01 Ekim 2014 /Partinin Sesi / Sayı: 81
Kadın, erkek, çeşitli yaşlardan devrim neferiydiler. Aralarında devrimcilik yaşı çok kısa olan da vardı, çok uzun olan da. Ciltler dolusu okumuştu bazısı, bir kısmı yeni başlamıştı kitaplardan cephane çıkarmaya. Üyelik aidatı ödemişti bazıları, bazıları üyelik hakkıyla buluşamamıştı henüz, hem de hiç de kısa olmayan devrimci yaşamlarına rağmen. Kongre ve konferanslarda kolektivizmin en yüksek düzeyde üretilişinde özneleşme olanağı bulanlar da vardı, bu kurumlarla hiç tanışamayanlar da. Hiçbir önemli muharabeyi kaybetmeden yürüyenlerin yanısıra, kimi muharebelerde yenilenler de oldu. Fakat savaşı sürdürmekten geri durmadı hiç biri. Düzene boyun eğmeme, devrimci ideallerle yaşama andını gerçek kıldılar. Faşist kuşatmalarda, idam sehpalarında, işkencehanelerde, faşist saldırılarda, 1 Mayıs alanlarında, baskınlarda, gözaltında kayıplarda, ölüm oruçlarında, açlık grevlerinde, zindan çarpışmalarında, savaş hazırlıklarında, devrimci saldırılarda, grevlerde, boykotlarda, barikat başlarında, emekçi semt direnişlerinde, ayaklanmalarda, bir profesyonel devrimci olarak ömürlerini verdikleri mücadele görevlerinin başındayken bir hastane odasında veya üslerde yaşanan bir kazada, kentlerde, kırlarda, ovalarda, dağ doruklarında yendiler ölümü. Özgür, eşit, onurlu, mutlu insanlık dünyası için mücadele yürütmenin güzelliğiyle ölümsüzleştiler. Bir bölümünün, bayrağı altında ölümsüzleştikleri partiler, gruplar bir savaşım gücü olarak ayakta. Bir bölümününki, anlamlı bir politik varoluşu çoktan kaybetse de, kendini amaçlaştırmış birer çevre olarak soluk alıp veriyor. Her iki durumda da, ölümsüzlerin hayat ve mücadeleleri yeni kuşaklara aktarılıyor böylelikle. Genç devrimciler onların isimlerini alıyor. Savaşı büyütmek isteyen militanlar için birer güç kaynağına dönüşüyorlar. Bazılarının saflarında dövüşüp son nefesini verdiği partileri, örgütleri dağıldı. Kimilerinin partileri, örgütleri irade kırılmasına uğradı, politik reformculuk çizgisine savruldu. Fakat ne gam, onlar bir "ad" uğruna değil, bir ideal uğruna yürümüşlerdi sonsuzluğa. Tek tek her biri sosyalist bir gelecek uğruna savaştığına inanıyordu. Sömürü ve zulüm çarklarının paramparça edilmesi, özgürlüğün, toplumsal eşitliğin, insan kardeşliği, insan yoldaşlığı dünyasının kurulmasıydı en gülüşlü, en aydınlık, en mutlu düşleri. Başucunda fotoğraflı bir anıt taşı dikili olan da var, yattığı yer bilinmeyen de. Yılda bir kez olsun çiçeklerle, sloganlarla, pankartlarla başucuna gidilen de var, gidilmeyen de. Ve ne güzel ki, hepsinin, ama hepsinin anıları, yükselen devrim bayraklarında, o bayrakları daha fazla yükseltmek için geliştirilen sayısız çeşitlikteki devrimci çalışmada, devrimi örgütleme eyleminde yaşadı, yaşıyor, yaşayacak. Devrim sürdükçe onlar gülüşlü gözlerle bakmayı sürdürecekler. Mustafa Suphi'ydi Ethem Nejat'tı adları. Deniz'di, Mahir'di, İbrahim'di. İrfan'dı, Adil'di. Şengül'dü, Yasemin'di, Işık'tı, Süleyman'dı, Demircioğlu'ydu, Ahmet Metin'di. Vedat Demircioğlu'ydu Kerim Yaman'dı adları. İlker Akman'dı Kadir Tandoğan'dı. Mine Bademci'ydi Nizamettin Orhangazi'ydi. Zeki Erginbay'dı Necdet Adalı'ydı. Tamer Arda'ydı Zeki Yumurtacı'ydı. Tamer Tabak'tı, Ömer Çimeken'di. Cemalettin Yalçın'dı Ömer Yazgan'dı. Seyit Konuk'tu Necati Vardar'dı. Sibel Sürücü'ydü Murat Ördekçi'ydi. Hatice Yürekli'ydi Ümit Altıntaş'tı. Serap Kolukırık'tı Talat Türkoğlu'ydu. Sabahat Karataş'tı Sinan Kukul'du. Nergiz Gülmez'di Mehmet Demirdağ'dı. Yeter Güzel'di Cafer Cangöz'dü. Necla Baksi'ydi, Hüseyin Arslan'dı. Sakine Cansız'dı, Kemal Pir'di Mazlum Doğan'dı. Mehmet Ali Özpolat'tı Kenan Bilgin'di. Lale Çolak'tı Fatih Ökütülmüş'tü. Cennet Değirmenci'ydi, Hacer İpek Samancı'ydı, Tamer Saatcioğlu'ydu, Münir Dışkaya'ydı, Hayrabet Honca'ydı...Adları dağlar kadar birikenlerdir onlar. Devrimin kutup yıldızları, sonsuz şarkılar. Devrimci savaşımın komutanları. Partimiz, feda bölüğü olarak savaşı büyüterek, özgür, adil, sömürüsüz, cins ayırımsız, sınırsız insani bir dünya özlem ve mücadelesinde ölümsüzleşenlerimizin anısını yüksekte tutmaya yeminli ve yazgılıdır. Marksist leninist bilinç, sömürücülere ve zalimlere karşı zaptedilmez öfke, gürül gürül halk sevgisi, sınır tanımaz bir savaşım istek ve cüreti tarafından belirlenen bu and ve yazgı, 20. mücadele yılında daha koyu çizgilerle herkesin gözleri önündedir. Kasım boyunca, savaşımı büyütmek için yenilenme, sınırlarımızı aşma, hata ve zaaflarımızla hesaplaşma sözü vermek için ölümsüzlerimizin başucuna gideceğiz, anmalarda bir araya geleceğiz, anne babalarını, yakınlarını ziyaret edeceğiz. Başardıklarından daha fazlasını başarmak, ideallerini zafere ulaştırmak için, onların pratiğini aşma bilinciyle hareket etme, kendimiz üzerinde çalışma, kendi gelişimimizi yönetme yolunda gerçek adımlar attığımız ölçüde sözlerimizi tutma, görevlerimizi daha tam yerine getirme olanağı bulacağız. Bu konudaki iradesizlikler militan bir bağlılığın varedilmesini engelleyecek, törensel bir pratiğe yol açacaktır. Oysa devrimciye gerekli olan, devrimci bir yüreğe hayat verecek olan "akraba tarzı"nın ve törenselliğin dışına çıkmak, içerikle, eylemle varolmaktır. Ve kitlelere gitmeliyiz. Türkiye ve Kürdistan halklar denizine. İşçileri, kadınları, gençleri, kent ve kır emekçilerini, yoksulları, ezilenleri şehitlikteki anmalara katmak, çocuklarına, yakınlarının, arkadaşlarının çocuklarına ölümsüzlerimizin adlarını vermeleri istemek, ailelerini ziyaret etmelerini sağlamak, onlar için radyolardan ezgi talebinde bulunmalarını, onlara dair kağıda dökülmemiş anılarını yazmalarını, fotoğraflarının bir kopyasını vermelerini, şehitliklerin yapımına katkıda bulunmalarını, bakımında görev üstlenmelerini örgütlemek yolunda yorulmak bilmez bir çalışma yürütmeliyiz. Devrim yolunda ölümsüzleşenler işçi sınıfının ve emekçilerin değeridir. Bu değerle militanca, yoldaşlıkla ilişkilenilmelidir. Devrimi örgütleme ve zafere ulaştırma kavgasını büyüterek, bu konuda kendini daha fazla ortaya koyarak ölümsüzlerin anılarını yaşatmak, adlarını ve mücadelelerini yeni kuşaklara taşımak, şehitliklerini kimsesiz bırakmamak, anne babalarının kızları, oğulları, yoldaşları, sevgililerinin, kardeşlerinin arkadaşları, yoldaşları olmak komünist savaşçıların boynunun borcudur. Partimiz güçlerini bu ideolojik kültürle şekillendirmeyi, her tür ilgisizliğe, aşınmaya, akraba tarzına, törenselliğe karşı mücadeleyi sürdürecektir. Ölümsüzler, gaziler, tutsaklar devrim yürüyüşünün öncüleridir, işaret fenerleridir, istikamet vericileridir. Uğradıkları irade kırılmasının veya evrimcilikle malul politik çizgilerinin sonucu olarak, kayıplar vermeden, bedeller ödemeden devrimcilik yapılabileceğini savunan, "akıllanarak" veya kerameti kendinden menkul "teorik" lafızlarla, şiddeti karşıdevrimin tekeline teslim eden, yasadışılığı, gizliliği, özgür politika yapmanın aracı değil de, gizli dernekçilik çizgisinin amacı kılan parti ve gruplar veya bedelsiz devrimcilik peşindeki bireyler yalnızca kendilerini avutuyorlar. Onlar en fazlasından büyük kavgaların yorumcusu, büyük düşlerin, büyük devrimciliğin lafazanı olabilirler, fakat hiçbir zaman öznesi olamazlar. 21. yüzyılın dünyası büyük bedeller, büyük devrimler dünyasıdır. Partimiz ve militanları özneleşerek buna cevap olmayı, ölümsüzlerin anılarını yüksekte tutmayı, onların en ileri insani niteliklerini yeni toplumun mayasına dönüştürmeyi varlık nedeni sayacak ve başaracaktır. Erdal'dan Yılmaz ve Serkan'a dalgalanan kızıl bayrak bunun nişanesidir. Şan olsun devrim yolunda ölümsüzleşenlere! Şan olsun ölümsüzlerin bayraklarını dalgalandıran devrim savaşçılarına!
|