Devrimci Kadınlar Bize Devrim İçin Mücadelenin Yolunu Gösteriyorlar
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 01 Ocak 2014 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 135

Bir sene önce Paris'teki acımasız katliamın haberini almıştık. Sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulmak için Kürt halkının yorulmak bilmez mücadelesinin bir parçası olan üç yurtsever Kürt  kadını Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez karşı devrim adına katledildiler, 9 Ocak'ta Paris'te ölümsüzleştiler. Bu cinayet karşısında demokrasiyi dilinden düşürmeyen Fransız burjuvazisi suskun kaldı. Bu katliamda açık ki yadsınamaz bir rol oynadı. Bu örnek de göstermektedir ki, emperyalist burjuvazi onurlu insanların, mücadele edenlerin katledilmesinin üstünün kapatılmasını da demokrasi anlayışının bir parçası olarak görmektedir. PKK'nin kurucularından olarak, Kürt Ulusal Kongresi'nin temsilcisi olarak ve gençlik kadrosu olarak Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin önemli parçası olmanın ötesinde kadınların kurtuluşu için de örnektiler. Bu cinayet, bu faşist sömürgeci saldırı Kürt halkının ulusal özgürlük, eşitlik özlemine, kadınların binlerce yıllık ataerkil baskı altında tutulmalarına karşı mücadelesine ve ayaklanmasına yönelikti. Faşist Türk devletinin uşaklarının gerçekleştirdiği bu katliamı üzüntü ve nefretle anacağız.

 

Bu katliamdan yaklaşık bir yüzyıl önce emperyalizme ve karşı devrime karşı mücadelede seçkin devrimci bir kadın katledildi. 15 Ocak 1919'da Roza Luksemburg mücadele arkadaşı Karl Lienknecht ile birlikte tutuklandıktan sonra faşist  çeteler tarafından Berlin'de katledildi. Roza Luksemburg Alman ve enternasyonal işçi sınıfının seçkin bir önderiydi. Polonya İşçi Partisi'nin önde gelen üyelerinden birisiydi. Karl Liebknecht ve Clara Zetkin ile birlikte Almanya Komünist Partisi'nin kurucularındandı. Gösterilerde olsun, toplantılarda, kongrelerde, sürgünde veya zindanlarda olsun Roza Luksemburg emperyalizm ve savaşa karşı, sosyalizm ve özgürlük için yorulmak bilmez mücadelesini sürdürdü.

 

Bu yoldaşlar gibi kadınlar dün ve bugün dünyanın her tarafında ön cephede emperyalizme ve savaşa, sömürüye, baskıya ve  ataerkilliğe karşı mücadele ettiler, ediyorlar. Kadının gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olacağı düşüncesi bu mücadeleyi daha bugün gündemimizin üst sıralarına koymamızın ve bıkmadan usanmadan sürdürmemizin önünde engel değildir. Sosyalist devrimden sonra da, kadının baskı altında olmaksızın yaşayabileceği yeni insanlar nesli yetişene kadar kadının kurtuluşu için mücadele devam edecektir.

Kapitalizmde kadın çifte baskı altındadır; hem işçi olarak sermaye tarafından hem de buna ek olarak sistemin desteklediği  ataerkillik tarafından ezilmektedir. Kadınların bu baskının bilincine vardıkları ve bu bilinçle buna karşı mücadeleye giriştikleri her yerde kapitalizme karşı mücadelede ön saflarda yer alan tükenmez güç olmaktalar. Tam da bu nedenden dolayı burjuvazi, böylesi mücadeleci, fedakar devrimci kadınlardan özellikle korkmaktadır. Haksız da değil.

 

Kadının ve bütün insanlığın kurtuluşu için özellikle bizim mücadelemizde, farklı mücadele alanlarında öne çıkan ve oldukça genç yaşta ölümsüzleşen bir kadın da yoldaşımız Yasemin Çiftçi'dir. Sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı devrimci bir eylem esnasında yaşamını kaybederek Şubat 2012'de ölümsüz mücadeleci kadınların saflarına katıldı. Genç devrimci yaşıyla, devrimci eylem iradesiyle, kararlılığıyla ve doğal devrimci önderlik kapasitesiyle genç devrimci neslin ve komünist gençliğimizin eyleminin ve militan direnişinin sembolü oldu. Devrimci militan ve komutan olarak kadının kurtuluş mücadelesinin bayrağı ve mücadele eden kadınların ve komutanların gelecek nesilleri için örnek olacaktır.

 

Bu sene içinde biz, Türk burjuvazisi ve bütün dünya kadınlarımızın mücadeledeki seçkin rolünü gördük, gördü. Yüz binlerce kadın  hakları için mücadelenin bilincine vardılar. bütün Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gelişen Haziran Ayaklanmasında kadınlar seçkin rol aldılar ve kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde söz sahibi olmak isteyen sömürgeci faşist rejimi kitlesel eylemleriyle titrettiler.

 

Ve Rojava'da gelişen demokratik devrimde kadınlar, devrimci kalkışmanın önder bölüğü oldular. Rojava devrimi, sadece demokratik anti-emperyalist bir devrim değildir; aynı zamanda, dinin ve ailenin feodal boyunduruğundan kurtulan ve ataerkilliğe  karşı  mücadeleye girişen kadınların da bir devrimidir. Burada kadınların yaşamın bütün alanlarındaki kendi örgütlenmeleri özellikle belirtilmelidir (kadın meclislerindeki,  savunma güçlerindeki kadın örgütlenmeleri veya halk savunma güçlerinin kadın gerillası). Her tarafta kadınlar kendi hakları için ayaktalar ve erkeklerle birlikte Rojava devriminin savunulması ve yaygınlaşması için mücadele ediyorlar.

 

Tarihte, bugün olduğu gibi, kurtarılmış bir toplum için kahramanca mücadeleye atılan seçkin kadınların sayısız örneklerini görmekteyiz. Anılarını mücadelemizde yaşattığımız ve yolunda yürüdüğümüz onların hepsi bize örnek olmalılar. Ölümsüz yoldaşlarımızın devrim bayrağını devralmak ve sosyalizm için mücadeleyi kapitalist barbarlığı yıkana kadar onların gösterdikleri yolda devam ettirmek görevimizdir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Devrimci Kadınlar Bize Devrim İçin Mücadelenin Yolunu Gösteriyorlar
fc Share on Twitter
 

 01 Ocak 2014 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 135

Bir sene önce Paris'teki acımasız katliamın haberini almıştık. Sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulmak için Kürt halkının yorulmak bilmez mücadelesinin bir parçası olan üç yurtsever Kürt  kadını Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez karşı devrim adına katledildiler, 9 Ocak'ta Paris'te ölümsüzleştiler. Bu cinayet karşısında demokrasiyi dilinden düşürmeyen Fransız burjuvazisi suskun kaldı. Bu katliamda açık ki yadsınamaz bir rol oynadı. Bu örnek de göstermektedir ki, emperyalist burjuvazi onurlu insanların, mücadele edenlerin katledilmesinin üstünün kapatılmasını da demokrasi anlayışının bir parçası olarak görmektedir. PKK'nin kurucularından olarak, Kürt Ulusal Kongresi'nin temsilcisi olarak ve gençlik kadrosu olarak Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin önemli parçası olmanın ötesinde kadınların kurtuluşu için de örnektiler. Bu cinayet, bu faşist sömürgeci saldırı Kürt halkının ulusal özgürlük, eşitlik özlemine, kadınların binlerce yıllık ataerkil baskı altında tutulmalarına karşı mücadelesine ve ayaklanmasına yönelikti. Faşist Türk devletinin uşaklarının gerçekleştirdiği bu katliamı üzüntü ve nefretle anacağız.

 

Bu katliamdan yaklaşık bir yüzyıl önce emperyalizme ve karşı devrime karşı mücadelede seçkin devrimci bir kadın katledildi. 15 Ocak 1919'da Roza Luksemburg mücadele arkadaşı Karl Lienknecht ile birlikte tutuklandıktan sonra faşist  çeteler tarafından Berlin'de katledildi. Roza Luksemburg Alman ve enternasyonal işçi sınıfının seçkin bir önderiydi. Polonya İşçi Partisi'nin önde gelen üyelerinden birisiydi. Karl Liebknecht ve Clara Zetkin ile birlikte Almanya Komünist Partisi'nin kurucularındandı. Gösterilerde olsun, toplantılarda, kongrelerde, sürgünde veya zindanlarda olsun Roza Luksemburg emperyalizm ve savaşa karşı, sosyalizm ve özgürlük için yorulmak bilmez mücadelesini sürdürdü.

 

Bu yoldaşlar gibi kadınlar dün ve bugün dünyanın her tarafında ön cephede emperyalizme ve savaşa, sömürüye, baskıya ve  ataerkilliğe karşı mücadele ettiler, ediyorlar. Kadının gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olacağı düşüncesi bu mücadeleyi daha bugün gündemimizin üst sıralarına koymamızın ve bıkmadan usanmadan sürdürmemizin önünde engel değildir. Sosyalist devrimden sonra da, kadının baskı altında olmaksızın yaşayabileceği yeni insanlar nesli yetişene kadar kadının kurtuluşu için mücadele devam edecektir.

Kapitalizmde kadın çifte baskı altındadır; hem işçi olarak sermaye tarafından hem de buna ek olarak sistemin desteklediği  ataerkillik tarafından ezilmektedir. Kadınların bu baskının bilincine vardıkları ve bu bilinçle buna karşı mücadeleye giriştikleri her yerde kapitalizme karşı mücadelede ön saflarda yer alan tükenmez güç olmaktalar. Tam da bu nedenden dolayı burjuvazi, böylesi mücadeleci, fedakar devrimci kadınlardan özellikle korkmaktadır. Haksız da değil.

 

Kadının ve bütün insanlığın kurtuluşu için özellikle bizim mücadelemizde, farklı mücadele alanlarında öne çıkan ve oldukça genç yaşta ölümsüzleşen bir kadın da yoldaşımız Yasemin Çiftçi'dir. Sömürgeci faşist diktatörlüğe karşı devrimci bir eylem esnasında yaşamını kaybederek Şubat 2012'de ölümsüz mücadeleci kadınların saflarına katıldı. Genç devrimci yaşıyla, devrimci eylem iradesiyle, kararlılığıyla ve doğal devrimci önderlik kapasitesiyle genç devrimci neslin ve komünist gençliğimizin eyleminin ve militan direnişinin sembolü oldu. Devrimci militan ve komutan olarak kadının kurtuluş mücadelesinin bayrağı ve mücadele eden kadınların ve komutanların gelecek nesilleri için örnek olacaktır.

 

Bu sene içinde biz, Türk burjuvazisi ve bütün dünya kadınlarımızın mücadeledeki seçkin rolünü gördük, gördü. Yüz binlerce kadın  hakları için mücadelenin bilincine vardılar. bütün Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da gelişen Haziran Ayaklanmasında kadınlar seçkin rol aldılar ve kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde söz sahibi olmak isteyen sömürgeci faşist rejimi kitlesel eylemleriyle titrettiler.

 

Ve Rojava'da gelişen demokratik devrimde kadınlar, devrimci kalkışmanın önder bölüğü oldular. Rojava devrimi, sadece demokratik anti-emperyalist bir devrim değildir; aynı zamanda, dinin ve ailenin feodal boyunduruğundan kurtulan ve ataerkilliğe  karşı  mücadeleye girişen kadınların da bir devrimidir. Burada kadınların yaşamın bütün alanlarındaki kendi örgütlenmeleri özellikle belirtilmelidir (kadın meclislerindeki,  savunma güçlerindeki kadın örgütlenmeleri veya halk savunma güçlerinin kadın gerillası). Her tarafta kadınlar kendi hakları için ayaktalar ve erkeklerle birlikte Rojava devriminin savunulması ve yaygınlaşması için mücadele ediyorlar.

 

Tarihte, bugün olduğu gibi, kurtarılmış bir toplum için kahramanca mücadeleye atılan seçkin kadınların sayısız örneklerini görmekteyiz. Anılarını mücadelemizde yaşattığımız ve yolunda yürüdüğümüz onların hepsi bize örnek olmalılar. Ölümsüz yoldaşlarımızın devrim bayrağını devralmak ve sosyalizm için mücadeleyi kapitalist barbarlığı yıkana kadar onların gösterdikleri yolda devam ettirmek görevimizdir.