Parti Çalışmasının Bütünlüğü
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70 

Parti çalışması bir bütündür. Kendi gerçekliği, işlevi ve tüm bağlantıları içinde algılanmak zorundadır. Parti, mekanik bir araç değil, canlı bir mekanizmadır. Ama canlı bir mekanizma olarak o, bitmiş, tamamlanmış bir son değildir, daima ve sürekli olarak gelişmeye, yenilenmeye gereksinimi vardır. Hedef ve amaçlarına bağlı olarak sıçramalı gelişmek durumundadır.
Bir örgüt olarak parti de en nihayetinde bir araçtır. Örgütsel biçimler ve modeller de öyle. Kötü bir araç ayağınıza vurulmuş bir pranga olduğu gibi, iyi bir aracı kötü uyguladığınızda da aynı şey yaşanır. Araçla onu kullananlar arasındaki ilişki de, aracı kullananların etkin ve belirleyici olduğunun anlaşılması son derece önemlidir. Önemli olan araç-amaç ilişkisidir. Aracı idealize etmek, amaçtan da uzaklaştırır. Kolektif biçimde özgün kişiliğini yitirmeyen bireyin etkin olabilmesi bu kavrayıştan başlar ve giderek kolektif bir örgüt/parti bilincine/gücüne dönüşür.
Günlük çalışmanın içerik ve kapsamı bir partinin kendini oluşturma tarzındaki özdür/niteliktir. Öncünün günlük devrimci çalışmalarının kapsam ve içeriğinin genişlik ve zenginliği ya da tersinden sınırlılık, darlık ve yoksulluğu, onun kendini oluşturma tarzının diğer bir temel kıstasıdır.
Partinin kendini oluşturma tarzı, belli başlı boyutlarıyla birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmaktadır. Parti çalışması; propaganda, ajitasyon ve örgütlenme/eylem olmak üzere bir bütündür. Bu alanların bir birini tamamlaması/bütünlemesi, devrimin zaferi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Biri olmadan öteki de olmaz ya da birinin eksikliği ötekinin gelişimini de sakatlar. Teorik çalışma ve ideolojik mücadele, politik üstünlük, politik önderlik tarzı ve yeteneği, çalışmaların tüm yönleriyle örgütlenmesi, bunlar birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmaz ve bütün boyutlarda proletaryanın savaşımında, politik bir ordu olarak gelişiminin her belirli durumda verili olan tüm devrimci olanakların değerlendirilmesi, öncü sınıfın devrimci gelişiminin ilerlemesine bağlanmazsa daima bir şeyler aksar, gelişme ve ilerleme sakatlanır.
Parti değişik rol ve işlevleri olan bir örgütler sistemidir. Sınıf mücadelesinin değişik ihtiyaçları kaçınılmaz olarak farklı alan ve biçimleri de gerekli kılar. Devrimci mücadele ve parti çalışması bir bütün olduğuna göre, mücadelenin silahlı ve barışçıl, kitlesel ve grupsal biçimleri ayni yönde ve doğrultuda birbirini tamamladıkları ölçüde etkili ve sonuç alıcı olur. Partinin açık ve gizli, siyasi ve askeri, yasal ve yasa dışı, yayın, kültür, sanat, vb. bütün alanları ama hepsi ayni devrimci ve komünist program ve stratejiye bağlandıkları ölçüde anlamlı olurlar. Bu çalışmaların tümünde partili kimlik ve komünist kişilik temeldir. Fakat görev ve sorumluluklar farklı olabilir. Bu bakımdan partili ve komünist kimliğimizden ayrı bir görev ve sorumluluk tanımlanması, özünde bir kimliksizlik halidir ve ideolojik bir bozulmayı ifade eder. Görev ya da alan değişiklikleri söz konusu olduğunda ben gazeteciyim, açıktaki biriyim, çok tanınıyorum, ben özel görevlerdeyim gibi gerekçeli yaklaşımların ileri sürülmesi sadece bir kararsızlık değil, ayni zamanda partili kimlikle özdeşleşememe sorununu da göstermektedir. Bir devrimci savaş partisinin kadro ve örgütleri, partili komünist kimliklerine göre konumlanmak, çalışma alanları ve görevleriyle ilişkilerini buna göre düzenlemek durumundadırlar. Zira partinin çizgisi kadar ruhsal bütünlüğü de bunu gerektirir. Aksi halde her bir alandaki kadroların sekilenmesi farklı olur, kesimler ve kadrolar arasındaki yabancılaşma ve farklılaşmalar derinleşir; parti çalışmasının uyumu ve ahengi bozulur.
Komünist çalışmada iş bölümü esastır; görev ve işlerde uzmanlaşma başarının temel bir koşuludur. Ama bir kez işler bölüşüldü mü, herkes ve her örgüt kendi işlerini yerine getirmek durumundadır. Bu olmaksızın çalışmaların bütününde birbirini tamamlayan bir gelişme düzeyi yakalanamaz. Ve fakat kesimsel çalışmalar, farklı araç ve biçimlerde işlerin bölünmesi ölçüsünde anlamlı oldukları gibi, aynı bütünün parçaları olarak birbirlerini tamamladıklarında, kendilerini de aşan bir etki ve dönüşüm öznesi olurlar.
İşlevselliğin temel koşulu her örgütün, her kadronun parti yapısı içerisinde kendi özgün rolünü ve görevlerini kavramasıdır. Çalışmalarda başarının koşulu, her alanda tüm çalışmaların belirlenen görevlerin gereklerine göre düzenlenmesidir. Burada görev ve çalışma alanlarının özgünlüğü, kendi başlarına bir rol oynamazlar. Kimi durumlarda kadroların görev ve çalışma alanlarının özgünlüğünü, kendi mevcut rolleri ve görev kavrayışlarının önüne geçirmeleri, kadroların rol/iddia bilinçlerini etkilediği kadar, bir sıradanlaşmayı da koşullar. Bu giderek bir sınıra/engele dönüşür. Kadroların etkin bir özne olmalarını sınırlar. Kolektif etkin birey olmalarını önler. Oysa, devrimci amaçlarımıza varmak için örgütün/partinin rolünü oynayabilmesi, her komüniste büyük görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu, birleşmiş kolektif bireylerin fevri çıkışlarıyla başarılamaz. Ve yine partinin farklı çalışmaları, örgüt ve mücadele araç ve biçimleri, birbirini bütünlemeden de bu gerçekleşemez. Zaten işlevsellik, böyle bir kolektif bilinç ve iradenin geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlar ve her düzeyde parti çalışmasının niteliğini güçlendirir.
İşlemeyen ve rolünü/işlevini yerine getirmeyen her örgüt, boş kalan her kadro bozulmaya, deforme olmaya mahkümdur. Örgütlerin ve kadroların önüne kendi alanlarında daima yeni görevler, yeni hedefler koymak, daima hareket halinde ve çalışır tutmak gerekir. Kendi görevlerine yöneltilmiş, bir şekilde görev alanında tüm devrimci çalışma olanaklarını açığa çıkarıp, kadroların bu olanakları değerlendirmesini yönlendirmeden güçlü ve etkili bir devrimci çalışma düşünülemez. Kimi çalışmalardaki işlevsiz ve atıl örgüt ve kadrolarımızın varlığı, yönetim gücünü zayıflattığı durumlarda artma eğilimi gösterdiği gibi, ortamı da olumsuz etkilemekte ve düzgün ve kurallı parti yaşantısını ve çalışmasını kemirmektedir. Bu ayni zamanda, iddia zayıflamasının hem bir nedeni ve hem de bir sonucu olmaktadır.
Kuskusuz işlev ve rol sorunlarının devrimci partili kimlik ve komünist kişilikten koparılıp, çalışma alanlarının özgünlüğünün öne geçirilmesi, görev ve sorumlulukların kendi başına ele alınmasını ve adeta amaçlaştırılmasını kaçınılmaz kılacağı gibi, örgütlenme sorunlarının çalışmanın kapsam ve içeriğinden koparılarak ele alınması, örgütlenme çalışmasının içini boşaltarak, devrimci işgüzarlık biçiminde bir kısırlaşmaya, bir yozlaşmaya da kaçınılmaz olarak götürür. Çalışmaların yığınların bilinç ve etkinliğini dönüştürücü gücünün zayıf kalmasında, çalışmaların içerik ve kapsamının darlığında, zengin olmamasında da bu durum önemli bir faktördür.
Çalışmaların biçim ve örgütlenmesinin zayıflığı, geriliği, dar ve ilkel oluşu çalışmaların kapsam ve içeriğinin geliştirilmesini kösteklemekte ve önlemektedir. Örneğin, komünist kadroların kendi devrimci görevlerinde -propagandacı, ajitatör, örgütçü vb. olarak- uzmanlaştırılmaması, böyle bir uzmanlaşma doğrultusunda kesin ve kararlı adımların atılamaması, içeriği sığ ve yüzeysel bırakmakta, nitelikli ve kaliteli gelişmeyi önlemekte, adeta bir sıradanlık yaratmaktadır. Ama daha da önemlisi eğer bütün partinin kadro ve örgütleri, devrimci bir savaş gücünün, bir silahlı devrim partisinin ihtiyaçlarına ve mantığına göre hazırlanmaz ve konumlanmazlarsa, partinin devrimci program ve stratejisi değil, alan çalışmasının ve o anki görevleri toplam gelişimini yöneten bir zihniyete dönüşür. Bu tabi ki, bir devrimci kendiliğindencilik tezahürüdür. Çok yönlü, uyumlu ve yetenekli, her dönemin devrimci kadrosunun böylesi bir kendiliğindenlikle malül olması, partinin gelişimini olduğu kadar, kadro yapısını da etkilemektedir.
Parti çalışması ve örgütlenmesinin kapsamının genişlemesi ve içeriğinin zenginleşmesi, ancak daha gelişkin bir biçim ve örgütlenme düzleminde yaşam bulabileceği gibi, işlevli kadro ve örgütler de ancak bu çalışma içerisinde gelişebilir. Partinin uyum yeteneği, eylem gücü, vb ancak böylesi bir parti çalışması ve örgütlenmesi sürecinde etkili ve işlevli bir gerçeklik haline gelir.
Demek ki, örgütlenme sorunlarını çözme çabamız, çalışmaların kapsam ve içeriğini politik öncülük misyonumuzun gerekleri düzeyine çıkarma istek ve çabasından başka bir şey olmadığı gibi, farklı çalışmalar ve bu çalışmalardaki kadro ve örgütlerin parti çizgisi ve stratejisi, örgütlenme planları bakımlarından birbirlerini tamamlama yöneliminin de bir ifadesidir. Eğer görev ve sorumluluklar, ya da alanlar/kesimsel çalışmalar kendi başına birer kimlik haline getirilirse, bu durumda yalnızca partinin irade birliği değil, eylemi de zarar görür. Kimi durumlarda kendini önemsemeler, kendini dayatmalar, kendi merkezli hareket etmeler vb kaçınılmaz olur.
Bu durum, sözümüzle eylemimiz arasında tutarsızlık ve uyumsuzlukları açığa çıkaran bir faktördür de. Bunlar bu gün için ve şimdilik daha çok çalışmalarımızı geriye çeken, hatta yer yer bizi içe döndüren bir rol de oynuyorlar. Ama ayni zamanda ve yarin söz konusu olduğunda çalışmalarımızın biçim ve örgütlenmesinin, politik hamle, girişim ve inisiyatifinin gerisinde kalmasını getirecek, bu girişimlerimizin sürekli kılınmasını ve ileriye götürülmesini köstekleyecek ve geriletecektir.
Günlük politik kitle faaliyetinin legal alanda merkezileştirilerek, daha güçlü bir sistematiğe kavuşturulması, coğrafya genelinde örgütlenme olanaklarının büyütülmesi, kazanılmış bir eşik olarak fiili meşru mücadele çizgisinin derinleştirilmesi, kitle ilişkilerinin kalıcılaştırılması, yeni kitle bölüklerinin örgütlenmesi, kitlelerde aidiyet duygusu ve bilincinin etkinleştirilmesi bakımından sorun tabii ki bir tarz ve zihniyet sorunudur. İşlevlerin ve rollerin bütünselliğinin en tam ve en derin anlam bulacağı zemin de burasıdır.
Partinin açık alan ve kapalı alan olarak da ifade edilen illegal faaliyet alanı ile legal faaliyet alanı arasındaki ilişki söz konusu olduğunda da yine alan-örgüt ve kadro üçlüsünün işlevselliği yaşamsal bir önem taşmaktadır. Partimiz illegal bir devrim partisidir. Bütün parti örgütleri illegal hücre ve komiteler temelinde örgütlenir. Dolayısıyla partinin bütün yapısı esasen illegaldir. Veya aynı anlama gelmek üzere, illegalitenin sınırları bütün parti örgütlerine doğru geniştir. Diğer yandan partinin örgütleri değilse bile faaliyetlerinin bir bölümü legal karakterdedir. Legal faaliyet, bilhassa günlük politik kitle ajitasyonu, propagandası ve örgütlenmesinde cisimleşmiştir. Dolayısıyla açık alan ya da legal alan olarak ifade edilen bölge, politik kitle faaliyetinin merkezi ve lokomotifi durumundaki kitle araçları ile aynı görüş açısından örgütlenmiş bulunan legal kurum ve birimlerin faaliyeti olarak anlaşılmalıdır. Kapalı olan veya illegal alandan kasıt ise, partinin örgütleriyle beraber faaliyetlerinin de gizlilik temelinde yürütüldüğü alandır. Askeri alanın bütün örgütleri ve çalışmaları, stratejik önderlik ve onun etrafında örgütlenmiş her çeşit kurumlaşma ve faaliyet, yasadışı eylemlerin örgütlenmesi, yer altı baskı ve dağıtımın örgütlenmesi, illegal kitle ajitasyonu ve propagandası, gizlilik kurallarına göre yürütülen özel tipteki örgütlenme faaliyetleri; kapalı alanı oluşturur. Demek ki, bütün bu çalışma alanları, mücadele ve örgüt araç ve biçimleri hiçbir şekilde karşı karşıya getirilemeyecekleri, birinin varlığı ve gelişimi ötekinin varlığı ve gelişimini olumsuz etkilemeyeceği, rol ve işlev kaybını getirmeyeceği gibi, bu alanlardaki kadrolar da toplam parti çalışmasının ihtiyaçlarına ve gelişimine göre hem kendi çalışmalarını ve gelişimlerini ve hem de alan/kesim çalışmalarını yönetmek ve örgütlemek durumundadırlar.  

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Parti Çalışmasının Bütünlüğü
fc Share on Twitter
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70 

Parti çalışması bir bütündür. Kendi gerçekliği, işlevi ve tüm bağlantıları içinde algılanmak zorundadır. Parti, mekanik bir araç değil, canlı bir mekanizmadır. Ama canlı bir mekanizma olarak o, bitmiş, tamamlanmış bir son değildir, daima ve sürekli olarak gelişmeye, yenilenmeye gereksinimi vardır. Hedef ve amaçlarına bağlı olarak sıçramalı gelişmek durumundadır.
Bir örgüt olarak parti de en nihayetinde bir araçtır. Örgütsel biçimler ve modeller de öyle. Kötü bir araç ayağınıza vurulmuş bir pranga olduğu gibi, iyi bir aracı kötü uyguladığınızda da aynı şey yaşanır. Araçla onu kullananlar arasındaki ilişki de, aracı kullananların etkin ve belirleyici olduğunun anlaşılması son derece önemlidir. Önemli olan araç-amaç ilişkisidir. Aracı idealize etmek, amaçtan da uzaklaştırır. Kolektif biçimde özgün kişiliğini yitirmeyen bireyin etkin olabilmesi bu kavrayıştan başlar ve giderek kolektif bir örgüt/parti bilincine/gücüne dönüşür.
Günlük çalışmanın içerik ve kapsamı bir partinin kendini oluşturma tarzındaki özdür/niteliktir. Öncünün günlük devrimci çalışmalarının kapsam ve içeriğinin genişlik ve zenginliği ya da tersinden sınırlılık, darlık ve yoksulluğu, onun kendini oluşturma tarzının diğer bir temel kıstasıdır.
Partinin kendini oluşturma tarzı, belli başlı boyutlarıyla birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmaktadır. Parti çalışması; propaganda, ajitasyon ve örgütlenme/eylem olmak üzere bir bütündür. Bu alanların bir birini tamamlaması/bütünlemesi, devrimin zaferi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Biri olmadan öteki de olmaz ya da birinin eksikliği ötekinin gelişimini de sakatlar. Teorik çalışma ve ideolojik mücadele, politik üstünlük, politik önderlik tarzı ve yeteneği, çalışmaların tüm yönleriyle örgütlenmesi, bunlar birbirini tamamlayan bir bütün oluşturmaz ve bütün boyutlarda proletaryanın savaşımında, politik bir ordu olarak gelişiminin her belirli durumda verili olan tüm devrimci olanakların değerlendirilmesi, öncü sınıfın devrimci gelişiminin ilerlemesine bağlanmazsa daima bir şeyler aksar, gelişme ve ilerleme sakatlanır.
Parti değişik rol ve işlevleri olan bir örgütler sistemidir. Sınıf mücadelesinin değişik ihtiyaçları kaçınılmaz olarak farklı alan ve biçimleri de gerekli kılar. Devrimci mücadele ve parti çalışması bir bütün olduğuna göre, mücadelenin silahlı ve barışçıl, kitlesel ve grupsal biçimleri ayni yönde ve doğrultuda birbirini tamamladıkları ölçüde etkili ve sonuç alıcı olur. Partinin açık ve gizli, siyasi ve askeri, yasal ve yasa dışı, yayın, kültür, sanat, vb. bütün alanları ama hepsi ayni devrimci ve komünist program ve stratejiye bağlandıkları ölçüde anlamlı olurlar. Bu çalışmaların tümünde partili kimlik ve komünist kişilik temeldir. Fakat görev ve sorumluluklar farklı olabilir. Bu bakımdan partili ve komünist kimliğimizden ayrı bir görev ve sorumluluk tanımlanması, özünde bir kimliksizlik halidir ve ideolojik bir bozulmayı ifade eder. Görev ya da alan değişiklikleri söz konusu olduğunda ben gazeteciyim, açıktaki biriyim, çok tanınıyorum, ben özel görevlerdeyim gibi gerekçeli yaklaşımların ileri sürülmesi sadece bir kararsızlık değil, ayni zamanda partili kimlikle özdeşleşememe sorununu da göstermektedir. Bir devrimci savaş partisinin kadro ve örgütleri, partili komünist kimliklerine göre konumlanmak, çalışma alanları ve görevleriyle ilişkilerini buna göre düzenlemek durumundadırlar. Zira partinin çizgisi kadar ruhsal bütünlüğü de bunu gerektirir. Aksi halde her bir alandaki kadroların sekilenmesi farklı olur, kesimler ve kadrolar arasındaki yabancılaşma ve farklılaşmalar derinleşir; parti çalışmasının uyumu ve ahengi bozulur.
Komünist çalışmada iş bölümü esastır; görev ve işlerde uzmanlaşma başarının temel bir koşuludur. Ama bir kez işler bölüşüldü mü, herkes ve her örgüt kendi işlerini yerine getirmek durumundadır. Bu olmaksızın çalışmaların bütününde birbirini tamamlayan bir gelişme düzeyi yakalanamaz. Ve fakat kesimsel çalışmalar, farklı araç ve biçimlerde işlerin bölünmesi ölçüsünde anlamlı oldukları gibi, aynı bütünün parçaları olarak birbirlerini tamamladıklarında, kendilerini de aşan bir etki ve dönüşüm öznesi olurlar.
İşlevselliğin temel koşulu her örgütün, her kadronun parti yapısı içerisinde kendi özgün rolünü ve görevlerini kavramasıdır. Çalışmalarda başarının koşulu, her alanda tüm çalışmaların belirlenen görevlerin gereklerine göre düzenlenmesidir. Burada görev ve çalışma alanlarının özgünlüğü, kendi başlarına bir rol oynamazlar. Kimi durumlarda kadroların görev ve çalışma alanlarının özgünlüğünü, kendi mevcut rolleri ve görev kavrayışlarının önüne geçirmeleri, kadroların rol/iddia bilinçlerini etkilediği kadar, bir sıradanlaşmayı da koşullar. Bu giderek bir sınıra/engele dönüşür. Kadroların etkin bir özne olmalarını sınırlar. Kolektif etkin birey olmalarını önler. Oysa, devrimci amaçlarımıza varmak için örgütün/partinin rolünü oynayabilmesi, her komüniste büyük görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu, birleşmiş kolektif bireylerin fevri çıkışlarıyla başarılamaz. Ve yine partinin farklı çalışmaları, örgüt ve mücadele araç ve biçimleri, birbirini bütünlemeden de bu gerçekleşemez. Zaten işlevsellik, böyle bir kolektif bilinç ve iradenin geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlar ve her düzeyde parti çalışmasının niteliğini güçlendirir.
İşlemeyen ve rolünü/işlevini yerine getirmeyen her örgüt, boş kalan her kadro bozulmaya, deforme olmaya mahkümdur. Örgütlerin ve kadroların önüne kendi alanlarında daima yeni görevler, yeni hedefler koymak, daima hareket halinde ve çalışır tutmak gerekir. Kendi görevlerine yöneltilmiş, bir şekilde görev alanında tüm devrimci çalışma olanaklarını açığa çıkarıp, kadroların bu olanakları değerlendirmesini yönlendirmeden güçlü ve etkili bir devrimci çalışma düşünülemez. Kimi çalışmalardaki işlevsiz ve atıl örgüt ve kadrolarımızın varlığı, yönetim gücünü zayıflattığı durumlarda artma eğilimi gösterdiği gibi, ortamı da olumsuz etkilemekte ve düzgün ve kurallı parti yaşantısını ve çalışmasını kemirmektedir. Bu ayni zamanda, iddia zayıflamasının hem bir nedeni ve hem de bir sonucu olmaktadır.
Kuskusuz işlev ve rol sorunlarının devrimci partili kimlik ve komünist kişilikten koparılıp, çalışma alanlarının özgünlüğünün öne geçirilmesi, görev ve sorumlulukların kendi başına ele alınmasını ve adeta amaçlaştırılmasını kaçınılmaz kılacağı gibi, örgütlenme sorunlarının çalışmanın kapsam ve içeriğinden koparılarak ele alınması, örgütlenme çalışmasının içini boşaltarak, devrimci işgüzarlık biçiminde bir kısırlaşmaya, bir yozlaşmaya da kaçınılmaz olarak götürür. Çalışmaların yığınların bilinç ve etkinliğini dönüştürücü gücünün zayıf kalmasında, çalışmaların içerik ve kapsamının darlığında, zengin olmamasında da bu durum önemli bir faktördür.
Çalışmaların biçim ve örgütlenmesinin zayıflığı, geriliği, dar ve ilkel oluşu çalışmaların kapsam ve içeriğinin geliştirilmesini kösteklemekte ve önlemektedir. Örneğin, komünist kadroların kendi devrimci görevlerinde -propagandacı, ajitatör, örgütçü vb. olarak- uzmanlaştırılmaması, böyle bir uzmanlaşma doğrultusunda kesin ve kararlı adımların atılamaması, içeriği sığ ve yüzeysel bırakmakta, nitelikli ve kaliteli gelişmeyi önlemekte, adeta bir sıradanlık yaratmaktadır. Ama daha da önemlisi eğer bütün partinin kadro ve örgütleri, devrimci bir savaş gücünün, bir silahlı devrim partisinin ihtiyaçlarına ve mantığına göre hazırlanmaz ve konumlanmazlarsa, partinin devrimci program ve stratejisi değil, alan çalışmasının ve o anki görevleri toplam gelişimini yöneten bir zihniyete dönüşür. Bu tabi ki, bir devrimci kendiliğindencilik tezahürüdür. Çok yönlü, uyumlu ve yetenekli, her dönemin devrimci kadrosunun böylesi bir kendiliğindenlikle malül olması, partinin gelişimini olduğu kadar, kadro yapısını da etkilemektedir.
Parti çalışması ve örgütlenmesinin kapsamının genişlemesi ve içeriğinin zenginleşmesi, ancak daha gelişkin bir biçim ve örgütlenme düzleminde yaşam bulabileceği gibi, işlevli kadro ve örgütler de ancak bu çalışma içerisinde gelişebilir. Partinin uyum yeteneği, eylem gücü, vb ancak böylesi bir parti çalışması ve örgütlenmesi sürecinde etkili ve işlevli bir gerçeklik haline gelir.
Demek ki, örgütlenme sorunlarını çözme çabamız, çalışmaların kapsam ve içeriğini politik öncülük misyonumuzun gerekleri düzeyine çıkarma istek ve çabasından başka bir şey olmadığı gibi, farklı çalışmalar ve bu çalışmalardaki kadro ve örgütlerin parti çizgisi ve stratejisi, örgütlenme planları bakımlarından birbirlerini tamamlama yöneliminin de bir ifadesidir. Eğer görev ve sorumluluklar, ya da alanlar/kesimsel çalışmalar kendi başına birer kimlik haline getirilirse, bu durumda yalnızca partinin irade birliği değil, eylemi de zarar görür. Kimi durumlarda kendini önemsemeler, kendini dayatmalar, kendi merkezli hareket etmeler vb kaçınılmaz olur.
Bu durum, sözümüzle eylemimiz arasında tutarsızlık ve uyumsuzlukları açığa çıkaran bir faktördür de. Bunlar bu gün için ve şimdilik daha çok çalışmalarımızı geriye çeken, hatta yer yer bizi içe döndüren bir rol de oynuyorlar. Ama ayni zamanda ve yarin söz konusu olduğunda çalışmalarımızın biçim ve örgütlenmesinin, politik hamle, girişim ve inisiyatifinin gerisinde kalmasını getirecek, bu girişimlerimizin sürekli kılınmasını ve ileriye götürülmesini köstekleyecek ve geriletecektir.
Günlük politik kitle faaliyetinin legal alanda merkezileştirilerek, daha güçlü bir sistematiğe kavuşturulması, coğrafya genelinde örgütlenme olanaklarının büyütülmesi, kazanılmış bir eşik olarak fiili meşru mücadele çizgisinin derinleştirilmesi, kitle ilişkilerinin kalıcılaştırılması, yeni kitle bölüklerinin örgütlenmesi, kitlelerde aidiyet duygusu ve bilincinin etkinleştirilmesi bakımından sorun tabii ki bir tarz ve zihniyet sorunudur. İşlevlerin ve rollerin bütünselliğinin en tam ve en derin anlam bulacağı zemin de burasıdır.
Partinin açık alan ve kapalı alan olarak da ifade edilen illegal faaliyet alanı ile legal faaliyet alanı arasındaki ilişki söz konusu olduğunda da yine alan-örgüt ve kadro üçlüsünün işlevselliği yaşamsal bir önem taşmaktadır. Partimiz illegal bir devrim partisidir. Bütün parti örgütleri illegal hücre ve komiteler temelinde örgütlenir. Dolayısıyla partinin bütün yapısı esasen illegaldir. Veya aynı anlama gelmek üzere, illegalitenin sınırları bütün parti örgütlerine doğru geniştir. Diğer yandan partinin örgütleri değilse bile faaliyetlerinin bir bölümü legal karakterdedir. Legal faaliyet, bilhassa günlük politik kitle ajitasyonu, propagandası ve örgütlenmesinde cisimleşmiştir. Dolayısıyla açık alan ya da legal alan olarak ifade edilen bölge, politik kitle faaliyetinin merkezi ve lokomotifi durumundaki kitle araçları ile aynı görüş açısından örgütlenmiş bulunan legal kurum ve birimlerin faaliyeti olarak anlaşılmalıdır. Kapalı olan veya illegal alandan kasıt ise, partinin örgütleriyle beraber faaliyetlerinin de gizlilik temelinde yürütüldüğü alandır. Askeri alanın bütün örgütleri ve çalışmaları, stratejik önderlik ve onun etrafında örgütlenmiş her çeşit kurumlaşma ve faaliyet, yasadışı eylemlerin örgütlenmesi, yer altı baskı ve dağıtımın örgütlenmesi, illegal kitle ajitasyonu ve propagandası, gizlilik kurallarına göre yürütülen özel tipteki örgütlenme faaliyetleri; kapalı alanı oluşturur. Demek ki, bütün bu çalışma alanları, mücadele ve örgüt araç ve biçimleri hiçbir şekilde karşı karşıya getirilemeyecekleri, birinin varlığı ve gelişimi ötekinin varlığı ve gelişimini olumsuz etkilemeyeceği, rol ve işlev kaybını getirmeyeceği gibi, bu alanlardaki kadrolar da toplam parti çalışmasının ihtiyaçlarına ve gelişimine göre hem kendi çalışmalarını ve gelişimlerini ve hem de alan/kesim çalışmalarını yönetmek ve örgütlemek durumundadırlar.