01 Mayıs 2013 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 127 Ülkemizde 1977 katliamından bugüne, on yıllara varan yasaklamalara karşı politik bir merkez olan Taksim meydanının geri alınması ve işçi sınıfının çıkar ve talepleri için uslanmaz bir direniş sergilendi. Özellikle 2007-2010 yılları arasında mücadele yükseldi ve sonuç olarak 2010 1 Mayıs'ında 250 bin işçi ve emekçinin gözalıcı bir gösteri ile Taksim Meydan'ını ele geçirmesiyle zafer elde edildi. 1 Mayıs 2011'de de yine yüzbinler ülkenin kalbinde taleplerini haykırdı, fakat işçi sınıfının bu önemli zaferini kaldıramayan sömürgeci faşist rejim 2012'de 1 Mayıs gösterilerinin içeriğine dönük bir tartışma yaratarak, yeni bir taktikle 1 Mayıs güçlerini bölmeye çalıştı. Geçen yıl dünyada gerçekleştirilen en büyük 1 Mayıs gösterilerdinden birini temsil eden ve yarım milyon kişinin katılımıyla gerçekleştirilen 1 Mayıs 2012 birlik gösterisisi Türk burjuva devletinin planlarınıda bozdu. Bu yıl Türk burjuvazisi toplumun tüm emekçi ve ezilen kesimlerinin 2012'de olduğu gibi birleşik, güçlü v somut bir mesaj vermesini önlemeye konsantre oldu. İlk hedef 1 Mayıs kutlamalarını bölmek, insanların orada toplanmasını engellemek, fiziksel olarak onları bölmek, güçlü sınıf tutumu alan sendikalar vb. gibi militan bölükleri ve devrimci örgütleri diğerlerinden marjinalleştirmek; ardından ise belli allanlardaki diğer eylem ve gösterileri engellemek ve şehir merkezlerinin dışında ‘gösteri yerleri' inşa ederek gösterileri halkın gündeminden çıkarmanın yolunu açmak. Bu yıl ki 1 Mayıs'ta politik koşullar farklıydı. Bu farklılığın temel yanlarından biri ulusal Kürt kurtuluş hareketinin PKK ve sömürgeci Türk devleti arasında yapılmakta olan müzakere süreciyle bağlantılı olarak gerilla güçlerini Kuzey Kürdistan'dan çekmesi gerçekliğidir. Devlet ve onun AKP hükümeti bu süreci kullanarak ve savaşı batıya kaydırarak işçi ve emekçilerin hak ve kazanımlarını şiddetle mümkün olduğunca geri almaya çalışmakta. Zayıf gerekçelerle Taksim'in 2013 1 Mayıs'ında yasaklanması işçilere, devrimcilere ve komünist harekete karşı taşeranlaştırma, sigortasız, esnek çalışma koşulları gibi ağır saldırların başlangıcı oldu. Bu saldırı dalgası 1 Mayıs'ta da emekçi kitlelere ve onların faşist baskıya karşı cesurca direnen devrimci ve komünist öncülerine dönük vahşi saldırılarla devam etti. Plastik mermilere, gaz bombalarına, panzerlere ve ağır yaralılara rağmen mücadele bütün gün devam etti. İstanbul Ataşehir'deki 1 Mayıs mahallesinde, İstanbul Taksim'e çıkan Tarlabaşı ve diğer semtlerde partimiz MLKP ve DHKP-C militanları gerçekleştirdikleri eylemlerle polis saldırılarını protesto etmek amacıyla sokakları molotof kokteylleri ile kapattılar. Yine işçi sınıfının birlik, mücadele ve daynışma günü olan 1 Mayıs'ı kutlamak için Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın Amed, İzmir, Ankara ve 30 bin kişinin katıldığı sanayi kenti Bursa vb. kentlerinde kutlamalar yapıldı. Türkiye'de kapitalizmin gelişimi yüksek bir düzeye ulaşmış durumda ve bundan dolayı da sınıf çelişkileri giderek daha da fazla keskinleşmekte. Özellikle geçen 10 yıl içerisinde, bu çok net görülür oldu. Ancak faşist diktatörlük tarafından sistematik olarak yayılan şovenizm zehiri artan sınıf çelişkileri karşısında devrimci gelişimin önünde duran en önemli engel oldu. Şimdi, müzakere sürecinde Türk halkı arasında şovenizm etkisinin düşmesinin objektif koşulları mevcut. Ulusal çatışmanın müzakere sürecine girmiş olamsı gerçekliği, en azından şimdilik, sınıf çelişkilerinin daha önde olmasını getirecek. Türk burjuvazisinin batıda işçi, emekçi ve devrimcilere dönük saldırısı devrimci ve komünist öncü güçlerin başarıyla bu dönemdeki görevlerini yerine getirmesinin önemine işaret etmektedir. Onların adil, onurlu ve demokratik özgürlük için kitle basıncını yaratma, Türk ve Kürt uluslarından işçi ve emekçilerin ve ülkedeki diğer ulusal ve dini azınlıkların birleşik direnişini örgütleme gibi hayati görevleri var. Bu tarihsel süreçte ülkedeki halkların, özelliklede batıdaki emekçi kitleler ve ulusal Kürt hareketinin güçlü ittifakını inşa etmek her zamankinden dahada büyük önem taşımaktadır. 15 Mayıs'ta başlayan havayolu işçileri grevinde ve hatta gerici sendikalara rağmen metal alanında örgütlenen başarılı grevlerde olduğu gibi, artan sayıdaki grev ve direnişler sınıf mücadelesini geliştiemenin ve işçileri ortak çıkarları temelinde birleştirmenin nesnel olanaklarını göstermekte. Uluslar ve mezhepler arasındaki ırkçılığın, şovenizmin ve önyargıların yenilgiye uğratılmasında, ve yaygın ekonomik mücadelelere politik karakter vermede öncü kuvvetlerin devrimci müdehalesi belirleyici olacaktır.
|