2012 yılı devrimci ve komünistlerin güçlü müdahalesini bekliyor
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Uluslararası devrimci ve komünist hareket, 2012'ye böyle bir dünya tablosuyla giriyor. Kitle hareketinin düzeyi, tek tek ülkelerde ve uluslararası anlamda devrimci ve komünist güçlerin eylemsel ve örgütsel düzeyini aşmış durumda.

 

01 Ocak 2012 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 112

 

 

2012'ye işçi sınıfı ve emekçi isyanlarıyla sarsılan bir dünya tablosuyla giriyoruz. Tunus, Mısır, Cezayir, Yemen, Bahreyn, Katar ve sayısız Ortadoğu/Kuzey Afrika ülkesi, İspanya, Yunanistan, İtalya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi batının önemli emperyalist/kapitalist merkezleri, Çin, Hindistan gibi Asya'nın emperyalist ve yayılmacı devletleri, halk isyanlarına ve geniş çaplı işçi direnişlerine sahne olurken, Kürdistan, Kolombiya ve Hindistan başta olmak üzere süregiden silahlı direnişler ağır bir kuşatma altında tutuluyor.
Dünya ekonomik krizinin işçi sınıfı ve emekçi kitleler üzerindeki etkisi, tek tek bu ülkelerde birikmiş öfkenin katmerlenerek isyanlara dönüşmesine neden oldu. 2010 yılında Avrupa, Asya ve Ortadoğu/Kuzey Afrika'da yoğunlaşmaya başlayan grev ve direnişler, 2010 yılı sonunda Tunus'ta patlak veren halk isyanıyla doruk noktasına ulaştı. 2011 ise bu isyanların nicelik, nitelik ve yaygınlık olarak muhteşem bir gelişme göstermesine tanıklık etti. İşçi sınıfı ve emekçiler bir kez daha tarih sahnesinde yıkıcı ve yapıcı gücüyle ortaya çıkarak, emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine dünya sahnesinde keyiflerince at koşturamayacaklarını gösterdi.
Tunus ve Mısır'la birlikte tüm Kuzey Afrika'yı ve Ortadoğu'yu saran isyan dalgası, işbirlikçi rejimleri hedef aldı, Mübarek ve Bin Ali gibi onyıllardır hüküm süren diktatörleri devirdi. İşbirlikçi burjuva güçlerin ve emperyalistlerin tüm manevralarına ve devrimci önderliklerin zayıflığına rağmen bölgenin onlarca ülkesinde çığ gibi büyüyen direniş hala sürüyor.
AB devletleri borç krizi batağında debelenirken, Almanya-Fransa önderliğinde Yunanistan halkına dayatılan Yunan burjuvazisini krizden kurtarma paketi, Yunanistan'ı Avrupa'da isyanın merkez üssü haline getirdi. Yunan halkı aylar boyunca işbirlikçi burjuvaziye ve tüm iç çelişkilerine rağmen bu direniş karşısında tek gövde olmuş bütün bir AB'ye karşı kahramanca bir direnişle sokakları tutuşturdu. İspanya'da işçi, işsiz ve öğrenci gençliğin başını çektiği öfkeliler hareketi, Avrupa'da bir başka kitlesel direniş ve isyan odağı oldu. İtalya, Fransa ve hatta İngiltere'de sokak isyanları, barikat direnişleri gelişti. Dahası, isyan dalgası "Wall Street'i İşgal Et" eylemleriyle ABD'ye yayıldı.
Emperyalist ve işbirlikçi burjuvaziler bu isyan dalgasına ve devrimci süreçlere karşıdevrimci zoru büyüterek yanıt verdiler. Burjuva demokrasilerinin biçimselliği bir kez daha gözler önüne serildi. Sözde demokrasinin beşiği olarak lanse edilen AB ülkelerinde, devlet borcu batağında debelenen ülkelerin işçi-emekçi direnişiyle birlikte siyasi krizle de birleşen ekonomik krizinden bu ülkeleri yutmak için yararlanmaya çalışan Almanya-Fransa icazetiyle Yunanistan ve İtalya'da teknokratlar hükümetleri işbaşına getirilirken sokaklarda faşist terör tırmandırıldı. Norveç'te yaşanan faşist katliam, Avrupa'da burjuvazi eliyle tırmandırılan faşist terörün doruk noktası olurken, göçmen cinayetleri sürdü. İspanya'da faşist Halk Partisi seçimleri kazandı.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da işbirlikçi devletler gösterilere ateş açarak yüzlerce işçi ve emekçiyi katlettiler. Bu müdahaleler isyan ateşini söndüremediği gibi harladı. Emperyalizmin Kuzey Afrika-Ortadoğu isyan sürecine kapsamlı müdahalesi, Libya'da isyan süreçlerinden yararlanılarak kışkırtılan ve desteklenen gerici iç savaşla gelişti. Emperyalist güçler, bölgesel planlarını bozan, ancak devrimci bir önderlikle buluşamadığı için sonuçlarına varamayan bölgesel isyan dalgasını bölgesel planlarına yedeklemeye çalışarak, Suriye halklarının kasabı Esad ailesi ve hükümetine yönelik birikmiş halk öfkesini, Suriye'ye yönelik emperyalist bir müdahalenin çıkışı haline getirmeye çalıştılar. Suriye üzerinden gelişen planlar, orta ve uzun vadede İran-Rusya hattını hedef alan bölgesel bir savaş hazırlığının emaresidir. Kürt ulusal hareketi burada önemli bir aktör ve faktör olarak karşıdevrimci müdahalenin ateşi altına alınmış, 2011 yılının son günleri, Uludere katliamına tanıklık ederek gelecek sürecin şiddetli çarpışmalara gebe olduğunu bir kez dah göstermiştir.
Uluslararası devrimci ve komünist hareket, 2012'ye böyle bir dünya tablosuyla giriyor. Kitle hareketinin düzeyi, tek tek ülkelerde ve uluslararası anlamda devrimci ve komünist güçlerin eylemsel ve örgütsel düzeyini aşmış durumda. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler savunma durumundan çıkmış, büyük bir cüret ve inisiyatifle rejimleri dahi hedef alan saldırılara girişiyor. Bu sürece doğru tarzda müdahalenin gerektirdiği bilinç ve hazırlığı geliştirerek hızlıca geçtiğimiz yıldaki eksikliklerinin değerlendirmesini ve telafisini gerçekleştirmek, uluslararası devrimci ve komünist hareketin omuzlarında. Dünya tablosu, demokratik ve sosyalist devrimler için son derece elverişli koşullar sunuyor.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

2012 yılı devrimci ve komünistlerin güçlü müdahalesini bekliyor
fc Share on Twitter
 

Uluslararası devrimci ve komünist hareket, 2012'ye böyle bir dünya tablosuyla giriyor. Kitle hareketinin düzeyi, tek tek ülkelerde ve uluslararası anlamda devrimci ve komünist güçlerin eylemsel ve örgütsel düzeyini aşmış durumda.

 

01 Ocak 2012 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 112

 

 

2012'ye işçi sınıfı ve emekçi isyanlarıyla sarsılan bir dünya tablosuyla giriyoruz. Tunus, Mısır, Cezayir, Yemen, Bahreyn, Katar ve sayısız Ortadoğu/Kuzey Afrika ülkesi, İspanya, Yunanistan, İtalya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi batının önemli emperyalist/kapitalist merkezleri, Çin, Hindistan gibi Asya'nın emperyalist ve yayılmacı devletleri, halk isyanlarına ve geniş çaplı işçi direnişlerine sahne olurken, Kürdistan, Kolombiya ve Hindistan başta olmak üzere süregiden silahlı direnişler ağır bir kuşatma altında tutuluyor.
Dünya ekonomik krizinin işçi sınıfı ve emekçi kitleler üzerindeki etkisi, tek tek bu ülkelerde birikmiş öfkenin katmerlenerek isyanlara dönüşmesine neden oldu. 2010 yılında Avrupa, Asya ve Ortadoğu/Kuzey Afrika'da yoğunlaşmaya başlayan grev ve direnişler, 2010 yılı sonunda Tunus'ta patlak veren halk isyanıyla doruk noktasına ulaştı. 2011 ise bu isyanların nicelik, nitelik ve yaygınlık olarak muhteşem bir gelişme göstermesine tanıklık etti. İşçi sınıfı ve emekçiler bir kez daha tarih sahnesinde yıkıcı ve yapıcı gücüyle ortaya çıkarak, emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine dünya sahnesinde keyiflerince at koşturamayacaklarını gösterdi.
Tunus ve Mısır'la birlikte tüm Kuzey Afrika'yı ve Ortadoğu'yu saran isyan dalgası, işbirlikçi rejimleri hedef aldı, Mübarek ve Bin Ali gibi onyıllardır hüküm süren diktatörleri devirdi. İşbirlikçi burjuva güçlerin ve emperyalistlerin tüm manevralarına ve devrimci önderliklerin zayıflığına rağmen bölgenin onlarca ülkesinde çığ gibi büyüyen direniş hala sürüyor.
AB devletleri borç krizi batağında debelenirken, Almanya-Fransa önderliğinde Yunanistan halkına dayatılan Yunan burjuvazisini krizden kurtarma paketi, Yunanistan'ı Avrupa'da isyanın merkez üssü haline getirdi. Yunan halkı aylar boyunca işbirlikçi burjuvaziye ve tüm iç çelişkilerine rağmen bu direniş karşısında tek gövde olmuş bütün bir AB'ye karşı kahramanca bir direnişle sokakları tutuşturdu. İspanya'da işçi, işsiz ve öğrenci gençliğin başını çektiği öfkeliler hareketi, Avrupa'da bir başka kitlesel direniş ve isyan odağı oldu. İtalya, Fransa ve hatta İngiltere'de sokak isyanları, barikat direnişleri gelişti. Dahası, isyan dalgası "Wall Street'i İşgal Et" eylemleriyle ABD'ye yayıldı.
Emperyalist ve işbirlikçi burjuvaziler bu isyan dalgasına ve devrimci süreçlere karşıdevrimci zoru büyüterek yanıt verdiler. Burjuva demokrasilerinin biçimselliği bir kez daha gözler önüne serildi. Sözde demokrasinin beşiği olarak lanse edilen AB ülkelerinde, devlet borcu batağında debelenen ülkelerin işçi-emekçi direnişiyle birlikte siyasi krizle de birleşen ekonomik krizinden bu ülkeleri yutmak için yararlanmaya çalışan Almanya-Fransa icazetiyle Yunanistan ve İtalya'da teknokratlar hükümetleri işbaşına getirilirken sokaklarda faşist terör tırmandırıldı. Norveç'te yaşanan faşist katliam, Avrupa'da burjuvazi eliyle tırmandırılan faşist terörün doruk noktası olurken, göçmen cinayetleri sürdü. İspanya'da faşist Halk Partisi seçimleri kazandı.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da işbirlikçi devletler gösterilere ateş açarak yüzlerce işçi ve emekçiyi katlettiler. Bu müdahaleler isyan ateşini söndüremediği gibi harladı. Emperyalizmin Kuzey Afrika-Ortadoğu isyan sürecine kapsamlı müdahalesi, Libya'da isyan süreçlerinden yararlanılarak kışkırtılan ve desteklenen gerici iç savaşla gelişti. Emperyalist güçler, bölgesel planlarını bozan, ancak devrimci bir önderlikle buluşamadığı için sonuçlarına varamayan bölgesel isyan dalgasını bölgesel planlarına yedeklemeye çalışarak, Suriye halklarının kasabı Esad ailesi ve hükümetine yönelik birikmiş halk öfkesini, Suriye'ye yönelik emperyalist bir müdahalenin çıkışı haline getirmeye çalıştılar. Suriye üzerinden gelişen planlar, orta ve uzun vadede İran-Rusya hattını hedef alan bölgesel bir savaş hazırlığının emaresidir. Kürt ulusal hareketi burada önemli bir aktör ve faktör olarak karşıdevrimci müdahalenin ateşi altına alınmış, 2011 yılının son günleri, Uludere katliamına tanıklık ederek gelecek sürecin şiddetli çarpışmalara gebe olduğunu bir kez dah göstermiştir.
Uluslararası devrimci ve komünist hareket, 2012'ye böyle bir dünya tablosuyla giriyor. Kitle hareketinin düzeyi, tek tek ülkelerde ve uluslararası anlamda devrimci ve komünist güçlerin eylemsel ve örgütsel düzeyini aşmış durumda. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler savunma durumundan çıkmış, büyük bir cüret ve inisiyatifle rejimleri dahi hedef alan saldırılara girişiyor. Bu sürece doğru tarzda müdahalenin gerektirdiği bilinç ve hazırlığı geliştirerek hızlıca geçtiğimiz yıldaki eksikliklerinin değerlendirmesini ve telafisini gerçekleştirmek, uluslararası devrimci ve komünist hareketin omuzlarında. Dünya tablosu, demokratik ve sosyalist devrimler için son derece elverişli koşullar sunuyor.