Ekim - Kasım 2011 /Partinin Sesi / Sayı: 68 Bir örgütün amaçlarına ulaşmada, ortak bir ruha, bakış açısına sahip kadrolar bütünü yaratmada, engel tanımaz bir kolektif güç açığa çıkarmada vazgeçilmez yöntemi ve etkili bir silahıdır eleştiri-özeleştiri. Örgütlerden bireylere, partilerden tek tek kolektiflerine ve kadrolarına kadar; işçi ve emekçilere, ezilen halklar, kadınlar ve gençlere karşı açık-özeleştirel bir tutuma sahip olmak hem bir erdem hem de bir zorunluluktur. Çünkü, cüretli özeleştirel tutum ve eleştiriye açıklıktır yenilenmenin dinamiği. Kadın özgürleşmesinin parti içi dinamikleri söz konusu olduğunda da, bu özgürleşmenin en büyük engellerinden olan erkek egemen gericiliğini yok etmede; bu gericiliğin izlerini taşıyan erkek komünistlerin özeleştirel gücü, eleştiriye açıklığı ve eleştiriden öğrenme gücü, yenilenme gücünün de göstergesidir.Bu bir kadronun, nitelikli bir komünist olarak kendi varlığını gerçekleştirme yöntemidir. PS'nin 67. Sayısının, 4. Kongre'nin Kadın Devrimi perspektifi karşısındaki parti gerçeğimizi ortaya koyan yazısı, bu gerçeği değiştirmenin dinamiklerine yönelmemizin zorunluluğunu açığa çıkaran veriler sunuyordu. Kadın özgürleşmesi, erkek egemenliği ile devrimci bir cins mücadelesi, egemen erkeklik ve geleneksel kadınlıkla savaşım yöntemleri söz konusu olduğunda da; açık, somut ve cüretli özeleştirel bir tutum, eleştiride açıklık ve eleştirilerden öğrenme gücünü kuşanarak yenilenmenin aciliyetiydi görülen. Peki, yenilenme dinamiklerini ve zihniyet devrimini nasıl örgütleyeceğiz? Hangi araç, biçim, yöntem ve tarz ile gerici erkek egemenliğini ve edilgen kadınlığı yok edeceğiz? Kadın ve erkek komünistler bakımından zihniyet devrimi anlamına gelen Kadın Devrimi'ne hızlı adımlarla nasıl yürüyeceğiz? Kadın özgürleşmesinin önündeki en büyük engellerden olan egemen erkeklikle hangi biçimlerle mücadele edeceğiz? Kısacası, parti saflarımızda, kadın özgürleşmesinin dinamiklerini nasıl örgütleyeceğiz? Partimizin erkek gerçeği; komünist erkeklerin özgürleşmesinde değiştiriciliği sınanmış, erkek gerçekliklerini görme ve onunla yüzleşme, erkek algı ve duruşlarını kolektif bileşenlerin gözlem, tespit, soru ve eleştirilerinden oluşan değiştirici savaşımına açma ve egemen yanlarına saldırma yöntemiyle işleyen kolektif erkek özeleştiri platformları/toplantılarını tüm parti saflarında etkin işleyen bir tarza dönüştürmeyi, değişimin yöntemi kılmayı zorunluluk olarak dayatıyor. Partili bir erkeğin kolektif bileşenler karşısında; "egemen erkeğe sorulan sorular"a yanıtlar verdiği ve bu soruları yanıtlarken yaşatmaya devam ettiği erkek egemen yanlarının orta yere serildiği, egemen algı-tutum ve davranışların kolektifle paylaşıldığı; böylece kolektife, egemen erkeklikle mücadele etmenin veri ve olanaklarının sunulduğu, erkek komünistlerin kendilerini kolektif denetime açtıkları, aslında erkek bir komünist olarak özgürleşme olanaklarının yaratıldığı bir savaşım biçimini içeriyor bu yöntem. Kadınlı-erkekli komünistlerin kendi gerçeklerini görmesini sağlayan, bu gerçeğin izini sürerek özgürleşmesinin kapılarını aralayan, partinin kadrolarını daha iyi tanımasını sağlayan bir yöntem. Komünist kadınların egemen erkekliği denetleme ve savaşma olanakları yaratan bir yöntem. Bir kolektif platformda erkek komünistlere sorulan bazı sorular ve bu sorulara farklı yoldaşlarca verilen yanıtların harmanlanmasından oluşan bir örnekle yöntemi somutlayalım. Öncelikle belirtelim ki, bütün sorulara veya her soruya farklı yoldaşlarca verilen tüm yanıtlara yer verilmesi olanaklı değil. Bu nedenle öne çıkan bazı yanıtların özetleriyle yetinilecek, sorulara ise yöntemi somutlamak için olabildiğince yer verilmeye çalışılacaktır. Partimizin, 4.Kongre'de aldığı Kadın Özgürlüğü kararları nelerdir? Erkek bir komünist olarak bu kararlardan ne anladın, alınan kararlarla nasıl bir ilişki kurdun? Kadın Kotası kararı alındı. Potizif ayrımcılık yani. Bağımsız kadın çalışması kararı alındı. Kadın Devrimi kararı alındı. Kararları öğrenmeye, yönettiğim kişilere öğretmeye çalıştım. Alınan bazı kararlar örgüt çalışmamızda bize sorun yaratabiliyor. Kadro gerçeğimize uygun değil. Kota örneğin. ***Yanıttan da anlaşılacağı üzere, yönetici bir pozisyonda olan erkek yoldaşımız kadın özgürleşmesine dair partinin almış olduğu tüm kararlardan haberdar değil. Sadece pratik çalışma esnasında karşısına sorun olarak çıkan durumlarla ilgili kararları biliyor. 4.Kongrenin Kadın Devrimi perspektifini ne oranda çözümledin, anlamaya çalıştın? Bu kararlara, kongrenin diğer kararlarını anlamaya ayırdığın zamanı ayırdın mı? Partimiz kadınların önünü açmak istiyor. O nedenle böyle kararlar aldı. Kongrenin diğer kararlarına ayırdığım zamanı ayırmadım bu alan kararlarına. Diğer kararlar çalışmamız bakımından daha önemliydi. ***Yoldaş açık bir şekilde, kadın özgürleşmesi temelinde alınan kongre kararlarıyla yüzeysel bir ilişki kurduğunu, örneğin bir örgütsel model, açık parti çalışması vb. İle ilgili alınan kararlara ayırdığı zamanı kadın özgürleşmesine ayırmadığını belirtiyor. Bu, yöneticilerimizin hala eski zihniyetle, egemen zihniyetle yönetmeye çalıştığının kanıtıdır. Kongrenin bu alana dair aldığı kararlarla kendini yeni baştan örgütlemek istediği bir süreçte, aslında kongre iradesini zayıflatmak, parti çalışmasını zayıflatmak, partinin yönelimini anlamamaktır. Zaman-olanak sorunu olduğunda, ilk kadın örgütlenmesinin planları, örgüt çalışmasını erteleyen, bu alan örgütlenmesini en sona bırakan, bir kurum tasfiye edilecekse ilk kadın kurumunu kapatmayı tercih eden egemen zihniyetle kolektif saflarda yaşamaya devam ettiğinin kanıtıdır bu sözler. Partinin yıkmayı önüne hedef olarak koyduğu eski egemen zihniyeti yaşatmak, örgüt çalışmasını bu eski-geri zihniyetle yürütmektir. Doğal olarak, bu akla sahip yöneticilerimizin bulunduğu alanda, kadın özgürleşmesinin adımlarının atılamamasıdır. Kongrenin kadın kararlarının, yönettiğin alandaki pratik karşılığı ne oldu? Örgüt çalışmanızda yansımasını nasıl buldu? Kadın önderleşmesinin, teorisyenleşmesinin ve komutanlaşmasının olanaklarını partili kadınlara sundunuz mu? -Kongrenin aldığı kararları tartıştık. Kadın komisyonları kurmaya çalıştık. Ancak yeterli kadın sayısı yok. Kadın kotasını da uygulayamadık bu nedenle. Soranlara anlatmaya çalıştım. Kadın toplantıları örgütlemeye çalıştık ama bu çalışmayı yapacak yeterlilikte kadın yok. Kadro gerçeğimizden bakınca, bir kadın yoldaşı, gelişimine yoğunlaşsın diye çalışmadan alma lüksümüz de yok. ***Kadın sayısının azlığını çalışma yapılmamasının gerekçesi olarak sunan yaygın bir yaklaşım. "Nitelikli kadın aktivistimiz yoktu, kadın paneli veremedik. Yeterli kadın sayısı yoktu kadın komisyonu kuramadık. Kadın eksikti, kotayı hayata geçiremedik vs. vs. vs..." Verili durumdan bakan, verili olanı aşmayı önüne hedef olarak koymayan bir yönetici aklı. Kadın çalışması söz konusu olduğunda ise erkek bir yönetici akılla karşı karşıyayız. Kadın özgürleşmesinin olanaklarını örgütlememenin bol gerekçeli bir yaklaşımı. Diğer çalışmaları daha önemli görmeyi sürdüren erkek aklı. Çalışmaları örgütlemek, kotayı hayata geçirmek için yeterli kadın olmaması karşısında örgüt olarak önünüze hangi görevleri koydunuz? Örneğin, ilk elden yeterli sayıyı açığa çıkartacak kadın örgütleme, kotayı oluşturacak kadın aktivist sayısını yakalama, kadın çalışması yürütecek bir kadın yetiştirme vb. görevler çıkardı mı örgütünüz? - Bir kadın toplantısı ve tartışması yaptık. Kadın yoldaş olmadağı için, toplantıyı yöneten, kadın özgürleşmesi kararlarını tartıştıran bizdik. Partimizle yeni ilişkilenmiş kadın aktivistlerimiz var ama düzeyleri yeterli değil. Çizgimizi bilmiyorlar, nasıl kadın çalışması yürütebilirler ki! Teorik düzeyini yükseltmek amacıyla bir kadın yoldaşımıza özel görevler de çıkarmadık. ***Kadın özneler yaratma, teorisyen, önderleşen, komutanlaşan kadınlar yaratma perspektifinden çok uzak bir pratik. Kadın aktivist sayısının artmasının, kadının önderleşerek öne çıkmasının olanaklarına kafa yormayan, önüne parti örgütü olarak böylesi görevler koymayan erkek bir parti kolektifi. Gerekçelerle eski parti gerçeğini sürdürmeye çalışan geri bir yaklaşımdır bu. Partimizin kadın alanına dair çıkardığı yayınları, gazetemizin kadın sayfasını okuyor musun? -Okuyorum. Hangi bakış açısı ile okuyorsun? -Nasıl tartışmalar yürütüyorlar bakmak için. Çizgimize ters bir şeyler var mı diye özellikle okuyorum. Sınıf mücadelesi yerine cins mücadelesini koyan yaklaşım/tartışmalara tanık oluyoruz, bunlar yanlış, feminizmin etkileri, bunlar süreklileşiyor mu, düzeliyor mu bakıyorum. Yanlışlar varsa tartışıyorum alanımda. ***Çok söze gerek yok aslında. Tam anlamıyla, çizgimizi doğru biçimde sadece kendisinin bildiğini zanneden gerici bir erkek aklı, düşünüş biçimi ve pratiğiyle karşı karşıyayız. Kadın yayınlarımızı, kadın özgürleşmesine dair tartışmaları, gazete sayfalarını sadece denetleme bakış açısıyla okuyor. Öğrenmek, içselleştirmek ve partinin yönelimini güçlendirmek için değil, "kadınların yanlışlarını bulmak" amacıyla okuyor. Kadınların cins mücadelesine yaklaşımındaki sakatlık ise ideolojik bir tartışma konusudur. Evet Kadın Devrimi derken devrim içinde devrim diyoruz. Çünkü dünya devrim deneyimleri göstermiştir ki, sosyalist devrim kadın özgürleşmesini gerçekleştiremiyor. Sadece bunun olanaklarını yaratıyor. Yasalarıyla, kadınlara tanıdığı avantajlarla vb. Ancak sosyalist devrim sürecinde erkek ve kadın zihniyetinde köklü bir değişim yaşanmadan, egemen erkek algı, tutum, davranışlar yıkılmadan, kadından dönük de geleneksel kadınlık yıkılmadan kadın devrimi gerçekleşmiş olmuyor. Kadın devrimi sosyalizm sürecinde kadın cinsinin erkek egemen cinsle şiddetli devrimci savaşımı anlamına geliyor. Karşı karşıya koyarak tartışabileceğimiz şeyler değildir sosyalist devrim ile kadın devrimi. Tersine birbirini içeren, biri olmazda diğerinin olanakları yaratılamayan veya biri olmadan diğerinde başarıya ulaşılamayacak olan, iç içe geçmiş iki devrimdir. Sosyalizm koşullarında, sosyalist düzeni yıkma devrimi değildir kadın devrimi, özgürleşmenin olanaklarını yakalayan kadın cinsinin, egemen erkek aklı, duruşu ve pratiğini yıkma, toplumu özgür bireyler olarak örgütleme savaşıdır. Kadın cinsinin erkek egemen zihniyeti yıkma mücadelesidir. Cins bilinci nedir? Devrimci cins bilinci nedir? -Son zamanlarda en sık duyduğumuz ve kabullenemediğim bir kavram cins bilinci. Feminizme kayışı gösteren bir kavram. Bu "devrimci cins bilinci" kavramı daha iyi. Bunu kabul edebilirim. İçinde devrimcilik var. ***Yoldaşımızın kadın özgürlüğü sorunu söz konusu olduğunda kavramları anlama çabasından yoksunluğu kanıtlayan yanıtlarla yüzleşiyoruz. Kadınların her özgürleşme, buna dair her kavramsallaştırma tartışmasında demoklesin kılıcı gibi başının üzerinde sallandırılan "feminizme kayış" tartışmasıyla karşı karşıyayız yine. Devrimci cins bilincinin, cins bilinci kuşanmış komünist kadınların, egemen erkeklikle çok daha güçlü devrimci/şiddetli bir savaşımını içerdiğini, egemen erkekliğe karşı geçmişi aşan düzeyde bir karşı koyuşu içerdiğini dahi anlamamış bir algı. Kavramsallaştırmalar arasındaki farkı kavramayı önemsememiş bir erkek aklı. İçinde devrimci varsa feminizm yoktur diyen düz bir yaklaşımdır karşımızdaki. Kadın Devrimi nedir? Kadın şafağı nedir? -Kadınların özgürleşmesini anlatmak için oluşturulmuş bir kavram. Ama devrim içinde devrim diye tartışılıyor, bu doğru değil. Biz sosyalist devrim diyoruz, kadın sorunun çözümünü de sosyalizmde görüyoruz zaten. Kadın Devrimi perspektiği ile parti kimin önüne görevler koymuştur? -Kadınların önüne özgürleşme görevi koymuştur. ***Kongre kararlarının kavranmadığını gösteren bir yanıt daha. Kadın devrimi perspektifi kadın komünistler gibi erkek komünistlerin önüne de önemli görevler koymuştur. Hatta aşılması gereken sorunlar söz konusu olduğunda erkeklerin yükü daha ağırdır. Çünkü erkek cinsinin bu mücadelede kaybedeceği çok şey vardır. Yılların yönetme alışkanlıkları, denetleyicilik güdüleri, erkek olmalarının getirdiği her şeye sahip olma, yönetme, gerçekliği, konumları vb. Kadınların ise vazgeçmeleri gereken şeyler o kadar azdır ki, asıl olarak kazanmaları gereken alışkanlıklardır kadınlarınki. Kadın devrimi, erkek komünistlerin önüne hangi somut görevleri koymuştur? -Kadınların özgürleşmesinin önünü açma görevi koymuştur. ***Kongremiz ilk görev olarak kadınları özgürleştirme görevi değil, kendi egemenliklerinden kurtulma görevi koymuştur erkek komünistlerin önüne. Egemen erkeklikleriyle hesaplaşma, geri egemen duygu, düşünce ve pratiklerden kopuşma, devrimin ihtiyaç duyduğu özgür erkek komünistlere dönüşme görevi koymuştur erkek cinsin önüne. Gerektiğinde yönetici konumlarından vazgeçebilme, yerine kadını önerme, her şeyin doğrusunu bildiği düşüncesiyle kolektifleri yönlendirmekten vazgeçme, kadınlara öğretip durmaktan vazgeçme, kadın iradesini tanıma, kadının gücünü kabul etme görevi koymuştur. Ve kongremizin önümüze koyduğu, başarılması zor olan asıl görevler bunlardır. Bu yanıt aynı zamanda erkekliğin nasıl yaşatılmaya devam ettiğini de kanıtıdır. Kadınları özgürleştirecek olan ancak erkekler olabilir algısını dışa vurduğu gibi, erkek komünistlerin değişme zorunluluklarını görmezden gelen, değişmek zorunda olanı yine kadın olarak algılayan egemen erkek aklını da yansıtmaktadır. Kendini tamamlanmış, olmuş-bitmiş gören erkek egemenliğini gösterir. 4. Kongreden bu yana erkek egemen yanlarını tespit etmeye, onlarla mücadele etmeye hangi oranda yöneldin, hangi aşamaya ulaştın? -Erkekliğimize dair çok tartışma yürütmedik. Daha çok örgütsel olarak kadın çalışmasına dair kongre kararları idi gündemimiz. Ya da kadın aktivistlerin değiştirilmesi. ***Onyıllardır yapılagelen hatanın yinelenmesine tanık oluyoruz. Öğretilmiş kimliklerle savaşmak söz konusu olduğunda kadın akla geliyor. Ancak bir türlü egemen erkek kimliğiyle savaşa sıra gelmiyor. Egemen zihniyetin erkek komünistlerdeki izleri, erkek algı ve tutumlarıyla mücadele hep ötelenen oluyor. Bu, parti saflarında egemen erkekliğin yaşatılması anlamına geliyor. Ve partinin yönelimi söz konusu olduğunda, kongrenin "egemen erkekliğin yıkılması" kararının yok sayılmasına, partinin yöneliminin zayıflatılmasına denk düşüyor. 4.Kongrenin Kadının İktidarlaşması kararını bir erkek komünist olarak nasıl içselleştirdin? -Bu kararı kabullenemedim. Sonuçta biz bir cinsin diğerini ezmesine karşıyız diyoruz. Ama bunun yanında kadının iktidarlaşmasını savunuyoruz. Bunun gibi bazı tartışmalara anlam veremiyorum. Sınıfsız, sömürüsüz, eşit bir toplum savunumuzla çelişiyor gibi geliyor bana. ***İlk elden, bu yeni kavramsallaştırma ile partinin neyi hedeflediğinin yoldaşlarca anlaşılmadığı görülüyor. Partimizin ideolojisi, programına aykırı kararlar alacak kadar yön kaybettiğinin dillendirilebilmesidir de bu aynı zamanda. Bunun yanında, komünal dönemin toplum yapısının anlaşılmadığının da göstergesidir. Tarihin hiçbir anında kadın cinsinin erkek cinsini ezdiği, sömürdüğüne tanık olunmamışken, komünal dönemin bilinçlice örgütlenmiş halini hedefleyen partimizi, bir cinsin diğerini ezeceği bir toplum yapısını öngörebileceğini iddia etmek anlaşılır değildir. Kadının iktidarlaşmasından, kolektif içinde öne çıkan, adını tarihe yazdıran kadın öznelere dönüşmesinin, iktidara kilitlenmiş kadın komünistlere dönüşmesinin, teorisyen, önder, komutan kadınlara dönüşmesinin ve nihayetinde eşitlikçi bir toplumu yönetebilecek iddiaya, güce ve konuma ulaşmasının anlaşılmadığının da göstergesidir. Dar bakış açısısının, önyargılı yaklaşımların, iktidarlarını yitirme korkusuna kapılmış erkek aklının da göstergesidir aynı zamanda bu açıklamalar. Bir yönetici olarak içselleştirmediğin, doğruluğunu kabullenmediğin bir kararı ne kadar etkin savunabilirsin? Partinin iradesini ne kadar güçlü savunup, görüşlerini yaygınlaştırabilirsin? -Bunları karar olduğu için kabul ettim, kongre iradesini tanıdığım için kabul ettim, yönetici görevlerim gereği tartıştım da. Ancak birey olarak kabul edebildiğim şeyler değil. Kongrenin Kadın Özgürleşmesi kararlarıyla böylesi eğreti/dıştan bir ilişki, kongre perspektifleri söz konusu olduğunda kararları zayıflatma, irade aşındırması yaratmaz mı? -Ben bunu yaptım. Elbette inandığın bir şeyi daha güçlü savunursun. Bu şekilde ilgilenince savunun, güçlendirme çaban da o düzeyde kalır. Sorular ve yanıtları çoğaltılabilir ancak yöntemin güçlü kullanılabilmesi için sadece sorularla devam etmekle yetineceğiz. Kadınlarla uyumlu çalışıyor musun? 4.Kongreden sonra çalışma alanındaki kadın yoldaşlarla kurduğun ilişkide ne gibi değişimler oldu? Partinin kadın teorisyenleşmesi, önderleşmesi ve komutanlaşması hedefine gerçeklik kazandıracak hangi olanakları örgütledin? Görevler söz konusu olduğunda, aynı birimdeki kadın ve erkek yoldaşların karşısında nasıl görevlendirmeler yaptın? Kadın yoldaşın önemli riskler barındıran bir görev aldığında duygun, tutumun ne oldu? Kaygıların arttı mı? Barikatlarda, sokak çatışmalarında kadınları nasıl konumlandırdın? Fikir oluşturmada, planlamada, kadını çözüm gücü olarak görür müsün? Aynı birimi paylaştığın kadın yoldaşlarınla alanın bilgisini paylaşma-onun fikirlerini alma düzeyin ne? Kadın yöneticilerle nasıl ilişki kurdun? Seni yönetmeleri sende hangi duyguları uyandırdı? Emekle kurduğun ilişki nasıl? Kadın yoldaşlarına verdiğin emek, sevgiline ve isteklerine karşı gösterdiğin emek noktasında neler söyleyebilirsin? Partinin kadın özgürlüğü kararları sevgilinle kurduğun ilişkide nasıl değişimler yarattı? Aşk nedir? Örgütlenebilen bir duygu mudur? Yönetilebilir mi, o mu bizi yönetir? Birlikte olduğun kadından beklentilerin ne? Bu beklediğin şeyler senin yapabildiğin şeyler mi? Kıskanç mısın? Kıskançlık duygusunun temelinde ne vardır? Paylaşım nedir? Yoldaşlarına, partine, sevgiline karşı açık mısın? Özeleştirel bir komünist misin? Kendi hata ve eksikliklerinle yüzleşebiliyor, bunları paylaşıyor musun? Bir eleştiriyi kadın ve erkek yapınca, eleştiri karşısındaki tutumunda nasıl değişimler oluyor? Kadın psikolojisi nedir? Erkeğinkinden ayrı bir psikolojisi var mıdır? Komünistler olarak kadınlardan neler öğrenebileceğimizi düşünüyorsun? Vb. vb. vb... sorular kolektif parti ortamlarında erkek yoldaşların yanıtları çerçevesinde, onların erkek yanlarını daha güçlü açığa çıkartmaya hizmet edecek biçimde çoğaltılabilir. Kolektif ortamlarda durumu tartışılan yoldaşların erkekliğini yaşayış biçimini daha çözücü, çözümleyici ve değiştirici tarzda zenginleştirilebilir. Tartışmalar sonunda erkek yoldaşların yazdığı eğitim raporları, erkeklikleriyle yüzleşmelerinin belgeleri gibiydi adeta. Erkek egemen hallerden muzdarip erkek komünistlerin kendi dilinden ifade ettikleri bu raporlar, partimiz erkek gerçeğinin daha çarpıcı ifadeleri. Raporlar gösterdi ki, o güne dek erkek komünistler egemen yanlarına dair çok da düşünmemişler, sadece kadının geriliklerine odaklanmışlar, değişmesi gerekeni kadın komünistler olarak görmüşler, kadın özgürlük sorununu da sadece kadınların sorunu olarak algılamışlar. Özgürleşememelerinin temelinde yatan algının bu olduğunu da görememişler. Birkaç örnekle erkeklerin dilinden kendi gerçekleri; "Bu eğitimle anladım ki ben erkek yanlarıma hiç dokunmamışım. Yıllarca kendimi "inceltilmiş erkek yanlarım olabilir ama kaba erkek hallerim yok" diye kandırmışım. Oysa açığa çıktı ki bariz kaba erkek hallerimle yürümeye devam etmişim. Diyaloglarımda, hep öğreten tavırlarımda, her şeyi yönetmeye çalışan pratiğimde, yönetme işini erkeğe layık gören geri algımda, kadının inisiyatifini, düşünsel ve pratik gücünü küçümseyen tutumlarımda, sevgimi yaşayış biçimimde erkekçe yol almışım. Ve bir komünist olarak erkek egemenliğini parti kolektiflerinde yaşatmışım." "Eğitim gösterdi ki kadınlar değişmek ve değiştirmekte erkeklerden daha istekli, cüretli. Sordukları sorular, yaptıkları eleştiriler daha somut, açık ve net. Biz erkekler çoğu zaman soru sormadık kendimize. Sorduğumuzda da, kendimizi değiştirmeye çalışıyormuşuz görüntüsü veren, yüzeysel ve erkek yanlarımızı asla açık etmemeye çalışan, egemen yanlarımıza dokunmayan sorular sorduk ve çoğu zaman kaçamak cevaplar verdik bu sorulara. Kendi gerçeğimizle yüzleşmekten kaçtık. Aslında kendi devrimci değişimimizin önüne duvarlar örmüşüz bunu yaparak." "Eğitimde bana ve diğer erkek yoldaşlara sorulan sorular, örgütlendiğimden bu yana, erkekliğimle yüzleşmekten nasıl köşe bucak kaçtığımı gösterdi. Kendimi iyi bir komünist olarak kandırdığımı, kaba erkek tutumlarımı nasıl da normal bir şeymiş gibi gördüğümü, bu nedenle de mücadelesiz kaldığımı gösterdi. Ve kapitalist erkek egemen zihniyetin benliğimde hala çok güçlü etkileri olduğunu, benim de partili yaşamım boyunca bunlarla barışık yaşadığımı kanıtladı. Aynı zamanda komünist niteliklerle donanma konusunda kadın yoldaşlarımızın daha mücadeleci, değişime daha açık, özgürleşme eğilimlerinin daha güçlü olduğunu gösterdi." "Bu eğitim, ‘kadın özgürleşmesi, erkeğin insanlaşması' sloganıyla başladı. Önceden de olduğu gibi içten öfke duyarak, "yine aynı şeyler" diyerek başladım eğitime. Ancak eğitim tamamlandığında gördüm ki insanlaşma, insani niteliklerde donanma söz konusu olduğunda, erkekler kadınlardan çok geri düzeyde seyrediyor. İnsani özellikler diye tartıştığımız, paylaşım, emekçilik, fedakarlık, hassasiyet, adalet duygusu, eşitlikçi tutumlar vb. kadınlarımızda zaten güçlü duygular. Erkek komünistler olarak kendimizi ele aldığımızda bu insani özelliklerimiz çok zayıf. Bencil yanlarımız, paylaşımsızlıklarımız, emek zayıflığımız, adalet duygumuzdaki aşınmalar daha güçlü. "İnsanlaşma"ya erkek cinsinin daha çok ihtiyacı var. Şunu da gördüm ki insanlaşma çabamız, çok şeyden vazgeçmemizi gerektiriyor. Eski konumlarımızdan, algılarımızdan, yaşam biçimimizden, alışkanlıklarımızdan arınmamızı gerektiriyor. Kadınlara göre bu nedenle işimiz daha zor. Onlar, yönetmeyi öğrenmek, yeni bir şey kazanmak zorunda, biz ise; yöneticilik hastalıklarından ve yönetmenin o güçlü güdüsünden kurtulmak zorundayız. Bir alışkanlıktan vazgeçmek hep daha zordur. Bu nedenle özgürleşme mücadelemizin erkekler cephesinden çok sancılı geçeği düşüncesindeyim." "Eğitimin en çarpıcı verilerinden biri, erkek komünistler olarak partimizin yeni dönem yönelimini anlamadığımızı, 4.Kongrenin kadın özgürlüğü noktasında aldığı kararları kavramadığımızı ortaya koymasıydı. Ben erkekliğimle mücadeleye yeni başladım. Kongrenin üzerinden bu kadar zaman geçmesine karşın, kongre kararlarını daha yeni kavradım. Kongrenin erkek bir komünist olarak benim önüme büyük görevler koyduğunu bilince yeni çıkardım. Değişimim de asıl bundan sonra başlayacaktır. Partimizin yaratmak istediği kadro tipine uyum mücadelem şimdi güçlenecektir." "Değişimi kimin için örgütlemeliyiz? Bu soruya örgütlü yaşamım boyunca yanlış yanıtlar verdiğim gerçeğiyle yüzleştim. Hep bir kadına hoş görünmek, kadın yoldaşların olduğu kolektiflerde sorun yaşamamak adına değişmeye çalışmışım. Bu, kadınların olmadığı ortamlarda bariz biçimde erkekliğimi yaşatmam olarak süregelmiş. Değişimimin nasıl da biçimsel, asıl hedeflerimizden kopuk olduğunu kanıtlayan bir eğitim oldu. Devrimin ihtiyaçlarına denk düşen nitelikli bir komünist olmak için örgütlememişim değişimimi. Bu yönüyle bu eğitim, devrimcilik algımdaki sorunu da gösterdi." "Emek ve erkeklik üzerine hiç bu denli düşünmemiştim. Bu güne kadarki ilişkilerimde, sevgilim olan kadın yoldaşlarımın emeği üzerinden ilişkimin sürdüğünü, devrimci bir birliktelik için zorunluluk olan emekten nasıl yoksun yaşadığımı gördüm. Bir ilişkiyi daha üst boyutta üretmek, devrimci niteliklerle donatmak için gerekli olan emekten nasıl kaçtığımı, bütün yükü nasıl da kadın yoldaşlarıma bıraktığımı gördüm. Örgütsel çalışmamda, işlerde de emek yoksunu bir komünist olduğum gerçeği açığa çıktı. Kolayı seçen, emekçilikten kaçan bir komünist. Ne acı..." "4.Kongremizin Kadın Devrimi perspektifiyle, kadın komünistlerden çok, erkek komünistlerin önüne görevler koymasının nasıl doğru bir karar olduğunu şimdi anladım. Kendini değiştirmesi gereken, geri özelliklere sahip olanın hep kadınlar olduğunu düşündüm bu güne dek. Devrimciliğimizin önünde erkek egemen zihniyetin daha büyük engeller oluşturduğunu, sakat bir devrimcilik algısıyla ilerlediğimizi şu an bilince çıkarmış durumdayım. Bu algıyla, hem kolektif saflarda erkek egemen zihniyeti yaşattığımı, egemen alışkanlıklara alan açtığımı, hem de özgürleşme adımı atan her kadın komünistin önüne bir duvar gibi dikildiğimi görüyorum. Erkekliğimi yaşamaya devam ederek, kendime, ama daha çok da kadın yoldaşlarıma ve partime zarar verdiğimi görüyorum." "Devrimci bir birlikteliğim var diye mutluluk duyar, örnek olduğumu da düşünürdüm. Ancak, ayrıntıya inilerek sorulan sorular karşısında gördüm ki; kolektif yoldaş ilişkilerde kadın yoldaşlarıma karşı, kolektif denetim nedeniyle özenli veya dikkatli davranırken, sevgili ilişkimde tam bir erkek gibi davranmışım. Kadın yoldaşıma sesimi yükseltemezken sevgilime karşı kendimde bu hakkı gördüğüm, örgütsel sorunlarımın yarattığı gerilimleri ilişkime de yansıttığım oldu. Veya birlikte yaşadığımız evin sorumlulukları söz konusu olduğunda, işlerin yapılmasını ortaklaştırmayarak, sevgilimin gelişimine olanak yaratma noktasında hiç çaba sarfetmediğimi gördüm. Örneğin onun teorisini güçlendirmesi, kolektif içinde önderleşen bir kadına dönüştürmesi için ek zaman yaratma, sorunlarımla onu meşgul etmeme gibi hassasiyetler göstermemişim hiç. Onu kendi istediğim gibi şekillendirmeye çalıştığımı da anlamış durumdayım. Giyiminden, makyajına, gittiği yerlerde nasıl davranması gerektiğini söylemeye kadar, sanki karşımda bilinçli komünist bir kadın değil de nasıl yaşayacağını bilmeyen sıradan bir kadın varmış gibi davranmışım. Kıskanç yanlarım olduğunu kabul etmemiştim bu güne dek, ama sevgilimin giyim vb. tarzına yaptığım müdahaleler bile gösteriyor ki hem bir güvensizlik duygusu bana yön vermiş hem de kadın yoldaşımı, sevgilim oldu diye özel mülküm gibi görme duygusu." "Yöneticilerim hep kadın oldu. Bundan rahatsızlık duymadım. Onların yönetme çabaları karşısında açıktan ayak diremedim hiç. Ama hep tartıştım onlarla, içten içe, aldıkları kararları, verdikleri görevleri hep sorguladım. Doğru mu diye hep denetledim bu kararları. Kadınların düşünme gücüne, örgütçü yeteneklerine, yöneticilik gücüne güven duymadığımı gördüm burada. Hep bir yanlış, eksik arama çabası içinde olduğumu, aslında işleri ağırdan alarak kadının yöneticiliğine direndiğimi, kadının inisiyatifini kabullenemediğimi gördüm." "Yöneticim sevgilim olunca işler benim için daha da zorlaştı. Yönettiği yoldaşlar arasındaydım ama benimle başka bir ilişki kurmasını bekliyordum. Duygularıyla görevlerini karıştırmasını istiyordum aslında ondan. Ben söz konusu olduğumda daha özenli, dikkatli görevlendirmeler yapmasını, beni gözetmesini istiyordum adeta. Yöneticim olan kadın yoldaşım ne zaman sevgilim oldu, yöneticimle sorunlarım da başladı. Sevgilimin beni yönetmesini hazmedemediğimi gördüm." Şu görülmüştür ki, parti kolektiflerimiz, kadın özgürleşmesinin ve erkek egemenliğinin yıkılmasının değişik araç, biçim ve yöntemlerini devreye sokmaksızın başarıya ulaşamayacaktır. İç mücadelenin zengin olanaklarını yaratmaksızın kadrolarını özgürleştiremeyecektir. Erkek egemen gerçeğini ortaya koyması ve değişimi örgütlemesi bakımından, parti olarak önemsediğimiz, bütün kolektiflerimizde aylık periyodlarla işletilmesinin zorunluluğunun görüldüğü bu yöntem, elbette erkek gericiliğini yok etmenin, kadın özgürlüğüne alan açmanın tek yöntemi değildir. Kadın ve erkek özgürleşmesinin önemli bir dinamiği, bu, erkeğin özeleştiri-kolektifin erkeğe gözlem, soru ve eleştirilerinden oluşan tartışma platformlarıdır. Ancak bu iç dinamik, sistemli bir çalışmayla, istikrarlı süren toplantılara ve açığa çıkan erkek hallerin kolektif denetiminin süreklileştirilmesi ile etkili olacaktır. Örneğin ayda bir yapılan toplantılar, platforma çıkan erkek komünistlerin önüne konulan 1 aylık değişim hedefleri ve planlar, ardından yapılacak platformda bunların denetimi gilbi bir yöntem izlenebilmelidir. Sadece platformlarla yetinilmesi bu mücadeleyi zayıflatacaktır. Bu nedenle değişimin çeşitli denetim mekanizmaları da devreye sokulmalıdır. Her birim, üyelerinden aylık özgürleşme raporları almalıdır. Kadın ve erkek komünistler öğretilmiş kimlikleriyle mücadeleyi parça parça planlamalı, önüne aşması gereken geriliklerini koymalı ve raporlarla bu mücadelenin seyrini, sonuçlarını partiye aktarmalıdır. Okunacak kadın kitapları, kadın yoldaşlarla ilişkiler, kadın özgürlüğünü görünür kılmak için attığı örgütsel adımlar, yarattığı olanakları hayata geçirme pratiğini içeren raporlar kadrolarca düzenli yazılmalı ve ilgili kolektife iletilmelidir. Kavramsal tartışmalar örgütlenmelidir; bu tartışmalar için araştırma görevleri konulmalıdır kadroların önüne. Partili her bir kadro bilmeli ve hissetmelidir, özgürleşme mücadelemizde bir özne olduğunu. Partimizin erkek gerçeğini, kadının geri bırakılma gerçeğini değiştirmesinde üzerine düşen görevler olduğunun bilincine varmalıdır.
|