayışları.
Bu anlamda işçi sınıfının örgütlenmesine sınıf sendikacılığı çizgisinde bir sendikal müdahale ihtiyacı kendini dayatıyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Sınıf cephesinde eylem ve direnişler
fc Share on Twitter
 

Direnişlerin en zayıf noktası, bunların esasen birbirinden kopuk, parçalı, koordinasyonsuz, tekil direnişler olarak gelişmesi. Bu durumun başlıca sorumlusu, sendikaların düzen içi, sınıf uzlaşmacı sarı sendikalar niteliğinde oluşu ve bu anlamda üzerlerine düzen görevi yapma yeteneğinde olmayışları.
Bu anlamda işçi sınıfının örgütlenmesine sınıf sendikacılığı çizgisinde bir sendikal müdahale ihtiyacı kendini dayatıyor.

 

01 Haziran 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı 105

 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da işçi eylem ve direnişleri, geçtiğimiz ayda da tüm canlılığıyla sürdü. Bu canlı, hareketli, güçlü bir potansiyel ve dinamizm taşıyan eylemlerden bazıları şunlardı:
• Kocaeli'de bulunan Bekaert fabrikası işçileri, 4 Mayıs'ta fabrikaya kapanarak direnişe geçtiler. Talepleri, geçtiğimiz aylarda metal sektöründe gelişen eylemliliklere katıldıkları için işten atılan 9 işçinin geri alınmasıydı. 400 işçinin 14 gün sürdürdüğü direniş başarıyla sonuçlandı. 17 Mayıs günü patronla yapılan görüşmeler sonucunda, işçilerden 3'ünün yeniden işbaşı yapması ve kalan 5 işçiye de ihbar ve kıdem tazminatlarına ek olarak 45 bin lira ödenmesi kararlaştırıldı.
• Demiryolu işçileri 6 koldan (Edirne, Samsun, İzmir, Kars, Diyarbakır ve Antep) 10 Mayıs'ta Ankara'ya yürüyüş başlattılar. BTS (Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası) işçilerinin talebi, TCDD'deki kadrolaşma ve eşitsizliklere son verilmesiydi. 16 Mayıs'ta Ankara'da buluşarak oturma eylemi başlatan işçilerin 33 maddelik taleplerinin çoğunluğu kabul edildi ve 17 Mayıs'ta eylem sona erdi.
• Enerji-Sen üyesi işçilerse taşeronlaşmaya karşı her Cuma günü İstanbul Taksim'de bulunan BEDAŞ önünde oturma eylemi kararı aldı.
• Düzce Beyköy 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Mas-Daf'ın 120 işçisi ise 1 ayı aşkın süredir gündür fabrika önünde ve İstanbul Ataşehir'deki Mas-Daf Genel Merkezi önünde direnişlerini sürdürüyor. Birleşik Metal-İş sendikasına üye oldukları için işten atılan işçiler, işe geri dönme mücadelesi veriyor. 10 Mayıs'ta ise tüm işçiler adına 20 işçi, Düzce'den İstanbul'a 10 gün süren bir uzun yürüyüş başlattı. İşçiler 19 Mayıs'ta İstanbul Birleşik Metal-İş Genel Merkezi önünde, 20 Mayıs'ta ise MAS-DAF'ın Ataşehir'deki genel merkezinde buluştular.
• İzmir'de CHP'li Buca Belediyesi'nde çalışırken sendikalı olduğu için işten atılan taşeron şirket çalışanı Batıgül Tunç İzmir'de başlattığı direnişini Ankara'ya taşıyarak CHP genel Merkezi önünde oturma eylemi başlatmak istedi. Ancak Tunç ve kendisine destek veren ilerici ve devrimci güçlere polis saldırısı sonucu 15 kişi gözaltına alındı, 1 kişi tutuklandı.
• Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesi'nde asistan hekimlerin öncülüğünde 16 Mayıs'ta başlayan ve SES, Devrimci Sağlık İş, Adana Tabip Odası tarafından desteklenen iş bırakma eylemi ise, 24 Mayıs günü hastane yönetiminin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve iş sözleşmelerinin düzenlenmesine yönelik bir dizi talebi kabul etmesi biçiminde kazanımla sonuçlandı.
• İstanbul Ümraniye'de bulunan Casper Bilgisayar firması işçileri 10 Mayıs'ta direnişlerinin 78. gününde "Sendikalı olduk işten atıldık" ve "İşimizi geri istiyoruz" yazılı pankart ve sloganlarla TEM otoyolunu trafiğe kapattı. 10 işçinin sendikaya üye oldukları için işten atılması üzerine 200 işçi direnişe geçmişti.
• Sözleşmeleri yenilenmediği için işsiz kalan taşeron PTT işçileri ile sendikalı oldukları için işten atılan Ontex işçileri ise 13 Mayıs'ta Boğaziçi Köprüsü'nde yolu trafiğe kapatarak eylemlerini sürdürdüler. PTT işçileri, Ocak ayı başlarında işten atılmaları üzerine Avrupa Yakası Posta İşleme Merkezi önünde çadır kurarak direnişe başlamıştı. 17 Şubat'ta işten atılan Ontex işçileri de bir yandan fabrika önündeki direniş çadırında mücadelelerini sürdürürken, her cumartesi akşamı da Taksim'de eylem yapıyor.
• Bu yılki 1 Mayıs eylemlerinin yaygınlığı, coşkusu ve kitleselliğini, yıllardır ilk kez kürsünün sendika bürokratlarınca değil direnişteki işçilerce kullanılmasını da bu tabloya eklemek gerek.
Bu eylem ve direnişlerin, sermayenin krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmesine karşı işçi sınıfının mücadele arzusunun yansımaları olduğu kuşkusuzdur.
Direnişler, gerçekleştiği kent ve ilçeler, eylem biçimleri, katılım sayısı, süre, işkolu vb bakımlardan çeşitlilik arz ediyor.
Yol kesme eylemlerinden işyeri işgallerine, grevden kentler arası uzun yürüyüşlere dek çok sayıda eylem biçimine başvuruluyor.
Gebze-Kocaeli hattında yoğunlaşmak üzere İstanbul, İzmir gibi metropollerden taşralara dek birçok yerde direnişler sürüyor.
Metalden demiryollarına, giyim sanayiinden belediyelere, sağlıktan posta işletmelerine dek çok sayıda işkolunda eylemlilikler var.
İzmir Buca belediye çalışanı Batıgül Tunç örneğindeki tek kişilik direnişlerden Bekaert direnişinde 400 işçinin işyeri işgaline dek katılım bakımından da irili ufaklı çok sayıda direniş söz konusu.
Bu direnişlerin birçoğu aylara yayılan uzun soluklu direnişler. Bununla birlikte kararlılığından bir şey kaybetmediği gibi, diğer işyerlerine de örnek ve cesaret oluyorlar.
Direnişlerin birçoğu sendikalaşma nedeniyle işten atılan işçilerin işe geri dönme talebi ve taşeronlaşma nedeniyle gerek iş güvencesi gerekse çalışma koşullarında yaşanan sorunlar etrafındaki talepleri kapsıyor. Dolayısıyla hareketin toplamda taşeronlaştırma, esnekleştirme, sendikasızlaştırma biçiminde sonuçları özetlenebilecek neoliberal saldırılara yönelik geliştiği belirtilebilir. Politik niteliği ve yönelimi ya çok zayıf ya da olmayan bu direnişler özellikle uzun soluklu olduğu ölçüde işçilerin politikleşmesinde rol oynuyor.
Yine önemli bir unsur ise, direnişteki işçilerin önemli bir bölümünün genç kuşaktan işçiler olması. Bu işçiler deneyim zayıflığının dezavantajlarına olduğu gibi, 1980 darbesi sonrası işçi kuşağının yenilgi psikolojisini taşımamanın avantajlarına sahip.
Direnişlerin en zayıf noktası, bunların esasen birbirinden kopuk, parçalı, koordinasyonsuz, tekil direnişler olarak gelişmesi. Bu durumun başlıca sorumlusu, sendikaların düzen içi, sınıf uzlaşmacı sarı sendikalar niteliğinde oluşu ve bu anlamda üzerlerine düzen görevi yapma yeteneğinde olmayışları.
Bu anlamda işçi sınıfının örgütlenmesine sınıf sendikacılığı çizgisinde bir sendikal müdahale ihtiyacı kendini dayatıyor.