Kadının kurumsal gücünü yaratmak
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Ocak 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 69

 

Devrimci parti ve örgütlerde, özerk ya da komsomol tipi bir kadın çalışması ve örgütlenmesinin bulunması, kadının ordulaşması, komünistlerin yürüttüğü savaşı daha anlamlı kılmış, daha büyük insani, vicdani ve devrimci boyutlar kazandırmıştır. Savaşa kadın vicdanı, kadın ruhu, adaleti ve inceliğinin eli değdiği andan itibaren, sömürgeci faşist kirli savaş yöntemleriyle devrimci savaşımın yöntemleri ayırıcı çizgilerle belirginleşmiştir. Devrimci ortamlarda, kadının yarattığı farklılaşma ise daha muazzamdır. Savaş tarzında bu değişimi yaratan ve örgütü yenileyen önemli ve temel kaynaklardan biri, kadının kurumsal gücüdür. Kadının, erkek aklı ve tarzı karşısına, kurumsal gücünden aldığı irade ile dikilmesidir.
MLKP'nin kadın kadroları ve kitlesi, böylesi bir kurumsal güce sahip midir? Kadın gücümüz kurumsallaşmaya doğru gitmektedir. Bunun ilk ama önemli adımları atılmıştır. Çünkü 4. Kongresiyle, parti tüzüğü, kadın gücünü örgütsel güvenceye almış, kadın çalışmasından sorumlu ayrı bir oluşuma gitmiştir. Çünkü parti somut olarak, örgütlerini kadın komiteleri kurmakla, kadın özgürleşmesinin olanaklarını örgütlemekle görevlendirmiştir. Kadın komünistler her düzey örgütte %50 temsiliyet hakkı kazanmış, olmadığı durumda %35 kota kararı alınmıştır. Merkezi Kadın Komitesinin kararları, tüm parti örgütleri için bağlayıcı kılınmıştır. Bu parti, kadın kadrolarına özgürleşmenin zeminini sunmuştur. Tek tek kadın komünistlere kurumsallaşmanın yolunu açmıştır.
Savaş gibi, insanlığı kıyıma uğratan bir olguya bile amaçlarıyla uyumlu bir nitelik kazandıran kadın aklı, ruhu ve gücünün, örgüt ortamlarını farklılaştırmaması ise imkânsızdır. Bu değiştirici irade söz konusu olduğunda, kadının kendi kurumsal ve potansiyel gücünün farkında olması çok önemli bir yerde durmaktadır. Kurumsal gücün yarattığı olanakları sonuna dek kullanması, bunu erkek cinsi karşısında bir savaş aracına dönüştürmesi çok önemlidir. Ama aynı zamanda, erkek cinsinin kadından öğrenebilme erdemi gösterip gösterememesi, özgür erkeği yaratma hedefiyle kendi dönüşümüne yoğunlaşması ve değişme isteği de o kadar önemlidir. Partide yenilenmeyi yaratacak şey, her iki cinsin değişim isteğinden doğacak olan zihinsel dönüşümdür. Kadın komünistler başta şunu bilmelidir; çalışma alanlarında, bir kişi dahi olsalar, istediklerinde kadın gücünü açığa çıkarabilir, partinin özgürleşme yönünde hedeflediği değişimi yaratabilirler. Kadının, örgüt gücüne yaslanıp devrimci cins bilincini kuşandığında, yıkılamayacak geri zihniyet olmadığını pratikte kanıtlayabilirler. Kadın komünistler bu potansiyellerinin farkındalığıyla, büyük bir irade ve özgüvenle, egemen zihniyetle savaşı ilmek ilmek örmeli, partiyi özgürleştiren özne olmalıdır.
4. Kongreden bu yana, kadın özgürleşmesi ve parti saflarında egemen erkekliğin yok edilmesi noktasında, hem kadın komünistler, hem de partimiz önemli mevziler kazandı. Komünist kadınlar, cins bilinci kuşanma, ortamlarımızda kadın dili, ruhu ve tarzına hayat vermede önemli bir yol kat etti. Kadınlar, kendi aklına, pratiğine, eylem gücüne, militanlığına, savaşçılığına, önderlik ve komutanlığına güven söz konusu olduğunda, azımsanamayacak bir güç kazandılar. Kendi iç savaşlarından zaferler örgütleyerek, yeni insanın kadın öznesini filizlendirdiler. Partinin her düzey kolektifinde, partinin her çalışma alanında, erkek egemenliğini cepheden karşılarına almada, onunla çatışma, hem kendini hem de erkek cinsini özgürleştirmede önemli bir düzey yakaladılar. Erkek alanı kabul edilen askeri alanda dahi, kadınlarda özgüvenli ve inisiyatifli bir savaşçılık, erkeklerde ise yapabilecekleri noktasında kadına karşı bir güven billurlaştı. Bir zihinsel dönüşüm açığa çıktı. Kadının inisiyatifini, aklını, gücünü, komutanlığını kabulde bir düzey yakalandı.
Kadın çalışmasının özel örgütlenmesi, açık-kapalı-askeri alan birimlerinde %50 kadın temsiliyeti, yetmediği durumda kadın gücünün kota ile garanti altına alınması, kadın komitesinin aldığı kararların tüm partiyi bağlar hale getirilmesi, tüm parti kolektiflerinin kadın komitesi kurma zorunluluğu vb. özgürleşme mücadelemizin dayanakları olarak MLKP tüzüğüne yazıldı. 4. Kongrenin, kadın özgürleşmesine dönük bu kararları parti tüzüğü nezdinde yasalaştırması, yaşanan zihinsel dönüşümün zeminini oluşturdu. Parti yasalarından güç alan kadın komünistlerin, erkek egemenliğiyle başlattığı savaş ise, zihinsel yenilenmeyi süreklileştiren iradeye dönüştü. Kadın komünistler bu irade ve somut kazanımları arkalarına almayı, savaşımlarını daha da büyütmeyi bilmelidir.
Her eleştiri-özeleştiri toplantısının bir gündeminin de "kadın özgürlük sorunu ile kurulan bağ" olması, bu toplantıda yer alan tüm komünistlerin, 4.Kongrenin kadın özgürlüğü bağlamında önümüze koyduğu görevlerle kurduğu ilişkinin irdelenmesi ve her komünistin önüne belli periyotlarla denetlenen görevler konulması, işletildiği her kolektifte önemli bir kazanımdır. Yine, her parti kadrosundan kadın özgürlüğüyle kurduğu ilişki bağlamında raporların istenmesi ve sağlanması da önemli bir adımdır. Parti nezdinde bu, MLKP savaşçılarının görevi kılınmıştır. Bu işleyişleri yerine getirmeyen her kolektiften hesap sorabilmelidir komünist kadınlar. Kadın gücümüz, bunun denetleyicisi olmakta sınırlarını sonuna dek zorlamalıdır. Her kadın yoldaş bu toplantı işleyişleri ve raporların hesabını sormalıdır. Bilinmelidir ki, hangi parti örgütü olursa olsun, bunu yerine getirmiyorsa, kongre iradesini işletmiyor, tüzük suçu işliyordur. Partinin kurumsal işleyişini ihlal ediyor, partinin kendini geliştirme sistemlerini işletmiyor, yenilenme ve özgürleşmesine direniyor demektir. Tek bir kadın yoldaşımızın olduğu birimlerimizde dahi, parti örgütlerimiz, kadın gücünün denetleyici bakışlarını, kongrenin direktiflerini üzerinde hissedebilmelidir. Ancak bu, kadının örgütlü gücünü işletebilmesiyle mümkündür. Tek başına da olsa, kadın yoldaşlarımızın, alanında partinin kadın gücünü temsil edebilmesi, kongremizin kadına biçtiği rolü yerine getirebilmesiyle mümkündür. Kadın komünistlere biçilen misyon kadınlarca yerine getirilmedikçe, bu örgütsel işleyişin süreklileşmeyeceği bilinmelidir. Giderek komsomol tipi bir örgütlenmeye yürüyen kadın gücü, her kadının kendine şimdiden böylesi bir rol biçmesinden açığa çıkacaktır. Ortamları, örgütü, kadroları, işleri ve savaşı farklılaştırma gücü, her kadının kendine şimdiden özgürlük mücadelesinin savaşçısı rolü biçmesiyle oluşacaktır. Özgür kadın gücümüz, kadın komünistlerin her durumda erkek egemenliğiyle savaşın öznesi olmasından doğacaktır.
Sorunun bir yanını, bir milim dahi zayıflatmaksızın bu kazanımları korumak ve süreklileştirmek oluştururken, diğer yanını, kadını özgürleştirmenin ve egemen erkekliğe karşı savaşımı büyütmenin yeni mevzilerini yaratmak oluşturmaktadır. Komünist kadınlar, erkek komünistlerin egemenlikleriyle çatışa çatışa onlarda farklılaşma açığa çıkarmalı, yaratılan bu farklılaşmayı denetleyip süreklileştiren gücü ise bir sisteme dönüştürebilmelidir. Kadın komünistler, bilinç düzeyi, birikimi, örgütsel geçmişi ne olursa olsun, çalışma alanının aktif bir öznesi olma, yönetim birimlerinde yarı yarıya yer alma hakkı olduğunun bilinciyle yürümelidir. Kolektiflerimizde kaç kadın yoldaşımız olursa olsun, aynı güç, irade, bilinç ve savaşçılıkla işleyen bir sistem olmalıdır bu. Partinin erkek gerçeğini değişime zorlayan iradeyi her alanda hissettiren bir sisteme dönüşmelidir. Bu güce ve niteliğe sahip bir sistem nasıl örgütlenebilir? Yanıtlamamız gereken temel soru budur.
Cins bilinci kuşanmış her kadın, tek başına da olsa, örgütlü bir güçtür. Kadınlarımız, kendilerini cins bilinci güçlü, çok yönlü devrimci bir kadın olarak, bir özne olarak var etmenin dayanaklarını kongre kararlarıyla elde etmiştir. Komünist kadınlar, bu partinin en yüksek organı kongrenin ve örgüt içi anayasamız olan tüzüğümüzün gücünü arkalamıştır. Bu güçle bilemelidir savaşçılıklarını kadınlar. Kongrenin kendilerine açtığı alanın, sunduğu olanakların özgüveniyle yürümelidir özgürlüğe.
Cins bilinciyle nasıl ilişkilenen bir kadın? Erkek egemen zihniyetin yıkılmasıyla nasıl ilişkilenen bir kadın? Devrimci görevlerle, teorinin sorunlarıyla, askeri alan ve savaşçılıkla nasıl ilişkilenen bir kadın? 4. Kongrenin önderleşme ve komutanlaşma perspektifiyle, askeri-politik kadro olma perspektifi ile nasıl bağlar kuran bir kadın? "Partinin ve devrimin ihtiyaç duyduğu kadın komünist niteliği/duruşu" sorununda hangi düzeyde derinleşen bir kadın? Yanıtlarına yoğunlaşmamız gereken sorular bunlardır. Her bir partili biliyor ki; MLKP'nin her kolektifine kadının rengini, sesini ve aklını içermek, 4. Kongrenin temel perspektiflerindendir. Bugün, erkek egemen parti gerçeğinden kopuşmak, bu partinin önüne koyduğu temel hedeflerdendir. Kadın kimliği, aklı, bilgisi, cins bilinci, savaşçılığıyla özne olmuş kadın komünistleri var etmek, kongrenin önümüze koyduğu görevlerdendir.
Partinin önümüze koyduğu görevlerle doğru ilişkilenmek, sorunla doğru ilişkilenmeyi zorunlu kılmaktadır. Ortamlarımızla, devrimci görevlerimiz ve yoldaşlarımızla, kadın dili, tarzı ve tutumu ile, güçlü bir cins bilinciyle ilişkilenemeyen kadın komünistlerin bu görevleri omuzlayamayacağı açıktır. Yoldaşlarıyla kurduğu ilişkide yapıcı, iknaya dayanan, hükmetmeyen, adaleti olan, empati içerilmiş özenli bir dile, açıklığa ve güçlü bir paylaşıma sahip olmayan kadın komünistin, erkek ortamları değiştirmesi mümkün değildir. Yanı başındaki yoldaşlarını kırıp-döken, ilişkilerde dağıtıcı rol oynayan, eşit ilişkilenemeyen, hassasiyetleri gözetme inceliği gösteremeyen ve ortamlara hükmeden bir tarz asla kadın tarzı olamaz. Kadının toplumsallığının gücünden gelen kolektif tarzı ortamlarımızda ete kemiğe büründüremeyen bir kadın komünistin, benmerkezci erkek zihniyeti yok etmesi mümkün değildir. Kendi odaklı ilişki kuran ve kendi tarzını dayatan, paylaşımlarda yüzeyselleşen, ortamlardaki kolektivizmi güçlendirmek yerine ben duygusu ve rekabeti açığa çıkaran, ilişkilerinde hükmedici ve kibirli bir tarza sahip olan, karşısındakini ezen, kıran bir dil ve tarz, cins bilinci güçlü bir kadının tarzı değildir. Böylesi bir tarz kadın gücünü zayıflatan, ortamların erkek karakterini güçlendiren bir tarzdır. Bu tarzın izlerini taşıyan her komünist kadın da bilmelidir ki; erkek dilin, tarzın ve zihniyetin etkilerini taşımaktadır. Partimiz saflarında uzun yıllar semt çalışması yürütmüş kadın komünistlerin, erkek egemenliğinin açıktan yaşandığı böylesi ortamlarda devrimciliğini geliştirmiş olmasının etkileri azımsanamayacak düzeyde açığa çıkmaktadır. Kadın yoldaşlarımızın dil, davranış, kullandıkları kavramlar, yoldaşlık ilişkileri, daha da önemlisi hemcinslerine karşı hassasiyetleri noktasında, kadının tarzından nasıl da uzaklaştıklarını, kadın duyarlılığının nasıl zayıfladığını gösteren verilerdir bunlar. Veyahut yönetme ve iktidar olgusunun, bu yetkiyi kullanan kişinin tarzı üzerindeki derin etkilerini, yıllarca yöneticilik yapmış kadın komünistler nezdinde de görebiliyoruz. Bunun yansımaları da, hükmetme, bazen üst perdeden bazen kıran-inciten bir dil, her şeyi yönetmeye çalışma, her çalışmayı kendi denetiminde tutma, müdahalecilik, kendisinin dışında olduğu işleri beğenmeme gibi erkek egemen yaklaşımlar olarak karşımıza çıkıyor. Cins bilincine sahip olmanın, kadının doğasına içerilmiş ve toplumsallığı güçlü kadın niteliklerinin açığa çıkarılıp yaşamsallaştırılmasının, kadın komünistler bakımından ne denli önemli olduğunu gösteren verilerdir bunlar. Kadın yoldaşlarımız, ortamlarımızda erkekliğin yaşatılmasına karşı durmalıdır. Ama bundan daha önemlisi, bu savaşımı yürütebilmesi için önce kendisi egemen zihniyetin etkilerinden korunabilmelidir. Güçlü bir kadın bilinci olmaksızın, ne erkek egemenliğiyle devrimci bir savaş yürütülebilir ve ne de partinin özgürleşmesine emek verilebilir.
Komünist kadınlar, kadın özgürleşmesinin ve partinin yenilenmesinin önüne dikilen erkek egemen hiçbir yaklaşımı, asla ve asla kabul edilebilir görmemelidir. Her bir kadın yoldaşımız, kendini bu partinin geleceğinden sorumlu hissetmelidir. Erkek komünistleri farklılaştırmanın, erkek yaklaşımları denetlemenin, erkek egemenliğini yok etmenin, böylece parti ortamını özgürleştirmenin sistemlerini örgütleyebilmelidir. Tartışmalarını daha özgüvenli, çarpıcı, erkek komüniste kendi gerçeğini kabullendirici bir ikna gücünde, erkek tutumlar karşısında ise uzlaşmaz bir yıkıcılıkta örgütleyebilmelidir. İşle, teoriyle, günlük yaşamla, görevlendirmelerle, üs yaşamlarının ihtiyaçlarına karşı sorumlulukla, kadın yöneticiyle, kadın kitle çalışmasıyla vb. her türlü pratikle kurdukları ilişkide erkek komünistleri denetlemeli, onlarla cepheden çatışmayı göze almalıdır. Bilinmelidir ki, küçük dediğimiz alışkanlıkların üzerine gidildikçe, onlarla savaşıldıkça, bu parçalar yeninin nüveleriyle örüldükçe, bütünsel bir yenilenme ve değişim yaratılacaktır. Aksi halde, erkek algı, düşünüş ve tutumlarına gösterilen her müsamaha, ortamlarımızın erkekleşmesine verilen izin olacaktır. Bu ise, kadınlarımızı erkekleşmeye iten ortamlara verilen izin demektir. Her komünist kadının, erkek egemen yaklaşımlara olduğu kadar erkekleşmeye karşı da güçlü bir direnci olmalıdır. Kendi özgücü, kadın bilinci, örgütlü duruşu ve özgürleştirici potansiyelinden aldığı güvenle yürütmelidir cins savaşını.
Komünist kadınlar, erkek egemenliği ile mücadeleden, erkle çatışmaktan, erkek yoldaşlarıyla özgürleştirici savaşlar yürütmekten korkmamalıdır. Ve bu mücadelede güçlü bir kadın dayanışması örgütleyebilmelidir. Kadınlarımız, parti kolektiflerini 4. Kongre kararları düzeyine yükseltme görevini omuzlamalıdır. Bu iddiaya, bu cürete sahip olmalıdır ve gücünü kullanmalıdır. Erkek egemen algının, aklın, tutumun, toplamında erkek zihniyetin karşısına barikat olarak dikilebilmelidir. Her bir kadın komünist, egemen erkeklikle savaşta birer komutan olmalıdır. Egemen zihniyete karşı savaşı planlayacak, örgütleyecek, yönetecek ve denetleyecek duygunun, aklın ve iradenin komutanı olmalıdır. Özgürlük hayalimizin komutanları olmalıdır kadınlarımız. Her bir komünist kadın, partinin yenilenme sorunuyla bu sorumlulukla ilişkilenmelidir. Çünkü bizi özgürleştirecek güç, bu duruşta gizlidir. Bizi yeni insana götürecek irade bu duruşla yaşam bulacaktır. Parti, bu güçle yenilenecek ve özgürleşecektir. Özgürleşme, zor, çetrefilli ve büyük iç savaşlar gerektiren bir süreç işidir. Ancak, başlatılan bir süreç işler. Adımı atılmayan hiçbir eğilim bir güç olarak kendini var edemez. Bu zorlu savaşımı başlatmaktan korkmamalıdır kadınlarımız. Çünkü korkuya kapılması gereken, kaybedeceği şeylere sahip olan erkek egemen zihniyettir.
Bilinmeli ki; örgütlerimizde kadın dili-ruhu-tarzı ve yaklaşımına hayat verebilmenin, erkek egemen zihniyetle mücadele edebilmenin, savaşçı bir kadın duruşu yaratabilmenin, kadın önderleşmesi ve komutanlaşmasına yürüyebilmenin tek yolu; devrimci bir cins bilinci kuşanmak, kurumsal gücümüzü yaşamsallaştırmak ve özgürleşme sürecinin adımlarını atmaktır. Bu yolla özgürce kanatlanmaya, her kadın yoldaşımızın hakkı vardır. Bu güçle devrimci hareket saflarında yıldızlaşmaya partimizin hakkı vardır. Komünist kadınlar bu hakkı teslim etmelidir. Çünkü bu gizil güç onlardadır.

 


 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Kadının kurumsal gücünü yaratmak
fc Share on Twitter
 

 

01 Ocak 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 69

 

Devrimci parti ve örgütlerde, özerk ya da komsomol tipi bir kadın çalışması ve örgütlenmesinin bulunması, kadının ordulaşması, komünistlerin yürüttüğü savaşı daha anlamlı kılmış, daha büyük insani, vicdani ve devrimci boyutlar kazandırmıştır. Savaşa kadın vicdanı, kadın ruhu, adaleti ve inceliğinin eli değdiği andan itibaren, sömürgeci faşist kirli savaş yöntemleriyle devrimci savaşımın yöntemleri ayırıcı çizgilerle belirginleşmiştir. Devrimci ortamlarda, kadının yarattığı farklılaşma ise daha muazzamdır. Savaş tarzında bu değişimi yaratan ve örgütü yenileyen önemli ve temel kaynaklardan biri, kadının kurumsal gücüdür. Kadının, erkek aklı ve tarzı karşısına, kurumsal gücünden aldığı irade ile dikilmesidir.
MLKP'nin kadın kadroları ve kitlesi, böylesi bir kurumsal güce sahip midir? Kadın gücümüz kurumsallaşmaya doğru gitmektedir. Bunun ilk ama önemli adımları atılmıştır. Çünkü 4. Kongresiyle, parti tüzüğü, kadın gücünü örgütsel güvenceye almış, kadın çalışmasından sorumlu ayrı bir oluşuma gitmiştir. Çünkü parti somut olarak, örgütlerini kadın komiteleri kurmakla, kadın özgürleşmesinin olanaklarını örgütlemekle görevlendirmiştir. Kadın komünistler her düzey örgütte %50 temsiliyet hakkı kazanmış, olmadığı durumda %35 kota kararı alınmıştır. Merkezi Kadın Komitesinin kararları, tüm parti örgütleri için bağlayıcı kılınmıştır. Bu parti, kadın kadrolarına özgürleşmenin zeminini sunmuştur. Tek tek kadın komünistlere kurumsallaşmanın yolunu açmıştır.
Savaş gibi, insanlığı kıyıma uğratan bir olguya bile amaçlarıyla uyumlu bir nitelik kazandıran kadın aklı, ruhu ve gücünün, örgüt ortamlarını farklılaştırmaması ise imkânsızdır. Bu değiştirici irade söz konusu olduğunda, kadının kendi kurumsal ve potansiyel gücünün farkında olması çok önemli bir yerde durmaktadır. Kurumsal gücün yarattığı olanakları sonuna dek kullanması, bunu erkek cinsi karşısında bir savaş aracına dönüştürmesi çok önemlidir. Ama aynı zamanda, erkek cinsinin kadından öğrenebilme erdemi gösterip gösterememesi, özgür erkeği yaratma hedefiyle kendi dönüşümüne yoğunlaşması ve değişme isteği de o kadar önemlidir. Partide yenilenmeyi yaratacak şey, her iki cinsin değişim isteğinden doğacak olan zihinsel dönüşümdür. Kadın komünistler başta şunu bilmelidir; çalışma alanlarında, bir kişi dahi olsalar, istediklerinde kadın gücünü açığa çıkarabilir, partinin özgürleşme yönünde hedeflediği değişimi yaratabilirler. Kadının, örgüt gücüne yaslanıp devrimci cins bilincini kuşandığında, yıkılamayacak geri zihniyet olmadığını pratikte kanıtlayabilirler. Kadın komünistler bu potansiyellerinin farkındalığıyla, büyük bir irade ve özgüvenle, egemen zihniyetle savaşı ilmek ilmek örmeli, partiyi özgürleştiren özne olmalıdır.
4. Kongreden bu yana, kadın özgürleşmesi ve parti saflarında egemen erkekliğin yok edilmesi noktasında, hem kadın komünistler, hem de partimiz önemli mevziler kazandı. Komünist kadınlar, cins bilinci kuşanma, ortamlarımızda kadın dili, ruhu ve tarzına hayat vermede önemli bir yol kat etti. Kadınlar, kendi aklına, pratiğine, eylem gücüne, militanlığına, savaşçılığına, önderlik ve komutanlığına güven söz konusu olduğunda, azımsanamayacak bir güç kazandılar. Kendi iç savaşlarından zaferler örgütleyerek, yeni insanın kadın öznesini filizlendirdiler. Partinin her düzey kolektifinde, partinin her çalışma alanında, erkek egemenliğini cepheden karşılarına almada, onunla çatışma, hem kendini hem de erkek cinsini özgürleştirmede önemli bir düzey yakaladılar. Erkek alanı kabul edilen askeri alanda dahi, kadınlarda özgüvenli ve inisiyatifli bir savaşçılık, erkeklerde ise yapabilecekleri noktasında kadına karşı bir güven billurlaştı. Bir zihinsel dönüşüm açığa çıktı. Kadının inisiyatifini, aklını, gücünü, komutanlığını kabulde bir düzey yakalandı.
Kadın çalışmasının özel örgütlenmesi, açık-kapalı-askeri alan birimlerinde %50 kadın temsiliyeti, yetmediği durumda kadın gücünün kota ile garanti altına alınması, kadın komitesinin aldığı kararların tüm partiyi bağlar hale getirilmesi, tüm parti kolektiflerinin kadın komitesi kurma zorunluluğu vb. özgürleşme mücadelemizin dayanakları olarak MLKP tüzüğüne yazıldı. 4. Kongrenin, kadın özgürleşmesine dönük bu kararları parti tüzüğü nezdinde yasalaştırması, yaşanan zihinsel dönüşümün zeminini oluşturdu. Parti yasalarından güç alan kadın komünistlerin, erkek egemenliğiyle başlattığı savaş ise, zihinsel yenilenmeyi süreklileştiren iradeye dönüştü. Kadın komünistler bu irade ve somut kazanımları arkalarına almayı, savaşımlarını daha da büyütmeyi bilmelidir.
Her eleştiri-özeleştiri toplantısının bir gündeminin de "kadın özgürlük sorunu ile kurulan bağ" olması, bu toplantıda yer alan tüm komünistlerin, 4.Kongrenin kadın özgürlüğü bağlamında önümüze koyduğu görevlerle kurduğu ilişkinin irdelenmesi ve her komünistin önüne belli periyotlarla denetlenen görevler konulması, işletildiği her kolektifte önemli bir kazanımdır. Yine, her parti kadrosundan kadın özgürlüğüyle kurduğu ilişki bağlamında raporların istenmesi ve sağlanması da önemli bir adımdır. Parti nezdinde bu, MLKP savaşçılarının görevi kılınmıştır. Bu işleyişleri yerine getirmeyen her kolektiften hesap sorabilmelidir komünist kadınlar. Kadın gücümüz, bunun denetleyicisi olmakta sınırlarını sonuna dek zorlamalıdır. Her kadın yoldaş bu toplantı işleyişleri ve raporların hesabını sormalıdır. Bilinmelidir ki, hangi parti örgütü olursa olsun, bunu yerine getirmiyorsa, kongre iradesini işletmiyor, tüzük suçu işliyordur. Partinin kurumsal işleyişini ihlal ediyor, partinin kendini geliştirme sistemlerini işletmiyor, yenilenme ve özgürleşmesine direniyor demektir. Tek bir kadın yoldaşımızın olduğu birimlerimizde dahi, parti örgütlerimiz, kadın gücünün denetleyici bakışlarını, kongrenin direktiflerini üzerinde hissedebilmelidir. Ancak bu, kadının örgütlü gücünü işletebilmesiyle mümkündür. Tek başına da olsa, kadın yoldaşlarımızın, alanında partinin kadın gücünü temsil edebilmesi, kongremizin kadına biçtiği rolü yerine getirebilmesiyle mümkündür. Kadın komünistlere biçilen misyon kadınlarca yerine getirilmedikçe, bu örgütsel işleyişin süreklileşmeyeceği bilinmelidir. Giderek komsomol tipi bir örgütlenmeye yürüyen kadın gücü, her kadının kendine şimdiden böylesi bir rol biçmesinden açığa çıkacaktır. Ortamları, örgütü, kadroları, işleri ve savaşı farklılaştırma gücü, her kadının kendine şimdiden özgürlük mücadelesinin savaşçısı rolü biçmesiyle oluşacaktır. Özgür kadın gücümüz, kadın komünistlerin her durumda erkek egemenliğiyle savaşın öznesi olmasından doğacaktır.
Sorunun bir yanını, bir milim dahi zayıflatmaksızın bu kazanımları korumak ve süreklileştirmek oluştururken, diğer yanını, kadını özgürleştirmenin ve egemen erkekliğe karşı savaşımı büyütmenin yeni mevzilerini yaratmak oluşturmaktadır. Komünist kadınlar, erkek komünistlerin egemenlikleriyle çatışa çatışa onlarda farklılaşma açığa çıkarmalı, yaratılan bu farklılaşmayı denetleyip süreklileştiren gücü ise bir sisteme dönüştürebilmelidir. Kadın komünistler, bilinç düzeyi, birikimi, örgütsel geçmişi ne olursa olsun, çalışma alanının aktif bir öznesi olma, yönetim birimlerinde yarı yarıya yer alma hakkı olduğunun bilinciyle yürümelidir. Kolektiflerimizde kaç kadın yoldaşımız olursa olsun, aynı güç, irade, bilinç ve savaşçılıkla işleyen bir sistem olmalıdır bu. Partinin erkek gerçeğini değişime zorlayan iradeyi her alanda hissettiren bir sisteme dönüşmelidir. Bu güce ve niteliğe sahip bir sistem nasıl örgütlenebilir? Yanıtlamamız gereken temel soru budur.
Cins bilinci kuşanmış her kadın, tek başına da olsa, örgütlü bir güçtür. Kadınlarımız, kendilerini cins bilinci güçlü, çok yönlü devrimci bir kadın olarak, bir özne olarak var etmenin dayanaklarını kongre kararlarıyla elde etmiştir. Komünist kadınlar, bu partinin en yüksek organı kongrenin ve örgüt içi anayasamız olan tüzüğümüzün gücünü arkalamıştır. Bu güçle bilemelidir savaşçılıklarını kadınlar. Kongrenin kendilerine açtığı alanın, sunduğu olanakların özgüveniyle yürümelidir özgürlüğe.
Cins bilinciyle nasıl ilişkilenen bir kadın? Erkek egemen zihniyetin yıkılmasıyla nasıl ilişkilenen bir kadın? Devrimci görevlerle, teorinin sorunlarıyla, askeri alan ve savaşçılıkla nasıl ilişkilenen bir kadın? 4. Kongrenin önderleşme ve komutanlaşma perspektifiyle, askeri-politik kadro olma perspektifi ile nasıl bağlar kuran bir kadın? "Partinin ve devrimin ihtiyaç duyduğu kadın komünist niteliği/duruşu" sorununda hangi düzeyde derinleşen bir kadın? Yanıtlarına yoğunlaşmamız gereken sorular bunlardır. Her bir partili biliyor ki; MLKP'nin her kolektifine kadının rengini, sesini ve aklını içermek, 4. Kongrenin temel perspektiflerindendir. Bugün, erkek egemen parti gerçeğinden kopuşmak, bu partinin önüne koyduğu temel hedeflerdendir. Kadın kimliği, aklı, bilgisi, cins bilinci, savaşçılığıyla özne olmuş kadın komünistleri var etmek, kongrenin önümüze koyduğu görevlerdendir.
Partinin önümüze koyduğu görevlerle doğru ilişkilenmek, sorunla doğru ilişkilenmeyi zorunlu kılmaktadır. Ortamlarımızla, devrimci görevlerimiz ve yoldaşlarımızla, kadın dili, tarzı ve tutumu ile, güçlü bir cins bilinciyle ilişkilenemeyen kadın komünistlerin bu görevleri omuzlayamayacağı açıktır. Yoldaşlarıyla kurduğu ilişkide yapıcı, iknaya dayanan, hükmetmeyen, adaleti olan, empati içerilmiş özenli bir dile, açıklığa ve güçlü bir paylaşıma sahip olmayan kadın komünistin, erkek ortamları değiştirmesi mümkün değildir. Yanı başındaki yoldaşlarını kırıp-döken, ilişkilerde dağıtıcı rol oynayan, eşit ilişkilenemeyen, hassasiyetleri gözetme inceliği gösteremeyen ve ortamlara hükmeden bir tarz asla kadın tarzı olamaz. Kadının toplumsallığının gücünden gelen kolektif tarzı ortamlarımızda ete kemiğe büründüremeyen bir kadın komünistin, benmerkezci erkek zihniyeti yok etmesi mümkün değildir. Kendi odaklı ilişki kuran ve kendi tarzını dayatan, paylaşımlarda yüzeyselleşen, ortamlardaki kolektivizmi güçlendirmek yerine ben duygusu ve rekabeti açığa çıkaran, ilişkilerinde hükmedici ve kibirli bir tarza sahip olan, karşısındakini ezen, kıran bir dil ve tarz, cins bilinci güçlü bir kadının tarzı değildir. Böylesi bir tarz kadın gücünü zayıflatan, ortamların erkek karakterini güçlendiren bir tarzdır. Bu tarzın izlerini taşıyan her komünist kadın da bilmelidir ki; erkek dilin, tarzın ve zihniyetin etkilerini taşımaktadır. Partimiz saflarında uzun yıllar semt çalışması yürütmüş kadın komünistlerin, erkek egemenliğinin açıktan yaşandığı böylesi ortamlarda devrimciliğini geliştirmiş olmasının etkileri azımsanamayacak düzeyde açığa çıkmaktadır. Kadın yoldaşlarımızın dil, davranış, kullandıkları kavramlar, yoldaşlık ilişkileri, daha da önemlisi hemcinslerine karşı hassasiyetleri noktasında, kadının tarzından nasıl da uzaklaştıklarını, kadın duyarlılığının nasıl zayıfladığını gösteren verilerdir bunlar. Veyahut yönetme ve iktidar olgusunun, bu yetkiyi kullanan kişinin tarzı üzerindeki derin etkilerini, yıllarca yöneticilik yapmış kadın komünistler nezdinde de görebiliyoruz. Bunun yansımaları da, hükmetme, bazen üst perdeden bazen kıran-inciten bir dil, her şeyi yönetmeye çalışma, her çalışmayı kendi denetiminde tutma, müdahalecilik, kendisinin dışında olduğu işleri beğenmeme gibi erkek egemen yaklaşımlar olarak karşımıza çıkıyor. Cins bilincine sahip olmanın, kadının doğasına içerilmiş ve toplumsallığı güçlü kadın niteliklerinin açığa çıkarılıp yaşamsallaştırılmasının, kadın komünistler bakımından ne denli önemli olduğunu gösteren verilerdir bunlar. Kadın yoldaşlarımız, ortamlarımızda erkekliğin yaşatılmasına karşı durmalıdır. Ama bundan daha önemlisi, bu savaşımı yürütebilmesi için önce kendisi egemen zihniyetin etkilerinden korunabilmelidir. Güçlü bir kadın bilinci olmaksızın, ne erkek egemenliğiyle devrimci bir savaş yürütülebilir ve ne de partinin özgürleşmesine emek verilebilir.
Komünist kadınlar, kadın özgürleşmesinin ve partinin yenilenmesinin önüne dikilen erkek egemen hiçbir yaklaşımı, asla ve asla kabul edilebilir görmemelidir. Her bir kadın yoldaşımız, kendini bu partinin geleceğinden sorumlu hissetmelidir. Erkek komünistleri farklılaştırmanın, erkek yaklaşımları denetlemenin, erkek egemenliğini yok etmenin, böylece parti ortamını özgürleştirmenin sistemlerini örgütleyebilmelidir. Tartışmalarını daha özgüvenli, çarpıcı, erkek komüniste kendi gerçeğini kabullendirici bir ikna gücünde, erkek tutumlar karşısında ise uzlaşmaz bir yıkıcılıkta örgütleyebilmelidir. İşle, teoriyle, günlük yaşamla, görevlendirmelerle, üs yaşamlarının ihtiyaçlarına karşı sorumlulukla, kadın yöneticiyle, kadın kitle çalışmasıyla vb. her türlü pratikle kurdukları ilişkide erkek komünistleri denetlemeli, onlarla cepheden çatışmayı göze almalıdır. Bilinmelidir ki, küçük dediğimiz alışkanlıkların üzerine gidildikçe, onlarla savaşıldıkça, bu parçalar yeninin nüveleriyle örüldükçe, bütünsel bir yenilenme ve değişim yaratılacaktır. Aksi halde, erkek algı, düşünüş ve tutumlarına gösterilen her müsamaha, ortamlarımızın erkekleşmesine verilen izin olacaktır. Bu ise, kadınlarımızı erkekleşmeye iten ortamlara verilen izin demektir. Her komünist kadının, erkek egemen yaklaşımlara olduğu kadar erkekleşmeye karşı da güçlü bir direnci olmalıdır. Kendi özgücü, kadın bilinci, örgütlü duruşu ve özgürleştirici potansiyelinden aldığı güvenle yürütmelidir cins savaşını.
Komünist kadınlar, erkek egemenliği ile mücadeleden, erkle çatışmaktan, erkek yoldaşlarıyla özgürleştirici savaşlar yürütmekten korkmamalıdır. Ve bu mücadelede güçlü bir kadın dayanışması örgütleyebilmelidir. Kadınlarımız, parti kolektiflerini 4. Kongre kararları düzeyine yükseltme görevini omuzlamalıdır. Bu iddiaya, bu cürete sahip olmalıdır ve gücünü kullanmalıdır. Erkek egemen algının, aklın, tutumun, toplamında erkek zihniyetin karşısına barikat olarak dikilebilmelidir. Her bir kadın komünist, egemen erkeklikle savaşta birer komutan olmalıdır. Egemen zihniyete karşı savaşı planlayacak, örgütleyecek, yönetecek ve denetleyecek duygunun, aklın ve iradenin komutanı olmalıdır. Özgürlük hayalimizin komutanları olmalıdır kadınlarımız. Her bir komünist kadın, partinin yenilenme sorunuyla bu sorumlulukla ilişkilenmelidir. Çünkü bizi özgürleştirecek güç, bu duruşta gizlidir. Bizi yeni insana götürecek irade bu duruşla yaşam bulacaktır. Parti, bu güçle yenilenecek ve özgürleşecektir. Özgürleşme, zor, çetrefilli ve büyük iç savaşlar gerektiren bir süreç işidir. Ancak, başlatılan bir süreç işler. Adımı atılmayan hiçbir eğilim bir güç olarak kendini var edemez. Bu zorlu savaşımı başlatmaktan korkmamalıdır kadınlarımız. Çünkü korkuya kapılması gereken, kaybedeceği şeylere sahip olan erkek egemen zihniyettir.
Bilinmeli ki; örgütlerimizde kadın dili-ruhu-tarzı ve yaklaşımına hayat verebilmenin, erkek egemen zihniyetle mücadele edebilmenin, savaşçı bir kadın duruşu yaratabilmenin, kadın önderleşmesi ve komutanlaşmasına yürüyebilmenin tek yolu; devrimci bir cins bilinci kuşanmak, kurumsal gücümüzü yaşamsallaştırmak ve özgürleşme sürecinin adımlarını atmaktır. Bu yolla özgürce kanatlanmaya, her kadın yoldaşımızın hakkı vardır. Bu güçle devrimci hareket saflarında yıldızlaşmaya partimizin hakkı vardır. Komünist kadınlar bu hakkı teslim etmelidir. Çünkü bu gizil güç onlardadır.