Sömürgeci Faşist Rejim, ABD Emperyalizminin Desteğiyle Kürt Halkına Saldırıyor
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Ortadoğu halklarının devrimci eylemi bütün bölge ve Kürdistan'da bir güç kaynağıdır. Türkiye'nin batısında gerçekleşen seçim bloku ve başarılı seçim çalışmaları ve sonuçları, 2011 1 Mayıs'ında Kürt özgürlük hareketi ile işçi hareketinin buluşması; devrimci -ilerici bir cephenin gerçekleşmesi, Kürt özgürlük hareketi ile devrimci sosyalist hareketin buluşması bakımında önemli bir gelişmedir.

 

01 Haziran 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı 105

 

K. Afrika ve Arap yarımadasında özgürlük, eşitlik ve adalet talepleriyle gerçekleşen halk isyanları, Tunus ve Mısır'da on yılların diktatörlerini kovdu. Bütün coğrafyaya yayıldı. Süreç Libya, Yemen ve Suriye'de iç çatışma ve emperyalist müdahalelerle devam ediyor.
Bölgede halkların iradesi ve eylemi değiştirici bir güç olarak ortaya çıktı ve bazı siyasal sonuçlar aldı. Artık şimdiki Ortadoğu, yeni bir Ortadoğu'dur. Orada petrol ve emperyalist rekabet yanında halkların iradesi ve eylemi de hesaba katılmaktadır. Ortadoğu'da statüko değişme eğilimi içinde; süreç değişim ve dönüşüm dinamikleri, olanakları ve koşulları taşımaktadır. ABD ve AB emperyalistleri, Rusya ve Çin emperyalistleri, bölgesel güçler, İslami akımlar, devrimci ve ilerici partiler, sürecin gelişimine kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmektedirler.
Emperyalist işgalci güçler, Irak ve Afganistan'a yaptıklarını, bugün BM ve NATO şemsiyesi altında Libya'ya yapmakta, Suriye ve arkasında İran'a emperyalist müdahale ve kuşatmanın hazırlıkları içindedirler. Bölgesel ve stratejik politikalarla Ortadoğu'yu yeni koşullarda, dizayn etmeye çalışıyorlar. Bölgeye yönelik bu askeri müdahalenin amacı, sadece emperyalist hegemonyayı yeniden kurmak; emperyalist sermaye hareketinin önündeki siyasi ve iktisadi engelleri ortadan kaldırmak değildir. Aynı zamanda radikal İslami güçlerle işbirliği yaparak onları "ılımlı İslam" çizgisine çekmek ve yine olası bölgesel devrimci gelişmenin önüne geçmektir. Bölgesel devrim fırtınasından duyulan korkudur bu.
ABD ve AB'nin bölgesel ve aynı zamanda stratejik politikaları, sömürgeci Türk devletine özel bir rol biçmektedir. Hem bölgesel ve askeri bir güç olması, hem Müslüman bir ülke olması, hem de AKP gibi İslami bir hükümetin iktidarda bulunması; ve "ılımlı İslam" modeliyle ortaya çıkması bunu gerekli kılmaktadır.
Böylece AKP hükümetinin yıllardır, "bağımsız", "dinamik", "komşularla sıfır sorun"a dayalı politika biçiminde ifade ettiği dış politikasının aslında emperyalizme bağımlı yürütülen bir politika olduğu bir kez daha açığa çıkmış oldu. Türkiye daha birkaç ay öncesinde vizeleri kaldırarak Suriye, Ürdün, Lübnan ve Türkiye'nin "ortak Pazar " oluşturacağını; Nükleer krizde İran'ın yanında yer alacağı ya da tarafsız kalacağını açıklamıştı. Ve Kürt gerilla mücadelesine karşı Türkiye-İran-Suriye ittifakına dayalı ortak bir savaş öngörüyordu. Ne var ki, ABD ile yapılan görüşme ve pazarlıklar üzerine, Ortadoğu'daki ayaklanmaların Suriye ile Türkiye sınırına yaklaşması ve emperyalistlerin kendi işbirlikçisi yönetimleri bile yalnız bırakabileceği gerçeği AKP hükümetini, ABD'nin İran ve Suriye yönelik politikalarına destek vermeye götürdü. Bunun karşısında ABD'nin istihbarat, savaş uçağı ve askeri desteğini alarak Kürt özgürlük hareketine karşı yeni bir saldırı başlattı. Mayıs ayında Şırnak'ta katledilen 12 gerilla ABD'nin istihbaratı üzerine gerçekleşti.
12 Haziran seçimlerinden sonra, ABD ve AB emperyalistlerinin desteğini alacak sömürgeci faşist rejim ve AKP savaş hükümeti, Kürt halkına karşı kirli bir savaşa hazırlanmaktadır. Faşist rejimin eylemsizlik istemesi, Kürt halk önderi A. Öcalan'la görüşmeler yürütmesi ve Kürt sorununu çözecek yeni bir anayasa vaadi tam bir ikiyüzlülüktür. Sömürgeci rejimin esas politikası, Kürt özgürlük hareketini oyalamak ve tasfiye etmek üzerine kuruludur. Askeri yığınak ve saldırıları, KCK operasyonlarıyla binlerce Kürt sivil siyasetçinin tutuklanması bunu gösteriyor.
Ama Kürt özgürlük hareketi, bugün daha güçlü, örgütlü ve hazırlıklıdır. Ortadoğu halklarının devrimci eylemi bütün bölge ve Kürdistan'da bir güç kaynağıdır. Türkiye'nin batısında gerçekleşen seçim bloku ve başarılı seçim çalışmaları ve sonuçları, 2011 1 Mayıs'ında Kürt özgürlük hareketi ile işçi hareketinin buluşması; devrimci -ilerici bir cephenin gerçekleşmesi, Kürt özgürlük hareketi ile devrimci sosyalist hareketin buluşması bakımında önemli bir gelişmedir. Ve yine seçim sürecinde YSK vetolarının Kürt halkının devrimci eyleminin gücü ve basıncıyla püskürtülmesi ve uluslararası devrimci ve ilerici güçlerin enternasyonal desteğiyle Kürt halkı, devrimci ve halkçı bir yolda özgürlüğüne kavuşmanın güçleri ve olanaklarını elde edecektir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Sömürgeci Faşist Rejim, ABD Emperyalizminin Desteğiyle Kürt Halkına Saldırıyor
fc Share on Twitter
 

Ortadoğu halklarının devrimci eylemi bütün bölge ve Kürdistan'da bir güç kaynağıdır. Türkiye'nin batısında gerçekleşen seçim bloku ve başarılı seçim çalışmaları ve sonuçları, 2011 1 Mayıs'ında Kürt özgürlük hareketi ile işçi hareketinin buluşması; devrimci -ilerici bir cephenin gerçekleşmesi, Kürt özgürlük hareketi ile devrimci sosyalist hareketin buluşması bakımında önemli bir gelişmedir.

 

01 Haziran 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı 105

 

K. Afrika ve Arap yarımadasında özgürlük, eşitlik ve adalet talepleriyle gerçekleşen halk isyanları, Tunus ve Mısır'da on yılların diktatörlerini kovdu. Bütün coğrafyaya yayıldı. Süreç Libya, Yemen ve Suriye'de iç çatışma ve emperyalist müdahalelerle devam ediyor.
Bölgede halkların iradesi ve eylemi değiştirici bir güç olarak ortaya çıktı ve bazı siyasal sonuçlar aldı. Artık şimdiki Ortadoğu, yeni bir Ortadoğu'dur. Orada petrol ve emperyalist rekabet yanında halkların iradesi ve eylemi de hesaba katılmaktadır. Ortadoğu'da statüko değişme eğilimi içinde; süreç değişim ve dönüşüm dinamikleri, olanakları ve koşulları taşımaktadır. ABD ve AB emperyalistleri, Rusya ve Çin emperyalistleri, bölgesel güçler, İslami akımlar, devrimci ve ilerici partiler, sürecin gelişimine kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmektedirler.
Emperyalist işgalci güçler, Irak ve Afganistan'a yaptıklarını, bugün BM ve NATO şemsiyesi altında Libya'ya yapmakta, Suriye ve arkasında İran'a emperyalist müdahale ve kuşatmanın hazırlıkları içindedirler. Bölgesel ve stratejik politikalarla Ortadoğu'yu yeni koşullarda, dizayn etmeye çalışıyorlar. Bölgeye yönelik bu askeri müdahalenin amacı, sadece emperyalist hegemonyayı yeniden kurmak; emperyalist sermaye hareketinin önündeki siyasi ve iktisadi engelleri ortadan kaldırmak değildir. Aynı zamanda radikal İslami güçlerle işbirliği yaparak onları "ılımlı İslam" çizgisine çekmek ve yine olası bölgesel devrimci gelişmenin önüne geçmektir. Bölgesel devrim fırtınasından duyulan korkudur bu.
ABD ve AB'nin bölgesel ve aynı zamanda stratejik politikaları, sömürgeci Türk devletine özel bir rol biçmektedir. Hem bölgesel ve askeri bir güç olması, hem Müslüman bir ülke olması, hem de AKP gibi İslami bir hükümetin iktidarda bulunması; ve "ılımlı İslam" modeliyle ortaya çıkması bunu gerekli kılmaktadır.
Böylece AKP hükümetinin yıllardır, "bağımsız", "dinamik", "komşularla sıfır sorun"a dayalı politika biçiminde ifade ettiği dış politikasının aslında emperyalizme bağımlı yürütülen bir politika olduğu bir kez daha açığa çıkmış oldu. Türkiye daha birkaç ay öncesinde vizeleri kaldırarak Suriye, Ürdün, Lübnan ve Türkiye'nin "ortak Pazar " oluşturacağını; Nükleer krizde İran'ın yanında yer alacağı ya da tarafsız kalacağını açıklamıştı. Ve Kürt gerilla mücadelesine karşı Türkiye-İran-Suriye ittifakına dayalı ortak bir savaş öngörüyordu. Ne var ki, ABD ile yapılan görüşme ve pazarlıklar üzerine, Ortadoğu'daki ayaklanmaların Suriye ile Türkiye sınırına yaklaşması ve emperyalistlerin kendi işbirlikçisi yönetimleri bile yalnız bırakabileceği gerçeği AKP hükümetini, ABD'nin İran ve Suriye yönelik politikalarına destek vermeye götürdü. Bunun karşısında ABD'nin istihbarat, savaş uçağı ve askeri desteğini alarak Kürt özgürlük hareketine karşı yeni bir saldırı başlattı. Mayıs ayında Şırnak'ta katledilen 12 gerilla ABD'nin istihbaratı üzerine gerçekleşti.
12 Haziran seçimlerinden sonra, ABD ve AB emperyalistlerinin desteğini alacak sömürgeci faşist rejim ve AKP savaş hükümeti, Kürt halkına karşı kirli bir savaşa hazırlanmaktadır. Faşist rejimin eylemsizlik istemesi, Kürt halk önderi A. Öcalan'la görüşmeler yürütmesi ve Kürt sorununu çözecek yeni bir anayasa vaadi tam bir ikiyüzlülüktür. Sömürgeci rejimin esas politikası, Kürt özgürlük hareketini oyalamak ve tasfiye etmek üzerine kuruludur. Askeri yığınak ve saldırıları, KCK operasyonlarıyla binlerce Kürt sivil siyasetçinin tutuklanması bunu gösteriyor.
Ama Kürt özgürlük hareketi, bugün daha güçlü, örgütlü ve hazırlıklıdır. Ortadoğu halklarının devrimci eylemi bütün bölge ve Kürdistan'da bir güç kaynağıdır. Türkiye'nin batısında gerçekleşen seçim bloku ve başarılı seçim çalışmaları ve sonuçları, 2011 1 Mayıs'ında Kürt özgürlük hareketi ile işçi hareketinin buluşması; devrimci -ilerici bir cephenin gerçekleşmesi, Kürt özgürlük hareketi ile devrimci sosyalist hareketin buluşması bakımında önemli bir gelişmedir. Ve yine seçim sürecinde YSK vetolarının Kürt halkının devrimci eyleminin gücü ve basıncıyla püskürtülmesi ve uluslararası devrimci ve ilerici güçlerin enternasyonal desteğiyle Kürt halkı, devrimci ve halkçı bir yolda özgürlüğüne kavuşmanın güçleri ve olanaklarını elde edecektir.