“Gecenin Evinde Yangın Çıkarmaya!”
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70  

Marksist Leninistler, diyalektik materyalizmi bir yöntem olarak kullanırlar. Diyalektiğin yasalarından birisi ise 'her şey değişir, çünkü her şeyin bağrında çelişki vardır'. Sözlerime Felsefenin Başlangıç ilkelerinden kısa bir alıntı ile başlamak istedim. Bütünlüklü bir değişime girişmek için felsefi bakımdan tarihsel materyalizm ve diyalektiğe genel bir bakış açımızın bilgimizin olması şarttır.

Geleneksel kadınlığa ve küçük burjuva alışkanlıklarına savaş açarak; savaşçı, özgür bir komünist kadın olma iddiası ile yola çıkan birisi olarak yazıyorum bu yazıyı.

Tam da çelişkilerime ve en derinden hissettiğim, geleneksel kadınlık duvarına ve küçük burjuva zaaflarıma çarptığım ve geriye düşüp sarsıldığım bir zaman diliminde bir alt üst oluşa adım attım. Alt üst oluş geleneksel bir kadın için ya da hayatım 'tek düze' yaşamaya kodlamış birisi için ürkütücü gelebilir fakat hayatımızın altının üstünden daha iyi olup olmadığını nereden biliyoruz?

Özgür kadın yaratma durumu ile karşı karşıya kaldım esasen. Düzene ve onun bende yarattığı zaaflara karşı mücadele etmeye giriştim. Birçok kişi gibi bende önce aile kurumu ile bir mücadeleye giriştim. Kadınlar bakımından daha zorlayıcı bir durum olsa da birçok kişi gibi bende başarılı bir pratik sergiledim. Fakat bir kadının en çok zorlayan duygularını yönetememe sorunu duygusal ilişkilerde geleneksel kadınlık rollerinden sıyrılamama sorunlarıdır. Ya da hayatın mücadelenin her yerinde geleneksel kadınlık durumundan çıkamamak bu yönlerimizle esaslı mücadeleler verememek de diyebilirim. Benim için de durum böyleydi. Hedefim profesyonel bir devrimci olmak olduğu için de ailemi, okulumu ve buna benzer birçok şeyi arkamda bırakıp yola koyuldum. Açık alan çalışması yürütüyordum. Mücadeledeki başarı grafiğim inişli çıkışlı fakat genel olarak başarılıydı. Ta ki beni zorlayan, yönetim gücümün zayıfladığı bir döneme kadar. Bu dönem için önce duraksama ve ardından gerileme dönemimde diyebilirim.
Bu dönem de yaptığım ilk gerici şey sığınacağı bir liman aramak ve bencil duygularla kaplı bir duygusal ilişki yaşamak oldu. Mücadeleyle bağlarımın zayıflaması bir duygusal ilişkiyi daha fazla hayatımın merkezine almama neden oldu. Bu durum daha fazla gerilememe, küçük burjuva zaaflarımın daha fazla açığa çıkmasına; bencilleşmeme, emekçiliğimin zayıflamasına vb. neden oldu. Bu gerici duygular beni rahatsız ediyor, mutsuz ediyor fakat pratik bakımdan çözme noktasında aslında bir adım yok. Kendi gerçekliğimi görmek ve zaaflarımla gerçekçi bir mücadeleye girmek beni zorladığı için sorunlarımın etrafında dolaşıp dururken sorunun özünden yani ara halkayı yakalamaktan; sorunun esasta ideolojik sorunlar olduğunu tespit etmede ve bunlara karşı mücadele etmek pratikte karşılığını bulamıyordu. Sorunlarımı sözde çözme çabalarım ise gene bireyci yaklaşımlarım oldu; tartışmalarımı (kimilerini) sızlanma olarak niteleyebilirim.

Devrimci olan içinde olduğun sorunları tespit ederek ve çözerek yürümek iken, ben takılıp kalıyordum. Devrimci olan bilindiğin her ortamı devrimcileştirmek ve attığın her adımın devrimci mücadeleye işçi sınıfına hizmet etmesi ve bunların toplamını sadelik içinde yapmak iken ben attığım bir adımın karşılığını bekliyor ya da kimi durumları kişiselleştiriyordum. Gerici duygularım ve devrimci duygularım çatışırken karar verme ve yön çizme konusunda epey zorlandım. Ve gerilemek, zaaflarla uzlaşmak seni öyle geriye savuruyor ki...ben tam bu dönemde partinin kapsayıcılığı ve her bir kadrosuna harcadığı emekle karşılaştım. Ve bir yoldaş yıllarca düşlediğim ve ezilenlerin fiili meşru hakkı olan devrimci şiddeti pratik anlamda uygulayabileceğim kapalı çalışmasını teklif etti. Bu benim bakımımdan bir alt üst oluş demekti ve bu teklifi esasen beklemiyordum. Devrimciliğimi üretebilmek ve savaşçı, özgür bir komünist kadın olabilmek için yapmam gereken bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmek ve beni bu düzene bağlayan tüm gerici yönlerimle esaslı bir savaşa girişmem gerektiğinin farkındaydım.

Ben ilk adımı attım. Bunu kabul etmem beni bu düzene bağlayan bir çok yükten arınmama vesile oldu. Büyük bir karmaşanın içinden çıkıp bir sadeliğin durumu ile karşılaştım kapalı çalışmasına geçerken o kadar gereksiz şeylere gereğinden fazla hayatımda yer verdiğimi fark ettim. Örneğin; kıyafetlerim ne kadarda hayatımı gereğinden fazla meşgul ediyormuş. Tepeden tırnağa bir değişim süreci beni beklerken o kadar çok şey bende yük yapmış, hem fiziksel hem de duygu bakımından. Fiziksel kimi şeylerden kurtulmak ilk etapta daha kolay oldu, ama esasta gerici olan duygularımı açığa çıkarma ve onlarla mücadele edip takılıp kalmadan yürüme meselesi önemli bir yerde duruyor. Zaten bu gereksiz fiziksel durumları da gerici duygularımız açığa çıkarıyor.

Bu kapalı alan çalışması yaşama bakış açısını değiştiriyor. Yaşamdaki her bir ayrıntıya başkaca gözle ve dikkatli bakmak şart. Çünkü yapılacak küçük bir hata büyük zararlara yol açabilir. Bu alanda tüm çıplaklığınla varsın, açık ve net olmazsan bilincini en üst düzeye taşıyamazsan ve bunun için mücadele etmezsen kendini üretemez ve geriye düşersin. Fakat her anını devrimci mücadele için örgütlersen mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda kendini her duruma göre örgütleyebilirsen devrimciliğin üretiyor ve zaaflarınla uzlaşmıyorsun demektir. Sonuçta yaşam durağan değil ve hatalarda yapabilirsin, fakat bu durumu azaltmak, bunlardan ders çıkartıp yürümek, o kadar önemli ki!

Bu alanda düşman algında değişiyor. Çünkü taraflar çok net ve düşman sana artık MLKP militanı olarak bakıyor ve silahına karşı senin de silahın var. ölüm duygusu hayatımda yer etmeye başladı. Ama korktuğum için değil, tam tersi yaşamı daha fazla sevmeye başladığım için ölüm duygusu bana daha fazla kolay gelmeye başladı. Yanı başındaki yoldaşın ne kadar da değerli olduğunu, onu her an kaybedilme duygusu, onunla ilişkini yoğunlaştırma ihtiyacını ve sevgini arttıran bir duruma dönüşüyor. Her şeyi sınırsızca paylaşmak, özellikle de sevgini yoldaşına, düşmana ise sınırsızca öfkeni örgütlemek ve bu bilinci oluşturmak, o kadar önemli ki. Ben bunların çok başından olduğumun ve yüzeyselliklerimin olduğunun farkındayım. Ama buna karşı mücadele ediyorum ve pratik beni değişime kesinlikle zorluyor.

Yaşam alanımız olan bir mekanla kurduğumuz ilişki sıradan bir ev yaşantısı olmaktan çıkıyor. Çünkü o mekan esasen bizim üssümüz. MLKP militanlarının üsleri, onlara yakışır ve amacına hizmet etmek zorunda. Her anının titizlikle ve disiplin içerisinde örgütleme gerçekliği ile karşı karşıya kaldım örneğin.

Halihazırda eski alışkanlıklarım karşıma çıkıyor, bunları değiştirme gücü ve iradesi buluyorum kendimde.

Görevler almaya başladığım ilk anlarda, kimi küçük hatalar yaptım, fakat bu duruma hızla müdahale ettim ve ders çıkartıp diğer yoldaşlarla birlikte yolumuza devam ettik.

Açık alandan kapalı alana geçmek bende yakın, kısa zaman diliminde bile değişimlere (olumlu) neden oldu. Ve bu değişim süreci devam ediyor. Yeni bir kişilik oluşturmaya başladım. Bu dönem gelişime, değişime güvenimi arttırdığım bir dönem oldu. Özellikle de bir kadın olarak kendimi daha güçlü hissediyorum. Tek başına hareket etmek, kendi gücüne dayanarak mücadele etmek ve zor dönemlerin devrimcisi olmak durumuyla karşı karşıya kaldığım andan itibaren bunu devrimci bir duruma dönüştürülebilecek sade bir kişilik yaratmak gerçekliği önümde duruyor. Bunlar için attığım pratik adımlar var. fakat dediğim gibi; daha yolun başındayım. Ve benim bakımımdan daha derinlikli tartışmalara ihtiyaç olduğunun da farkındayım. Bir çok gerici yanımla açıktan savaşa girdiğim ve pratik adımlar attığım bu süreçte beni zorlayan (en çok) durumum yine bir kadınlık durumu olduğunu fark ettim. Bilgi alanı ile ilgili yaklaşımımın hali hazırda yüzeysel. Gerçek bir kopuş için teoriye daha fazla saldırmam ve daha fazla kafa emekçiliği yapmam kritik yerde duruyor. Teori ile dünkü kadar yüzeysel ilişkilenmesem de çok daha derinlikli bir algıya ihtiyacım var.

Yeni bir başlangıç yaptım. Hayatımın altı üstüne geldi diyebilirim. Evet her şey bağrında çelişki taşıyor. Ben gerilediğim, sığınacak limanlar aradığım bir dönemde sistemin bir kadına biçtiği rolü kabullenmeyip devrimci bir adım attım. Savaşçı, özgür bir kadın olma mücadelesine girdim. Kendime bugünden başlayarak gelecekteki dönemler bakımından biçtiğim roller var.
Işçi sınıfının kurtuluşu için, yani devrim ve sosyalizm mücadelesi için bir kadın olarak oynayabileceğim roller olduğunu düşünüyorum. Hayatımın her anını buna uygun biçimde örgütlemek... ve özellikle özgür bir kadın yaratma mücadelemde savaşçı olmak ve iyi bir devrimci asker ya da komutan olmak, daha önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum. Bu alanın bir kadının özgürleşmesinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Devrimin ve sosyalizmin ihtiyaçları, partinin hedef ve amaçları, bizleri 'mutluluğu fethetmek için gecenin evinde yangın çıkarmaya' çağırıyor. Sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmak amacıyla yola çıkmış bir komünist kadın olarak, 'gecenin evinde yangın çıkarmaya' doğru hızlı adımlar atıyorum. Bir yoldaş

 

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

“Gecenin Evinde Yangın Çıkarmaya!”
fc Share on Twitter
 

 

01 Mart 2012 /Partinin Sesi / Sayı: 70  

Marksist Leninistler, diyalektik materyalizmi bir yöntem olarak kullanırlar. Diyalektiğin yasalarından birisi ise 'her şey değişir, çünkü her şeyin bağrında çelişki vardır'. Sözlerime Felsefenin Başlangıç ilkelerinden kısa bir alıntı ile başlamak istedim. Bütünlüklü bir değişime girişmek için felsefi bakımdan tarihsel materyalizm ve diyalektiğe genel bir bakış açımızın bilgimizin olması şarttır.

Geleneksel kadınlığa ve küçük burjuva alışkanlıklarına savaş açarak; savaşçı, özgür bir komünist kadın olma iddiası ile yola çıkan birisi olarak yazıyorum bu yazıyı.

Tam da çelişkilerime ve en derinden hissettiğim, geleneksel kadınlık duvarına ve küçük burjuva zaaflarıma çarptığım ve geriye düşüp sarsıldığım bir zaman diliminde bir alt üst oluşa adım attım. Alt üst oluş geleneksel bir kadın için ya da hayatım 'tek düze' yaşamaya kodlamış birisi için ürkütücü gelebilir fakat hayatımızın altının üstünden daha iyi olup olmadığını nereden biliyoruz?

Özgür kadın yaratma durumu ile karşı karşıya kaldım esasen. Düzene ve onun bende yarattığı zaaflara karşı mücadele etmeye giriştim. Birçok kişi gibi bende önce aile kurumu ile bir mücadeleye giriştim. Kadınlar bakımından daha zorlayıcı bir durum olsa da birçok kişi gibi bende başarılı bir pratik sergiledim. Fakat bir kadının en çok zorlayan duygularını yönetememe sorunu duygusal ilişkilerde geleneksel kadınlık rollerinden sıyrılamama sorunlarıdır. Ya da hayatın mücadelenin her yerinde geleneksel kadınlık durumundan çıkamamak bu yönlerimizle esaslı mücadeleler verememek de diyebilirim. Benim için de durum böyleydi. Hedefim profesyonel bir devrimci olmak olduğu için de ailemi, okulumu ve buna benzer birçok şeyi arkamda bırakıp yola koyuldum. Açık alan çalışması yürütüyordum. Mücadeledeki başarı grafiğim inişli çıkışlı fakat genel olarak başarılıydı. Ta ki beni zorlayan, yönetim gücümün zayıfladığı bir döneme kadar. Bu dönem için önce duraksama ve ardından gerileme dönemimde diyebilirim.
Bu dönem de yaptığım ilk gerici şey sığınacağı bir liman aramak ve bencil duygularla kaplı bir duygusal ilişki yaşamak oldu. Mücadeleyle bağlarımın zayıflaması bir duygusal ilişkiyi daha fazla hayatımın merkezine almama neden oldu. Bu durum daha fazla gerilememe, küçük burjuva zaaflarımın daha fazla açığa çıkmasına; bencilleşmeme, emekçiliğimin zayıflamasına vb. neden oldu. Bu gerici duygular beni rahatsız ediyor, mutsuz ediyor fakat pratik bakımdan çözme noktasında aslında bir adım yok. Kendi gerçekliğimi görmek ve zaaflarımla gerçekçi bir mücadeleye girmek beni zorladığı için sorunlarımın etrafında dolaşıp dururken sorunun özünden yani ara halkayı yakalamaktan; sorunun esasta ideolojik sorunlar olduğunu tespit etmede ve bunlara karşı mücadele etmek pratikte karşılığını bulamıyordu. Sorunlarımı sözde çözme çabalarım ise gene bireyci yaklaşımlarım oldu; tartışmalarımı (kimilerini) sızlanma olarak niteleyebilirim.

Devrimci olan içinde olduğun sorunları tespit ederek ve çözerek yürümek iken, ben takılıp kalıyordum. Devrimci olan bilindiğin her ortamı devrimcileştirmek ve attığın her adımın devrimci mücadeleye işçi sınıfına hizmet etmesi ve bunların toplamını sadelik içinde yapmak iken ben attığım bir adımın karşılığını bekliyor ya da kimi durumları kişiselleştiriyordum. Gerici duygularım ve devrimci duygularım çatışırken karar verme ve yön çizme konusunda epey zorlandım. Ve gerilemek, zaaflarla uzlaşmak seni öyle geriye savuruyor ki...ben tam bu dönemde partinin kapsayıcılığı ve her bir kadrosuna harcadığı emekle karşılaştım. Ve bir yoldaş yıllarca düşlediğim ve ezilenlerin fiili meşru hakkı olan devrimci şiddeti pratik anlamda uygulayabileceğim kapalı çalışmasını teklif etti. Bu benim bakımımdan bir alt üst oluş demekti ve bu teklifi esasen beklemiyordum. Devrimciliğimi üretebilmek ve savaşçı, özgür bir komünist kadın olabilmek için yapmam gereken bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmek ve beni bu düzene bağlayan tüm gerici yönlerimle esaslı bir savaşa girişmem gerektiğinin farkındaydım.

Ben ilk adımı attım. Bunu kabul etmem beni bu düzene bağlayan bir çok yükten arınmama vesile oldu. Büyük bir karmaşanın içinden çıkıp bir sadeliğin durumu ile karşılaştım kapalı çalışmasına geçerken o kadar gereksiz şeylere gereğinden fazla hayatımda yer verdiğimi fark ettim. Örneğin; kıyafetlerim ne kadarda hayatımı gereğinden fazla meşgul ediyormuş. Tepeden tırnağa bir değişim süreci beni beklerken o kadar çok şey bende yük yapmış, hem fiziksel hem de duygu bakımından. Fiziksel kimi şeylerden kurtulmak ilk etapta daha kolay oldu, ama esasta gerici olan duygularımı açığa çıkarma ve onlarla mücadele edip takılıp kalmadan yürüme meselesi önemli bir yerde duruyor. Zaten bu gereksiz fiziksel durumları da gerici duygularımız açığa çıkarıyor.

Bu kapalı alan çalışması yaşama bakış açısını değiştiriyor. Yaşamdaki her bir ayrıntıya başkaca gözle ve dikkatli bakmak şart. Çünkü yapılacak küçük bir hata büyük zararlara yol açabilir. Bu alanda tüm çıplaklığınla varsın, açık ve net olmazsan bilincini en üst düzeye taşıyamazsan ve bunun için mücadele etmezsen kendini üretemez ve geriye düşersin. Fakat her anını devrimci mücadele için örgütlersen mücadelenin ihtiyaçları doğrultusunda kendini her duruma göre örgütleyebilirsen devrimciliğin üretiyor ve zaaflarınla uzlaşmıyorsun demektir. Sonuçta yaşam durağan değil ve hatalarda yapabilirsin, fakat bu durumu azaltmak, bunlardan ders çıkartıp yürümek, o kadar önemli ki!

Bu alanda düşman algında değişiyor. Çünkü taraflar çok net ve düşman sana artık MLKP militanı olarak bakıyor ve silahına karşı senin de silahın var. ölüm duygusu hayatımda yer etmeye başladı. Ama korktuğum için değil, tam tersi yaşamı daha fazla sevmeye başladığım için ölüm duygusu bana daha fazla kolay gelmeye başladı. Yanı başındaki yoldaşın ne kadar da değerli olduğunu, onu her an kaybedilme duygusu, onunla ilişkini yoğunlaştırma ihtiyacını ve sevgini arttıran bir duruma dönüşüyor. Her şeyi sınırsızca paylaşmak, özellikle de sevgini yoldaşına, düşmana ise sınırsızca öfkeni örgütlemek ve bu bilinci oluşturmak, o kadar önemli ki. Ben bunların çok başından olduğumun ve yüzeyselliklerimin olduğunun farkındayım. Ama buna karşı mücadele ediyorum ve pratik beni değişime kesinlikle zorluyor.

Yaşam alanımız olan bir mekanla kurduğumuz ilişki sıradan bir ev yaşantısı olmaktan çıkıyor. Çünkü o mekan esasen bizim üssümüz. MLKP militanlarının üsleri, onlara yakışır ve amacına hizmet etmek zorunda. Her anının titizlikle ve disiplin içerisinde örgütleme gerçekliği ile karşı karşıya kaldım örneğin.

Halihazırda eski alışkanlıklarım karşıma çıkıyor, bunları değiştirme gücü ve iradesi buluyorum kendimde.

Görevler almaya başladığım ilk anlarda, kimi küçük hatalar yaptım, fakat bu duruma hızla müdahale ettim ve ders çıkartıp diğer yoldaşlarla birlikte yolumuza devam ettik.

Açık alandan kapalı alana geçmek bende yakın, kısa zaman diliminde bile değişimlere (olumlu) neden oldu. Ve bu değişim süreci devam ediyor. Yeni bir kişilik oluşturmaya başladım. Bu dönem gelişime, değişime güvenimi arttırdığım bir dönem oldu. Özellikle de bir kadın olarak kendimi daha güçlü hissediyorum. Tek başına hareket etmek, kendi gücüne dayanarak mücadele etmek ve zor dönemlerin devrimcisi olmak durumuyla karşı karşıya kaldığım andan itibaren bunu devrimci bir duruma dönüştürülebilecek sade bir kişilik yaratmak gerçekliği önümde duruyor. Bunlar için attığım pratik adımlar var. fakat dediğim gibi; daha yolun başındayım. Ve benim bakımımdan daha derinlikli tartışmalara ihtiyaç olduğunun da farkındayım. Bir çok gerici yanımla açıktan savaşa girdiğim ve pratik adımlar attığım bu süreçte beni zorlayan (en çok) durumum yine bir kadınlık durumu olduğunu fark ettim. Bilgi alanı ile ilgili yaklaşımımın hali hazırda yüzeysel. Gerçek bir kopuş için teoriye daha fazla saldırmam ve daha fazla kafa emekçiliği yapmam kritik yerde duruyor. Teori ile dünkü kadar yüzeysel ilişkilenmesem de çok daha derinlikli bir algıya ihtiyacım var.

Yeni bir başlangıç yaptım. Hayatımın altı üstüne geldi diyebilirim. Evet her şey bağrında çelişki taşıyor. Ben gerilediğim, sığınacak limanlar aradığım bir dönemde sistemin bir kadına biçtiği rolü kabullenmeyip devrimci bir adım attım. Savaşçı, özgür bir kadın olma mücadelesine girdim. Kendime bugünden başlayarak gelecekteki dönemler bakımından biçtiğim roller var.
Işçi sınıfının kurtuluşu için, yani devrim ve sosyalizm mücadelesi için bir kadın olarak oynayabileceğim roller olduğunu düşünüyorum. Hayatımın her anını buna uygun biçimde örgütlemek... ve özellikle özgür bir kadın yaratma mücadelemde savaşçı olmak ve iyi bir devrimci asker ya da komutan olmak, daha önemli bir yerde durduğunu düşünüyorum. Bu alanın bir kadının özgürleşmesinde önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum.

Devrimin ve sosyalizmin ihtiyaçları, partinin hedef ve amaçları, bizleri 'mutluluğu fethetmek için gecenin evinde yangın çıkarmaya' çağırıyor. Sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmak amacıyla yola çıkmış bir komünist kadın olarak, 'gecenin evinde yangın çıkarmaya' doğru hızlı adımlar atıyorum. Bir yoldaş