Her Ağacın Kurdu Kendindedir
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Siyasal sınıf mücadelesi sömürenlerle sömürülenler, ezenlerle ezilenler, yönetenlerle yönetilenler arasında cereyan eder. Devrimci önderliğin varlık nedeni sömürenlere, egemenlere, ezenlere karşı mücadelenin başında yürümektir. Ve kuşkusuz devrimci önderliklerin gelişimi sınıflar arasındaki bu gerçek varlık yokluk mücadelesinde tutukları yer tarafından belirlenir. Bununla birlikte devrimci önderlikler, tarihlerinin ve gelişimlerinin belirli dönemlerinde devrimci gelişmeyi frenleyen, yolundan çıkartan, devrimci önderliğin gelişimini baltalayan, engelleyen, kendi saflarında zuhur eden belli ideolojik eğilimlerle mücadele içerisinde gelişmişlerdir. Dünya devrimler tarihinde başarılı olmuş bütün devrimci önderliklerin olduğu kadar, partimizin ve devrimci hareketin gelişim tarihi de bunu doğrular.

Dikkatle inceleyen her gözlemci, emekçi sol harekette (devrimci kanadı dahil) kendini gösteren “sınırlandırılmışlık” gerçekliğini saptayabilir. Bu gerçeklik militanların bir bütün olarak kendilerini ortaya koyuşlarında olduğu kadar, birim örgüt yapılarında da gözlemlenebilir. “Sınırlandırılmışlık” gerçekliği kısmi, arızi, tekil ya da lokal bir durum değildir. Devrimcinin varoluşunun belli başlı düzeylerinde yansıyan, bizim “sınırlandırılmış devrimcilik” biçiminde kavramlaştırdığımız bir eğilimdir bu. Öngörülmüş özgün gelişim süreçlerinde geliştirilebilecek hareket tarzından ayrı olarak sınırlandırılmış devrimcilik, devrimci öncülerin saflarında bir eğilim haline geldiğinde, onların devrimci iddia ve iradelerini sınırlandıran, varoluş nedenlerini inkara yönelen temel bir gerçeklik olur. Ve her eğilim gibi egemen olmak ister. Sınırlandırılmış devrimcilik günümüzde devrimcinin de, devrimciliğin de en tehlikeli kemirgenidir. Yüzyıllar ötesinden Pir Sultan'ın dediği gibi, “her ağacın kurdu kendindedir!” Yalnızca Hızır Paşalarla değil, gül atanlarla da mücadele etmek, sınıf mücadelesinin yasallıkları arasındadır.

Kuşkusuz sınırlandırılmış devrimcilik durup dururken ortaya çıkmış değildir. Zaten onu vareden tarihsel, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullardan tecrit halde anlaşılamaz ve açıklanamaz. Sınırlandırılmış devrimciliğin oluşumunu olanaklı kılan koşullar söz konusu olduğunda özellikle iki ana kaynaktan beslendiği veya koşullandırıldığı göz önünde tutulmalıdır.

Emperyalist küreselleşmenin yarattığı yeni iktisadi, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullar, keza onun toplumsal ve siyasi yönelimini, ideolojik duruşunu ve iradesini yansıtan neoliberal saldırı programı ilk temel koşulu oluşturmaktadır. Örneğin özelleştirme ve taşeronlaştırmayı alalım, işçi sınıfının fiziki yapısını parçalayıp katmanlaştırdığı kadar, aynı zamanda sınıf bilincini de dağıtıp çözen burjuvazinin yeni ideolojik saldırı konseptidir bu. Özelleştirme yalnızca burjuva çerçevede kamusal mülkiyete bir saldırı değil, düpedüz kolektif mülkiyet karşısında özel bireysel mülkiyetin ve bireyciliğin yüceltilmesidir vb. Taşeronlaştırma kuşkusuz kapitalist sömürüyü ağırlaştırmanın günümüzde genel bir yöntemidir, ancak bu yoldan burjuvazi, devlet iktidarını kullanarak işçi sınıfını küçük bölüklere ayırmakta, küçük bölüklerin kendi çıkarını işçi sınıfının genel çıkarlarına üstün tutan burjuva bencilliği ve dar görüşlü çıkarcılık eğilimine güçlü bir maddi temel yaratmaktadır. 20. yüzyıl sosyalizminin kazanımlarını topa tutan ve talan eden dünya düzeninin efendisi uluslararası tekelci burjuvazi var gücüyle kolektivizme, sosyalizme, marksizme, parti düşüncesine ve partizanlığa saldırırken, aynı zamanda cemaatleşmeyi, sivil toplumculaşmayı, sosyal ağları, forumları vb. teşvik etmiş ve değişik kanallardan bizzat açıkça finanse ederek egemenliğinin dayanakları haline getirmiştir. Çağdaş iletişim teknolojileri, yalnızca bireysel inisiyatifin alanını genişletme olanağı yaratmakla kalmamış, aynı zamanda hem cemaatleşmenin ve sivil toplumculaşmanın itici bir gücü olmuş ve hem de geniş kitleler nezdinde sıkı bağlarla bağlı siyasal örgütlenmelerin gereksizliği yanılsamasını yaratmıştır. Sosyal ağlar, forumlar parti örgütlülüğü ve partili mücadelenin yerine ikame edildiği ölçüde burjuvazi için yönetilebilir olmuştur.

İkinci olarak, son bir kaç on yıllık dönemde emekçi sol hareketin umutvar bir ilerleme ve gelişme gösterememesi, yenilgi ve başarısızlıklar, işçi sınıfı ve emekçilerle, en geniş ezilen yığınlarla ilişkilerin geliştirilememesi, devrimci yapıların faşist rejimin saldırılarıyla tekrar tekrar fiziki darbelemeler ve tasfiyelere uğratılması, kendini yenileme ve sınıflar mücadelesinin yeni koşullarına yanıt veren siyaset ve örgütlenme tarzını geliştirmedeki yetersizlikler, direnişçilikle belirlenen devrimci tarzın başarılarının lokal, kısmi ve sınırlı kalması, doyurucu ve tatminkar sonuçların elde edilememesi, devrimci ufuk ve iddia kaybıyla, devrimci irade zaafı ve devrimci tutku erozyonuyla şekillenen bir yorgun ve yenik devrimcilik halini koşullandırmıştır.

Bunların yanı sıra örneğin Avrupa'da Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı göçmen işçilere ve mültecilere dayanan devrimci eylemin toplumsal, siyasal ve kültürel koşulları da sınırlandırılmış devrimciliği besleyen ihmal edilemez nedenler arasındadır. Bu sonuncusunun yarattığı ek dezavantaj nedeniyle olmalı, sınırlandırılmış devrimcilik en çarpıcı biçimde Avrupa koşullarında kendini göstermiş ve varetmiştir.

Şu ya da bu nedenle devrimci militanın ya da birim yapısının kendini devrimci bakımdan ortaya koyuşu, varedişi geçici olarak sınırlanmış olabilir. Sınırlandırılmış devrimcilik kavramının yansıttığı ve ilgilendiği gerçeklik bundan farklı, bundan ileri ve daha derin bir durumdur. Daha yakından bakalım.

Nedir sınırlandırılmış devrimcilik?

Devrimci düşünce bakımından ele alındığında sınırlandırılmış devrimcilik, bir düşünce donukluğu ve tembelliği, yüzeyselleşme ve dogmatikleşme, bir gelişememe ve yenilenememe, devrimci düşüncenin eylemsel özünün dumura uğrama halidir. Devrimci düşüncenin temeli olan diyalektik ve tarihsel materyalizm, aynı zamanda gününü doldurmuş, eskimiş düşünceyi, teori ve pratiği yıkıp yeniden kurabilecek yetenekte olduğu için devrimcidir. Örneğin, derinliğine düşünüldüğünde aslında sınırlandırılmış devrimciliğin düşünsel donukluğu ve statükoculuğu kendini bile yeniden üretemeyen çalışma biçim ve yöntemlerini, alışıldık hareket tarzı, tavır alış ve tepki veriş biçimlerini sorgulayamayan bir alışıldık düşünce kalıplarını ve kendini tekrar halidir. Böyle durumlar, kolektif devrimci irade, eleştirel devrimci düşünce ya da gelişen devrimci pratik tarafından sarsıcı biçimde sorgulanmadıkça, kendiliğinden değişemez.

Sınırlandırılmış devrimciliğin düşünsel donukluğu belki de en açık şekilde devrimci öncülerin işçi sınıfı ve emekçilerle, ezilenlerle buluşması, devrimci öncünün ve devrimci mücadelenin ilerletilmesi ve geliştirilmesine dair iddia, yönelim ve arayış yoksunluğunda kendini gösterir. Gelişme düşünce ve perspektifinin silikleşmesi kuşkusuz devrimci iyimserliğin kaybedilmesi, devrimci olanaklara körleşmek, işçi sınıfı ve emekçilere, ezilenlere güven kırılmasıdır. 90'larda mücadele ettiğimiz “devrimi anlamayan devrimcilik” (Kürdistan devrimini anlamıyorlardı ve hala da anlayamıyorlar!) gibi Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın da içerisinde bulunduğu Ortadoğu bölgesindeki bölgesel devrimci durumu ve devrimci süreci, başlamış bölge devrimini ve muazzam devrimci imkanları anlama ve değerlendirme yetisinin yitimidir. Yüzbinlerin ayağa kalktığı, devrimin elle tutulacak kadar yakınlaştığı Haziran ayaklanmasından, devrimciliğinin önündeki tüm sınırları yıkmak için gereken gücü almaya kapalılıktır.

Sınırlandırılmış devrimcilik pratiği yıkılmadığında kendine denk düşen bir devrimcilik zihniyeti geliştirmektedir ki, bizim sınırlandırılmış devrimcilik dediğimiz tam da bu ideolojik durumdur. Süregiden bir sınırlandırılmış devrimci eylemsel varoluştan neşt eden sınırlandırılmış devrimcilik zihniyeti devrimci düşünüşü felç etmekte, düşünsel donukluğa, kısırlığa, içeriği boşalmış, anlamını yitirmiş devrimci formüllerin tekrarına, devrimci lafazanlık ve dogmatizme yol açmaktadır. Sınırlandırmışlık devrimcilik zihniyetinin, bırakınız devrimci çalışmanın her hangi bir alanı için ciddi teorik, düşünsel çabalar gerektirmesini, koşullamasını, ihtiyaç haline getirmesini her çeşit yaratıcı, yenileyici, biriktirici, geliştirici, değiştirici yönelim ve arayışlarla çatışır, onlarda varlıksal bir tehdit ve tehlike götürür.

Siyasal bakımdan alındığında sınırlandırılmış devrimcilik, herşeyden önce devrimci çalışmalara kişisel bakımdan katabileceğinin en azını, asgarisini katmayla sınırlanma eğilimidir. Devrimci adeta her devrimci eyleminden yeniden doğar, devrimci eyleminden aldığı güçle kendi sınırlarını aşmaya yönelir. Devrimci görevlerle kurulan bu ilişkinin özneyi devrimcileştiren devrimci özü çözülmeye, devrimci anlamı erimeye, devrimci amacı belirsizleşmeye ve devrimci ruhu ışığını kaybetmeye başlar. Devrimci görevler “iş”e dönüşürken, devrimci de memurlaşmaya başlar. Devlet memuru sınırları belli günlük bürokratik kayıt kuyut işlerini yapar ve karşılığını aylık ücret olarak alır. Sınırlandırılmış devrimci ise adeta standardize olmuş çok sınırlı rutin iş'lerini yaparak devrimcilik sıfatını ve saygınlığını sürdürme hakkını korur. Bu durum kuşkusuz bireyin örgüte bakışını ve örgütle ilişkileniş biçimini de özsel bakımdan dönüştürür. Böyle bir durumda birey sınıf düşmanıyla savaşın olanaklı ve uygulanabilir bütün biçimleriyle sürdürülmesini istese, lafta savunuyor görünse bile gerçekte bunu kendisi dışındakilerin sorunu, sorumluluğu ve görevi görür, sınırlandırılmış devrimcilik düzenini sürdürmek kendisinin dokunulmaz hakkıdır, meşrudur! Zaten daha çok haklarıyla, yetkileriyle ilgilidir, görev ve sorumluluklarının hatırlatılmasından rahatsız olur.

Pratik siyasal ve örgütsel çalışmalar sözkonusu olduğunda parti çizgisini, tanımlanmış parti hedeflerini, parti kararlarını anlamak ve uygulamak, bağlı kalmak yerine onları kendi sınırlandırılmış devrimciliğine tercüme etme, indirgeyerek sınırlandırma eğilimidir. Çıtayı yapabileceklerinin asgari sınırına çekerek başarıyı güvenceleme sağlamcılığı onun statükocu, muhafazakar tarzıdır. Risk üstlenmeye pek yanaşmaz, öyle büyük riskler de değil, siyasal ve örgütsel çalışmaları biraz ileri götürecek, durumu birazcık değiştirecek gelişme, büyüme ve ilerleme hedefi bile kabule kolay yanaşılmayacak büyük risklerdir. Bunlar risktir, oluşmuş sınırlı devrimcilik düzenini tehdit eder. Sınırlı rutin “iş”ler dışına kendiliğinden pek nadir olarak çıkar, zaman ve hız diye bir soruna örgütsel zorlama yoksa hemen hemen rastlanmaz. Sınırlı devrimcilik düzenini değişmez ve dokunulmaz gördüğünden olsa gerek, başkalarını, somut, gerçek mücadelelere çağırmaktan, somut devrimci görev ve sorumluluklar vermeye yönelmekten, birlikte çalıştığı devrimcilere emek vermekten bin dereden su getirerek imtina eder. Gerçekte kendisine de emek vermez. "Zaten yapmazlar" der, kimseyi beğenmez, herkes hakkında bir şekilde olumsuz hükümler kesmekte, mahkum etmekte, değersizleştirmekte hiç bir beis görmez. Her şeyi bildiğini sanır, otoritedir, özünde kendini beğenmiş ve kibirlidir. Siyasal ve örgütsel çalışmaları bir adım ileri götürecek, geliştirecek, durumun biraz olsun değişmesini zorlayacak, alışılmış rutinin konforunu bozacak her pratik çalışma önerisini, her planı olmazla, gerçekleştirilemezle, nesnelikten kopmakla, imkansızla karşılama eğilim ve tavrındadır. Gerçekleştirme, başarma imkanlarına, yol ve yöntemlerine, tarzına değil de gerçekleştirilemezi gerekçelendirmeye odaklıdır. Aynı süreçte birden fazla devrimci görev önüne kondu mu etekleri, paçaları tutuşur, kendini biraz zorlamak, alışkanlıklarının konforunu bozmak, devrimci enerjisini uyandırmak, gerçekleştirme yol ve yöntemlerini aramak yerine yapılamazın, olmazın gerekçelerini sayar, arar “bulur”. Biraz olsun durumunun zorlanmasından duyduğu memnuniyetsizlik, hoşnutsuzluk her halinden yansır, adeta olmazı örgütler ve sonra da "dememiş miydim"i dillendirmek için büyük bir istek ve coşkuyla tutuşur! Sanki önemli olan, siyasi ve örgütsel çalışmaların başarısı, mücadelenin ve devrimci öncünün geliştirilmesi, ilerletilmesi, büyütülmesi değil de onun “haklı” çıkmasıdır!

Örgütsel bakımdan ele alındığında sınırlandırılmış devrimcilik pratik olarak cemaatleşme, dernekleşme, çevreleşme eğiliminin partililiğin, örgütlü davranışın, partili ilkeler ve kuralların yerine ikame edilmesi eğilimidir. Öncünün örgütsel sınırlarının belirsizleşmesi, öncülerin örgütsüzleşmesi, örgütsel kurulların, organsal işleyişin formelleşmesi, devrimci eleştirinin rafa kaldırılması, denetimin, hesap verilirliğin yerini kötürümleştirici uzlaşmacılığın almasıdır. Öncülerin saflarında devrimci olmayanla, çürüyenle mücadelenin yerine seyrediciliğin, kaydediciliğin ikame edilerek bir nevi yaşam hakkı tanınmasıdır. Emekçi sol hareketin bileşenlerinin düşük örgütlülük düzeyi, kadrolaşma çalışmasının büyük oranda ihmali de diğer şeylerin yanı sıra sınırlandırılmış devrimcilik zihniyetinin yansımasıdır. Örneğin kadrolaşma çalışmasının parti kademelerinin değişik düzeylerinde nasıl ve hangi plana, programa göre sürdürüleceğini tartışır, açıklar, lafzi olarak o da kadrolaşma çalışmasının öneminden, yedekler yetiştirmekten vb. sözeder söz etmesine de, kendi konumundan, kendi alanında bir tek adım planlamaz ve atmaz, sürekli öteleme, erteleme eğilimindedir. O da kadroların niteliğinin yükseltilmesinden yanadır, ama ne kendi düzeyini, formasyonunu ne de en yakın çalışma arkadaşlarının düzey ve formasyonunu yükseltmek için biraz olsun kımıldamaz, çaba ve emek vermeye girişmez.

Parti basınını aynı sınırlanmışlık ve onunla el ele giden yüzeysellik hali içinde takip eder, ama öğrenme, anlama ve uygulamaya, somut devrimci görevler çıkartmaya odaklanmış bir ilişkileniş onun çok uzağındadır. Belirgin bir şekilde “eleştirmek”, “hata bulmak” için okur. Diyelim ki, önderlik parti işleyişindeki bozulmaları eleştirir ve her alanda düzgün parti işleyişini kurmak için çağrı yapar. Okur, yüz yüze tartışır, ama o, somut olarak üzerine hiç almaz, varolan durumu, alışkanlığın narkozuyla sürdürür.

Örneğin gizlilik, güvenlikli çalışmaya dair bilgileri ve belki deneyimleri de vardır, gerektiğinde iddialı eleştiriler yapmaktan sakınmaz. Ama sanki bunlar kendi yaşamı, çalışmaları ve sürdürdüğü ilişkiler için geçerli değilmiş gibi davranır. En basit güvenlik tedbirlerini almaz, en basit kuralları uygulamaz vb. Bu bahiste dile getirdiği düşünceler eylemsel bir öz ve içerikten yoksun bilgi kalıplarıdır. Ev, iş yeri, dernek, sendika, büro, ikili ilişki anları vb ortamların devrimciliğine titizlenmez, sıradanlıkla uzlaşır ya da bizzat sıradanlığın bir öznesi olur. Önünde falan yoldaşın, filan yoldaşın, şu ya da bu devrimci örgütün kadrolarının dedikodusu yapılır, olur olmaz bilgiler düşman denetimine açık yerlerde konuşulur, ulu orta “eleştiriler” çevresinde at oynatır da duruma müdahale etmez, seyrederek, dinleyerek onaylar ya da düpedüz dedikoduya çanak tutar, bozgunculukla, başı bozuklukla uzlaşır. Devrimci disipline, devrimci değerlere bağlı kalmaya davet etmek, devrimci olmayanla mücadele etmek bu durumlarda aklına gelse bile olacak iş değildir, “en iyisi uyumlu olmak”tır!

Sınırlandırılmış devrimcilik pratiği ve zihniyeti, “sınıf düşmanı” kavramını anlam yitimine uğratır, düşmanı yenilgiye uğratacak kuvvetleri oluşturma yönelim ve tutkusu çöker, “sürdürülebilir bir devrimcilik”, yani devrimciliğin bir nevi düzen haline dönüşmesi kendini gösterir. “Düzen” devrimciliğin idam fermanıdır. Bırakalım adanmış bir devrimci olarak kendini geliştirmeyi, devrimci iddialarını büyütmeyi, üstlendiği görev sorumlulukları devrimci adanmışlık ve devrimci tutkuyla hakkını vererek yapmak onun çok uzağındadır.

Sınırlandırılmış devrimcilik az çok kabullenilmiş, bir ölçüde içselleştirilmiş bir durum olduğu içindir ki, yalnızca pratik devrimci çalışmaların sınırlanmasıyla kalmaz, devrimci iddia ve irade kaybıyla, devrimci tutkuların çöküşüyle, daha genelde ise sosyalist ve devrimci değerlerin içerik ve anlam kaybıyla, erozyonuyla el ele gider. Fakat bu sosyalist ve devrimci değerlerle cepheden bir çatışma hali, onların reddiyesi değildir, keza devrimci iradeyi konuşturmaya ve iddialı devrimciliğe, tutkulu devrimciliğe karşı açık bir savaş durumu da değildir. Daha çok kendisini sınırlandırılmış devrimciliğin, uyuşturucu konforuna kaptırmış devrimciliğin varlığına meşruiyet kazanma ve sürdürme eğiliminin kloroform etkisini kendiliğinden yayma eğilimidir. Diğer devrimcileri eteklerinden, paçalarından geri çeker, engellemeye, değersizleştirmeye çalışır, ayaklarına dolaşır, kendisine benzetmek, kendi düzeyine çekmek ister.

Kapitalist, emperyalist sömürü düzeniyle barışık yaşamak, mücadelesini sınırlandırmak belli bir devrimci ve sosyalist bilinci, devrimci bir tarihi olanlar için hiç de kolay değildir. İç dengelerini kurmak için kendilerini ikna etme yöntemi ne olursa olsun iç çelişkileri durmaksızın vicdanlarını kanatır. Şiddetli ya da hafif gelgitler yaşarlar, az ya da çok farkında oldukları durumlarını zaman zaman da olsa değiştirmek de isterler, ancak kendilerine kolay kolay güç yetiremezler. Kolektif iradenin devrimci yardımına ihtiyaçları vardır. Sınırlandırılmış devrimcilikle açık ideolojik mücadele, en büyük devrimci yardım ve destektir.

Marks ve Engels Alman İdeolojisi'nde

...gerçekte ve pratik materyalist için, yani komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek (revolutionieren), varolan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir...” demişlerdi. Sınırlandırılmış devrimcilik zihniyet ve pratiğine devrimci çalışmanın ve devrimci militanın varoluşunun düşünsel ve eylemsel bütün alanlarında somut ve pratik biçimde saldırmak, onu devrimci biçimde dönüştürmek, mücadelemize emek vermiş ve vermekte olan devrimcilerin devrimci bakımdan yenilenmelerini, devrimci irade kazanmalarını, devrimcilik çıtalarını ve iddialarını yükseltmelerini, devrimci tutkularını ateşlemelerini sağlamanın en güvenceli yoludur. Sınırlandırılmış devrimcilik ideolojik hastalığına kendini kaptıran devrimciler eleştiri ve eğitimle, denetimle, rutinden farklı başarılı çalışma örnekleri yaratmalarını sağlayarak vb. devrimci pratik biçimde zorlayarak sınırlandırılmış devrimcilik zihniyetiyle yüzleştirilmeli, sınırlandırılmış devrimciliğe pratik olarak saldırma çizgisinde hesaplaşmaya yöneltilmelidir.

Sınırlandırılmış devrimcilik zihniyeti ve pratiğiyle mücadele, öncüye, devrim ve sosyalizm mücadelesine emek veren devrimcileri bir nevi ideolojik bakımdan yeniden kazanma mücadelesidir. Devrimci mücadeleyi ve öncüyü geliştirmemize büyük katkılar sağlayacağından kuşku yoktur.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Her Ağacın Kurdu Kendindedir
fc Share on Twitter
 

Siyasal sınıf mücadelesi sömürenlerle sömürülenler, ezenlerle ezilenler, yönetenlerle yönetilenler arasında cereyan eder. Devrimci önderliğin varlık nedeni sömürenlere, egemenlere, ezenlere karşı mücadelenin başında yürümektir. Ve kuşkusuz devrimci önderliklerin gelişimi sınıflar arasındaki bu gerçek varlık yokluk mücadelesinde tutukları yer tarafından belirlenir. Bununla birlikte devrimci önderlikler, tarihlerinin ve gelişimlerinin belirli dönemlerinde devrimci gelişmeyi frenleyen, yolundan çıkartan, devrimci önderliğin gelişimini baltalayan, engelleyen, kendi saflarında zuhur eden belli ideolojik eğilimlerle mücadele içerisinde gelişmişlerdir. Dünya devrimler tarihinde başarılı olmuş bütün devrimci önderliklerin olduğu kadar, partimizin ve devrimci hareketin gelişim tarihi de bunu doğrular.

Dikkatle inceleyen her gözlemci, emekçi sol harekette (devrimci kanadı dahil) kendini gösteren “sınırlandırılmışlık” gerçekliğini saptayabilir. Bu gerçeklik militanların bir bütün olarak kendilerini ortaya koyuşlarında olduğu kadar, birim örgüt yapılarında da gözlemlenebilir. “Sınırlandırılmışlık” gerçekliği kısmi, arızi, tekil ya da lokal bir durum değildir. Devrimcinin varoluşunun belli başlı düzeylerinde yansıyan, bizim “sınırlandırılmış devrimcilik” biçiminde kavramlaştırdığımız bir eğilimdir bu. Öngörülmüş özgün gelişim süreçlerinde geliştirilebilecek hareket tarzından ayrı olarak sınırlandırılmış devrimcilik, devrimci öncülerin saflarında bir eğilim haline geldiğinde, onların devrimci iddia ve iradelerini sınırlandıran, varoluş nedenlerini inkara yönelen temel bir gerçeklik olur. Ve her eğilim gibi egemen olmak ister. Sınırlandırılmış devrimcilik günümüzde devrimcinin de, devrimciliğin de en tehlikeli kemirgenidir. Yüzyıllar ötesinden Pir Sultan'ın dediği gibi, “her ağacın kurdu kendindedir!” Yalnızca Hızır Paşalarla değil, gül atanlarla da mücadele etmek, sınıf mücadelesinin yasallıkları arasındadır.

Kuşkusuz sınırlandırılmış devrimcilik durup dururken ortaya çıkmış değildir. Zaten onu vareden tarihsel, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullardan tecrit halde anlaşılamaz ve açıklanamaz. Sınırlandırılmış devrimciliğin oluşumunu olanaklı kılan koşullar söz konusu olduğunda özellikle iki ana kaynaktan beslendiği veya koşullandırıldığı göz önünde tutulmalıdır.

Emperyalist küreselleşmenin yarattığı yeni iktisadi, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullar, keza onun toplumsal ve siyasi yönelimini, ideolojik duruşunu ve iradesini yansıtan neoliberal saldırı programı ilk temel koşulu oluşturmaktadır. Örneğin özelleştirme ve taşeronlaştırmayı alalım, işçi sınıfının fiziki yapısını parçalayıp katmanlaştırdığı kadar, aynı zamanda sınıf bilincini de dağıtıp çözen burjuvazinin yeni ideolojik saldırı konseptidir bu. Özelleştirme yalnızca burjuva çerçevede kamusal mülkiyete bir saldırı değil, düpedüz kolektif mülkiyet karşısında özel bireysel mülkiyetin ve bireyciliğin yüceltilmesidir vb. Taşeronlaştırma kuşkusuz kapitalist sömürüyü ağırlaştırmanın günümüzde genel bir yöntemidir, ancak bu yoldan burjuvazi, devlet iktidarını kullanarak işçi sınıfını küçük bölüklere ayırmakta, küçük bölüklerin kendi çıkarını işçi sınıfının genel çıkarlarına üstün tutan burjuva bencilliği ve dar görüşlü çıkarcılık eğilimine güçlü bir maddi temel yaratmaktadır. 20. yüzyıl sosyalizminin kazanımlarını topa tutan ve talan eden dünya düzeninin efendisi uluslararası tekelci burjuvazi var gücüyle kolektivizme, sosyalizme, marksizme, parti düşüncesine ve partizanlığa saldırırken, aynı zamanda cemaatleşmeyi, sivil toplumculaşmayı, sosyal ağları, forumları vb. teşvik etmiş ve değişik kanallardan bizzat açıkça finanse ederek egemenliğinin dayanakları haline getirmiştir. Çağdaş iletişim teknolojileri, yalnızca bireysel inisiyatifin alanını genişletme olanağı yaratmakla kalmamış, aynı zamanda hem cemaatleşmenin ve sivil toplumculaşmanın itici bir gücü olmuş ve hem de geniş kitleler nezdinde sıkı bağlarla bağlı siyasal örgütlenmelerin gereksizliği yanılsamasını yaratmıştır. Sosyal ağlar, forumlar parti örgütlülüğü ve partili mücadelenin yerine ikame edildiği ölçüde burjuvazi için yönetilebilir olmuştur.

İkinci olarak, son bir kaç on yıllık dönemde emekçi sol hareketin umutvar bir ilerleme ve gelişme gösterememesi, yenilgi ve başarısızlıklar, işçi sınıfı ve emekçilerle, en geniş ezilen yığınlarla ilişkilerin geliştirilememesi, devrimci yapıların faşist rejimin saldırılarıyla tekrar tekrar fiziki darbelemeler ve tasfiyelere uğratılması, kendini yenileme ve sınıflar mücadelesinin yeni koşullarına yanıt veren siyaset ve örgütlenme tarzını geliştirmedeki yetersizlikler, direnişçilikle belirlenen devrimci tarzın başarılarının lokal, kısmi ve sınırlı kalması, doyurucu ve tatminkar sonuçların elde edilememesi, devrimci ufuk ve iddia kaybıyla, devrimci irade zaafı ve devrimci tutku erozyonuyla şekillenen bir yorgun ve yenik devrimcilik halini koşullandırmıştır.

Bunların yanı sıra örneğin Avrupa'da Türkiye ve Kuzey Kürdistanlı göçmen işçilere ve mültecilere dayanan devrimci eylemin toplumsal, siyasal ve kültürel koşulları da sınırlandırılmış devrimciliği besleyen ihmal edilemez nedenler arasındadır. Bu sonuncusunun yarattığı ek dezavantaj nedeniyle olmalı, sınırlandırılmış devrimcilik en çarpıcı biçimde Avrupa koşullarında kendini göstermiş ve varetmiştir.

Şu ya da bu nedenle devrimci militanın ya da birim yapısının kendini devrimci bakımdan ortaya koyuşu, varedişi geçici olarak sınırlanmış olabilir. Sınırlandırılmış devrimcilik kavramının yansıttığı ve ilgilendiği gerçeklik bundan farklı, bundan ileri ve daha derin bir durumdur. Daha yakından bakalım.

Nedir sınırlandırılmış devrimcilik?

Devrimci düşünce bakımından ele alındığında sınırlandırılmış devrimcilik, bir düşünce donukluğu ve tembelliği, yüzeyselleşme ve dogmatikleşme, bir gelişememe ve yenilenememe, devrimci düşüncenin eylemsel özünün dumura uğrama halidir. Devrimci düşüncenin temeli olan diyalektik ve tarihsel materyalizm, aynı zamanda gününü doldurmuş, eskimiş düşünceyi, teori ve pratiği yıkıp yeniden kurabilecek yetenekte olduğu için devrimcidir. Örneğin, derinliğine düşünüldüğünde aslında sınırlandırılmış devrimciliğin düşünsel donukluğu ve statükoculuğu kendini bile yeniden üretemeyen çalışma biçim ve yöntemlerini, alışıldık hareket tarzı, tavır alış ve tepki veriş biçimlerini sorgulayamayan bir alışıldık düşünce kalıplarını ve kendini tekrar halidir. Böyle durumlar, kolektif devrimci irade, eleştirel devrimci düşünce ya da gelişen devrimci pratik tarafından sarsıcı biçimde sorgulanmadıkça, kendiliğinden değişemez.

Sınırlandırılmış devrimciliğin düşünsel donukluğu belki de en açık şekilde devrimci öncülerin işçi sınıfı ve emekçilerle, ezilenlerle buluşması, devrimci öncünün ve devrimci mücadelenin ilerletilmesi ve geliştirilmesine dair iddia, yönelim ve arayış yoksunluğunda kendini gösterir. Gelişme düşünce ve perspektifinin silikleşmesi kuşkusuz devrimci iyimserliğin kaybedilmesi, devrimci olanaklara körleşmek, işçi sınıfı ve emekçilere, ezilenlere güven kırılmasıdır. 90'larda mücadele ettiğimiz “devrimi anlamayan devrimcilik” (Kürdistan devrimini anlamıyorlardı ve hala da anlayamıyorlar!) gibi Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın da içerisinde bulunduğu Ortadoğu bölgesindeki bölgesel devrimci durumu ve devrimci süreci, başlamış bölge devrimini ve muazzam devrimci imkanları anlama ve değerlendirme yetisinin yitimidir. Yüzbinlerin ayağa kalktığı, devrimin elle tutulacak kadar yakınlaştığı Haziran ayaklanmasından, devrimciliğinin önündeki tüm sınırları yıkmak için gereken gücü almaya kapalılıktır.

Sınırlandırılmış devrimcilik pratiği yıkılmadığında kendine denk düşen bir devrimcilik zihniyeti geliştirmektedir ki, bizim sınırlandırılmış devrimcilik dediğimiz tam da bu ideolojik durumdur. Süregiden bir sınırlandırılmış devrimci eylemsel varoluştan neşt eden sınırlandırılmış devrimcilik zihniyeti devrimci düşünüşü felç etmekte, düşünsel donukluğa, kısırlığa, içeriği boşalmış, anlamını yitirmiş devrimci formüllerin tekrarına, devrimci lafazanlık ve dogmatizme yol açmaktadır. Sınırlandırmışlık devrimcilik zihniyetinin, bırakınız devrimci çalışmanın her hangi bir alanı için ciddi teorik, düşünsel çabalar gerektirmesini, koşullamasını, ihtiyaç haline getirmesini her çeşit yaratıcı, yenileyici, biriktirici, geliştirici, değiştirici yönelim ve arayışlarla çatışır, onlarda varlıksal bir tehdit ve tehlike götürür.

Siyasal bakımdan alındığında sınırlandırılmış devrimcilik, herşeyden önce devrimci çalışmalara kişisel bakımdan katabileceğinin en azını, asgarisini katmayla sınırlanma eğilimidir. Devrimci adeta her devrimci eyleminden yeniden doğar, devrimci eyleminden aldığı güçle kendi sınırlarını aşmaya yönelir. Devrimci görevlerle kurulan bu ilişkinin özneyi devrimcileştiren devrimci özü çözülmeye, devrimci anlamı erimeye, devrimci amacı belirsizleşmeye ve devrimci ruhu ışığını kaybetmeye başlar. Devrimci görevler “iş”e dönüşürken, devrimci de memurlaşmaya başlar. Devlet memuru sınırları belli günlük bürokratik kayıt kuyut işlerini yapar ve karşılığını aylık ücret olarak alır. Sınırlandırılmış devrimci ise adeta standardize olmuş çok sınırlı rutin iş'lerini yaparak devrimcilik sıfatını ve saygınlığını sürdürme hakkını korur. Bu durum kuşkusuz bireyin örgüte bakışını ve örgütle ilişkileniş biçimini de özsel bakımdan dönüştürür. Böyle bir durumda birey sınıf düşmanıyla savaşın olanaklı ve uygulanabilir bütün biçimleriyle sürdürülmesini istese, lafta savunuyor görünse bile gerçekte bunu kendisi dışındakilerin sorunu, sorumluluğu ve görevi görür, sınırlandırılmış devrimcilik düzenini sürdürmek kendisinin dokunulmaz hakkıdır, meşrudur! Zaten daha çok haklarıyla, yetkileriyle ilgilidir, görev ve sorumluluklarının hatırlatılmasından rahatsız olur.

Pratik siyasal ve örgütsel çalışmalar sözkonusu olduğunda parti çizgisini, tanımlanmış parti hedeflerini, parti kararlarını anlamak ve uygulamak, bağlı kalmak yerine onları kendi sınırlandırılmış devrimciliğine tercüme etme, indirgeyerek sınırlandırma eğilimidir. Çıtayı yapabileceklerinin asgari sınırına çekerek başarıyı güvenceleme sağlamcılığı onun statükocu, muhafazakar tarzıdır. Risk üstlenmeye pek yanaşmaz, öyle büyük riskler de değil, siyasal ve örgütsel çalışmaları biraz ileri götürecek, durumu birazcık değiştirecek gelişme, büyüme ve ilerleme hedefi bile kabule kolay yanaşılmayacak büyük risklerdir. Bunlar risktir, oluşmuş sınırlı devrimcilik düzenini tehdit eder. Sınırlı rutin “iş”ler dışına kendiliğinden pek nadir olarak çıkar, zaman ve hız diye bir soruna örgütsel zorlama yoksa hemen hemen rastlanmaz. Sınırlı devrimcilik düzenini değişmez ve dokunulmaz gördüğünden olsa gerek, başkalarını, somut, gerçek mücadelelere çağırmaktan, somut devrimci görev ve sorumluluklar vermeye yönelmekten, birlikte çalıştığı devrimcilere emek vermekten bin dereden su getirerek imtina eder. Gerçekte kendisine de emek vermez. "Zaten yapmazlar" der, kimseyi beğenmez, herkes hakkında bir şekilde olumsuz hükümler kesmekte, mahkum etmekte, değersizleştirmekte hiç bir beis görmez. Her şeyi bildiğini sanır, otoritedir, özünde kendini beğenmiş ve kibirlidir. Siyasal ve örgütsel çalışmaları bir adım ileri götürecek, geliştirecek, durumun biraz olsun değişmesini zorlayacak, alışılmış rutinin konforunu bozacak her pratik çalışma önerisini, her planı olmazla, gerçekleştirilemezle, nesnelikten kopmakla, imkansızla karşılama eğilim ve tavrındadır. Gerçekleştirme, başarma imkanlarına, yol ve yöntemlerine, tarzına değil de gerçekleştirilemezi gerekçelendirmeye odaklıdır. Aynı süreçte birden fazla devrimci görev önüne kondu mu etekleri, paçaları tutuşur, kendini biraz zorlamak, alışkanlıklarının konforunu bozmak, devrimci enerjisini uyandırmak, gerçekleştirme yol ve yöntemlerini aramak yerine yapılamazın, olmazın gerekçelerini sayar, arar “bulur”. Biraz olsun durumunun zorlanmasından duyduğu memnuniyetsizlik, hoşnutsuzluk her halinden yansır, adeta olmazı örgütler ve sonra da "dememiş miydim"i dillendirmek için büyük bir istek ve coşkuyla tutuşur! Sanki önemli olan, siyasi ve örgütsel çalışmaların başarısı, mücadelenin ve devrimci öncünün geliştirilmesi, ilerletilmesi, büyütülmesi değil de onun “haklı” çıkmasıdır!

Örgütsel bakımdan ele alındığında sınırlandırılmış devrimcilik pratik olarak cemaatleşme, dernekleşme, çevreleşme eğiliminin partililiğin, örgütlü davranışın, partili ilkeler ve kuralların yerine ikame edilmesi eğilimidir. Öncünün örgütsel sınırlarının belirsizleşmesi, öncülerin örgütsüzleşmesi, örgütsel kurulların, organsal işleyişin formelleşmesi, devrimci eleştirinin rafa kaldırılması, denetimin, hesap verilirliğin yerini kötürümleştirici uzlaşmacılığın almasıdır. Öncülerin saflarında devrimci olmayanla, çürüyenle mücadelenin yerine seyrediciliğin, kaydediciliğin ikame edilerek bir nevi yaşam hakkı tanınmasıdır. Emekçi sol hareketin bileşenlerinin düşük örgütlülük düzeyi, kadrolaşma çalışmasının büyük oranda ihmali de diğer şeylerin yanı sıra sınırlandırılmış devrimcilik zihniyetinin yansımasıdır. Örneğin kadrolaşma çalışmasının parti kademelerinin değişik düzeylerinde nasıl ve hangi plana, programa göre sürdürüleceğini tartışır, açıklar, lafzi olarak o da kadrolaşma çalışmasının öneminden, yedekler yetiştirmekten vb. sözeder söz etmesine de, kendi konumundan, kendi alanında bir tek adım planlamaz ve atmaz, sürekli öteleme, erteleme eğilimindedir. O da kadroların niteliğinin yükseltilmesinden yanadır, ama ne kendi düzeyini, formasyonunu ne de en yakın çalışma arkadaşlarının düzey ve formasyonunu yükseltmek için biraz olsun kımıldamaz, çaba ve emek vermeye girişmez.

Parti basınını aynı sınırlanmışlık ve onunla el ele giden yüzeysellik hali içinde takip eder, ama öğrenme, anlama ve uygulamaya, somut devrimci görevler çıkartmaya odaklanmış bir ilişkileniş onun çok uzağındadır. Belirgin bir şekilde “eleştirmek”, “hata bulmak” için okur. Diyelim ki, önderlik parti işleyişindeki bozulmaları eleştirir ve her alanda düzgün parti işleyişini kurmak için çağrı yapar. Okur, yüz yüze tartışır, ama o, somut olarak üzerine hiç almaz, varolan durumu, alışkanlığın narkozuyla sürdürür.

Örneğin gizlilik, güvenlikli çalışmaya dair bilgileri ve belki deneyimleri de vardır, gerektiğinde iddialı eleştiriler yapmaktan sakınmaz. Ama sanki bunlar kendi yaşamı, çalışmaları ve sürdürdüğü ilişkiler için geçerli değilmiş gibi davranır. En basit güvenlik tedbirlerini almaz, en basit kuralları uygulamaz vb. Bu bahiste dile getirdiği düşünceler eylemsel bir öz ve içerikten yoksun bilgi kalıplarıdır. Ev, iş yeri, dernek, sendika, büro, ikili ilişki anları vb ortamların devrimciliğine titizlenmez, sıradanlıkla uzlaşır ya da bizzat sıradanlığın bir öznesi olur. Önünde falan yoldaşın, filan yoldaşın, şu ya da bu devrimci örgütün kadrolarının dedikodusu yapılır, olur olmaz bilgiler düşman denetimine açık yerlerde konuşulur, ulu orta “eleştiriler” çevresinde at oynatır da duruma müdahale etmez, seyrederek, dinleyerek onaylar ya da düpedüz dedikoduya çanak tutar, bozgunculukla, başı bozuklukla uzlaşır. Devrimci disipline, devrimci değerlere bağlı kalmaya davet etmek, devrimci olmayanla mücadele etmek bu durumlarda aklına gelse bile olacak iş değildir, “en iyisi uyumlu olmak”tır!

Sınırlandırılmış devrimcilik pratiği ve zihniyeti, “sınıf düşmanı” kavramını anlam yitimine uğratır, düşmanı yenilgiye uğratacak kuvvetleri oluşturma yönelim ve tutkusu çöker, “sürdürülebilir bir devrimcilik”, yani devrimciliğin bir nevi düzen haline dönüşmesi kendini gösterir. “Düzen” devrimciliğin idam fermanıdır. Bırakalım adanmış bir devrimci olarak kendini geliştirmeyi, devrimci iddialarını büyütmeyi, üstlendiği görev sorumlulukları devrimci adanmışlık ve devrimci tutkuyla hakkını vererek yapmak onun çok uzağındadır.

Sınırlandırılmış devrimcilik az çok kabullenilmiş, bir ölçüde içselleştirilmiş bir durum olduğu içindir ki, yalnızca pratik devrimci çalışmaların sınırlanmasıyla kalmaz, devrimci iddia ve irade kaybıyla, devrimci tutkuların çöküşüyle, daha genelde ise sosyalist ve devrimci değerlerin içerik ve anlam kaybıyla, erozyonuyla el ele gider. Fakat bu sosyalist ve devrimci değerlerle cepheden bir çatışma hali, onların reddiyesi değildir, keza devrimci iradeyi konuşturmaya ve iddialı devrimciliğe, tutkulu devrimciliğe karşı açık bir savaş durumu da değildir. Daha çok kendisini sınırlandırılmış devrimciliğin, uyuşturucu konforuna kaptırmış devrimciliğin varlığına meşruiyet kazanma ve sürdürme eğiliminin kloroform etkisini kendiliğinden yayma eğilimidir. Diğer devrimcileri eteklerinden, paçalarından geri çeker, engellemeye, değersizleştirmeye çalışır, ayaklarına dolaşır, kendisine benzetmek, kendi düzeyine çekmek ister.

Kapitalist, emperyalist sömürü düzeniyle barışık yaşamak, mücadelesini sınırlandırmak belli bir devrimci ve sosyalist bilinci, devrimci bir tarihi olanlar için hiç de kolay değildir. İç dengelerini kurmak için kendilerini ikna etme yöntemi ne olursa olsun iç çelişkileri durmaksızın vicdanlarını kanatır. Şiddetli ya da hafif gelgitler yaşarlar, az ya da çok farkında oldukları durumlarını zaman zaman da olsa değiştirmek de isterler, ancak kendilerine kolay kolay güç yetiremezler. Kolektif iradenin devrimci yardımına ihtiyaçları vardır. Sınırlandırılmış devrimcilikle açık ideolojik mücadele, en büyük devrimci yardım ve destektir.

Marks ve Engels Alman İdeolojisi'nde

...gerçekte ve pratik materyalist için, yani komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek (revolutionieren), varolan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir...” demişlerdi. Sınırlandırılmış devrimcilik zihniyet ve pratiğine devrimci çalışmanın ve devrimci militanın varoluşunun düşünsel ve eylemsel bütün alanlarında somut ve pratik biçimde saldırmak, onu devrimci biçimde dönüştürmek, mücadelemize emek vermiş ve vermekte olan devrimcilerin devrimci bakımdan yenilenmelerini, devrimci irade kazanmalarını, devrimcilik çıtalarını ve iddialarını yükseltmelerini, devrimci tutkularını ateşlemelerini sağlamanın en güvenceli yoludur. Sınırlandırılmış devrimcilik ideolojik hastalığına kendini kaptıran devrimciler eleştiri ve eğitimle, denetimle, rutinden farklı başarılı çalışma örnekleri yaratmalarını sağlayarak vb. devrimci pratik biçimde zorlayarak sınırlandırılmış devrimcilik zihniyetiyle yüzleştirilmeli, sınırlandırılmış devrimciliğe pratik olarak saldırma çizgisinde hesaplaşmaya yöneltilmelidir.

Sınırlandırılmış devrimcilik zihniyeti ve pratiğiyle mücadele, öncüye, devrim ve sosyalizm mücadelesine emek veren devrimcileri bir nevi ideolojik bakımdan yeniden kazanma mücadelesidir. Devrimci mücadeleyi ve öncüyü geliştirmemize büyük katkılar sağlayacağından kuşku yoktur.