01 Nisan 2013 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 126
İstanbul -Silivri mapushanesinde, Özel Yetkili Mahkemede yürütülen “Ergenekon davası”nda sona yaklaşıldı. Mahkeme savcısı faşist, ulusalcı, kirli savaş suçlusu, darbeci generaller, gazeteciler, öğretim görevlileri için ağırlaştırılmış müebbet cezası istedi.Irkçı statükocu düzen partisi CHP(Cumhuriyet Halk Partisi), faşist MHP(Milliyetçi Hareket Partisi), sol maskeli sosyal faşist İşçi Partisi ve HKP(Halkın Kurtuluş Partisi), Kürt düşmanı politik çevreler mahkeme önünde gösteri yaptı ve polisle çatıştı. Bu gerginlik ve çatışma görüntüleri, karşıdevrimci egemen sınıf klikleri, yani geleneksel ve statükocu düzen partileri kliği ile emperyalist küreselleşmeci hükümet partisi AKP arasındaki çelişki ve çatışmaların vardığı düzeyi ve somutluğu göstermektedir. AKP hükümeti ile PKK(Kürdistan İşçi Partisi) arasında yürütülen “çözüm süreci” görüşmeleri bu çelişki, gerginlik ve çatışmaları derinleştirmektedir. Bu davalarda, faşist askeri darbe planı ve örgütlenmesi çalışması yürüten yüzlerce emekli ya da hala görevli general, subay, polis, asker, gazeteci, öğretim görevlisi ve düzen partilerine mensup sivil siyasetçiler bulunmaktadır.İçlerinde emekli genel kurmay başkanları, kuvvet komutanları, askeri ve sivil istihbaratçılar, kontracılar, savaş baronları, işkenceciler, tacizciler, katiller vardır. Kısacası, içlerinde 1980 askeri faşist rejiminin bazı katilleri, 30 yıldır Kürdistan'da yürütülen kirli ve karanlık savaşın bazı kirli ve karanlık savaş çetesi mensupları vardır.Ne var ki, bunlar hem bir azınlığı teşkil etmekte, hem de savaş suçlarından dolayı yargılanmamaktadırlar. Hükümet partisine karşı darbe girişimleri nedeniyle yargılanmaktadırlar. O nedenle Ergenekon Davası yargılamaları, AKP hükümetinin sahte “ileri demokrasi”, “askeri vesayet”in son bulması ve “bağımsız yargı” propagandalarının ötesine geçmemektedir. İslami parti AKP'nin “devletleşmesi” ve iktidarlaşmasının siyasi bir hamlesidir. Ve emperyalist küreselleşme ve sermaye hareketinin ihtiyaçları doğrultusunda devletin yeniden tahkim edilmesi politikalarının uygulanmasıdır.Onun için ABD, AB gibi emperyalist ülkeler, DB, İMF gibi emperyalist kuruluşların desteğine sahiptir. AKP, generalleri yargılayacak siyasi bir irade, cüret, cesaret ve güce sahip değildir.Büyük toplumsal dayanağa sahip olması da buna yetmemektedir. Zira hala askeri darbeleri meşru kılan yasal düzenlemeleri ortadan kaldırmış değil. Yine daha yakın zamanda AKP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açılmış, verilen kararla AKP ciddi olarak uyarılmıştı. Peki, Türkiye'deki siyasal koşullar altında askeri vesayetin zayıflamasını ya da “darbecilerin yargılanması”nı nasıl izah edebiliriz? Bunun temel nedeni, NATO'nun ikinci büyük, Ortadoğu'nun en büyük, Türk burjuva ordusunun Kürt ulusal özgürlük ve gerilla savaşı karşısında savaş iradesinin aşınması ve kırılmasıdır. Askeri alanda aldığı başarısızlıktır. Öyle ki, Kürt sorununda “müzakere süreci” de bunun üzerine gelişmiştir. Tabii ki, AKP'nin bu yargılamaları yapmasını kolaylaştıran başka faktörler de vardır:Irak ve Ortadoğu'daki siyasi gelişmeler, emperyalist sermaye kuruluşları, ABD ve AB emperyalistlerinin desteği, AKP'nin seçimlerde almış olduğu %50 oy oranı ve toplumsal dayanak, Türk işadamları örgütü TÜSİAD karşısında müslüman işadamları örgütü MÜSİAD'in ortaya çıkması ve yükselişi sayılabilir. Bu yargılamalar, AKP hükümeti ve ABD'de yaşayan dini lider F.Gülen cemaatinin ittifakına dayalı olarak gerçekleşiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu CHP ve statükocu Kemalist güçlerin tasfiyesi ya da zayıflatılmasını da hedeflemiştir. AKP, “değişimci” burjuva partisi olarak emperyalist sermaye hareketinin ihtiyaçlarını yanıt vermektedir. Kemalist CHP ise, yakın komşuları Irak ve Suriye'deki Baasçı rejimler gibi, Kemalist statükocu çizgide yürümek istiyor... AKP hükümeti, muhalif güçleri tasfiye ederek ya da zayıflatarak, faşist rejimi tahkim ediyor.Onun “demokratikleşme” söylemleri sahtedir. Çözüm süreçleri oyalama ve tasfiye hedeflidir. Yakın zamanda savaş uçaklarıyla bombaladığı ve katlettiği Kürt yoksullarını, çocuklarını unuturmaya çalışıyor. Fransa ile işbirliği içerisinde “çözüm süreci”ni öngördüğü bir zamanda Paris merkezinde devrimci üç Kürt kadını Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in katledilmesi, on bin Kürt siyasetçisinin hapishanelerde tutulması, devrimci ve komünist partilere mensup kadro ve aktivistlere yönelik kitlesel gözaltı ve tutuklamalar, Başkanlık sistemi tartışmaları, seçim barajının %10 olarak devam etmesi, sendikal alandaki yasaklar ve sınırlamalar, kısacası gerici-faşist yasa ve kurumların varlığını sürdürmesi, ABD destekli AKP hükümetinin iç ve dış politikaları doğrultusunda faşist bir yönetimi öngördüğü anlamına gelmektedir. Ergenekon davası sanıkları cezalandırılacak ve belki de sürdürülen “çözüm süreci” sonunda, bir denge kurmak suretiyle Kürt tutsaklarla birlikte salıverilmeleri sağlanacaktır.
|