AKP-Hizbulkontra-Daiş İşbirliği Ve Katliamlarıyla Elde Edilen Hükümet Halklarımızın Özgürlük, Adalet Ve Ulusal Eşitlik Mücadelesini Durduramaz!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 



03 Kasım 2015 / Açıklama / Yıl: 2015 No: 15

 

1 Kasım seçimleri AKP'nin tek başına hükümet oluşu ve HDP'nin barajı aşmasıyla sonuçlandı.
AKP, 7 Haziran yenilgisinin yeni bir baskısından kurtulmayı, ikna veya vaadlerle seçmenin rızasını alarak, toplumsal tabanını bu temelde genişleterek değil, azgın bir faşist psikolojik savaş eşliğinde korkutma, yıldırma, sindirme, şantaj ve şovenist önyargılara benzin dökerek sağladı. Oy ve vekil artışını, MİT-DAİŞ koordineli Pirsus ve Ankara katliamları, Türkiye'de faşist devlet terörü ve şovenizmin dizginsizce kışkırtılması, Kuzey Kürdistan'da AKP-Hizbulkontra seçim ittifakı ve faşist sömürgeci terör yoluyla elde etti. AKP, medya yoluyla yürüttüğü yalana dayalı faşist psikolojik savaşla bütün bu gerçeklerin üzerini örtmeye, tartışılmasını önlemeye, devrimci, antifaşist saflarda kitlelere karşı güvensizlik ve umutsuzluk örgütlemeye çalışıyor.
Kabul edilmelidir ki, AKP'nin 1 Kasım'a dönük politikası salt halklarımızın en geniş kitleleri nezdinde değil, seçim mücadelesi yürüten birleşik demokratik öncüsü nezdinde de belirli yönleriyle etkili oldu. HDP, kitle katliamlarının yarattığı basınç altında seçim çalışmalarının çapını daralttı, temposunu düşürdü. Parti binalarının uğradığı saldırılar karşısında kitle enerjisini harekete geçirmekte duraksadı. Bunlar önemli siyasi hatalardı. Seçim sürecinde HDP'yi zayıflattı.
Yine de, AKP ve inkarcı sömürgeci faşist diktatörlüğün HDP'yi baraj altında bırakma planı yenilgiye uğradı. Dahası, HDP, AKP'nin tek başına hükümet olmasını önleyemese bile, anayasa değiştirecek çoğunluk elde etmesini, Tayyip Erdoğan'ın resmen faşist politik İslamcı şef olarak ilanını engellemeyi bir kez daha başardı. HDP seçim çalışmalarını alt sınırlara çekti. Katliamlar ve tutuklamalar yoluyla örgütsel boşluklarla yüzyüze geldi. Politik islamcı medya ve aynı çizgide yürüyen devlet medyasının büyük bir iştahla, bir kısım tekelci sermaye medyasının ise korkutularak uyguladığı ambargoya maruz kaldı. Buna rağmen beş milyonu aşkın işçi ve ezilenin desteğini aldı. Bu önemli bir direnç ve güçtür.
7 Haziran'a kıyasla bir milyon işçinin, kadının, gencin seçim desteğinden mahrum kalınması, halklarımızın temsilcilerinin sayısında yaşanan düşüş ciddi, fakat telafi edilebilir bir gerilemedir. HDP 59 vekille sokaklarda ve burjuva mecliste çok etkin çalışmalar yürütebilir. Bunun deney ve birikimine sahiptir. Yasal ve fiili meşru mücadele çizgisinde ısrar edilmesi, sokak ve burjuva meclis zeminlerindeki mücadelenin birleştirilmesi, politik savaşımda, emekçilerin ve ezilenlerin sorunları, talepleri ve özlemleri odaklı hareket edilmesi HDP'yi halklarımızın yeni kesimleriyle buluşturacaktır.
1 Kasım seçimleri bir kez daha, işçi sınıfı ve ezilenlerin "demokrasi", "değişim" talebinin emekçi solun ellerinde olduğu, burjuva partilerin bu konuda inandırıcılıklarını kaybettiklerini gösterdi.
Burjuva liberaller ve emekçi solun reformist kesimleri, oy kaybının faturasını, halklarımızın ileri kesimlerinin kararlı antifaşist mücadelesine, Kuzey Kürdistan'daki özyönetim ve özsavunma pratiklerine çıkarıyorlar. Bu yanlıştır, gerçeğin ters yüz edilmesidir. Bir an bile unutulmamalıdır ki, işçi sınıfı ve ezilenler faşist devlet terörü ve inkarcı sömürgeci saldırılar karşısında, demokratik haklarını ve taleplerini kararlı bir sokak mücadelesiyle savunmazlarsa, güçlü bir özsavunma geliştirmezlerse, AKP'nin korkuyla teslim alma politikası etki alanını genişletecektir.
Hükümet krizini aşmış olması, faşist rejimi ve erkek egemen, tekçi sermaye devletini yönetememe krizi karşısında yeni bir güçle donatamaz. Kürdistan'da devrimi boğamaz, Türkiye'de devrimci durumun ortadan kalkmasını sağlayamaz.
Devrimciler, Kürt ulusal demokratik güçleri, antifaşistler, işçi sınıfının, kadınların, gençliğin, kent ve kır emekçilerinin, Kürt halkının, Alevilerin, ulusal toplulukların, antikapitalist Müslüman emekçilerin, lbgti'lerin özgürlük, adalet, ulusal eşitlik mücadelesini büyütmek için tüm güçleriyle çalışmaya devam etmek, birleşik savaşım cephesini sağlamlaştırıp geliştirmek, AKP'nin, faşist devlet terörü ve inkarcı sömürgeci savaş politiklarını püskürtmek, halklarımızın kurtuluş mücadelesini yeni eşiklere taşımak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. MLKP, tüm bu görevlere sıkıca bağlı kalacaktır.

3 Kasım 2015
Kerim Gökdeniz
MLKP Genel Sekreteri