Sokağın Ve Eylemin Gücüyle Liseli Gençliği Uyandıralım!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yaklaşık on bin dört yüz lise, beş milyon liseli var. Bunların bir buçuk milyonu meslek liseliler. Bu beş milyonluk kitlenin belli bir kesimini siyasal, sınıfsal, toplumsal vb nedenlerle dışta tutsak bile, yine de milyonlarca liseli gencin, arayışları, soruları, dinamizmi, öfkesi ve isyanıyla, henüz uyandırılmamış bir dev olduğunu söylemek yanlış olmaz. 
 
Liselilerin harekete geçtiğinde nasıl bir güç haline dönüşeceğini, Türkiye-Kürdistan devrimci hareketinin ve Kürt ulusal hareketinin tarihinde olduğu kadar, son yılların Şili, Fransa, Ortadoğu ayaklanma ve isyan deneylerinde ve liseli kitle hareketlerinde de görmek mümkün.
 
Dahası, bu uyandırılmamış devin, onbinleri bulan kesimi, Haziran Ayaklanması'nın ölümsüz çocuğu Berkin Elvan'ın görkemli uğurlamalarında kitlesel biçimde ve bu kez özgün olarak liseli kimliğiyle sokaklara aktı. Liseliler, genel eylemlere kitlesel katılımlarını dışta tutsak dahi, Dersim'den İzmir'e, Colemêrg'den Ankara'ya, Artvin'den Amed'e toplamda yüzü aşkın lisede boykot, meydan işgali ve sokak gösterileri ile harekete geçti. Önceki yıl şifre sorunu etrafında gelişen mücadelelerle birlikte Berkin Elvan uğurlamaları, liseli hareketi bakımından önemli bir kazanım olduğu kadar, liselerde, mücadele eğiliminin, isyan duygusunun, özgürlük isteminin arttığının, sokağa ve eyleme yönelimin geliştiğinin ifadesiydi.
 
Komünist gençliğin liselilerin en azından harekete geçmeye hazır, örgütlenmeye açık olduğu varsayılabilecek bu kesimiyle sıkı bağlar kurarak liseli örgütlenmesini geliştirmesinin hayal olduğunu kim söyleyebilir? Dahası bu görev savsaklanırsa genç komünistlerin gençliğin öncülüğünü üstlenme iddiası ciddiyetsiz bir söz kalıbına dönüşmez mi?
 
Bu binlerce lise ve milyonlarca liseli içinde, genelde emekçi sol örgütlenmelerin, özelde KGÖ'lü komünist gençlerin bağ içerisinde olduğu okul ve öğrenci sayısının, gerek liseli mücadele potansiyelinin, gerekse komünist gençlerin örgütleme gücünün çok altında olduğu açıktır. 
Deneyimlerle de biliyoruz ki, 70'li yıllardakinin tersine, emekçi ve ezilen kitle hareketi otomatik olarak devrimci saflara kitle akışına yol açmıyor. Askeri faşist 12 Eylül 1980 darbesi sonrası oluşan bilinç kırılması, inkarcı sömürgeciliğin yürüttüğü kirli savaş koşullarında şovenizm zehrinin Türk halk kitlelerinde bunu derinleştirmesi, “sosyalizmin çöküşü” olarak benimsetilen 89-91 gelişmelerinin yaratttığı umutsuzluk ve güvensizlik, emperyalist küreselleşme saldırılarının yarattığı örgütsüzlük ve ideolojik etki, burjuvazinin çeşitli biçimlerdeki manipülasyonları, kitlelerin kazanılması ve örgütlenmesinde yüksek bir iradeyi zorunlu kılıyor. Bunu, Berkin Elvan uğurlamalarına katılan liselilerin onbinlerle sayıldığı koşullarda, devrimci ve antifaşist gençlik örgütlerinin saflarındaki liseli sayısının sınırlılığında da görüyoruz. 
 
Liseliler bakımından da akademik demokratik talepli hareketleri ve örgütlenmeleri bile kurmak ve geliştirmek büyük ölçüde devrimci güçlerin emeğiyle oluyor. Sözün özü, liseli geçlik kitlelerinin koparılıp alınması hattını işlevli kılacak güçlü bir irade gerekiyor. Israrlı bir çalışmayla, liselerle siyasal ve fiziksel anlamda bağ kurmanın doğru araçlarını bularak, gerektiğinde öncü çıkışlarla yolu açarak pekala liselilerin gerçek potansiyeli açığa çıkarılabilir. KGÖ'müz  dikkatini bir an bile bu devrimci görevden uzaklaştırmamalı, 20 yıllık tarihinde bu konuda kazandığı başarıları inceleyip özümseyerek ve özellikle geride yılların yarattığı kireçlenmeyi, görüş açısı darlaşmasını ve iradesizliği aşarak mevcutlarda olduğu kadar, yeni kentlerde ve yeni liselerde, liseli gençliği saflarında birleştirmeyi başarmalıdır.
Bahse konu kesimin, üstelik işçilerin, emekçilerin, ezilen ulus, ulusal topluluk ve mezheplerden halkımızın en dinamik, en değişime açık bölümünü oluşturduğunu düşündüğümüzde, KGÖ'nün ve genelde de emekçi solun bu tablosunun hiç de kader olmadığı, bir yönelim ve emek zayıflığının sonucu olduğu anlaşılacaktır. 
 
Genç komünistler, çalışmalarını günübirlik rutinden çıkarıp, sıçramalarla ilerlemek için lise  faaliyetine  özellikle eğilmeli, olanaklarını ve güçlerini kararlıkla seferber etmelidir. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük kentlerde yüzlerce, daha küçük kentlerde onlarca lisede varolma, bunun yanısıra, komünist gençliğin ve partinin çalışma yürütmediği sayısız kente, bu faaliyet yoluyla yayılma olanağı her genç komünisti heyecanlandırmalıdır. Binlerce lise içinde, diyelim birkaç yüz liseyle bağ kurmak, komünist kitle örgütü perspektifine uygun bir örgütlenme cüreti sergilemek, küçük kentlerde hiç değilse ikişer, büyük kentlerde beşer lisede sökülüp atılamayacak biçimde kök salmak neden başarılamaz olsun. Haziran ayaklanmasında ve Berkin'in uğurlanması eylemlerinde harekete geçen onbinlerce liseli gencin hatırı sayılır bir bölümünün KGÖ saflarında birleştirilmesi hedefi, iddiası, planı ve iradesini geliştirmek ellerimizde değil mi? Parti güçleriyle sıkı bir ilişki içinde yeni kentlere, liselere açılma imkanlarını sonuna kadar zorlamamımızı engelleyen ne var?  Başarmaya kilitlenmeli, dikkat ve enerjimizi başarma imkanlarına kilitlemeliyiz.
 
Lise çalışması, herşeyden önce, gençlik ve parti çalışmasının değişik alanlarına yönelik kadro kazanma ve yetiştirmede büyük bir kaynaktır.
Üniversitelerdeki çalışmayı geliştirme, güçlendirme, farklı üniversitelere ve farklı kentlere yayılma bakımından güçlü bir lise çalışmasının yaratacağı olanaklar son derece geniştir.
Yine semtlerde örgütlenme ve kadrolaşma bakımından liselerdeki örgütlenme düzeyi her zaman büyük bir rol oynamıştır ve oynayacaktır.
 
Faşist devletin, devrimci ve antifaşist güçlerin örgütlenmesini önlemek, denetimi en yüksek düzeyde elde tutmak için özel çaba sergilediği, kendi başına bir tartışma konusu olabilecek meslek liseleri de toplam liseler içinde giderek artan bir yer tutuyor.  Kendine has sorunları ve sömürü koşullarıyla karakterize olan bu okullarda okuyan bir buçuk milyon genç! Yarının fabrika veya atölye işçileri. Bu gençlerin yüzlercesiyle hızlıca bağlar kurmak hiç de olanaksız değil. Böyle bir çalışmanın, işyeri ve havzalardaki parti çalışması başta olmak üzere sayısız devrimci faaliyet alanına kadro yetiştirebileceği biliniyor.
 
KGÖ'müzün politik faaliyetlerinin 2008-2012 döneminde ciddi biçimde geri düştüğü, örgütlenmesinin daraldığı, dolayısıyla liselerle bağlarının zayıfladığı biliniyor. Böylesi geriye düşüşler çeşitli dönemlerde şu veya bu nedenle yaşanmıştır. KGÖ çalışmalarında her geriye düşüş, liselerle bağlarının hızla zayıflamasına yol açmıştır. Ancak geçmişte de benzer durumlardan iddialı ve cesur yönelimlerle çıkarak hızlı silkinmeler, sıçramalı gelişmeler yaşayabildik. Üniversiteliler dahil KGÖ güçlerinin seferber olduğu, liselerde genel ajitasyon ve propaganda yoluyla ilişki kurma amaçlı yoğunlaşmış faaliyetler yürüterek, zayıf ilişkileri sıkı bir işbölümüyle düzenli hale getirerek, şu veya bu düzeyde ilişkilerin olduğu her yerde bu ilişkilere dayalı esnek, dolaylı ya da doğrudan örgütler kurmaya girişerek bu süreçler aşılabildi. Sonuçta hiçbir örgütsel daralma, devrimci faaliyeti büyütmenin önünde iddia ve yönelim kaybı kadar engelleyici olamaz. 
 
Genç komünistlerin ufkunu geniş tutması gerekiyor. Mevcut olanaklar ve ilişkiler sonuna dek değerlendirilip lise faaliyetinde kimi sıçramalı başarılar elde edildiğinde açıkça görülecektir ki, sadece gerileyen bir çalışmayı yeniden ilerleme hattına sokmak değil, bunun da ötesine geçmek, Haziran Ayaklanmasının, Türkiye cephesinde işçi, emekçi kitleler arasında gelişmekte olan demokratik bilincin rüzgarını da arkalayarak, uyandırılmamış devi, uyandırmak tamamen münkündür.
 
Kitle hareketinin yükselişe geçtiği, nicelik bakımından genişlediği, nitelik bakımından militanlaşma eğiliminde olduğu bugün liseli gençlik hareketini büyütmenin ve liselerde örgütsel ve siyasal bakımdan gelişmenin her zamankinden de geniş olanakları vardır. Başarmak için tutkulu bir isteğe, planlı hedefli çalışmaya, araç ve biçimlerde yaratıcılığa, sonuç almaya uygun bir emekçilik düzeyine, en önemlisi de liseli gençliğe ve kendimize güvene ihtiyacımız var. 

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Sokağın Ve Eylemin Gücüyle Liseli Gençliği Uyandıralım!
fc Share on Twitter
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yaklaşık on bin dört yüz lise, beş milyon liseli var. Bunların bir buçuk milyonu meslek liseliler. Bu beş milyonluk kitlenin belli bir kesimini siyasal, sınıfsal, toplumsal vb nedenlerle dışta tutsak bile, yine de milyonlarca liseli gencin, arayışları, soruları, dinamizmi, öfkesi ve isyanıyla, henüz uyandırılmamış bir dev olduğunu söylemek yanlış olmaz. 
 
Liselilerin harekete geçtiğinde nasıl bir güç haline dönüşeceğini, Türkiye-Kürdistan devrimci hareketinin ve Kürt ulusal hareketinin tarihinde olduğu kadar, son yılların Şili, Fransa, Ortadoğu ayaklanma ve isyan deneylerinde ve liseli kitle hareketlerinde de görmek mümkün.
 
Dahası, bu uyandırılmamış devin, onbinleri bulan kesimi, Haziran Ayaklanması'nın ölümsüz çocuğu Berkin Elvan'ın görkemli uğurlamalarında kitlesel biçimde ve bu kez özgün olarak liseli kimliğiyle sokaklara aktı. Liseliler, genel eylemlere kitlesel katılımlarını dışta tutsak dahi, Dersim'den İzmir'e, Colemêrg'den Ankara'ya, Artvin'den Amed'e toplamda yüzü aşkın lisede boykot, meydan işgali ve sokak gösterileri ile harekete geçti. Önceki yıl şifre sorunu etrafında gelişen mücadelelerle birlikte Berkin Elvan uğurlamaları, liseli hareketi bakımından önemli bir kazanım olduğu kadar, liselerde, mücadele eğiliminin, isyan duygusunun, özgürlük isteminin arttığının, sokağa ve eyleme yönelimin geliştiğinin ifadesiydi.
 
Komünist gençliğin liselilerin en azından harekete geçmeye hazır, örgütlenmeye açık olduğu varsayılabilecek bu kesimiyle sıkı bağlar kurarak liseli örgütlenmesini geliştirmesinin hayal olduğunu kim söyleyebilir? Dahası bu görev savsaklanırsa genç komünistlerin gençliğin öncülüğünü üstlenme iddiası ciddiyetsiz bir söz kalıbına dönüşmez mi?
 
Bu binlerce lise ve milyonlarca liseli içinde, genelde emekçi sol örgütlenmelerin, özelde KGÖ'lü komünist gençlerin bağ içerisinde olduğu okul ve öğrenci sayısının, gerek liseli mücadele potansiyelinin, gerekse komünist gençlerin örgütleme gücünün çok altında olduğu açıktır. 
Deneyimlerle de biliyoruz ki, 70'li yıllardakinin tersine, emekçi ve ezilen kitle hareketi otomatik olarak devrimci saflara kitle akışına yol açmıyor. Askeri faşist 12 Eylül 1980 darbesi sonrası oluşan bilinç kırılması, inkarcı sömürgeciliğin yürüttüğü kirli savaş koşullarında şovenizm zehrinin Türk halk kitlelerinde bunu derinleştirmesi, “sosyalizmin çöküşü” olarak benimsetilen 89-91 gelişmelerinin yaratttığı umutsuzluk ve güvensizlik, emperyalist küreselleşme saldırılarının yarattığı örgütsüzlük ve ideolojik etki, burjuvazinin çeşitli biçimlerdeki manipülasyonları, kitlelerin kazanılması ve örgütlenmesinde yüksek bir iradeyi zorunlu kılıyor. Bunu, Berkin Elvan uğurlamalarına katılan liselilerin onbinlerle sayıldığı koşullarda, devrimci ve antifaşist gençlik örgütlerinin saflarındaki liseli sayısının sınırlılığında da görüyoruz. 
 
Liseliler bakımından da akademik demokratik talepli hareketleri ve örgütlenmeleri bile kurmak ve geliştirmek büyük ölçüde devrimci güçlerin emeğiyle oluyor. Sözün özü, liseli geçlik kitlelerinin koparılıp alınması hattını işlevli kılacak güçlü bir irade gerekiyor. Israrlı bir çalışmayla, liselerle siyasal ve fiziksel anlamda bağ kurmanın doğru araçlarını bularak, gerektiğinde öncü çıkışlarla yolu açarak pekala liselilerin gerçek potansiyeli açığa çıkarılabilir. KGÖ'müz  dikkatini bir an bile bu devrimci görevden uzaklaştırmamalı, 20 yıllık tarihinde bu konuda kazandığı başarıları inceleyip özümseyerek ve özellikle geride yılların yarattığı kireçlenmeyi, görüş açısı darlaşmasını ve iradesizliği aşarak mevcutlarda olduğu kadar, yeni kentlerde ve yeni liselerde, liseli gençliği saflarında birleştirmeyi başarmalıdır.
Bahse konu kesimin, üstelik işçilerin, emekçilerin, ezilen ulus, ulusal topluluk ve mezheplerden halkımızın en dinamik, en değişime açık bölümünü oluşturduğunu düşündüğümüzde, KGÖ'nün ve genelde de emekçi solun bu tablosunun hiç de kader olmadığı, bir yönelim ve emek zayıflığının sonucu olduğu anlaşılacaktır. 
 
Genç komünistler, çalışmalarını günübirlik rutinden çıkarıp, sıçramalarla ilerlemek için lise  faaliyetine  özellikle eğilmeli, olanaklarını ve güçlerini kararlıkla seferber etmelidir. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük kentlerde yüzlerce, daha küçük kentlerde onlarca lisede varolma, bunun yanısıra, komünist gençliğin ve partinin çalışma yürütmediği sayısız kente, bu faaliyet yoluyla yayılma olanağı her genç komünisti heyecanlandırmalıdır. Binlerce lise içinde, diyelim birkaç yüz liseyle bağ kurmak, komünist kitle örgütü perspektifine uygun bir örgütlenme cüreti sergilemek, küçük kentlerde hiç değilse ikişer, büyük kentlerde beşer lisede sökülüp atılamayacak biçimde kök salmak neden başarılamaz olsun. Haziran ayaklanmasında ve Berkin'in uğurlanması eylemlerinde harekete geçen onbinlerce liseli gencin hatırı sayılır bir bölümünün KGÖ saflarında birleştirilmesi hedefi, iddiası, planı ve iradesini geliştirmek ellerimizde değil mi? Parti güçleriyle sıkı bir ilişki içinde yeni kentlere, liselere açılma imkanlarını sonuna kadar zorlamamımızı engelleyen ne var?  Başarmaya kilitlenmeli, dikkat ve enerjimizi başarma imkanlarına kilitlemeliyiz.
 
Lise çalışması, herşeyden önce, gençlik ve parti çalışmasının değişik alanlarına yönelik kadro kazanma ve yetiştirmede büyük bir kaynaktır.
Üniversitelerdeki çalışmayı geliştirme, güçlendirme, farklı üniversitelere ve farklı kentlere yayılma bakımından güçlü bir lise çalışmasının yaratacağı olanaklar son derece geniştir.
Yine semtlerde örgütlenme ve kadrolaşma bakımından liselerdeki örgütlenme düzeyi her zaman büyük bir rol oynamıştır ve oynayacaktır.
 
Faşist devletin, devrimci ve antifaşist güçlerin örgütlenmesini önlemek, denetimi en yüksek düzeyde elde tutmak için özel çaba sergilediği, kendi başına bir tartışma konusu olabilecek meslek liseleri de toplam liseler içinde giderek artan bir yer tutuyor.  Kendine has sorunları ve sömürü koşullarıyla karakterize olan bu okullarda okuyan bir buçuk milyon genç! Yarının fabrika veya atölye işçileri. Bu gençlerin yüzlercesiyle hızlıca bağlar kurmak hiç de olanaksız değil. Böyle bir çalışmanın, işyeri ve havzalardaki parti çalışması başta olmak üzere sayısız devrimci faaliyet alanına kadro yetiştirebileceği biliniyor.
 
KGÖ'müzün politik faaliyetlerinin 2008-2012 döneminde ciddi biçimde geri düştüğü, örgütlenmesinin daraldığı, dolayısıyla liselerle bağlarının zayıfladığı biliniyor. Böylesi geriye düşüşler çeşitli dönemlerde şu veya bu nedenle yaşanmıştır. KGÖ çalışmalarında her geriye düşüş, liselerle bağlarının hızla zayıflamasına yol açmıştır. Ancak geçmişte de benzer durumlardan iddialı ve cesur yönelimlerle çıkarak hızlı silkinmeler, sıçramalı gelişmeler yaşayabildik. Üniversiteliler dahil KGÖ güçlerinin seferber olduğu, liselerde genel ajitasyon ve propaganda yoluyla ilişki kurma amaçlı yoğunlaşmış faaliyetler yürüterek, zayıf ilişkileri sıkı bir işbölümüyle düzenli hale getirerek, şu veya bu düzeyde ilişkilerin olduğu her yerde bu ilişkilere dayalı esnek, dolaylı ya da doğrudan örgütler kurmaya girişerek bu süreçler aşılabildi. Sonuçta hiçbir örgütsel daralma, devrimci faaliyeti büyütmenin önünde iddia ve yönelim kaybı kadar engelleyici olamaz. 
 
Genç komünistlerin ufkunu geniş tutması gerekiyor. Mevcut olanaklar ve ilişkiler sonuna dek değerlendirilip lise faaliyetinde kimi sıçramalı başarılar elde edildiğinde açıkça görülecektir ki, sadece gerileyen bir çalışmayı yeniden ilerleme hattına sokmak değil, bunun da ötesine geçmek, Haziran Ayaklanmasının, Türkiye cephesinde işçi, emekçi kitleler arasında gelişmekte olan demokratik bilincin rüzgarını da arkalayarak, uyandırılmamış devi, uyandırmak tamamen münkündür.
 
Kitle hareketinin yükselişe geçtiği, nicelik bakımından genişlediği, nitelik bakımından militanlaşma eğiliminde olduğu bugün liseli gençlik hareketini büyütmenin ve liselerde örgütsel ve siyasal bakımdan gelişmenin her zamankinden de geniş olanakları vardır. Başarmak için tutkulu bir isteğe, planlı hedefli çalışmaya, araç ve biçimlerde yaratıcılığa, sonuç almaya uygun bir emekçilik düzeyine, en önemlisi de liseli gençliğe ve kendimize güvene ihtiyacımız var.