01 Eylül 2013 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 131
2013 Haziran Ayaklanması sonrasında, İstanbul gibi büyük kentlerde sermaye ve AKP hükümeti, devrimcilere ve halka saldırıyor, terör estiriyor. Tehdit ve gözdağıyla devrimci hareketi geriletmeye, kitlelerle bağlarını geliştirmesini önlemeye çalışıyor. Polis denetimindeki çeteler, ellerinde silahlarla Ağustos ayı içinde İstanbul-Gülsuyu'nda, özellikle Haziran ayaklanmasında etkin yer alan ESP, BDP, SGD, Partizan taraftarlarına ve halka saldırarak onlarcasını yaraladılar... Türk burjuva devletinin çete örgütlemesi ve saldırıları, işbirlikçi tekelci burjuva sınıfın neoliberal iktisadi politikaları ve sermaye birikimi eğiliminin ürünüdür. Bu anlamda, aynı zamanda Kentsel dönüşüm adıyla gerçekleşen tekelci sermaye saldırılarının bir parçasıdır. Emperyalist küreselleşme saldırılarıyla kapitalizm, toplumsal yaşam alanlarına sınırsız, kuralsız ve vahşice müdahale ediyor: parklara, denizlere, ormanlara, sulara, havaya, emekçilerin konutlarına, kültürel alanlara, kadınlara, gençlere vb her tarafa... Öyleki, topluma, doğaya, siyasete, yönetime ve kendi sorunlarına yabancılaşma, insanları isyana sürükledi. O nedenle, devrimci dinamiklerin güçlü, toplumsal ve siyasal çelişkilerin derin olduğu emekçi semtlerde yozlaştırma ve çürütme, sindirme ve tasfiye amaçlıdır bu saldırılar... Çete saldırıları, devrimci geleneğin güçlü olduğu Alibeyköy, Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu gibi mahallelerde yoğunlaşıyor. Bu saldırılar salt karşıdevrimci şiddetle sınırlı değil, uyuşturucu, kadın bedenin satılması, kumar vb yozlaştırıcı, çürütücü faaliyetlerle birlikte sürdürülüyor. Ve yine çete faaliyetlerinde, devrimci hareket içinde ya da çevresinde yer alan ailelerin (daha çok alevi, kürt aileler) çocukları yer almaktadır. Para, kadın, kumar vb “özendirici”lerle işçi emekçi çocukları tuzağa düşürülmekte, işsizlik ve yoksulluk içinde bunalan gençler, karşıdevrimci saldırılarda kullanılmaktadır. Çete saldırılarıyla onlarca işçi, alevi ve Kürt çocukları haraç vb gerekçelerle öldürülmekte; işçilerin maaşlarına zorla el konulabilmektedir. Bu saldırıların zamanlaması da önemli: birincisi, AKP hükümeti, 2013 Haziran ayaklanmasıyla sarsıldı, kriz yaşadı, ciddi biçimde yıkılma kaygısına sürüklendi. İç ve dış politikaları iflas ediyor. Büyük bir belirsizlik, kuşatma ve sıkışma altındadır. Birleşik devrimci bir toplumsal kalkışma ya da devrimden korkuyor... Bunun böyle olduğu, İstanbul-Gezi ayaklanması sürecinde resmi polis ve askeri güçler yetmezmiş gibi, eli palalı, sopalı sivil giyinimli güçlerin, özel güvenlik güçlerinin sokaklarda göstericilerin üzerine sürülmesi; E. Sarısülük'ü öldüren polisin, palalı sivil çetelerin serbest bırakılmasıyla da açığa çıktı. İkincisi, 2013 Haziran Ayaklanması, devrimci hareket ile Kürt ulusal özgürlük hareketinin buluşması ve yakınlaşmasının, şovenizm zehiriyle uyuşan Türk emekçi kitlelerin demokratik uyanışının işaretlerini vermeye başlamasıdır. Yani Türkiye'de (Batı'da) devrimci hareketin gelişme dinamikleri, olanakları ve zemininin güçlenmeye başlamasıdır. Sömürgeci faşist rejim, tarihinde devrimci güçler ve halk hareketine karşı resmi güçlerin dışında sivil faşist ve kontracı güçleri hep kullanmıştır. Sınıf mücadelesi karşısında dönem dönem bu örgütlenmeler geriye çekilse de, sert mücadeleler sürecinde yeniden baş vurulan karşıdevrimci hamle, örgütleme ve saldırılar olabilmektedir. Kürt ulusal özgürlük hareketine karşı kullanılan korucular, itirafçılar, imamlar ordusu gibi... Aslında faşist rejim, bu kirli örgütlenme ve saldırıları ülke dışında da devreye sokabiliyor. Daha yakın zamanda Paris'in ortasında devrimci üç Kürt kadının katledilmesinde de bu kontracı güçler kullanıldı... Rojava Devrim'ine karşı da El Nusra çetesi kullanılmaktadır. Bu çeteler aşağılık yöntem ve saldırılara başvurmaktan geri durmamaktadırlar. Örneğin, Rojava'da, “Kürtlerin çocukları ve kadınları size helaldır” diyerek fetva veriyor, onların katledilmesi ve tecavüze uğraması çağrısı yapabiliyor. Yine bütün dünyanın gördüğü kafa kesmeler, kurşunlama görüntüleri çete güruhunun kuralsız, adaletsiz ve ahlaksız olduğunu yeterince gösteriyor. Ve büyük bir istismarla bunu islam dini adına yapmaktadırlar... Sömürgeci faşist rejim, geleneksel bir politika olarak şoven ideolojik ve siyasi sloganlarla devrim ve sosyalizm çalışmalarına, eylemlerine karşı bu sivil kontra çetelerini hep öne çıkardı. Devrimin örgütlenmesi, hazırlanması ve ilerletilmesini engellemeye çalıştı. Bugün yapılan da onun devamıdır. Partimiz MLKP, bu karşıdevrimci çete gruhunun terörü ve şiddetini, kitlelerin büyük caydırıcı ve yaptırımcı eylemi, gücü ve öfkesiyle, halkı savunma grupları ve parti milislerinin devrimci şiddetiyle püskürtüleceğinin bilincindedir. Sermayenin bu paralı uşakları, yaptıklarının hesabını verecektir...
|