Haziran - Temmuz 2013 / Partinin Sesi / Sayı: 75 "Her gün bir yerden göçmek ne iyi / Her gün bir yere konmak ne güzel / Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş / Dünde beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" Komünist militan, devrimcilik yaşı, deneyimi ve başarıları ne olursa olsun emekçiliğini, özeleştiri gücünü ve yenilik duygusunu her dönem tazelemek zorundadır. Bütünde devrimci ruhun ve eylemin tazelenmesinde somutlanacaktır bu. Tıpkı bilgi ve bilincin artmasının, derinleşmesinin bireyin yaşam ve eyleminde cisimleşmesi gerektiği gibi. İnsanın "olmakta olan" olarak kavranması ve komünist bireyin kendiyle ilişkisini de buradan kurması, devrimciliğini sürekli olarak üretmesinin ve büyütmesinin; devrimi üreten ve büyüten bir devrimci pratiğin sahibi olmasının; yani devrimci pratiğinin amacı olan başarıları elde edebilmesinin ön koşuludur. Düzenden kopuş eylemini, düzenin sayısız ve sınırsız etkilerinin içinde gerçekleştirmek zorunda oluşu; önceki yaşamından getirdiği özelliklerin derinliği, ince-kaba bir çok biçimde ve farklı zamanlarda tezahür ederek çözümünü dayatması; devrimci mücadele içerisinde yaşanan kimi olumsuzlukların doğru biçimde ele alınamadığı ölçüde bireyde bıraktığı izler, biriktirdiği tepkisellikler; bireyin içerisinde devrimciliğini üretmekte olduğu toplumsal koşulların sabit değil değişken, olmakta olan oluşu, yenilenmenin, özeleştirel pratiğin sürekli bir eylem olmasını zorunlu kılar. "Değişimde seçicilik", "değişimini yönetmek" ve "değişimde bireysel iradenin devreye girmesi" demektir bu aslında. Yoksa insan değişmek istesin ya da istemesin, değişen toplum ve dünya, akıp giden, ilerleyen tarih zaten bireyi şu ya da bu yönde değişime zorlayacak, değiştirecektir. Değişmeye direnmek, esasta değişmemek değil, istediği yönde değişememek, kendi iradesiyle değişememek, tek taraflı olarak, iradesi dışında değiştirilmek anlamına gelir. Devrimcilik bir kereliğine ve sonsuza dek yapılan bir tercih değildir. Devrimci mücadele içerisinde geçen yaşamın her anı, komünist militanı tercihlerle karşı karşıya bırakır. Yenilenme gücü, bir yeni durum karşısında, amaç yitimine uğramadan, kendi kendini, alışkanlıklarını, mevcut durumunu amaçlaştırmadan tutum almak, tekrar tekrar ve yeniden devrimden yana tercih yapmak demektir. Amaç açıklığı, yenilenme gücünün anahtarıdır. "Kimin için, kime karşı?", mücadelenin her keskin dönemecinde duygu ve düşüncelerini yöneten soru olduğu ölçüde yenilenme gücü kazanabilir devrimci birey. Değişime direnişinde, tutukluğunda, olduğu gibi kabul edilme isteğinde, gerekçeciliğinde, "şu anda kimin kavgasını veriyorum?", "neyin kavgasını veriyorum?" soruları, düşünüşünü sadeleştirip özeleştirisini derinleştirebilir. 1 Haziran ayaklanmasıyla Türk işçi ve ezilenlerinin kendi durumunu değiştirmesi, devrimci örgütler gibi, tek tek devrimci savaşçıların da, üzerinde kendi devrimciliklerini üretegeldikleri zemini başkalaştırarak, kitlelere ve devrimci mücadeleye ilişkin ezberleri ve alışkanlıkları sarsarak, örgütleme ve yönetme alanını genişletip örgütçülük, önderlik alt ve üst çıtasını yükseğe çekerek, eylem zeminini dün yeterli olanı bugün yetmez hale getirecek derecede genişleterek, her komünist militanın dünkünden farklı ve daha ileri bir devrimci pratik açığa çıkarmak üzere değişmesini, eksik ve zaaflarına, büyütmesi gereken olumlu özelliklerine başka gözle bakarak, hazır gücünü ve potansiyelini dünkünden başka türlü yönetmek üzere bir gelişim ve değişim planı yapmasını zorunlu hale getirdi. Ayaklanmada açığa çıkan kitle kahramanlığının, büyük kitle inisiyatifinin yalın, dupduru aydınlığında, "gerekçe" ile "neden", "niyet" ile "çaba", "alışkanlık" ile "ilke", "başarısızlık" ile "tembellik", "mizaç" ile "zaaf" arasındaki ince ve kaba bütün renk ve ton farkları açıklıkla görülebilir. Devrimciliğimizde açığa çıkan sorunları, kırılmaları, değişimde zorlanmayı, tutuklukları vb partinin bizimle ilişkileri temelinde açıklıyor olabiliriz; alanımızda yönettiğimiz ya da parçası olduğumuz devrimci pratiğin sorunlarını, zaaflarını, kitle hareketinin genel durumuyla açıklıyor olabiliriz; kendimize, yoldaşlara ya da partiye öfkeli, kırgın, güvensiz olabiliriz; az deneyimli olmanın ya da çok deneyimli olmaya dayalı subjektif görev beklentilerinin karşılanmayışının olumsuz ruh halini yaşıyor olabiliriz. Hatta bu duygularımız kısmen ya da tamamen gerçeğe dayalı dahi olabilir. Ancak ayaklanma koşulları, komünist militanın dolaysız biçimde bizzat kendi devrimci pratiği temelinde kendine sorular yöneltebileceği, diğer tüm etkenler her ne olursa olsun, devrimci iddia ve inancını dolaysız biçimde buradan test edebileceği, güçlü bir pratik özeleştiride kendisini tutuk kılan, savunmacı dayanaklar oluşturan her ne varsa bunların tali unsurlara dönüştüğü bir zemin ortaya çıkarmıştır. Her komünist militan, kendisine, harekete geçen, politikleşmekte olan kitlelerin ihtiyaç ve sorunlarının gözünden bakarak, yenilenme eylemini yönetmelidir. Bireysel kararlılık ve cesaret, savaş yeteneği ve başarısı, inisiyatif ve yaratıcılık, barikatlarda günlük yaşamın ihtiyaçlarını örgütlemek için gereken örgüt biçimlerini oluşturma, kitlenin önüne doğru sloganlar koyma, öngördüğü pratiklere kitleyi ikna etme, pratik ön açıcılık vb bakımlardan, kişisel kendini ortaya koyuş düzeyi nasıldır? Örgütlenmeden önceki yaşamından getirdiği ve bir biçimde devrimci yaşamında henüz kopuşamadığı geri özellikler ya da devrimci yaşamında kimi olumsuz süreçlerin biriktirdiği hastalıklar bunu nasıl etkilemiştir? En öne çıkan eksik ve zaafları neler olmuştur? Hayır, artık örgütsel yaşamda karşılaştığımız sorunlardan bahsederek devrimci görevlerin dışına veya kıyısına itemeyiz kendimizi, artık karşımızda başka bir muhatap, işçi ve emekçi kitleler, dünkü gibi görünmez ama bilinir bir güç olarak değil, görünür, baskın, açık bir irade olarak vardır. Derdimizi ona anlatmamız gerekmektedir! Yoldaş ortamlarda bugüne dek kimi zaaflarımızı dayatmış, değişmeden ve dönüşmeden kabul edilmeyi, tolere edilmeyi ya da idare edilmeyi bir biçimde "başarmış" olabiliriz; ama hayır, kitleler kabul etmeyecek, tolere etmeyecek, idare etmeyecektir. Kitleye güvensizlik, devrimci çalışmada sık sık şu veya bu görünümler alarak tıkanmamıza yol açan, ama cepheden bir hesaplaşmaya girişilmemiş bir sorun olarak kalmış olabilir bugüne değin. Ama kitleler, inisiyatifi eline almış ve almaktadır ve güvensizliği kabul etmeyecek, güvensizliğe güvensizlikle karşılık verecektir. Sabrımızı, demokrasi yeteneğimizi, birlikte ve uyumlu çalışma gücümüzü, kapsayıcılığımızı, insan sevgimizi, insandaki olanakları saptama yetimizi bambaşka bir düzeyde sorgulayacak, sınavdan geçirecektir. Dün ilişkilerde daralma, gettolaşma vb biçimlerde dışavuran, çözümü görece daha ertelenebilir görünen bir kitleden kaçma hali, bugün geniş kitleler sokaktayken, birlikte yaşanabilir bir durum olmaktan tamamen çıkar. Sonra, inisiyatif, ikna ve dönüştürme gücü ve yönelimi de başka bir sınavdan geçecek, her komünist militan, ideolojik netliğini özeleştiri süzgecinden geçirebilecektir. Örneğin Türk emekçi kitleleri, Kürt ulusuyla, ezilen ulusal topluluklar ve mezheplerle ilk kez bu kadar yakın temasa giriyor, omuz omuza dövüşüyor. Biz, şovenizmle cepheden bir mücadeleyi yarına erteleyemez, tutuk kalamayız. Örneğin işçi ve emekçi kitleler rejime olan öfkelerini barikatlarla ve sloganlarla olduğu gibi, yaygın biçimde ağız dolusu cinsiyetçi küfürle de dışavuruyorlar. Ve bu durum, forumların gündemi oluyor, tartışılıyor; en katı cinsiyetçiler, LGBT bireylerle, örgütlü ve örgütsüz kadın kitleleriyle, etkileşime giriyorlar. Önyargı duvarları darbeleniyor, yer yer yıkılıyor, bilinçleri değişiyor. Biz "sırası mı küfür tartışmasının" diyemeyiz. Örneğin kitleler, polis araç ve gereçlerine el koyuyor. Biz, basit bir gözlemci düzeyinde, barikatların kıyısında, dışında kalarak katılamayız bu büyük mücadeleye. Kitleler kendilerini, bilinçlerini, alışkanlıklarını büyük bir hızla değiştirdiler, seyretmekten ve susmaktan vazgeçtiler, tercih yaptılar. Bu değişimin ne kadarının kalıcı olacağı, tercihlerin ne kadar derinleşeceği bir çok değişkene bağlıdır. Ama her durumda bu demektir ki, şimdi ve şu anda onbinlerce işçi, genç, kadın, dünden farklı yaşamak istediğini biliyor. Şimdi ve şu anda binlerce insan iki ay önce yaptığından bambaşka şeyler düşünüyor, günlük yaşamını bambaşka temelde planlıyor, arkadaşlarını, dostlarını başka ölçütlere göre değerlendiriyor, aile içi ilişkileri değişime uğruyor, sevgilisini eskisinden daha iyi, ya da daha kötü buluyor, dün sorun ettiği konular küçük, sorun etmediği konular büyük görünüyor. Yüzlerce genç insan, bugünlerde, bu aylarda, bu bir iki kısa yılda, gencecik ömürlerini uğrunda verecekleri bir amaca, devrimci amaçlara bağlanma kararı alacak, bunu düşünüyor ve tartışıyor. Bu durum herhalükarda başka bir toplumsal bilinci açığa çıkarmıştır ve çıkaracaktır. Bunun ötesine ne kadar erken geçip geçmeyeceği ve bu bilincin açığa çıkardığı eylemin başarılı olup olamayacağı ise devrimci bireylerin ve örgütlerin de en azından benzer düzeyde bir değişim gücünü kendinde açığa çıkarabilmesinden geçiyor. Her komünist militanın tam olarak şu anda, ayaklanmanın aydınlığında kendi gerçeğine bakarak sorduğu sorulara vereceği cevaplar, her zamankinden de dolaysız ve çıplak biçimde, toplumsal bilince yön vereceği gibi, tek tek binlerce insanın, hem de tam olarak yarın, nasıl yaşayacağını tayin edecek. Komünist militanın kendi değişim ve yenilenme sorununa, tarihin bu devasa yumurta küfesinin bütün ağırlığını sırtında duyarak yaklaşması gerekiyor. Dünkü bireysel pratiğimiz, dün bizi mutlu ediyorsuysa eğer, artık, yani bugün ve yarın, yani ayaklanmanın başlangıç anından itibaren, mutlu etmeyecek. Dün yeterli, hatta olağanüstü, çok iyi olan, bugün yenilenerek, gelişerek yol alınmazsa, yetersiz, sıradan ve vasat hale gelecek. Bu yönüyle, ayaklanmanın ışığında komünist militan bakımından bireysel değişimin somut hedefini şöyle belirlemek yanlış olmaz: "kendimizi ayaklanmayla açılan kitle mücadelesinin gelişimi için yararlı bireyler haline getirmek". "Yararlı olmak", daha uzun bir ifadeyle, ayaklanmanın belli bir mahallede, alanda, kentte ya da toplamda gidişatına siyasal bakımdan, politik askeri bakımdan, ideolojik bakımdan yön vermek, nitelik katmak, etki yapmak, değiştirmek, kendiliğinden olabileceğinden daha farklı olmasını sağlamak. "Ayaklanma sürecinin gelişimi için yararlı bir birey" olunmasını olumsuz anlamda etkileyen her ne varsa önce onunla savaşmak. Özeleştiri ve yenilenme eylemi böyle somut ölçütlere dökülmediğinde, mükemmeliyetçi, hayalci, ulaşılamaz hedeflerle değişimi erteleme ya da kendi kendinden temelsiz bir memnuniyet haliyle, önderlik etmeyi hedeflediği kitlelerin kendisini aşıp geçişini seyretme, kaçınılmaz sonuç olur. Teorik gelişimde, teknik-çalışma alanına dair özgül nitelikleri geliştirmede, örgütçü özellikleri geliştirmede, ajitasyon- propaganda alanında gelişimde, komünist bireyin kendini kitle mücadelesinin bu yeni döneminin ihtiyaçlarına bağlı olarak yenilemesi, bu yenilenme eylemini, partinin ayaklanmanın ışığında ortaya koyduğu görevlerle ilişkileniş içinde örgütlemesi! Hedefi ve yöntemi böyle somutladıktan sonra yapılacak özeleştirinin ana başlıkları belki de dünden farklı olmayacak, ama sorunların, zaafların, eksiklerin ve daha önemlisi gelişim olanaklarının içeriği başkalaşmış olacaktır.
|