Yunan isyanı ortak mevzimizdir!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Devrimci ve komünist güçlerin bu militan mücadelelerde aktif yer alması ve örgütlülük ve sosyalizm fikrini buralara taşıması, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerdeki olumsuz resmi doğrudan pratik mücadelesiyle değiştirmesi bu anlamda elzemdir. Devrimci ve komünist güçler sadece pratik müdahalelerini de değil, örgütlü kimliklerini, şiarlarını, programlarını, kitle hareketi ile bir inatlaşmaya ve dayatmaya girişmeden, ama sistematik ve ısrarlıca bu mücadelelere taşımalıdırlar.

 

01 Kasım 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı:110

 

Dünya ekonomik krizinin simge ülkesi Yunanistan, geçtiğimiz ay yakın tarihininen görkemli grev ve gösterilerine tanıklık etti. Almanya-Fransa merkezli AB'nin kararı ve IMF'nin dayatmasıyla parlamentoda onaylanan ikinci yıkım paketi, 19-20 Ekim'de milyonlarca emekçinin sokağa çıkışı, parlamentoyu kuşatması ve ülkede üretimin ve tüm hizmetlerin felç olmasıyla yanıtlandı.
Yunan burjuvazisi, kazanımsağlaması durumunda tüm Avrupa işçi ve emekçilerine örnek olacak olan Yunanistan'daki isyan dalgasının karşısında tek vücut olan, Yunanistan'ı gözden çıkarmadan avro bölgesini güvenceye alarak AB'yi ekonomik ve siyasi bakımdan kurtarmaya çalışan Avrupalı emperyalistlerin desteğiyle işçi ve emekçilerin direnişini kırmaya çalışıyor.
Yunanistan, Avrupa'da emekle sermaye arasında keskinleşen çelişkilerin merkez üslerinden biri olduğunun ve yakın gelecekte daha da büyüyen direnişlere sahne olacağının sinyallerini 2008 yılında Alexis Grigoropolis'in polis tarafından katledilmesiyle başlayanisyan dalgasıyla vermişti. Ülkede yaşanan son isyan süreci, doğrudan sosyalist karakterde bir devrimin örgütlenmesi için şu anda belki de dünyadaki en elverişli koşulları sunuyor. Nicel ve nitel bakımdan gelişkin bir işçi sınıfına sahip olan, emek ve sermaye arasındaki çelişkilerin örtüsüz, çıplak bir hale geldiği ve 1974'te generaller cuntasının devrilmesiyle burjuva demokrasisini olası en gelişkin haliyle yaşamış olan bu ülkede, Arap baharının yaşandığı ülkelerdeki gibi bir demokrasi sorunu da söz konusu değil. İşçi ve emekçilerin direnişi karşısında Yunan devletinin polis ve diğer baskı aygıtlarıyla ortaya koyduğu şiddet sadece burjuva demokrasisinin sınırlarını, tekelci burjuvazinin demokrasisi olarak işçi ve emekçiler için diktatörlük olduğunu kanıtlıyor. Cunta ta 1974'te yıkılmış, sonucu ise burjuva sistem sınırları içinde bugünkü yıkım tablosu olmuş, Yunan işçi sınıfı ve emekçileri bunu kendi deneyimleriyle görüp öğrenmişlerdir. Bu anlamda, hükümet değişiklikleri, yasa değişiklikleri, "demokratik açılımlar", "köklü toplumsal değişimler" gibi şiarlar, kitle hareketini ileriye taşımak bir yana, onun gerisinde kalacaktır. Mevcut noktadan ileriye tek bir çıkış, tek bir program söz konusudur, o da sosyalizm programıdır.
Öte yandan, 19-20 Ekim genel grevinde KKE'nin ve bağlı sendikası PAME'nin parlamentoyu korumaya alma tutumu, hem bizzat bu iki örgütte örgütlüişçi ve emekçileri devrimci mücadeleden geri çekiyor, hem de burjuva düzenin kurumlarını hedef seçen kitle hareketinin önüne dikiliyor, onu sistem içinde tutmaya çalışıyor. Dahası, özellikle Avrupa'da sosyalizm fikri bakımından derin tahribatlar yaratmış olan revizyonist partilerin işçi ve emekçi kitlelerde bıraktığı, "komünistlerin ateşten uzak durduğu" imajını perçinliyor. Komünizm fikrini burjuva sınırlara hapseden KKE gibi revizyonist güçler,işçi ve emekçilerin onları burjuva sistemin sınırları dışına çıkaracak tek program olan sosyalizm programına da mesafeli durmasına yol açıyor. Militan bir kitle hareketinin sosyalizm-komünizmle bağdaşmadığı izlenimi yayılıyor.
Bu tepki ve mesafeli duruş, her türlü örgütlülüğü ve özellikle de sosyalist yönelimdeki siyasal örgütleri dıştalama eğilimindeki öfkeliler hareketinde oldukça tipik olmak üzere, Avrupa'da geleneksel sendikalizm/reformizmin dışına çıkma eğilimi taşıyan her önemli kitle hareketinde görülüyor ve Avrupa işçi sınıfı ve emekçilerinin mücadelelerinde en ciddi çıkmazı oluşturuyor. Devrimci ve komünist güçlerin bu militan mücadelelerde aktif yer alması ve örgütlülük ve sosyalizm fikrini buralara taşıması, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerdeki olumsuz resmi doğrudan pratik mücadelesiyle değiştirmesi bu anlamda elzemdir. Devrimci ve komünist güçler sadece pratik müdahalelerini de değil, örgütlü kimliklerini, şiarlarını, programlarını, kitle hareketi ile bir inatlaşmaya ve dayatmaya girişmeden, ama sistematik ve ısrarlıca bu mücadelelere taşımalıdırlar. Aksi bir tutum, belki kısa vadede bu kitle hareketiyle daha hızlı ve yaygın bağları berberinde getirecek, ama esasen kitle hareketini ileri taşımayacaktır.
Son bir yıllık zaman zarfında dünya devrimci ve komünist güçleri çok önemli kitle mücadelelerinin sınavına girdiler. Yunanistan dahil pek çok ülkede oluşan ortak mevzilerin tek gövde olarak savunulmasında ve bu mücadelelerde sosyalizm programının etkisinin büyütülmesinde başarılar hanesine yazılanlar çok değildir. Bu anlamda bu süreçte UKH'nın durumu ve rolünün eleştirel analize tabi tutulması önemli bir görevdir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Yunan isyanı ortak mevzimizdir!
fc Share on Twitter
 

Devrimci ve komünist güçlerin bu militan mücadelelerde aktif yer alması ve örgütlülük ve sosyalizm fikrini buralara taşıması, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerdeki olumsuz resmi doğrudan pratik mücadelesiyle değiştirmesi bu anlamda elzemdir. Devrimci ve komünist güçler sadece pratik müdahalelerini de değil, örgütlü kimliklerini, şiarlarını, programlarını, kitle hareketi ile bir inatlaşmaya ve dayatmaya girişmeden, ama sistematik ve ısrarlıca bu mücadelelere taşımalıdırlar.

 

01 Kasım 2011 /Enternasyonal Bülten / Sayı:110

 

Dünya ekonomik krizinin simge ülkesi Yunanistan, geçtiğimiz ay yakın tarihininen görkemli grev ve gösterilerine tanıklık etti. Almanya-Fransa merkezli AB'nin kararı ve IMF'nin dayatmasıyla parlamentoda onaylanan ikinci yıkım paketi, 19-20 Ekim'de milyonlarca emekçinin sokağa çıkışı, parlamentoyu kuşatması ve ülkede üretimin ve tüm hizmetlerin felç olmasıyla yanıtlandı.
Yunan burjuvazisi, kazanımsağlaması durumunda tüm Avrupa işçi ve emekçilerine örnek olacak olan Yunanistan'daki isyan dalgasının karşısında tek vücut olan, Yunanistan'ı gözden çıkarmadan avro bölgesini güvenceye alarak AB'yi ekonomik ve siyasi bakımdan kurtarmaya çalışan Avrupalı emperyalistlerin desteğiyle işçi ve emekçilerin direnişini kırmaya çalışıyor.
Yunanistan, Avrupa'da emekle sermaye arasında keskinleşen çelişkilerin merkez üslerinden biri olduğunun ve yakın gelecekte daha da büyüyen direnişlere sahne olacağının sinyallerini 2008 yılında Alexis Grigoropolis'in polis tarafından katledilmesiyle başlayanisyan dalgasıyla vermişti. Ülkede yaşanan son isyan süreci, doğrudan sosyalist karakterde bir devrimin örgütlenmesi için şu anda belki de dünyadaki en elverişli koşulları sunuyor. Nicel ve nitel bakımdan gelişkin bir işçi sınıfına sahip olan, emek ve sermaye arasındaki çelişkilerin örtüsüz, çıplak bir hale geldiği ve 1974'te generaller cuntasının devrilmesiyle burjuva demokrasisini olası en gelişkin haliyle yaşamış olan bu ülkede, Arap baharının yaşandığı ülkelerdeki gibi bir demokrasi sorunu da söz konusu değil. İşçi ve emekçilerin direnişi karşısında Yunan devletinin polis ve diğer baskı aygıtlarıyla ortaya koyduğu şiddet sadece burjuva demokrasisinin sınırlarını, tekelci burjuvazinin demokrasisi olarak işçi ve emekçiler için diktatörlük olduğunu kanıtlıyor. Cunta ta 1974'te yıkılmış, sonucu ise burjuva sistem sınırları içinde bugünkü yıkım tablosu olmuş, Yunan işçi sınıfı ve emekçileri bunu kendi deneyimleriyle görüp öğrenmişlerdir. Bu anlamda, hükümet değişiklikleri, yasa değişiklikleri, "demokratik açılımlar", "köklü toplumsal değişimler" gibi şiarlar, kitle hareketini ileriye taşımak bir yana, onun gerisinde kalacaktır. Mevcut noktadan ileriye tek bir çıkış, tek bir program söz konusudur, o da sosyalizm programıdır.
Öte yandan, 19-20 Ekim genel grevinde KKE'nin ve bağlı sendikası PAME'nin parlamentoyu korumaya alma tutumu, hem bizzat bu iki örgütte örgütlüişçi ve emekçileri devrimci mücadeleden geri çekiyor, hem de burjuva düzenin kurumlarını hedef seçen kitle hareketinin önüne dikiliyor, onu sistem içinde tutmaya çalışıyor. Dahası, özellikle Avrupa'da sosyalizm fikri bakımından derin tahribatlar yaratmış olan revizyonist partilerin işçi ve emekçi kitlelerde bıraktığı, "komünistlerin ateşten uzak durduğu" imajını perçinliyor. Komünizm fikrini burjuva sınırlara hapseden KKE gibi revizyonist güçler,işçi ve emekçilerin onları burjuva sistemin sınırları dışına çıkaracak tek program olan sosyalizm programına da mesafeli durmasına yol açıyor. Militan bir kitle hareketinin sosyalizm-komünizmle bağdaşmadığı izlenimi yayılıyor.
Bu tepki ve mesafeli duruş, her türlü örgütlülüğü ve özellikle de sosyalist yönelimdeki siyasal örgütleri dıştalama eğilimindeki öfkeliler hareketinde oldukça tipik olmak üzere, Avrupa'da geleneksel sendikalizm/reformizmin dışına çıkma eğilimi taşıyan her önemli kitle hareketinde görülüyor ve Avrupa işçi sınıfı ve emekçilerinin mücadelelerinde en ciddi çıkmazı oluşturuyor. Devrimci ve komünist güçlerin bu militan mücadelelerde aktif yer alması ve örgütlülük ve sosyalizm fikrini buralara taşıması, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerdeki olumsuz resmi doğrudan pratik mücadelesiyle değiştirmesi bu anlamda elzemdir. Devrimci ve komünist güçler sadece pratik müdahalelerini de değil, örgütlü kimliklerini, şiarlarını, programlarını, kitle hareketi ile bir inatlaşmaya ve dayatmaya girişmeden, ama sistematik ve ısrarlıca bu mücadelelere taşımalıdırlar. Aksi bir tutum, belki kısa vadede bu kitle hareketiyle daha hızlı ve yaygın bağları berberinde getirecek, ama esasen kitle hareketini ileri taşımayacaktır.
Son bir yıllık zaman zarfında dünya devrimci ve komünist güçleri çok önemli kitle mücadelelerinin sınavına girdiler. Yunanistan dahil pek çok ülkede oluşan ortak mevzilerin tek gövde olarak savunulmasında ve bu mücadelelerde sosyalizm programının etkisinin büyütülmesinde başarılar hanesine yazılanlar çok değildir. Bu anlamda bu süreçte UKH'nın durumu ve rolünün eleştirel analize tabi tutulması önemli bir görevdir.