CENEVRE-2 ANCAK FARE DOĞRUABİLİRDİ!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

01 Şubat 2014 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 136

 

Emperyalist ülkeler, Suriye sorununa çözüm adına BM şemsiyesi altında tarafları zorlayarak bir araya getirdiler. Aylar öncesi yapılması gereken toplantının aylar sonrasında yapılması bunun böyle olduğunu göstermektedir. Zorlama bir toplantıdan ancak zorlama bir sonuç alınabileceği daha baştan belliydi.

Taraf diye bir araya getirilenler Suriye halklarının temsilcileri olmaktan ziyade şu veya bu emperyalist ülkelerin ve bölgesel güçlerin temsilcileridir.


Suriye'de devam eden iç savaşa çözüm bulma iddiasında olan bu toplantı, katılımcılarının gösterdiği gibi, çözümden ziyade birbirlerine çıkarlarını kabul ettirmeye çalışan güçlerin “it dalaşı”ndan başka bir şey değildir. Önde gelen emperyalist ülkeler ve bölgeyle ilişkisi olmayan ülkeler ne amaçla bu toplantıya katılıyorlar ve neden Suriye'de gerçekten savaşan, özgür ve demokratik bir Suriye isteyen güçler temsil edilmiyorlar sorusu haklı olarak sorulmalıdır. BM şemsiyesi altında Türkiye de dahil 40'a yakın ülkenin katıldığı bu toplantıda ABD ve Rusya'nın Suriye için hazırladıkları planın katılımcılara kabul ettirilmesinden başka hiçbir şey gündemde değil. Bütün sorun bu iki emperyalist ülke tarafından geçici olarak Suriye'ye biçilen kefenin kabul ettirilmesidir. Ama tarafların sözüne bakacak olursak “perişan olmuş ruhları” sakinleştirmek için sözler de sarf edilmektedir. Örneğin başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçler, Suriye için Esad'sız bir gelecekten bahsederlerken Rusya, Esad'lı bir Suriye'den yana. Demokratik ve özgür bir ülke için mücadele eden Suriye halkı ve onun bir parçası olarak Kürtler, toplantıda temsil edilmiyorlar, ama katletmekte, yakıp yıkmakta ustalaşmış rejim güçleri ve İslami çeteler temsil ediliyorlar.


PYD ’nin de Suriye genelinde üyesi olduğu Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu önderi Heysem'in dediği gibi “Cenevre masasında Suriye halklarının temsilcileri dışında herkes var. Bu toplantı Suriye için çare değil, yeni bir kaosa kapı aralıyor...”.


Bu toplantı kulağından tutularak bir araya getirilmiş olanların toplantısıdır; iddia, rejim ve muhalefetin bir araya getirilmesidir. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da “Bu fırsatı değerlendirin” çağrısı yapıyor. Tamam da bu konferansta rejimin karşısında bir muhatap yok, bir muhatap sorunu var. ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry “Esad geçiş hükümetinde yer almayacak” diyor, Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov ise konferansın temel görevinin çatışmaların bitmesini sağlamak ve bölgedeki diğer ülkelere yayılmasını önlemek olduğunu söylüyor. Suriye Dışişleri Bakanı V. Muallim "B. Esad ve rejimi bizim kırmızı çizgimizdir. Kimse devlet başkanımıza dokunamaz” derken Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu da “Bu suçu işleyenler hesap vermeli. Bu konferans Suriyelilerin acılarını dindirmek için çok büyük bir fırsat”dan bahsediyor. Açık ki toplantıya kılıçlar çekilerek gelinmiş.

İran ise Haziran 2012’de düzenlenen Cenevre-1’de karar altına alınan ve Esad’sız bir geçiş hükümetinin kurulmasını öngören bildiriyi kabul etmektense Cenevre-2'ye katılmam anlayışında.


Toplantıda Suriyelilerin dışında veye Suriye dışında hemen herkesi görüyoruz, ama Suriye'de savaşan güçler orada yoklar. Bundan dolayıda toplantıda alınan kararların uygulanma şansı dahi olmayacak. Uygulanması için uygulayıcıların olması gerekir.


22 Ocakta meşruiyet gölgesi altında başlayan Cenevre-2 toplantısı sonuç alınamayacak süreçte devam ediyor. Bazılarına göre bu toplantıya umut bağlanmış olabilir, ama düzenlenmesinden içeriğine, çağrılanların kimi temsil ettiğine kadar; yani baştan sona tam bir fiyaskonun, ölü doğmuşluğun ifadesiydi.


Bizzat kriz içinde olan muhalefetle, Esad rejiminden hiç de farklı olmayan muhalif güçlerle ve rejimin temsilcileriyle bir sorunun çözülemeyeceği oldukça açıkken böyle bir toplantının amacı ne olabilir?


Bu toplantıya katılanların hiçbirinin amacı demokratik, özgür bir Suriye'nin inşa edilmesi değildir. Katılımcıların başını çeken ABD ve Rusya'nın çıkarları doğrultusunda yeni bir Suriye oluşturulmak isteniyor. Burada hegemonya ve ABD-Rusya arasında güç dengesinin seyri Suriye'nin geleceği bakımından belirleyici olmaktadır. Bu nedenle Cenevre-2'den Suriye ve bunun ötesinde Ortadoğu halklarının çıkarına olan bir gelişme beklemek hayalden başka bir şey olmayacaktır. Rusya ve ABD hem rekabet hem de işbirliği içinde kendi iradelerini hakim kılmaya çalışmaktalar.


Aksi taktirde savaş koşullarında dahi demokratik ve özgür bir Suriye'den yana olan güçler, örneğin Rojavalı Kürtlerin konferansa katılmaları gerekirdi. Emperyalistler arası, bölgesel güçler arası ve iç savaşta yer alan güçler arası rekabet ve savaş koşullarında Rojava başka bir yol izlemiş; kendi yönetimlerini kurarak özgür ve demokratik yaşamın inşasına girişmiştir. Suriye sorununun Rojava olmaksızın çözülemeyeceğini Cenevre-2'nin seyrinden de anlamak gerekir.


Bu toplantıyı düzenleyenler bilmeliler ki, Suriye sorununda iki değil, üç taraf vardır; mevcut rejim, muhalefet güçleri ve Rojava Kürtleri ve Suriye halkları. Bu gerçek görülmeden ve dış güçlerin müdahalesine son verilmeden Suriye'de hiçbir sorun özgürlük ve demokrasi temelinde çözümlenemez. En fazlasıyla şu veya bu emperyalist gücün çıkarları doğrultusunda yeni bağımlılık ve kölelik ilişkileri temelinde hareket eden bir Suriye kurulmuş olur.


Cenevre-2 görüşmeleri pamuk ipliğine bağlı olarak ve ABD ve Rusya'nın doğrudan denetiminde devam ediyor. Şimdiye kadar alınan sonuç “dağ fare doğurdu” türünden. Bu görüşmelerde ancak “Humus anlaşması” çıkabilirdi.


Cenevre-2, Suriye'de güçler dengesinin ve buna bağlı olarak uzatmalı savaşın bir merhalesidir. Başka bir şey değil.


Bu toplantı vesilesiyle de emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine bir kez daha hatırlatmış olalım. Dünyanın ne başka yerinde ve ne de Ortadoğu'da saltanatınız ebedi değildir. Ortadoğu, sömürgecilik, baskı, talan, zulüm boyunduruğunu kıracaktır; Ortadoğu'da demokratik ve sosyalist federasyonunu kuracaktır. Ortadoğu halkları, kardeşliği örerek, ortak yaşamı inşa ederek mücadelesini sürdürecektir.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

CENEVRE-2 ANCAK FARE DOĞRUABİLİRDİ!
fc Share on Twitter
 

01 Şubat 2014 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 136

 

Emperyalist ülkeler, Suriye sorununa çözüm adına BM şemsiyesi altında tarafları zorlayarak bir araya getirdiler. Aylar öncesi yapılması gereken toplantının aylar sonrasında yapılması bunun böyle olduğunu göstermektedir. Zorlama bir toplantıdan ancak zorlama bir sonuç alınabileceği daha baştan belliydi.

Taraf diye bir araya getirilenler Suriye halklarının temsilcileri olmaktan ziyade şu veya bu emperyalist ülkelerin ve bölgesel güçlerin temsilcileridir.


Suriye'de devam eden iç savaşa çözüm bulma iddiasında olan bu toplantı, katılımcılarının gösterdiği gibi, çözümden ziyade birbirlerine çıkarlarını kabul ettirmeye çalışan güçlerin “it dalaşı”ndan başka bir şey değildir. Önde gelen emperyalist ülkeler ve bölgeyle ilişkisi olmayan ülkeler ne amaçla bu toplantıya katılıyorlar ve neden Suriye'de gerçekten savaşan, özgür ve demokratik bir Suriye isteyen güçler temsil edilmiyorlar sorusu haklı olarak sorulmalıdır. BM şemsiyesi altında Türkiye de dahil 40'a yakın ülkenin katıldığı bu toplantıda ABD ve Rusya'nın Suriye için hazırladıkları planın katılımcılara kabul ettirilmesinden başka hiçbir şey gündemde değil. Bütün sorun bu iki emperyalist ülke tarafından geçici olarak Suriye'ye biçilen kefenin kabul ettirilmesidir. Ama tarafların sözüne bakacak olursak “perişan olmuş ruhları” sakinleştirmek için sözler de sarf edilmektedir. Örneğin başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçler, Suriye için Esad'sız bir gelecekten bahsederlerken Rusya, Esad'lı bir Suriye'den yana. Demokratik ve özgür bir ülke için mücadele eden Suriye halkı ve onun bir parçası olarak Kürtler, toplantıda temsil edilmiyorlar, ama katletmekte, yakıp yıkmakta ustalaşmış rejim güçleri ve İslami çeteler temsil ediliyorlar.


PYD ’nin de Suriye genelinde üyesi olduğu Demokratik Değişim için Ulusal Koordinasyon Kurulu önderi Heysem'in dediği gibi “Cenevre masasında Suriye halklarının temsilcileri dışında herkes var. Bu toplantı Suriye için çare değil, yeni bir kaosa kapı aralıyor...”.


Bu toplantı kulağından tutularak bir araya getirilmiş olanların toplantısıdır; iddia, rejim ve muhalefetin bir araya getirilmesidir. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon da “Bu fırsatı değerlendirin” çağrısı yapıyor. Tamam da bu konferansta rejimin karşısında bir muhatap yok, bir muhatap sorunu var. ABD Dışişleri Bakanı J. Kerry “Esad geçiş hükümetinde yer almayacak” diyor, Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov ise konferansın temel görevinin çatışmaların bitmesini sağlamak ve bölgedeki diğer ülkelere yayılmasını önlemek olduğunu söylüyor. Suriye Dışişleri Bakanı V. Muallim "B. Esad ve rejimi bizim kırmızı çizgimizdir. Kimse devlet başkanımıza dokunamaz” derken Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu da “Bu suçu işleyenler hesap vermeli. Bu konferans Suriyelilerin acılarını dindirmek için çok büyük bir fırsat”dan bahsediyor. Açık ki toplantıya kılıçlar çekilerek gelinmiş.

İran ise Haziran 2012’de düzenlenen Cenevre-1’de karar altına alınan ve Esad’sız bir geçiş hükümetinin kurulmasını öngören bildiriyi kabul etmektense Cenevre-2'ye katılmam anlayışında.


Toplantıda Suriyelilerin dışında veye Suriye dışında hemen herkesi görüyoruz, ama Suriye'de savaşan güçler orada yoklar. Bundan dolayıda toplantıda alınan kararların uygulanma şansı dahi olmayacak. Uygulanması için uygulayıcıların olması gerekir.


22 Ocakta meşruiyet gölgesi altında başlayan Cenevre-2 toplantısı sonuç alınamayacak süreçte devam ediyor. Bazılarına göre bu toplantıya umut bağlanmış olabilir, ama düzenlenmesinden içeriğine, çağrılanların kimi temsil ettiğine kadar; yani baştan sona tam bir fiyaskonun, ölü doğmuşluğun ifadesiydi.


Bizzat kriz içinde olan muhalefetle, Esad rejiminden hiç de farklı olmayan muhalif güçlerle ve rejimin temsilcileriyle bir sorunun çözülemeyeceği oldukça açıkken böyle bir toplantının amacı ne olabilir?


Bu toplantıya katılanların hiçbirinin amacı demokratik, özgür bir Suriye'nin inşa edilmesi değildir. Katılımcıların başını çeken ABD ve Rusya'nın çıkarları doğrultusunda yeni bir Suriye oluşturulmak isteniyor. Burada hegemonya ve ABD-Rusya arasında güç dengesinin seyri Suriye'nin geleceği bakımından belirleyici olmaktadır. Bu nedenle Cenevre-2'den Suriye ve bunun ötesinde Ortadoğu halklarının çıkarına olan bir gelişme beklemek hayalden başka bir şey olmayacaktır. Rusya ve ABD hem rekabet hem de işbirliği içinde kendi iradelerini hakim kılmaya çalışmaktalar.


Aksi taktirde savaş koşullarında dahi demokratik ve özgür bir Suriye'den yana olan güçler, örneğin Rojavalı Kürtlerin konferansa katılmaları gerekirdi. Emperyalistler arası, bölgesel güçler arası ve iç savaşta yer alan güçler arası rekabet ve savaş koşullarında Rojava başka bir yol izlemiş; kendi yönetimlerini kurarak özgür ve demokratik yaşamın inşasına girişmiştir. Suriye sorununun Rojava olmaksızın çözülemeyeceğini Cenevre-2'nin seyrinden de anlamak gerekir.


Bu toplantıyı düzenleyenler bilmeliler ki, Suriye sorununda iki değil, üç taraf vardır; mevcut rejim, muhalefet güçleri ve Rojava Kürtleri ve Suriye halkları. Bu gerçek görülmeden ve dış güçlerin müdahalesine son verilmeden Suriye'de hiçbir sorun özgürlük ve demokrasi temelinde çözümlenemez. En fazlasıyla şu veya bu emperyalist gücün çıkarları doğrultusunda yeni bağımlılık ve kölelik ilişkileri temelinde hareket eden bir Suriye kurulmuş olur.


Cenevre-2 görüşmeleri pamuk ipliğine bağlı olarak ve ABD ve Rusya'nın doğrudan denetiminde devam ediyor. Şimdiye kadar alınan sonuç “dağ fare doğurdu” türünden. Bu görüşmelerde ancak “Humus anlaşması” çıkabilirdi.


Cenevre-2, Suriye'de güçler dengesinin ve buna bağlı olarak uzatmalı savaşın bir merhalesidir. Başka bir şey değil.


Bu toplantı vesilesiyle de emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine bir kez daha hatırlatmış olalım. Dünyanın ne başka yerinde ve ne de Ortadoğu'da saltanatınız ebedi değildir. Ortadoğu, sömürgecilik, baskı, talan, zulüm boyunduruğunu kıracaktır; Ortadoğu'da demokratik ve sosyalist federasyonunu kuracaktır. Ortadoğu halkları, kardeşliği örerek, ortak yaşamı inşa ederek mücadelesini sürdürecektir.