Taksim'de kıvılcımı çakılan ve bütün ülkeye yayılan ayaklanma dalgasının ortak talebi: politik özgürlükler ve sosyal yaşama müdahale saldırılarına son verilmesidir. 01 Haziran 2013 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 128 Türkiye'de Haziran İsyanı olarak tarihe geçecek halk ayaklanması, işbirlikçi tekelci sermaye ve faşist AKP hükümetine karşı gelişti. AKP, her seçimde oylarını artırarak son 11 yıldır hükümet ediyor, içte ve dışta politikalarını uyguluyor. Her geçen yıl görüldü ve yaşandı ki, AKP hükümeti yarı-askeri faşist rejimin yerine "devlet"leşerek kendi sivil faşist rejimini tahkim etmek istiyor. Bu zaman diliminde, esasında Kürt özgürlük hareketinin yenilgiye uğrattığı askeri vesayete belki "son verdi".Ve bugün generaller Ergenekon davaları adıyla yargılanıyorlar. Ama bütün bu politikaları, devlet yapısında bir demokratik dönüşüm ve değişim getirmedi. Sömürgeci faşist devlet, ordusu, polisi, gizli örgütleri, mahkemeleri ve idari kurumlarıyla varlığını sürdürdü. Halklarımızın büyük mücadelelerle kazandığı hak ve özgürlükler kısıtlandı, yetmedi yeni gerici-faşist yasalarla zorbalık ve baskı rejimi tahkim edildi. AKP, sahte "ileri demokrasi" sloganı ve "sivilleşme" adına, devlet kurumlarından yasalara, toplumsal yaşam alanlarından ekolojiye, tarihten kültüre, eğitimden spora kadar her alana müdahale etti.Çok kültürlü, çok dilli, çok etnisiteli, çok dinli ve mezhepli toplumu, "tek"leştirmeyi yöneldi. AKP hükümeti, Kürt sorununda "çözüm" adına, şiddetle tasfiyeyi de içerin "entegre strateji"si, 2013 bir Mayıs saldırısı ve Taksim yasağı açıklamasıyla, "yeni Osmanlı" modeli Başkanlık sistemi ve politik özgürlükleri kısıtlama hedefleriyle kendi diktatörlüğünü kurma mesajı vermişti. Kürtaj ve alkol yasağı, yeni eğitim politikaları vd yasalarla sosyal yaşam alanlarının muhafazakarlaşmasını istiyordu. Devlette, bayrakta, dinde, ulusta "tek"liği, toplumda "tek"likle birleştirmek istiyordu! Şüphesiz ki, tarihsel birikim, bilinç ve geleneklerden hareket eden devmci ve ilerici güçler, Kürt halkı başta gelmek üzere toplumun çeşitli sınıf ve kesimleri, bu saldırı hamleleri ve politikalarına karşı mücadele etti ve direndiler. Bu da halk isyanının yolunu açmıştır...Taksim-Gezi isyanı da, yakın zamanda 1 Mayıs'la başlayarak Haziran'a varan direniş morali ve birikimiyle patlamıştır. Taksim'de kıvılcımı çakılan ve bütün ülkeye yayılan ayaklanma dalgasının ortak talebi:politik özgürlükler ve sosyal yaşama müdahale saldırılarına son verilmesidir. Ayaklanma dalgası, Taksim-Gezi parkında çevre hareketi gösterisiyle başlamış ve politik talepler istemiyle buluşmuştur. Aslında Gezi parkındaki ağaçların sökülmesi, bu toplumsal öfke ve tepkinin patlamasında bir vesiledir. Ayaklanmanın gerçek nedenleri, toplumsal hareketin kendi derinliklerinde biriktirerek bugüne getirdiği siyasal, kimliksel, toplumsal, ekonomik ve kültürel talepleridir. Son 4 ayda, yani "müzakere" süreciyle birlikte Kürdistan'da asker elbisesi giydirilerek kirli savaşa gönderilen gençlerin cenazelerinin gelmemesi, Kürt sorunu ve taleplerinin daha açık konuşulmaya başlanması, bugüne dek bastırılmış, manüple edilmiş, ertelenmiş ve sıkıştırılmış öfke ve tepkilerin patlamasına ortam yaratmış, bardağı taşıran son damla ile ayaklanma başlamıştır. Sömürgeci faşist rejimin 30 yıldır Kürt halkına karşı kullandığı polis şiddeti, gaz bombaları, tazikli su ve gözaltıları bu kez Batı'da, "artık yeter" diyen Türk halkına karşı kullanılmıştır. Çünkü, AKP hükümeti ve sermaye, olası birleşik devrimci bir mücadelenin doğması ve büyümesinden korkmaktadır. Ayaklanma her ulus, etnisite, din ve mezhepten; her yaş ve cinsten, her siyasi eğilimden çoğunluğu gençler ve kadınlardan oluşan milyonların öfkesi ve tepkisinin patlamasıdır. Hızlı ve sıçramalı bir politikleşme süreci yaşanmış ve şovenizmle zehirlenen bazı toplumsal bileşenlerinde demokratik bilinç uyanışı ve gelişmesine vesile olmuştur. Ayaklanma, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da toplam 81 ilin 76'sına yayıldı. Özgürlük isteyen milyonlarca insan ayaklanma dalgasının parçası oldu. Kent yoksulları, işsizler, eğitimli orta sınıf mensupları, öğrenci gençlik, kadınlar, işçiler, kamu emekçileri bu toplumsal hareketin başlıca bileşenleridir. Sokaklarda, meydanlarda kurulan barıkatlar, emekçi semtlerde, okullarda gerçekleşen gösteriler, işgal edilen yollar ve otobanlar AKP hükümetini sarstı, korkuttu. Bu ayaklanmayı, ulusalcı-ırkçı burjuva muhalefet partisi CHP, Kürt ve Ermeni düşmanı sol maskeli nasyonal İşçi Partisi hükümeti devirmek için yedeklemeye çalıştı. Ancak, CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı A.Gül ile yaptığı görüşme sonrasında hareketin içinde yeri almadıklarını açıklamak zorunda kaldı.Çünkü, hareketin rejime ve kapitalist sisteme karşı mücadelede, ciddi gelişme dinamikleri ve potansiyel taşıması, ABD ve AB emperyalistleri ile burjuva egemen sınıfların korkusu olmaya başladı. Gezi parkı ve ağaçların sökülmesi, toplumsal patlama ve uyanışın startını verdi.Ve bugün Türkiye tarihsel bir eşikte geçiyor. Yeni süreç yeni toplumsal-siyasal kopuşlar, siyasal eğilim ve oluşumlar, ittifak ve eylemleri birlikte getirecektir. Gezi parkı alternatif bir yaşamı örgütlenmesiyle direnişin ve halkın devrimci taleplerinin merkezi haline geldi. Özgürleşme eylemi, başka zamanlarda yan yana gelemeyen siyasal ve kültürel eğilimleri, çeşitli sosyal kesimleri bir araya getirebildi. Onlar, şimdi birlikte yaşamın, barışın ve özgürlüğün toplumsal alandaki pratiğini yaşamaya çalışıyorlar. Onlar, özgürlük, adalet ve onurlu barış istiyorlar. Gelecek dönem, yeni bir dönemdir. Devrim ve sosyalizm mücadelesinin toplumsal dinamikleri, olanakları ve koşullarını büyütecektir.
|