Rojava'da Ölümü Yenerken Kılavuzlaşan Kadınlar
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Rojava'da devrimi yaşamak da, yaşatmak da zorlu bir mücadelede ısrarcı olmak anlamına gelmektedir.

Bu genel doğru içerisinde kadının varlığı, devrimle kurduğu ilişkinin niteliği, önüne çıkan engelleri aşma iradesi, her alanda olduğu gibi iki kat mücadeleyi koşulluyor.

Politik askeri alanda yürütülen savaşımda hem kadının yaşadığı sorunları, zorlukları, hem de “erk” zihniyetin açık veya üstü örtülü yansımalarını net bir biçimde görebiliriz. Askeri yapılanmaya kabaca baktığımızda kadın ve erkek savaşçılar eşit haklara sahipler, cinsiyeti esas alan bir yapılanma söz konusu değil. Suikast, sabotaj alanlarında, askeri akademilerde, ağır silah ve taburlarda ve diğer tüm alanlarda kadınlar var. Ayrıca kadın taburları da bulunuyor. Kadının bütün alanlarda varlığı bir lütuf değil; gücü, iradesi, savaşta kendi kimliğiyle kazandığı bir varoluş. Kadının en zayıf yanı, yönetme gücü kazanmadaki eksikliği. Ayrı kadın yapılanması ve merkezi yönetiminin bir bölümü dışındaki alanlarda kadın komutanların görünmezliği üzerine düşünülmelidir. Sayısız karma taburun komutanlarının hepsinin erkek oluşu, kadınların takım komutanı -ki bunlar kadın takımları- olmanın ötesine geçememesi sadece nitelik ile açıklanamaz.

Rojava'da savaş gücü, tecrübesi, birikimi yıllara dayanan sayısız kadın savaşçı bulunuyor. Bu sorun zihniyet sorunu olduğu kadar, kadının emeğine, savaş gücüne sahip çıkmama sorunudur da.

Bu açıdan kadının savaşta tuttuğu yeri anlamak için Rojava'nın kadın şehitlerinden, yurtsever yoldaşlarımız Jiyan, Adar, Madara'nın pratiklerini konuşabiliriz.

Heval Jiyan, cephe komutanı olarak, görevinde kadın kimliğini esas aldığı kadar, tüm kadın savaşçıları “erk” yaklaşımlar karşısında inatçı bir duruşla, savaşın tüm araçlarının bilgisini edinmeye çağırmaktaydı. Bir erkek komutan açısından savaş cephesine sık gitmemenin çok da sorun olmadığını, tartışma konusu yapılmayacağını, ancak bir kadın komutanın uzun süre gitmeyişinin tartışmalara konu olacağını biliyordu. Kadın savaşçıların durumu abarttığı, fazla riske girdiği yönlü uyarılarını “bakın ben üç gün buralara gelmesem korkuyor, kendisini korumaya çalışıyor demeye başlarlar, biz kadınların bunu söyletmemesi gerek” sözleriyle yanıtlıyordu. Heval Jiyan, savaş deneyimi, gücü ile kazandığı komuta gücünün sürdürmenin bir yolunun da algılarla mücadele etmek olduğunu biliyordu. Bir erkek komutanlığa getirildiğinde pratiği hızla kabullenilebilir, kadın komutandan ise komutanlığını kanıtlaması beklenir. Heval Jiyan'ın şehit düşmesi de bu düşünüşün sonucuydu. Çetelerin saldırılarının yaşandığı savaş mevzisine, çatışmanın ilk saatlerinde hızla gitmiş, tüm itirazlara rağmen savaş mevzisinde uzun süre kalmıştı. Çatışma planının ve lojistik ihtiyaçlarının tümünü bilmek ve tamamlamak istiyordu. Sıcak savaş alanının dışında savaşı koordine etmesi gerekirken, o içinde koordine ediyordu. Bu pratik, bir komutan açısından yüce bir eylem olduğu kadar, şehit düşmesi ile yaşanan kaybın büyüklüğü düşünüldüğünde kabul edilemezdir de.

Rojava devriminin açığa çıkardığı bir diğer çarpıcı gerçekse kadının savaşla, savaşın araçlarıyla kurduğu güçlü bağdır. Bu bağı en güçlü resmeden kadın savaşçı Heval Adar'dır. Heval Adar düşmanın attığı havanla ağır yaralanmış ve silahıyla yan yana düşmüştür. Silah arkadaşları hızla yaralarını bağlayıp onu hastaneye ulaştırmaya kilitlenmişken, o silahına ulaşmak istemiştir. Heval Adar'ın tüm ağrılarına karşın ağzından çıkan sözcük “silahım” olmuştur. Arkadaşlarının “tamam heval Adar, silahın burada” sözlerini yine “silahım” diyerek, elini kaldırıp silahına uzatarak yanıtlamıştır. Bir kadın savaşçının son nefesinde dahi silahını düşünmesi, ona ulaşma çabası, iradesinin derinliğini görmek için yeterli.

Heval Madara emekçiliği, fedakarlığı ile çokça şehit verilen Tıl Hamis, Tıl Barak hamlesinin simgelerindendi. Geri çekilme kararının verilmesinin ardından tek hedef, güçleri, yaralı ve şehitleri düşman hattının dışına çıkarmaktır. Heval Madara komutanı olduğu gücün geri çekilişini tamamladıktan sonra, yaralı arkadaşları çıkarmaya başlar. Gidiş-gelişin oldukça güç olduğu alandan pek çok arkadaşı çıkarır. Arkadaşların artık kendisinin de çıkması uyarısını “son bir yaralı var onu da alayım geliyorum” sözleriyle yanıtlar. O anda kendisine dair zerre korku, kaygı taşımamaktadır. Tek düşündüğü yaralı arkadaşları çıkarmaktır. Ve son yaralı diyerek düşman hattına giren Heval Madara burada şehit düşer.

Kadının savaş komutanlığını, kahramanlığını daha farklı pek çok açıdan anlatmak mümkün. İlk dönemler Arap, Süryani ve diğer halklarda elde silah taşıyan kadınlar şaşkınlık yaratırken artık bu kadınlar bir kimlik, bir güç kazandılar. Çetelerin “bizi kadınlar öldürmesin, öldürürlerse cehenneme gideriz” söylemi etki ve gücün düşman ağzından itirafıdır. Hep cehennemle anılan kadınlar, Rojava'da düşmanın cehennem korkusudur.

Rojava'da elde silah doçka başında savaşan kadınların kimlik sorunu yok. Kadınların savaşçı kimliğini büyütmeye ve derinleştirmeye ve yönetme gücünü geliştirmeye ihtiyaç var.

Delal Mazlum 

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Rojava'da Ölümü Yenerken Kılavuzlaşan Kadınlar
fc Share on Twitter
 

Rojava'da devrimi yaşamak da, yaşatmak da zorlu bir mücadelede ısrarcı olmak anlamına gelmektedir.

Bu genel doğru içerisinde kadının varlığı, devrimle kurduğu ilişkinin niteliği, önüne çıkan engelleri aşma iradesi, her alanda olduğu gibi iki kat mücadeleyi koşulluyor.

Politik askeri alanda yürütülen savaşımda hem kadının yaşadığı sorunları, zorlukları, hem de “erk” zihniyetin açık veya üstü örtülü yansımalarını net bir biçimde görebiliriz. Askeri yapılanmaya kabaca baktığımızda kadın ve erkek savaşçılar eşit haklara sahipler, cinsiyeti esas alan bir yapılanma söz konusu değil. Suikast, sabotaj alanlarında, askeri akademilerde, ağır silah ve taburlarda ve diğer tüm alanlarda kadınlar var. Ayrıca kadın taburları da bulunuyor. Kadının bütün alanlarda varlığı bir lütuf değil; gücü, iradesi, savaşta kendi kimliğiyle kazandığı bir varoluş. Kadının en zayıf yanı, yönetme gücü kazanmadaki eksikliği. Ayrı kadın yapılanması ve merkezi yönetiminin bir bölümü dışındaki alanlarda kadın komutanların görünmezliği üzerine düşünülmelidir. Sayısız karma taburun komutanlarının hepsinin erkek oluşu, kadınların takım komutanı -ki bunlar kadın takımları- olmanın ötesine geçememesi sadece nitelik ile açıklanamaz.

Rojava'da savaş gücü, tecrübesi, birikimi yıllara dayanan sayısız kadın savaşçı bulunuyor. Bu sorun zihniyet sorunu olduğu kadar, kadının emeğine, savaş gücüne sahip çıkmama sorunudur da.

Bu açıdan kadının savaşta tuttuğu yeri anlamak için Rojava'nın kadın şehitlerinden, yurtsever yoldaşlarımız Jiyan, Adar, Madara'nın pratiklerini konuşabiliriz.

Heval Jiyan, cephe komutanı olarak, görevinde kadın kimliğini esas aldığı kadar, tüm kadın savaşçıları “erk” yaklaşımlar karşısında inatçı bir duruşla, savaşın tüm araçlarının bilgisini edinmeye çağırmaktaydı. Bir erkek komutan açısından savaş cephesine sık gitmemenin çok da sorun olmadığını, tartışma konusu yapılmayacağını, ancak bir kadın komutanın uzun süre gitmeyişinin tartışmalara konu olacağını biliyordu. Kadın savaşçıların durumu abarttığı, fazla riske girdiği yönlü uyarılarını “bakın ben üç gün buralara gelmesem korkuyor, kendisini korumaya çalışıyor demeye başlarlar, biz kadınların bunu söyletmemesi gerek” sözleriyle yanıtlıyordu. Heval Jiyan, savaş deneyimi, gücü ile kazandığı komuta gücünün sürdürmenin bir yolunun da algılarla mücadele etmek olduğunu biliyordu. Bir erkek komutanlığa getirildiğinde pratiği hızla kabullenilebilir, kadın komutandan ise komutanlığını kanıtlaması beklenir. Heval Jiyan'ın şehit düşmesi de bu düşünüşün sonucuydu. Çetelerin saldırılarının yaşandığı savaş mevzisine, çatışmanın ilk saatlerinde hızla gitmiş, tüm itirazlara rağmen savaş mevzisinde uzun süre kalmıştı. Çatışma planının ve lojistik ihtiyaçlarının tümünü bilmek ve tamamlamak istiyordu. Sıcak savaş alanının dışında savaşı koordine etmesi gerekirken, o içinde koordine ediyordu. Bu pratik, bir komutan açısından yüce bir eylem olduğu kadar, şehit düşmesi ile yaşanan kaybın büyüklüğü düşünüldüğünde kabul edilemezdir de.

Rojava devriminin açığa çıkardığı bir diğer çarpıcı gerçekse kadının savaşla, savaşın araçlarıyla kurduğu güçlü bağdır. Bu bağı en güçlü resmeden kadın savaşçı Heval Adar'dır. Heval Adar düşmanın attığı havanla ağır yaralanmış ve silahıyla yan yana düşmüştür. Silah arkadaşları hızla yaralarını bağlayıp onu hastaneye ulaştırmaya kilitlenmişken, o silahına ulaşmak istemiştir. Heval Adar'ın tüm ağrılarına karşın ağzından çıkan sözcük “silahım” olmuştur. Arkadaşlarının “tamam heval Adar, silahın burada” sözlerini yine “silahım” diyerek, elini kaldırıp silahına uzatarak yanıtlamıştır. Bir kadın savaşçının son nefesinde dahi silahını düşünmesi, ona ulaşma çabası, iradesinin derinliğini görmek için yeterli.

Heval Madara emekçiliği, fedakarlığı ile çokça şehit verilen Tıl Hamis, Tıl Barak hamlesinin simgelerindendi. Geri çekilme kararının verilmesinin ardından tek hedef, güçleri, yaralı ve şehitleri düşman hattının dışına çıkarmaktır. Heval Madara komutanı olduğu gücün geri çekilişini tamamladıktan sonra, yaralı arkadaşları çıkarmaya başlar. Gidiş-gelişin oldukça güç olduğu alandan pek çok arkadaşı çıkarır. Arkadaşların artık kendisinin de çıkması uyarısını “son bir yaralı var onu da alayım geliyorum” sözleriyle yanıtlar. O anda kendisine dair zerre korku, kaygı taşımamaktadır. Tek düşündüğü yaralı arkadaşları çıkarmaktır. Ve son yaralı diyerek düşman hattına giren Heval Madara burada şehit düşer.

Kadının savaş komutanlığını, kahramanlığını daha farklı pek çok açıdan anlatmak mümkün. İlk dönemler Arap, Süryani ve diğer halklarda elde silah taşıyan kadınlar şaşkınlık yaratırken artık bu kadınlar bir kimlik, bir güç kazandılar. Çetelerin “bizi kadınlar öldürmesin, öldürürlerse cehenneme gideriz” söylemi etki ve gücün düşman ağzından itirafıdır. Hep cehennemle anılan kadınlar, Rojava'da düşmanın cehennem korkusudur.

Rojava'da elde silah doçka başında savaşan kadınların kimlik sorunu yok. Kadınların savaşçı kimliğini büyütmeye ve derinleştirmeye ve yönetme gücünü geliştirmeye ihtiyaç var.

Delal Mazlum