01 Kasım 2013 /Partinin Sesi / Sayı: 77
Salt Türkiyeli değil, aynı zamanda Kürdistani bir güç oluşunun ve enternasyonalist niteliğinin doğal bir gereği olarak Rojava devrimiyle ilişkilenen partimizin politik askeri kadrolarından Serkan Tosun yoldaş 14 Eylül 2013'te Serêkaniye direnişinde ölümsüzleşti. Düşman saldırısına barikat olan sosyalist yurtsever savaşçıyla, PYD 'li yurtsever yoldaşların kanları Çava köyünde birbirine karıştı. Ölümsüzlerimiz Rojava devrimini savunmakla kalmadılar, dökülen kanları bölge devriminin, bölgesel demokratik ve sosyalist federasyonların tohumlarını suladı. İstanbul'da başladığı devrimci yaşamını Rojava'da sonsuzlaştıran Serkan yoldaş, 1 Mart 1985'te Muş'un Varto ilçesinin Omcalı köyünde dünyaya merhaba dedi. Emekçi, Kürt ve Alevi bir ortama doğdu. Ailesi İstanbul'a göç edince Serkan yoldaş 10 yaşında kavganın başkentiyle ve Gazi mahallesiyle tanıştı. Orada büyüdü. Henüz çocuk yaşlarda, ilk okulu bile bitirmeden, atölyelerde, matbaalarda çalıştı. Genç bir işçiyken devrimcilerle ve partimizle tanıştı. 2006'dan itibaren komünist öncünün Gazi'deki milis çalışmasına omuz verdi. 2008'de artık bu çalışmanın örgütlü bir neferiydi. Değişik semtlerde görevler üstlendi. Bu faaliyetler içinde devrimci gelişimini hızlandırdı. Polise ve onun desteğindeki çetelere karşı mücadelede kararlılık ve ataklığıyla öne çıktı. Disiplini, emekçiliği, politik faaliyetlerde ve çatışmalarda sakınmasızlığı, söz-eylem tutarlılığı, devrimci duruluğu onu karakterize eden özellikler olarak geliştiler. Serkanımız 2009 sonlarından itibaren kavgayı Yılmaz Selçuk yoldaşla kol kola büyüttü. Emekçi semtlerde eylemleri birlikte örgütlemeye giriştiler. Kendinde topladığı niteliklere karşın, Yılmaz Selçuk yoldaşın disiplinine, hızına ve emekçiliğine adeta hayrandı. Yoldaşın ölümsüzleştiğini öğrendiğinde onun düşlerini gerçekleştirme isteğiyle bilendi. Üç kez gözaltına alındı. Her seferinde bir devrimcinin davranması gerektiği gibi davrandı. 5 aya yaklaşan f tipi zindan günlerini bir okula dönüştürdü. Devrimciliğini geliştirdi. Tutsaklığın ve ölümsüzlüğün dışta kalacağı, bedelsiz bir devrimci mücadele olamayacağı, tersi bir psikolojiyle devrimin örgütlenemeyeceği bilinci pekişmişti. 2010'da parti üyesi olma onur ve mutluluğunu yaşadı. 2011 yazında yeraltı çalışmasına geçti. O artık yoldaşlarının Mazlum'uydu. Mazlum yoldaş, düzen kurma eğilimlerinin sinsice geliştiği, kişisel kaygılar ve umutsuzluk illetiyle geriye düşüşlerin, kaçkınlık eğilimlerinin uç verdiği ve kimilerinin şahsında ete kemiğe büründüğü koşullarda yeraltı çalışmaları içinde profesyonel devrimciliğe doğru yürüyen bir kadro olmayı tercih etti. Bu faaliyetler içinde milis ve müfreze komutanı olarak sorumluluk üstlendi. Bir eylem insanı olarak, partimizin 2012'deki İstanbul müfreze pratiklerinde önemli bir yere sahipti. Serkan yoldaşın yolu Yılmaz Selçuk yoldaştan sonra, yeni görev alanında bu kez de Yasemin Çiftçi yoldaşla buluştu. Birlikte gittikleri son eylemde Yaseminimizin şehit düşmesinin sarsıcı acısını yaşadı. Yoldaşın ölümsüzleştiğini kesinkes anlayınca yaralı halde üssüne döndü. Bu acı ve ölümle yüzleşme onu geriletmedi, tersine kararlılığını biledi ve bir adım öne çıkmasına yol açtı. Acısını zaptedilmez bir devrimci öfkeye dönüştürdü. İşçilerin ve ezilenlerin kurtuluşu uğruna yürüttüğü özgürlük ve sosyalizm savaşımına daha yüksek bir bilinç, daha yüksek bir disiplin ve daha güçlü bir tutkuyla bağlandı. Faşist diktatörlüğün Haziran 2012 saldısında düşman pusularını boşa çıkaran yeraltı savaşçılarından biriydi. Faşist sömürgeci düşmanın ulaşamadığı Serkanımız ve yeraltındaki öteki yoldaşlar devrimci görevlerini sürdürdüler. Partinin talimatlarına göre hareket ettiler. Serkan yoldaş 2013'te Rojava Devrimi'ne katılmak üzere görevlendirildi. Bundan büyük bir onur ve coşku duydu. Rojava devriminin savunulmasına ve zaferine inancı tamdı. O, Rojava'ya adım atmadan sonrasını düşünmeye başlamıştı bile. "Kent savaşında ustalaşarak kavganın başkentine yeniden döneceğim ve Özgür yoldaşın düşlediği eylemi gerçekleştireceğim" dedi yoldaşlarına. Gelecekte gerçekleştirilecek mücadeleye ve bunun biçimlerinden biri olarak politik askeri eylemlere dair hayaller kurmak Serkan yoldaşın güçlerinden biriydi. Öğrenci gençlikten gelmiyordu. Doğallığında, böyle bir süreçten geçmiş yoldaşları kadar hızlı okuyamıyor, onlar kadar hızlı kavrayamıyordu. Bu yüzden söz söylemede, tartışmada atak değildi. Buna karşın öğrenme ve kendisini ifade etme isteği canlıydı. Bu konuda emek harcamaktan geri durmadı. İşçiler ve emekçi köylüler gibi o da "mesleğini" iyi biliyor, pratiğiyle konuşmayı önde tutuyordu. "En çok bilenlerden" daha geri olmayan bir devrimci bilince sahipti. Safını neden seçtiğini ve amaçlarını iyi biliyor ve bildiklerini seviyordu. O yüzden mutluydu, güçlü bir disipline sahipti, yalındı ve tanıyan yoldaşlarının birlikte çalışmak istedikleri bir komünistti. Bu özellikleriyle o, Kızıl Müfrezelerimizin ilk komutanı Ali Haydar Göçer ve partimizin Merkez Komitesine değin çeşitli sorumluluklar üstlenmiş Süleyman Yeter yoldaşlarla aynı mayayı taşıyordu. Rojava devrimine katıldığında, kendisine, yoldaşı, silah arkadaşı Yılmaz Selçuk'un adını seçti. Yılmaz olarak tanındı. Bulundukları alan 13 Eylül akşamı sömürgeci Türk burjuva devletiyle işbirliği içindeki halk düşmanı El-Nusra tarafından kuşatılmaya başlandığında, insan, silah, malzeme ve araç güçleri kıyaslanmaz ölçüde eşitsizdi. Bu, Rojava devrimi savaşçılarının cesur direnişine engel olamadı. 14 Eylül'de düşmanın tank desteğinde girdiği ve tepeyi tutmuş devrim savaşçılarının imhası için mevzi haline getirdiği ev, Serkan yoldaşın rpg 7'sinin hedefi olduğunda, düşmanın çember girişimi boşa çıktı. Çarpışmalar sürerken, Serkan yoldaş bir yandan düşmana ateş açarken, bir yandan da elinden tuttuğu, gözünden yaralı yurtsever yoldaşını son eve yetiştirmeye çalışmaktaydı. Çatışma mesafesinin 5 metreye düştüğü, direnişin oda oda sürer hale geldiği koşullarda, düşmanın geliş yolunu tutmuş bulunan genç komünist saat 16'da ölümsüzleşti. Umutsuzluğa Meydan Okuyan Devrimcilik Ve Enternasyonalizm Simgemiz
Yılmaz, Yasemin ve Serkan! Parti adlarıyla Özgür, Zilan ve Mazlum yoldaşlar! Bir Kasım ayında onlara baktığımızda gördüğümüz gerçek, umutsuzluğa meydan okuyan devrimcilik, sınırlarını aşma, yenilenme gücü, söz-eylem tutarlılığı ve feda ruhudur. Serkan'ın, Partisinin Mazlum'unun, Rojava devrimi savaşçılarının Yılmaz'ının 2011'de, tıpkı Yasemin yoldaş gibi yaptığı tercih ve sonrasında geliştirdiği devrimci pratik, Haziran barikatlarında ışıldayan kararlılığın, sakınmasızlığın öncüsüdür, mayasıdır. Fakat o aynı zamanda, o dönem çeşitli kılıklarda ortaya çıkan idelojik, politik çözülmelere verilmiş güçlü bir devrimci cevaptır. Devrimci görevlerden, risk ve sorumluluklardan kaçış, devrimci yaşam tarzından kopuş, aile düzeni mutluluğu hevesiyle arkadaşlarını terketme, değerlerine sırt çevirme, devrimci saflarda edindiği yetenekleri karnını doyurma uğruna burjuva odaklara sunma, umutsuzluk içinde uyuşma ve amaçsızlaşma, en sıradan gündelik alışkanlık ve uğraşlara tapınmaya yönelme bazılarının 2011 -2012 pratiği olurken, Yasemin ve Serkan'ın şahsında çeşitli cephelerden yoldaşlar ve yine en ağır hükümlerle veya hüküm bekleyerek zindanlarda gürül gürül yatan boyun eğmez savaşçılar, idelojik, siyasi çözülme içine girenlerin çürümeyi ve çürütmeyi olağanlaştırma denemelerini iki paralık hale getiren pratikler ördüler. Devrimci mücadeleden kaçışlarını, uzaklaşmalarını allayıp pullama, arsızca meşrulaştırmaya çalışma girişimlerini yüzlerine çarptılar. Her birinin karşısına kendi gerçeklerinden kaçamayacakları bir ayna diktiler. Ya devrimci savaşıma, devrimci değerlere, devrimci emeklere, devrimci amaçlara ve çözülme öncesi yaşamınıza saygılı olacaksınız ya da o aynada her gün utanca batacaksınız, kelimenin en sıradan anlamında her gün öleceksiniz dediler. Serkan yoldaş Rojava pratiğiyle, bütün bunlara, partimizin bükülmez enternasyonalist niteliğini yeni bir biçimde cisimleştirmeyi de ekledi. Enternasyonalist niteliğimizin simgesi oldu. O, Che ruhundan devrimciliğin Rojavadaki yankısıdır. Serkan yoldaş Che'nin izinden yürürken partimizin geleceğine ışık tuttu, kılavuzluk etti. Komünist öncünün bölge ve dünya devrimi perspektiflerini pratikleştirme arzusuna, 1930'lu yılların, tüm kıtalarda örneklerini gördüğümüz dünya devrimci pratiğini yeni sınırlara, yeni ufuklara taşıma yönelimine irade ve itilim kazandırdı. Serkan yoldaş, dünya komünist ve devrimci hareketinin en iyi geleneklerini övmek değil, onlardan sıkıca öğrenmek hattında mevzilenmiş bir partinin savaşçısı olarak, yalnızca sosyalist yurtsever kimliğiyle değil, aynı zamanda tıpkı 30'lu yıllarda İspanya'ya koşan enternasyonal tugay üyeleri gibi koştu Rojava devrimini savunmaya. Serkan yoldaşın simgelediği pratik devrimci saflardaki her tür dar ulusalcılığın güçlü bir eleştirisi oldu. Serkan yoldaşın, Che ruhundan devrimciliğin Rojava'daki yankısı oluşu, aynı zamanda devrimci militanın devrimle kurduğu ilişkide de somutlaşır. Bu, devrimin kadrosu olma, devrim hangi göreve, nereye çağırıyorsa oraya gitme pratiğinde, devrimcinin bu ölçüde özgür ve net olma gücünde karşılık bulur. Che'nin Arjantin'li bir devrimci olarak meslek, hastalık, aile sınırlarına hapsolmadan Küba devrimi uğruna savaşmaya koşması, devrimden sonra, zaferin tadını çıkarma isteği, devrimci Küba'nın bakanlarından biri olma, eş, çocuk ve fiziksel zorluklar gibi setlere çakılıp kalmadan Kongo'da gerilla savaşına kanatlanması ve nihayet Bolivya'da, Orta ve Güney Amerika devrimi yolunda ölümsüzlüğe yürümesi devrimciliğin bir yaşam tarzı olarak ulaşabileceği düzeyin parlak bir örneğidir. Serkan'ın görevlerle kurduğu ilişki aynı özü taşıdı. Bu, gerek Türkiye ve Kuzey Kürdistan pratiğinde, gerekse de Rojava devriminin savunulmasındaki gönüllüğünde, duyduğu onur ve coşkuda somuttur. O nedenledir ki, Serkan yoldaşın yaşam ve eylemini, "Che'nin izinde", "Che ruhundaki devrimcilik" diye nitelemek yanlış olmayacaktır. Ölümsüzlerimizin bayraklarını yüksekte tutacak olan partimiz, devrimci pratiği içinde yeni Serkan'lar yetiştirerek, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimini örgütleme görevi ile bölge devrimi ve dünya devrimi perspektiflerine kendini adayarak devrim şehitlerine bağlı kalacak, onları yeni kuşaklara taşıyarak yaşatacaktır. Bu, uğruna ölünecek sözümüzdür.
|