SANDIKTAN KRİZ DEVAM EDİYOR ÇIKTI!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

01 Nisan 2014 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 138

 

Oyların dağılımına bakacak olursak bu yerel seçimlerin kesin galibi AKP ve CHP'dir. Ne de olsa AKP, 28 Mart 2004'te oyların yüzde 41,67'sini, 29 Mart 2009'da yüzde 38,39'unu ve 30 Mart 2014'te de yüzde 45,56'sını almıştı. Aynı dönemde CHP'nin oy oranı yüzde 18,23; yüzde 23,08 ve yüzde 27,91. (MHP'nin oy oranı yüzde 10,45; yüzde 15,97 ve yüzde 15,17 ve DTP'nin oy oranı da yüzde 5,70 (2009) ve BDP-HDP'nin oy oranı da yüzde 6,14 idi). Ama durum pek de öyle gözükmüyor.

Şüphesiz ki, AKP bu seçimlerde aldığı oyla bir “meydan muharebesini” kazanmış oldu, ama savaşın kendisini kazanmaktan oldukça uzaktır.


Bu yerel seçimlere referandum değeri biçildi. Belki de bundan dolayı olsa gerek seçimlere katılım oranı yüzde 90'ın üzerinde oldu. Yani seçmenin ilgisi oldukça büyüktü, diriydi. Ama burjuva partilerin seçim sürecinde ele aldıkları konulara bakacak olursak siyasi krizin devam ettiğini ve bunun yönetememe krizine dönüşme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Söyleyebiliriz, çünkü bu seçim sonuçları burjuvazi ve devlet katında krizin devam ettiğini ve sonuçlandırmak için de çatışmanın devam edeceğini göstermektedir.


Gelinen noktadan sonra AKP'nin Gülen Hareketine karşı savaşını durdurmasını beklemek yanlış olur. AKP'nin milliyetçi söylemi tırmandıracağını Erdoğan son “Balkon konuşması”nda açık seçik dile getirmiştir. Açık ki AKP, hiçbir koşul altında Gülen Hareketi ile iktidarı paylaşma niyetinde değildir.

Erdoğan'ın “Balkon konuşması” içeride ve dışarıda herkese karşı bir savaş ilanından başka bir anlam taşımamaktadır.


Önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve sonrasında da genel (parlamento) seçimleri var. AKP bu seçimlere şimdiye kadar uyguladığı politikayla gireceğini göstermektedir: Ayrıştırmak, ötekileştirmek ve baskı uygulamak. Onun bu politikayı daha ne kadar sürdürebileceği aynı zamanda dış güçlerle, özellikle de ABD ve AB ile ilişkilerini nasıl sürdüreceğine de bağlıdır. ABD ve onun güdümünde AB, CHP'nin Cemaat desteğiyle iktidar olamayacağını en azından bu seçim sonucunda görmüş olması gerekir. Bu durumu AKP de görmektedir. AKP bugün için hükümet etme konusunda burjuvazinin alternatifsiz partisidir. Belki de bu durumdan dolayı yeniden ABD ve AB ile uzlaşma, bir “orta yol” bulma çabasına girebilir ve bunun karşılığını da görebilir (Ukrayna ve Kırım sonunundan dolayı Rusya ile ABD ve AB arasındaki çelişkilerin giderek keskinleşmesi, boru hatlarının güvenliği sorununu yeniden gündeme getirebilir ve Türkiye yeniden “alternatifsizlik” oyununu oynamaya çalışabilir).

Bakalım AKP'nin bu “Pyrrhus Zaferi”ni ABD ve AB nasıl okuyacaklar!


Şovenizmin bayraktarlığını yapan CHP, bu seçimlerde umduğunu bulamamış, büyük bir yenilgiye uğramıştır. Bütün sorunu AKP'nin yolsuzluğuna indirgeyen ve bunu da açık ki Cemaat kaynaklı verilerle güçlendirmeye çalışan CHP, ortaya bağımsız etkili bir politika koyamamıştır. AKP'ye karşı, yolsuzluklardan ve baskılardan dolayı büyük bir “patlama” beklentisi boşa çıkmıştır. Cemaat'in “tape”lerine ve ABD ve AB'nin desteğine güvenerek “Tayyip Erdoğan'ın 30 Mart'a bile kalmadan iktidarı bırakıp kaçacak” politikası yapmanın sonucu budur.

Esasen CHP ve bir yere kadar da MHP, AKP politikalarını güçlendiren, ona „koltuk değnekliği“ yapar konumdadırlar.


Seçimlerden güçlenerek çıkan diğer bir parti de MHP'dir. Bu faşist partinin, söylemleriyle AKP ve CHP'nin söylemleri arasında aslında pek bir fark yok. Ama ısrarla aynı konuları işleyerek, örneğin “barış sürecine” karşı tavır, ırkçılığı, şovenizmi, Kürt düşmanlığını örgütleyerek oya dönüştürebilmiştir.


Bu seçimlerde bir galip aramak gerekirse o da BDP'dir. AKP, Kuzey Kürdistan'da Kürt ulusal hareketi, somutta da BDP karşısında yenilmiştir. BDP Kuzey Kürdistan'da yerel yönetim alanını genişletmiştir; yeni il ve ilçelerde belediye başkanlıklarını kazanmıştır. BDP, bu sonuca Kürt halkının taleplerini doğru okuyarak ve sistemli bir biçimde dile getirerek varmıştır. BDP açısından bu sonuç, bir yerde Kürt halkının “demokratik özerklik”e verdiği oydur., “barış sürecini“ benimsemesinin açık ifadesidir.


Kürt Ulusal Özgürlük Hareketiyle Komünist ve antifaşist hareketin demokratik cephesel birliğini HDP (Halkların Demokratik Partisi) seçimlerde temsil etti.

Kürdistan illerinde BDP, Türkiye illerinde HDP’yle seçime girildi. BDP ve HDP’nin 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde BDP(%4.09) ile HDP’nin (%2.05) toplam oy oranı %6.14 oldu.


HDP bu seçimlerde yoğun faşist linç saldırıları altında çalıştı. Buna rağmen enternasyonalist kararlılığından taviz vermedi ve Türk halkından aldığı oyların bu niteliği daha da önemlidir. Önümüzdeki süreçte HDK ve HDP’nin yoluna kararlılıkla devam edecektir. HDK’nin kitle eylemi alanında Türk halkının antifaşist kesimleri etrafında toplaması mutlaka mücadele kararlılığı ve öncülük yeteneğine bağlı olacak. HDP’nin seçimlerde bağımsız duruşunu faşist saldırılar altında kararlıkla koruması diğer antifaşist kesimler için etkileyici olacağını şimdiden söyleyebiliriz.


Seçimlerden devrimciler ve komünistler açısından mücadeleye devam sonucu çıkmıştır; burjuvazinin devam eden siyasi krizi işçi sınıfı ve emekçi yığınlara ulaşmak ve mücadeleye seferber etmek için olağanüstü denilebilecek olanaklar sunmaktadır.


Bundan yararlanmak gerekir.



 


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

SANDIKTAN KRİZ DEVAM EDİYOR ÇIKTI!
fc Share on Twitter
 

01 Nisan 2014 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 138

 

Oyların dağılımına bakacak olursak bu yerel seçimlerin kesin galibi AKP ve CHP'dir. Ne de olsa AKP, 28 Mart 2004'te oyların yüzde 41,67'sini, 29 Mart 2009'da yüzde 38,39'unu ve 30 Mart 2014'te de yüzde 45,56'sını almıştı. Aynı dönemde CHP'nin oy oranı yüzde 18,23; yüzde 23,08 ve yüzde 27,91. (MHP'nin oy oranı yüzde 10,45; yüzde 15,97 ve yüzde 15,17 ve DTP'nin oy oranı da yüzde 5,70 (2009) ve BDP-HDP'nin oy oranı da yüzde 6,14 idi). Ama durum pek de öyle gözükmüyor.

Şüphesiz ki, AKP bu seçimlerde aldığı oyla bir “meydan muharebesini” kazanmış oldu, ama savaşın kendisini kazanmaktan oldukça uzaktır.


Bu yerel seçimlere referandum değeri biçildi. Belki de bundan dolayı olsa gerek seçimlere katılım oranı yüzde 90'ın üzerinde oldu. Yani seçmenin ilgisi oldukça büyüktü, diriydi. Ama burjuva partilerin seçim sürecinde ele aldıkları konulara bakacak olursak siyasi krizin devam ettiğini ve bunun yönetememe krizine dönüşme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Söyleyebiliriz, çünkü bu seçim sonuçları burjuvazi ve devlet katında krizin devam ettiğini ve sonuçlandırmak için de çatışmanın devam edeceğini göstermektedir.


Gelinen noktadan sonra AKP'nin Gülen Hareketine karşı savaşını durdurmasını beklemek yanlış olur. AKP'nin milliyetçi söylemi tırmandıracağını Erdoğan son “Balkon konuşması”nda açık seçik dile getirmiştir. Açık ki AKP, hiçbir koşul altında Gülen Hareketi ile iktidarı paylaşma niyetinde değildir.

Erdoğan'ın “Balkon konuşması” içeride ve dışarıda herkese karşı bir savaş ilanından başka bir anlam taşımamaktadır.


Önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve sonrasında da genel (parlamento) seçimleri var. AKP bu seçimlere şimdiye kadar uyguladığı politikayla gireceğini göstermektedir: Ayrıştırmak, ötekileştirmek ve baskı uygulamak. Onun bu politikayı daha ne kadar sürdürebileceği aynı zamanda dış güçlerle, özellikle de ABD ve AB ile ilişkilerini nasıl sürdüreceğine de bağlıdır. ABD ve onun güdümünde AB, CHP'nin Cemaat desteğiyle iktidar olamayacağını en azından bu seçim sonucunda görmüş olması gerekir. Bu durumu AKP de görmektedir. AKP bugün için hükümet etme konusunda burjuvazinin alternatifsiz partisidir. Belki de bu durumdan dolayı yeniden ABD ve AB ile uzlaşma, bir “orta yol” bulma çabasına girebilir ve bunun karşılığını da görebilir (Ukrayna ve Kırım sonunundan dolayı Rusya ile ABD ve AB arasındaki çelişkilerin giderek keskinleşmesi, boru hatlarının güvenliği sorununu yeniden gündeme getirebilir ve Türkiye yeniden “alternatifsizlik” oyununu oynamaya çalışabilir).

Bakalım AKP'nin bu “Pyrrhus Zaferi”ni ABD ve AB nasıl okuyacaklar!


Şovenizmin bayraktarlığını yapan CHP, bu seçimlerde umduğunu bulamamış, büyük bir yenilgiye uğramıştır. Bütün sorunu AKP'nin yolsuzluğuna indirgeyen ve bunu da açık ki Cemaat kaynaklı verilerle güçlendirmeye çalışan CHP, ortaya bağımsız etkili bir politika koyamamıştır. AKP'ye karşı, yolsuzluklardan ve baskılardan dolayı büyük bir “patlama” beklentisi boşa çıkmıştır. Cemaat'in “tape”lerine ve ABD ve AB'nin desteğine güvenerek “Tayyip Erdoğan'ın 30 Mart'a bile kalmadan iktidarı bırakıp kaçacak” politikası yapmanın sonucu budur.

Esasen CHP ve bir yere kadar da MHP, AKP politikalarını güçlendiren, ona „koltuk değnekliği“ yapar konumdadırlar.


Seçimlerden güçlenerek çıkan diğer bir parti de MHP'dir. Bu faşist partinin, söylemleriyle AKP ve CHP'nin söylemleri arasında aslında pek bir fark yok. Ama ısrarla aynı konuları işleyerek, örneğin “barış sürecine” karşı tavır, ırkçılığı, şovenizmi, Kürt düşmanlığını örgütleyerek oya dönüştürebilmiştir.


Bu seçimlerde bir galip aramak gerekirse o da BDP'dir. AKP, Kuzey Kürdistan'da Kürt ulusal hareketi, somutta da BDP karşısında yenilmiştir. BDP Kuzey Kürdistan'da yerel yönetim alanını genişletmiştir; yeni il ve ilçelerde belediye başkanlıklarını kazanmıştır. BDP, bu sonuca Kürt halkının taleplerini doğru okuyarak ve sistemli bir biçimde dile getirerek varmıştır. BDP açısından bu sonuç, bir yerde Kürt halkının “demokratik özerklik”e verdiği oydur., “barış sürecini“ benimsemesinin açık ifadesidir.


Kürt Ulusal Özgürlük Hareketiyle Komünist ve antifaşist hareketin demokratik cephesel birliğini HDP (Halkların Demokratik Partisi) seçimlerde temsil etti.

Kürdistan illerinde BDP, Türkiye illerinde HDP’yle seçime girildi. BDP ve HDP’nin 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde BDP(%4.09) ile HDP’nin (%2.05) toplam oy oranı %6.14 oldu.


HDP bu seçimlerde yoğun faşist linç saldırıları altında çalıştı. Buna rağmen enternasyonalist kararlılığından taviz vermedi ve Türk halkından aldığı oyların bu niteliği daha da önemlidir. Önümüzdeki süreçte HDK ve HDP’nin yoluna kararlılıkla devam edecektir. HDK’nin kitle eylemi alanında Türk halkının antifaşist kesimleri etrafında toplaması mutlaka mücadele kararlılığı ve öncülük yeteneğine bağlı olacak. HDP’nin seçimlerde bağımsız duruşunu faşist saldırılar altında kararlıkla koruması diğer antifaşist kesimler için etkileyici olacağını şimdiden söyleyebiliriz.


Seçimlerden devrimciler ve komünistler açısından mücadeleye devam sonucu çıkmıştır; burjuvazinin devam eden siyasi krizi işçi sınıfı ve emekçi yığınlara ulaşmak ve mücadeleye seferber etmek için olağanüstü denilebilecek olanaklar sunmaktadır.


Bundan yararlanmak gerekir.