Irak'ta Gerici İktidar Savaşı: Musul Düştü
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

10 Haziran'da IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) savaşçıları, ciddi bir direnişle karşılaşmadan Musul kentini ele geçirdiler. Ardından çevresindeki, Telafer, Samarra, Selahaddin ve diğer kent ve kasabaları, Irak'ın en büyük rafinerisini aldılar, Bağdat'a girmeyi hedefliyorlar.

Suriye savaşına 2011'de giren IŞİD, Nusra Cephesi ile birlikte örgütlendi. Suudi krallığı, Katar emirliği ve Türkiye tarafından ÖSO ve diğer İslami örgütler yanı sıra, para, silah, eğitim üsleri ve sınır geçişleri yoluyla yoğun destek gördü. Suriye'de Baas rejimini devirmek isteyen ABD ve Avrupalı emperyalistler de destek verdiler. CIA şefi bir Türkiye ziyaretinde “Türkiye ile birlikte Suriye'de çok iyi hareketler örgütlüyoruz” diyerek bu desteği açıklamaktan çekinmedi.

Türkiye, yalnızca Baas rejimine karşı değil, Suriye Kürtlerinin Rojava'da gerçekleştirdiği ve partimiz MLKP'nin de katıldığı demokratik devrime karşı da, IŞİD'i (Nusra ve Özgür Suriye Ordusu'nu da) askeri saldırıya geçirdi. Yüzlerce sivilin ve devrimcinin katledilmesine yol açtı. IŞİD'in katlettiği devrimciler içinde partimizin savaşçısı Serkan Tosun da vardı. Ancak, Rojava halkları ve öncülük eden devrimci partiler ve ortak ordusu (Yekitiya Parestina Gel-Halk Savunma Birliği)YPG, IŞİD'i yenilgiye uğrattılar.

2014 başlarında Sünni Arap kenti Felluce'de başlattığı savaş hamlesini, 10 Haziran'da Musul'u ele geçirerek zirveye çıkardı. Şimdi Bağdat'ta savaşı sürdürmek istiyor. Musul'u almasını, Suudi-Katar-Türkiye üçlüsü destekledi. MİT şefi Hakan Fidan aynı konuşmasında IŞİD de içinde olmak üzere Esad'a karşı savaşan örgütlere Türkiye'nin 2000 tır tutarında silah ve cephane yardımı yaptığını dile getiriyordu.

Bölge gerici devletleri IŞİD'i Musul'u ele geçirmesi için neden desteklediler? Musul ve çevre kentleri ele geçirmekle sonuçlanan bu savaşta yalnızca IŞİD mi var?

Suudi krallığı-Türkiye-Katar emirliği, Suriye Baas rejimini yıkmak için savaşta birleştikleri gibi, İran mollalarına yakın duran Maliki'yi hükümetten düşürmek için de birlikte bu savaşı desteklediler. Bu ittifaka özellikle Türkiye Barzani'yi (Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı) de çekti.

ABD ve Avrupa emperyalistleri bu savaşı Maliki'yi hizaya getirerek Irak Sünni Arap egemenleriyle uzlaşmasını sağlamak için kullanıyorlar.

IŞİD, askeri olarak Musul'u düşürürken yalnız değildi. Saddam'ın yardımcısı İzzet El Durri'nin doğrudan örgütlediği Nakşibendi (bir Sünni İslam tarikatı) Ordusu, büyük aşiretlerin milisleri, Ensar es Sunne (eski adı Ensar el İslam'dı ve Kürt İslamcıların silahlı örgütüdür) ve bunlara yakın daha küçük silahlı güçler IŞİD'le birlikte Musul'u aldılar. Sünni halkın desteğini ise iki şey sağladı; Maliki'nin zulmünden bıkan Sünni Arap halkı Maliki ordusunu ve polisini uzaklaştıracak harekete çare diye destek veriyor. İkincisi, özellikle aşiret egemenleri, eski Baasçılar Sünni halk üzerinde etkililer, bunlar Musul'u düşüren hareketin içindeler ve halk desteğinei sahipler.

IŞİD, panislamcı bir örgüt olarak Müslüman ülkelerden savaşçı toplamasına ve Rakka'dan Musul'a uzanan bölgedeki alan hakimiyetine, dahası etkili Sünni örgütlerle ittifakına rağmen, Bağdat seferinde zafer kazanamaz.

Çünkü, Şii Araplara ve Rojava'da Kürtlere yaptığı katliamlarla, halklara diktatörce tavrı nedeniyle büyük kitle desteğine ulaşamaz. Maliki diktatörlüğünün uyguladığı zulüm sayesinde sunni Araplardan militan devşirse bile, tek başına bu sınırlı destek Irak'ta iktidar almasına asla yetmez.

IŞİD, Musul'daki egemen ittifak içindeki egemenliğini de uzun süre koruyamaz. ABD emperyalizmi, Bağdat ve Güney Kürdistan başkenti Hewler'e dışişleri bakanı J. Kerry'i gecikmeden gönderdi. Yalnızca Şii ve Kürt egemen sınıfları üzerinde etkili olmakla kalmayan, Sünni Arapların egemen güçlerini kendisiyle uzlaşmaya çekecek etkisi de olan ABD emperyalizmi, Maliki içinde veya dışında ama yeni bir ortak gerici işbirlikçi hükümetle, Sünni Arap vilayetlerinin özerkliğini güvenceye alan daha gevşek bir federe Irak yapılanması deneyecek gibi görünüyor. Fakat elbette bunu sağladığı oranda Sünni Arap egemenlerinden IŞİD'i bırakmalarını dayatarak, askeri bakımdan ezmeye veya Suriye'ye sürüp savaştırmaya çalışacaktır.

Irak'ın 3 devlete ayrılabileceği yorumu da yapılıyor ama şu an birinci ihtimal değil.

Ama ABD emperyalizmi emperyalist egemenliği için hangi gerici çözümü dayatırsa dayatsın, Irak halklarına zulüm, talan ve boyunduruktan başka bir şey vermeyeceğini şimdiye kadarki pratiğinde kanıtladı.

Irak ve Suriye halkları emperyalist işgale ve gericilerin iktidar savaşına kurban edilmemeli, kurtuluşu için mücadele yoluna girmelidirler.


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Irak'ta Gerici İktidar Savaşı: Musul Düştü
fc Share on Twitter
 

10 Haziran'da IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) savaşçıları, ciddi bir direnişle karşılaşmadan Musul kentini ele geçirdiler. Ardından çevresindeki, Telafer, Samarra, Selahaddin ve diğer kent ve kasabaları, Irak'ın en büyük rafinerisini aldılar, Bağdat'a girmeyi hedefliyorlar.

Suriye savaşına 2011'de giren IŞİD, Nusra Cephesi ile birlikte örgütlendi. Suudi krallığı, Katar emirliği ve Türkiye tarafından ÖSO ve diğer İslami örgütler yanı sıra, para, silah, eğitim üsleri ve sınır geçişleri yoluyla yoğun destek gördü. Suriye'de Baas rejimini devirmek isteyen ABD ve Avrupalı emperyalistler de destek verdiler. CIA şefi bir Türkiye ziyaretinde “Türkiye ile birlikte Suriye'de çok iyi hareketler örgütlüyoruz” diyerek bu desteği açıklamaktan çekinmedi.

Türkiye, yalnızca Baas rejimine karşı değil, Suriye Kürtlerinin Rojava'da gerçekleştirdiği ve partimiz MLKP'nin de katıldığı demokratik devrime karşı da, IŞİD'i (Nusra ve Özgür Suriye Ordusu'nu da) askeri saldırıya geçirdi. Yüzlerce sivilin ve devrimcinin katledilmesine yol açtı. IŞİD'in katlettiği devrimciler içinde partimizin savaşçısı Serkan Tosun da vardı. Ancak, Rojava halkları ve öncülük eden devrimci partiler ve ortak ordusu (Yekitiya Parestina Gel-Halk Savunma Birliği)YPG, IŞİD'i yenilgiye uğrattılar.

2014 başlarında Sünni Arap kenti Felluce'de başlattığı savaş hamlesini, 10 Haziran'da Musul'u ele geçirerek zirveye çıkardı. Şimdi Bağdat'ta savaşı sürdürmek istiyor. Musul'u almasını, Suudi-Katar-Türkiye üçlüsü destekledi. MİT şefi Hakan Fidan aynı konuşmasında IŞİD de içinde olmak üzere Esad'a karşı savaşan örgütlere Türkiye'nin 2000 tır tutarında silah ve cephane yardımı yaptığını dile getiriyordu.

Bölge gerici devletleri IŞİD'i Musul'u ele geçirmesi için neden desteklediler? Musul ve çevre kentleri ele geçirmekle sonuçlanan bu savaşta yalnızca IŞİD mi var?

Suudi krallığı-Türkiye-Katar emirliği, Suriye Baas rejimini yıkmak için savaşta birleştikleri gibi, İran mollalarına yakın duran Maliki'yi hükümetten düşürmek için de birlikte bu savaşı desteklediler. Bu ittifaka özellikle Türkiye Barzani'yi (Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı) de çekti.

ABD ve Avrupa emperyalistleri bu savaşı Maliki'yi hizaya getirerek Irak Sünni Arap egemenleriyle uzlaşmasını sağlamak için kullanıyorlar.

IŞİD, askeri olarak Musul'u düşürürken yalnız değildi. Saddam'ın yardımcısı İzzet El Durri'nin doğrudan örgütlediği Nakşibendi (bir Sünni İslam tarikatı) Ordusu, büyük aşiretlerin milisleri, Ensar es Sunne (eski adı Ensar el İslam'dı ve Kürt İslamcıların silahlı örgütüdür) ve bunlara yakın daha küçük silahlı güçler IŞİD'le birlikte Musul'u aldılar. Sünni halkın desteğini ise iki şey sağladı; Maliki'nin zulmünden bıkan Sünni Arap halkı Maliki ordusunu ve polisini uzaklaştıracak harekete çare diye destek veriyor. İkincisi, özellikle aşiret egemenleri, eski Baasçılar Sünni halk üzerinde etkililer, bunlar Musul'u düşüren hareketin içindeler ve halk desteğinei sahipler.

IŞİD, panislamcı bir örgüt olarak Müslüman ülkelerden savaşçı toplamasına ve Rakka'dan Musul'a uzanan bölgedeki alan hakimiyetine, dahası etkili Sünni örgütlerle ittifakına rağmen, Bağdat seferinde zafer kazanamaz.

Çünkü, Şii Araplara ve Rojava'da Kürtlere yaptığı katliamlarla, halklara diktatörce tavrı nedeniyle büyük kitle desteğine ulaşamaz. Maliki diktatörlüğünün uyguladığı zulüm sayesinde sunni Araplardan militan devşirse bile, tek başına bu sınırlı destek Irak'ta iktidar almasına asla yetmez.

IŞİD, Musul'daki egemen ittifak içindeki egemenliğini de uzun süre koruyamaz. ABD emperyalizmi, Bağdat ve Güney Kürdistan başkenti Hewler'e dışişleri bakanı J. Kerry'i gecikmeden gönderdi. Yalnızca Şii ve Kürt egemen sınıfları üzerinde etkili olmakla kalmayan, Sünni Arapların egemen güçlerini kendisiyle uzlaşmaya çekecek etkisi de olan ABD emperyalizmi, Maliki içinde veya dışında ama yeni bir ortak gerici işbirlikçi hükümetle, Sünni Arap vilayetlerinin özerkliğini güvenceye alan daha gevşek bir federe Irak yapılanması deneyecek gibi görünüyor. Fakat elbette bunu sağladığı oranda Sünni Arap egemenlerinden IŞİD'i bırakmalarını dayatarak, askeri bakımdan ezmeye veya Suriye'ye sürüp savaştırmaya çalışacaktır.

Irak'ın 3 devlete ayrılabileceği yorumu da yapılıyor ama şu an birinci ihtimal değil.

Ama ABD emperyalizmi emperyalist egemenliği için hangi gerici çözümü dayatırsa dayatsın, Irak halklarına zulüm, talan ve boyunduruktan başka bir şey vermeyeceğini şimdiye kadarki pratiğinde kanıtladı.

Irak ve Suriye halkları emperyalist işgale ve gericilerin iktidar savaşına kurban edilmemeli, kurtuluşu için mücadele yoluna girmelidirler.