1. Komünist Kadın Konferansı'nın Ruhuyla KKÖ'yü Yükseltelim!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

MLKP 1. Komünist Kadın Konferansı, komünist kadın hareketinin tarihinde, kadın devriminin, kadın önderleşmesi ve komutanlaşmasının ve buna uygun olarak kendi örgütsel, siyasi, teorik gelişiminin özgün yolunu arama çabaları bakımından önemli bir dönemeçtir. Konferans kararlarının, perspektiflerinin ve ruhunun kavranması, sahiplenilmesi ve pratikleştirilmesi, kadın özgürlük cephemizi büyütmenin en acil görevidir.


Devrimci Gerçekçilik Ve Konferansın Atılım Ruhu


1. Komünist Kadın Konferansı'nın bildirgesinde, konferansın örgütleniş koşulları şöyle özetleniyor:

“Konferansımız, her devrimci eylem gibi, uygun bulduğu değil, verili bulduğu koşullarda gerçekleşmiş, geride bıraktığımız dönemde partimizin ve kadın cephemizin yaşadığı sorunların, konferans hazırlık sürecine de yansıyan elverişsiz kimi sonuçlarını taşımış, partimizin yaşadığı merkezsizlik döneminin kadın özgürlük cephesine iki kat yansıyan ağır etkilerinin, kadın aklı ve iradesinin parçalı biçimde gelişmesine yol açışının yarattığı güçlüklerle de uğraşmıştır. Ancak bu durum onu, yeni bir sıçrama görevine yanıt verme iradesini göstermekten alıkoymamıştır! (...) Bu, konferans iradesinin en önemli gerçeğidir.”


MLKP'nin 4. Kongresi, bugün de konferans kararlarına ve KKÖ'ye yön veren temel görüş açılarını ana hatlarıyla ortaya koymuştu. Buradan yola çıkarak yeni bir örgütlenme modeli üzerine tartışma ihtiyacına işaret etmiş, karar altına almıştı. 4. Kongre kararları partinin farklı mücadele cephelerindeki kadın yoldaşları ana hatlarıyla yönetmesine, cins bilincini, kadın özgürlük mücadelesiyle ilişkileniş düzeyini yükseltmesine rağmen, o günkü koşullar altında kadın aklı ve iradesi cepheler arasında parçalı olarak kaldı. Bu parçalı akıl ve yer yer kesimciliğe varan farklılaşmaların, konferans öncesinde de iç tartışma süreçlerinden geçerek aşılamamış, etkileşime girememiş olması konferansın bir handikapıydı. Öte yandan, konferans, tüm mücadele cephelerinden kadın yoldaşların etkin katılımıyla gerçekleşmiş ve 4. Kongre kararlarının farklı cephelerde farklı deneyimlerle buluşarak yarattığı düşünsel birikimlerin sosyalist demokrasi zemininde etkileşime girmesiyle, ortak bir akıl süzülebilmiştir. Konferansın belki de bu sayılanlardan daha büyük bir dezavantajı, geçmiş dönemin yarattığı içe dönüklük, kadın yoldaşların birbirine ve kadın özgürlük mücadelesinin gelişimine, potansiyeline, kadın kitlelerine güvensizliğin

unsurlarını biriktirmiş olmaları, yer yer irade kırılmaları, kadınlar arası devrimci işbirliği ve kadın yoldaşlığı duygularında gerileme, parti aklına güvensizlik, kendi içine kapanma ve parti organlarında kadın özgürlük mücadelesinin gündem ve sorunları etrafında kavga yürütmeme, giderek, kadın özgürlük mücadelesinde sonuç alma konusunda umut ve irade zayıflaması biçiminde gelişmiş bulunan sorunlardı.


Yürünecek bir kaç yol vardı. Birincisi, irade zayıflaması ve güvensizliğin derinleştirilmesi ve “bunlar başımıza cüretkar adımlarımız nedeniyle geldi” diyerek geriye dönme yolu! İkincisi, tüm sorunların yok sayılması, ideal olanın lafzi tekrarı ve soyut kavrayışlar temelinde söz söyleme yolu! Üçüncüsü, verili gerçeğin doğru tanımlanması, bu gerçekten hareket edilmesi ve bu gerçeği dönüştürmeye, durumu değiştirmeye kilitlenerek ileri yürüme yolu! Konferans belgelerinde de belirtildiği gibi, üçüncüsü seçilmiş, devrimci bir gerçekçilik anlayışıyla, verili gerçeği devrimci atılım ruhuyla parçalamak ve dönüştürmek esas alınmıştır.


Kadın Devrimini Kadın Kitleleriyle Buluşturmak


Kadın devriminin ve hangi model altında örgütlenirse örgütlensin kadın komünistlerin kendi toplumsal dayanaklarıyla, yani işçi, kır ve kent emekçisi, ev emekçisi, genç, Alevi ve diğer ezilen inanışlardan, Kürt ve ezilen ulusal topluluklardan kadın kitleleriyle örgütsel ve siyasi olarak buluşması, kadın devrimini maddi bir güce, somut bir siyasal hareket olarak bir gövdeye kavuşturmak, konferansın dikkat çektiği, yoğunlaştığı konuların başında gelmiştir.

Kesintisiz siyasi faaliyet, bir başka ifadeyle kadın kitleleri arasında sistematik, süreklileşmiş politik kitle çalışması ve tüm cephelerde kendi özgünlüğü içerisinde kadın eksenli siyasi faaliyet sürekliliği, örgütsel çalışmaların da, ideolojik çalışma ve mücadelenin de motorudur.


Konferansımız, 4. Kongre kararları temelinde elde ettiğimiz ideolojik birikimi ve parti tarihimizin bu cephedeki siyasi, örgütsel deneyim ve kazanımlarını, kadın kitlelerini kadın devrimi fikriyle

buluşturma yolunda bir siyasal atılıma dönüştürme görevini partimizin ve komünist kadınların önüne koymuştur.

Kadın devrimini bir siyasal hareket olarak tariflemek ve şekillendirmek, merkezine kadın kitlelerinin devrimci mücadeleye kazanılmasını yerleştirmek görevlerine dikkat çekmiştir.

Saflarımızda kadın kitlelerine örtülü güvensizlik ve yabancılaşmanın her biçimiyle mücadeleye çağıran konferansımız, bu çerçevede yerel düzeyde politikalar geliştirme ve kadın kitlelerine yönelik ajitasyon, propaganda ve örgütlenme araçlarının zenginleştirilmesi ihtiyacını vurgulamıştır.” (1. KKK belgelerinden)


Komünist Kadın Örgütü ve Örgütlenme Esasları


Konferansın yoğunlaştığı birinci mesele, siyasi süreklilik, kadın kitleleriyle siyasi ve örgütsel olarak

buluşma göreviyse, ikinci mesele de bu sürece hangi örgütsel biçim altında kesintisizce önderlik

edilebileceği, yani örgütsel süreklilik sorunudur.


KKÖ'nün örgütsel mantığı, basitçe “kadın çalışması” alanının yönetilmesine, kotarılmasına odaklanan değil, partide kadın aklının ve eyleminin örgütsel, siyasal, ideolojik bakımlardan yönetilmesine, kadın eyleminin bu mücadele alanları toplamı içerisinde yükseltilmesine, kadın devrimini, merkeze kadın kitlelerini mücadeleye kazanmanın durduğu etkin bir siyasal hareket olarak şekillendirme çabaları içinde bir yandan da onun örgütsel yapısını ve önderliğini oluşturmaya odaklanan örgüt anlayışıdır. Örgüt-siyaset bütünlüğü, yani siyasetin sürekliliği için örgütsel süreklilik, örgütsel süreklilik için de kesintisiz siyasi eylem ilişkisi, tarihimizde dönem dönem iki halkadan birinden ya da her ikisinden koparak bu cephemizin gerilemesine yol açageldi. Örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma konusuyla doğru ilişkileniş, bu cephede oluşan ideolojik birikimi maddileştirmenin esas yoludur. İşte KKÖ bu örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma arayışına yanıttır.


Neden bağımsız bir kadın örgütü değil de örgütsel özerklik? Ya da neden kol benzeri bir alt-örgüt değil de partinin yarısı olarak örgütlenecek örgütsel ve siyasal bakımdan özerk örgütlenme?


Siyasal eylemin muhtevası, “nasıl bir örgüt” sorusunun yanıtına temel oluşturur. Siyasal eylemimizin, kadın özgürlük programımızın içeriği, kadın kitlelerini toplumsal devrime “yedeklemekten” ibaret olmadığına, kadın devrimini, toplumsal cinsiyet ayrımının ortadan kalkacağı bir toplumsal devrimi hedeflediğine göre, “nasıl bir örgüt” sorusu, bu hedefle buluşacak nitelikle yanıtlanmalıdır.


Komünist kadın hareketi kendi tarihi içinde esasen iki örgüt tipine takılı kalmıştır.

Kadın kitlelerini siyasal mücadele içerisinde ya da kendi kesimsel gündemleri etrafında örgütlediği

bağımsız kadın dernekleri, sendikaları vb mücadele araçları bir yandadır. Bu bağımsız kadın örgütlenmeleri, bugün de, kadın kitlelerini siyasal ve toplumsal dönüşüm mücadelesine seferber etmenin vazgeçilmez araçları olmasına rağmen, kadınların siyasal iktidar mücadelesinin merkezine yürüyüşünü, kadın devrimi düzeyinde bir toplumsal alt üst oluşun öncülüğünü ve önderliğini taşıyabilecek araçlar değildir.


Komisyon ve kol tipinde, partilerin, sendikaların, çeşitli tipte toplumsal örgütlenmelerin “alt örgütü”, “kesimsel birimi” türündeki örgütlenmeler ise diğer yandadır. Bu tür örgütlenmeler, parçasal/kesimseldir, kadın özgürlük programımızın karşılığı olacak, onun siyasi öncülüğünü üstlenecek, partisel nitelikte bir siyasi örgütlenme ihtiyacına denk düşmemektedir. Daha ileri bir siyasal program etrafında mücadeleyi sıçratmak için, daha ileri bir örgüt biçimi, bir toplumsal devrim programına denk düşen bir siyasal öncü­ öznenin kurulması zorunludur.


Öte yandan, KKÖ'yü şekillendiren örgütlenme anlayışı, partimiz bakımından yeni bir anlayış değildir. Onun kadın özgürlük mücadelesi tarihinin ve çizgisinin olağan bir sonucu olduğu gibi, ana hatları 4. Kongre kararlarında verilidir. 4. Kongre sonrası dönemde de tekil cephe örgütlenmelerinde aynı anlayıştan hareketle bazı örgütlenme deneyleri biriktirmiştir. Peki parti kadın örgütlenmesi bakımından bu değişim örgütsel işleyişte hangi somut farklılıkları oluşturur ve KKÖ varlığının belli başlı örgütsel çizgileri nelerdir?


Birincisi, KKÖ, sadece kadınlar arasında kitle çalışması yürüten alanların değil, yeraltından yerüstüne, Avrupa'dan Kürdistan'a, basın yayından politik askeri mücadele cephelerine dek tüm alanlardan komünist kadınların örgütüdür.


İkincisi, bunun bir sonucu olarak, bütün cepheleri yöneten bir kadın aklı ve önderliği anlayışına dayanır.

Kol tipi örgütlenmede ifade bulan, esasen kadın kitle cephesi parçasından bütünü dönüştürme, yönetme, şekillendirme çabaları, kendi örgütsel biçiminin doğal sınırlarına takılır, öz ile biçim, siyasi/ideolojik muhteva ile örgütsel şekil arasındaki çelişki, kadın komünistlerin bu yönlü çabalarının nesnel sınırlarından biri haline gelir. Tüm cepheleri yöneten kadın önderliği, partinin bir parçası olarak onun tarafından yönetilirken, aynı zamanda bütünü içerisinde onu yöneten bir ikili ilişki, toplumsal cinsiyet sorununda hedeflenen dönüşüme uygun bir çıkış biçimi olacaktır. Bu anlamda Kadın Önderliği, esasen kadın kitle cephesine örgütsel önderlik etmek ve bütüne siyasi öneriler oluşturmakla sınırlanan geçmiş deneylerden farklı olarak, kadın özgürlük mücadelesi bakımından bir politik ve örgütsel önderlik olarak, parti örgütlenmesinin mevcut gerçeği içerisinde, önderliğin gerçekleşmesinin işlevsel bir usnuru ve tamamlayıcısı olarak, aynı zamanda da bütün parti bakımından bir dönüştürücü ideolojik merkez olarak konumlanır.


Üçüncüsü, yeni örgütlenme modelinin dayandığı örgütlerin niteliğidir. 4. Kongre, merkezi kadın

örgütlenmesinden başlayarak kadın örgütlenmemizi komisyonlar sınırlılığından çıkarmıştır ama, hem bu örgütlenmeler komisyon ruh halinden, çalışma tarzından çıkamamış, hem de parti bu örgütlerin komisyondan ileri bir rol oynayacakları yolu açamamıştır. Kadın cephesi örgütlenmemiz, bir yarı özerklik düzleminde takılı kalmış, aldığı kararları uygulama gücü oluşturacak mekanizmalar ve haklarla donatılamamıştır. Yeni örgütlenme modelimiz, 4. Kongrenin öngördüğü gibi, yetkili organlar esasına dayanır, ancak, modelin diğer unsurları ve özellikle de örgütsel özerklikle birlikte, gerçekten hak, yetki ve sorumlulukları arasında bütünlük oluşmuş, atfedilen niteliklerle işlevlenmelerinin önü açılmıştır.


Dördüncüsü, örgütsel hiyerarşinin biçimidir. Önceki örgütlenme sistemi, ancak, dolaysızca kadın

çalışması yürütmekle sorumlu organlar kurulabildiği ölçüde kadın yönetimi ile ilgili alandaki kadın güçler arasında bir örgütsel ilişkinin kurulabilmesine elveriyordu. Planlama, sevk ve idare ve denetim işlevlerinin, yetkilerinin ve sorumluluklarının değişik organlara dağınıklığı, kadın özgürlük mücadelesinin görevlerinin kapsamlıca yönetilebilmesine elvermiyordu. Yeni örgütlenme modeli ise, tüm kadın güçleri değişik biçimler altında kadın önderliğine bağlıyor ve tüm parti çalışmalarını kadın aklının denetimine dolaysızca açıyor. Böylece aynı zamanda, tüm cephelerde gerekli organların kurulması için gereken kadın niteliği ve niceliğinin oluşturulması süreçlerine kadın örgütü ve kadın önderliğinin dolaysız müdahalesini mümkün kılıyor.


Beşincisi, tüm bu mekanizmayı gerçek bir örgüt niteliğine kavuşturacak olan, organların, örgütsel

yapılanmanın gerçek bir maddi varlığa, gerçek bir işlevselliğe kavuşmasını sağlayacak olan örgütsel

özerkliktir. Yeni örgütsel model, ilan edilir edilmez, kaçınılmaz olarak “ikili yük” kaygı ve sorularını beraberinde getirmiştir. Neden, belli sayıda kadın yoldaş sadece bu cephenin sorunlarına, diğerleri ise yalnızca başka cephelerin sorunlarına yoğunlaşmıyor da, bu cephede çalışan kadın yoldaşlara ek olarak tüm cephelerdeki kadın yoldaşlar bir başka örgütsel sorumluluk ve taahhütle karşı karşıya kalıyor? Bu modelle, çeşitli örgütlerde görev alan kadın yoldaşlar, mevcut sorumluluklarının yanı sıra ek sorumluluklarla mı donatılmıştır? Onlarca işine bir iş daha mı eklenmiştir? Evet, ancak sorun şu ki, bu nesneldir. Başka türlü bir cins bilinci ve cins mücadelesi olmaz. Bu, tümüyle ayrı örgütlenmeyi seçmiş kadınların, diğer toplumsal mücadelelerin dışında kalan pratiğiyle de, tümüyle alt örgüt olarak örgütlenmeyi seçmiş kadınların, bu alana kesimselleşen pratikleriyle de sabittir. Her alanda var olmak ve söz söylemek, evet, nesnel olarak ek görevler, ek sorumluluklar, “çifte iş, çifte mesai” demektir.


Ancak bu yeni modelin yarattığı değil, daha görünür kıldığı bir sorundur. Bu dün böyle ya da bu kadar görülmüyorduysa, bunun nedeni yeni modelin dün de geçerli olan görevleri bugün daha görünür kılması, kadın komünistler için sorumluluktan imtinayı daha az meşru hale getirmesidir. Yeni model, bu dezavantajları yaratmak şöyle dursun, aşılması için gerçek, somut bir zemin sunmuştur. Kadın cephesinde bir örgütsel zincir ve bunu yönetme koşullarına gerçekten sahip olan önderlik ile, bunun zorunlu koşulu olan örgütsel özerklik. Bundan ne kadar yararlanılacağı ama kaçınılmaz olarak kadın iradesinin belirleyeceği bir sorundur. Doğrusu gerçekte dün de böyleydi. Özcesi, ikili görevler, ikili hakları gerektirir. Bütün cephelerde kadın özgürlük mücadelesini yükseltmesi, kadın kadroların yetiştirilmesinde özel rol oynaması, kadın özgürlük sorunlarını gündemleştirmesi, çözümler üretmesi beklenen kadın komünistlerin, bu işi yapacağı kadrolara dair “ek görev” sahibi olduğu halde, “ek yetkilere” sahip olmaması, başka bir deyişle, yürütmekle sorumlu olduğu görevlere karşılık, bunları yürütecek kadrolar üzerinde söz hakkı sahibi olmaması, ya da bu söz hakkının somut örgütsel mekanizmalarla değil, niyetlerle, kavrayışla, şu veya bu organın ve kadronun “öncelik tanıma” yeteneğiyle sınırlı olarak işlerlik kazanabilmesi, gerçekte görevlerin yerine getirilmesi koşullarını baştan sınırlamaktadır. Örgütsel özerklik, bundan başka, kadın bakış açısının, aklının ve önceliklerinin, kadın komünistlerin yetiştirilmesi, yönetilmesi ve sorunların çözümünde esas alınması anlayışına, bir tür, kadınların kadınların sorunlarıyla ilişkilenmede potansiyel üstünlüklerinin ön kabülüne dayanır. Üçüncü olarak, kendi kararlarını alma, kararlarının sorumluluğunu taşıma, yanılarak ve kendi deneyleriyle, kendi gücüne dayanarak yürümeyi öğrenme, kadınlar arası devrimci işbirliği zemininin bu yoldan güçlenmesi ihtiyaçlarına yanıttır. Bu türden bir kadın örgütlenmesi, hem yüksek bir kadro niteliğini gerektirir, hem de üretir.


Konferansımız, bu temel anlayışlardan yola çıkarak bir model oluşturmuştur. Bu model aynı zamanda her bakımdan bir geçiş halidir. Partinin toplam işleyişi ve tüzüğüyle uyum bakımından bir geçiş halidir. Tasarlanan, mevcut deneyimden yola çıkılarak ana hatları oluşturulan modelin uygulamada daha gerçek, daha somut biçimler bulması bakımından bir geçiş halidir. Yüksek bir iradeyle hayata geçiriliş çabaları, daha ileri niteliklerin kazanılmasının zemini döşeyecektir.


1. Komünist Kadın Konferansı Ve Kadın Aydınlanması


1. KKK, kadın devriminin 21. yüzyıl stratejisini oluşturmanın esasen örgütsel ve siyasal sorunlarına

kilitlenmekle birlikte, kimi teorik sorunlarını da gündemleştirdi. “Türkiye, Kürdistan ve dünyada kadın özgürlük mücadelesinin bireysel, kendiliğinden veya değişik siyasal akımlarda örgütlü biçimlerdeki akışının ortaya çıkardığı, önemli bir kısmı hakkında bugüne dek komünist hareketin sınırlı düzeyde söz söylediği tüm konu ve sorunlarda, geleneksel sınırlarla değil, kadın devriminin önünü açma, pratiğini aydınlatma bakış açısı ve rahatlığı, özgüveni ve cesaretiyle hareket etme yönelimi”, konferansın teorik konularla ilişkileniş biçimini açıklıyor.


Konferans, kadın komünistlerin önceki dönemde gündemine gelen ancak aklını ortaklaştırmayı başaramadığı bazı teorik sorunları da önüne çekmiş ve bütün kadın komünistlerin aklının seferber edileceği, enerjisinin harekete geçirileceği, bu yolla kolektif kadın iradesini güçlendirileceği bir yönteme kavuşturmuştur.


Konferans Kararlarının “Altını Doldurmak” İçin


Kadın cephesinde örgütsel işleyiş ve anlayışlara ilişkin atılan her ileri adımın (anlayış tartışmaları ve farklılıkları ya da erkek egemen yaklaşım ve dirençler bir yana) pratik uygulanabilirliği, hayata

geçirilebilirliği bakımından kayıtlı tartışılması, geri bir gerçekçilik tartışmasıyla el ele yürümesi dikkat çekicidir.


Leyhte ayrımcılık anlayışının kota gibi niyet ve kavrayışa bağlı olmayan, somut bir mekanizmayla

güçlendirilmesi iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Kadın yoldaşların görevlendirilmesinde cüretkar olmak iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Özerk kadın örgütlenmesi iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Hiçbir kongre, konferans, merkez komitesi, il komitesi ya da cephe yönetimi, “altını doldurmak kaydı ile” karar almaz. Tam aksine, zaten bir kararı almak, onun "altını doldurma" iddiasından ibarettir. Her karar bir niyet beyanıdır. Her kararın ete kemiğe büründürülmesi, pratikleştirilmesi sorunu vardır. Yapılmış, hazır, "altı dolu" olana ilişkin niye karar alınsın! Konferans bir karar alıyorsa, bu henüz altı doldurulmamış, yapılmamış, hayata geçirilmek üzere önümüze çekilmiş bir görevdir. Ama kim dolduracaktır

altını?


“Altını doldurma” kaygıları, gerek kadın yoldaşların, gerekse parti örgütlerimizin, görevleri üzerine alma ve somut hedefler belirleyerek yürüme kararlılığı sergileme, kadınlara ya da daha kötüsü kadın kitle örgütüne havale etmeme, kadın cephesinin temel sorunlarını kavrama ve çözümüne girişme konusundaki, durumdan görev çıkarmayan, tutuk, sorumluluktan kaçınan yaklaşımlarıyla ilgili değil mi?


Konferans karar ve perspektiflerini, sözlüye kalkmak üzere ismi okunduğunda “ben mi?” dediği halde arkasına bakarak zaman kazanan öğrenciler gibi üzerine almaz bir havada karşılamak anlamına gelmiyor mu?


Tüm yoldaşlar, konferans kararlarının ve yeni örgüt modelinin “altını doldurmakla” ilgili kaygı beyanlarını, risk tespitlerini, durum kaydediciliği, seyredip görme eğilimlerini bir yana bırakıp, altını doldurma emekçiliğine girişmek zorundadır, hem de bir an önce! Yoksa modelin “altını doldurmak” kaygıları, sözlerimizin “altını boşlatmaktan” başka sonuç üretmeyecektir.


Sınanma alanımız ise pratik görevler karşısındaki duruşumuz olacaktır. Konferans ve KKÖ, kendi başına bir amaç olmadığına göre, onun ve partimizin kadın özgürlük çizgisinin sınanacağı başlıca konu, kadın kitlelerini özgürlük mücadelesine seferber etme düzeyi, siyasal ve örgütsel olarak bu kitlelerle buluşma düzeyi olacaktır.


1. Komünist Kadın Konferansı, anlayışları değiştirmekten çok, durumu değiştirmenin sorunlarına

odaklanmıştır. KKÖ de dahil olmak üzere, konferansın hiç bir karar ve perspektifi, sihirli bir çözüm niteliği taşımıyor. Yeni örgütsel model, kadın devrimi konusunda ulaşmış bulunduğumuz düşünsel düzeyle örgütsel düzeyimizi eşleştirmekten başka bir şeye kilitlenmiyor. Konferans metinlerinde de vurgulandığı gibi, “Konferans kararları ve özelde de KKÖ'nün gerçek, canlı, işleyen bir mekanizma olarak kazanılması ancak, eskisinden daha yüksek bir irade, daha yüksek bir kolektif kadın bilinci, daha yüksek bir kolektif özneleşme çabası ile hayata geçirilebilir.” (1. KKK belgelerinden)  

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

1. Komünist Kadın Konferansı'nın Ruhuyla KKÖ'yü Yükseltelim!
fc Share on Twitter
 

MLKP 1. Komünist Kadın Konferansı, komünist kadın hareketinin tarihinde, kadın devriminin, kadın önderleşmesi ve komutanlaşmasının ve buna uygun olarak kendi örgütsel, siyasi, teorik gelişiminin özgün yolunu arama çabaları bakımından önemli bir dönemeçtir. Konferans kararlarının, perspektiflerinin ve ruhunun kavranması, sahiplenilmesi ve pratikleştirilmesi, kadın özgürlük cephemizi büyütmenin en acil görevidir.


Devrimci Gerçekçilik Ve Konferansın Atılım Ruhu


1. Komünist Kadın Konferansı'nın bildirgesinde, konferansın örgütleniş koşulları şöyle özetleniyor:

“Konferansımız, her devrimci eylem gibi, uygun bulduğu değil, verili bulduğu koşullarda gerçekleşmiş, geride bıraktığımız dönemde partimizin ve kadın cephemizin yaşadığı sorunların, konferans hazırlık sürecine de yansıyan elverişsiz kimi sonuçlarını taşımış, partimizin yaşadığı merkezsizlik döneminin kadın özgürlük cephesine iki kat yansıyan ağır etkilerinin, kadın aklı ve iradesinin parçalı biçimde gelişmesine yol açışının yarattığı güçlüklerle de uğraşmıştır. Ancak bu durum onu, yeni bir sıçrama görevine yanıt verme iradesini göstermekten alıkoymamıştır! (...) Bu, konferans iradesinin en önemli gerçeğidir.”


MLKP'nin 4. Kongresi, bugün de konferans kararlarına ve KKÖ'ye yön veren temel görüş açılarını ana hatlarıyla ortaya koymuştu. Buradan yola çıkarak yeni bir örgütlenme modeli üzerine tartışma ihtiyacına işaret etmiş, karar altına almıştı. 4. Kongre kararları partinin farklı mücadele cephelerindeki kadın yoldaşları ana hatlarıyla yönetmesine, cins bilincini, kadın özgürlük mücadelesiyle ilişkileniş düzeyini yükseltmesine rağmen, o günkü koşullar altında kadın aklı ve iradesi cepheler arasında parçalı olarak kaldı. Bu parçalı akıl ve yer yer kesimciliğe varan farklılaşmaların, konferans öncesinde de iç tartışma süreçlerinden geçerek aşılamamış, etkileşime girememiş olması konferansın bir handikapıydı. Öte yandan, konferans, tüm mücadele cephelerinden kadın yoldaşların etkin katılımıyla gerçekleşmiş ve 4. Kongre kararlarının farklı cephelerde farklı deneyimlerle buluşarak yarattığı düşünsel birikimlerin sosyalist demokrasi zemininde etkileşime girmesiyle, ortak bir akıl süzülebilmiştir. Konferansın belki de bu sayılanlardan daha büyük bir dezavantajı, geçmiş dönemin yarattığı içe dönüklük, kadın yoldaşların birbirine ve kadın özgürlük mücadelesinin gelişimine, potansiyeline, kadın kitlelerine güvensizliğin

unsurlarını biriktirmiş olmaları, yer yer irade kırılmaları, kadınlar arası devrimci işbirliği ve kadın yoldaşlığı duygularında gerileme, parti aklına güvensizlik, kendi içine kapanma ve parti organlarında kadın özgürlük mücadelesinin gündem ve sorunları etrafında kavga yürütmeme, giderek, kadın özgürlük mücadelesinde sonuç alma konusunda umut ve irade zayıflaması biçiminde gelişmiş bulunan sorunlardı.


Yürünecek bir kaç yol vardı. Birincisi, irade zayıflaması ve güvensizliğin derinleştirilmesi ve “bunlar başımıza cüretkar adımlarımız nedeniyle geldi” diyerek geriye dönme yolu! İkincisi, tüm sorunların yok sayılması, ideal olanın lafzi tekrarı ve soyut kavrayışlar temelinde söz söyleme yolu! Üçüncüsü, verili gerçeğin doğru tanımlanması, bu gerçekten hareket edilmesi ve bu gerçeği dönüştürmeye, durumu değiştirmeye kilitlenerek ileri yürüme yolu! Konferans belgelerinde de belirtildiği gibi, üçüncüsü seçilmiş, devrimci bir gerçekçilik anlayışıyla, verili gerçeği devrimci atılım ruhuyla parçalamak ve dönüştürmek esas alınmıştır.


Kadın Devrimini Kadın Kitleleriyle Buluşturmak


Kadın devriminin ve hangi model altında örgütlenirse örgütlensin kadın komünistlerin kendi toplumsal dayanaklarıyla, yani işçi, kır ve kent emekçisi, ev emekçisi, genç, Alevi ve diğer ezilen inanışlardan, Kürt ve ezilen ulusal topluluklardan kadın kitleleriyle örgütsel ve siyasi olarak buluşması, kadın devrimini maddi bir güce, somut bir siyasal hareket olarak bir gövdeye kavuşturmak, konferansın dikkat çektiği, yoğunlaştığı konuların başında gelmiştir.

Kesintisiz siyasi faaliyet, bir başka ifadeyle kadın kitleleri arasında sistematik, süreklileşmiş politik kitle çalışması ve tüm cephelerde kendi özgünlüğü içerisinde kadın eksenli siyasi faaliyet sürekliliği, örgütsel çalışmaların da, ideolojik çalışma ve mücadelenin de motorudur.


Konferansımız, 4. Kongre kararları temelinde elde ettiğimiz ideolojik birikimi ve parti tarihimizin bu cephedeki siyasi, örgütsel deneyim ve kazanımlarını, kadın kitlelerini kadın devrimi fikriyle

buluşturma yolunda bir siyasal atılıma dönüştürme görevini partimizin ve komünist kadınların önüne koymuştur.

Kadın devrimini bir siyasal hareket olarak tariflemek ve şekillendirmek, merkezine kadın kitlelerinin devrimci mücadeleye kazanılmasını yerleştirmek görevlerine dikkat çekmiştir.

Saflarımızda kadın kitlelerine örtülü güvensizlik ve yabancılaşmanın her biçimiyle mücadeleye çağıran konferansımız, bu çerçevede yerel düzeyde politikalar geliştirme ve kadın kitlelerine yönelik ajitasyon, propaganda ve örgütlenme araçlarının zenginleştirilmesi ihtiyacını vurgulamıştır.” (1. KKK belgelerinden)


Komünist Kadın Örgütü ve Örgütlenme Esasları


Konferansın yoğunlaştığı birinci mesele, siyasi süreklilik, kadın kitleleriyle siyasi ve örgütsel olarak

buluşma göreviyse, ikinci mesele de bu sürece hangi örgütsel biçim altında kesintisizce önderlik

edilebileceği, yani örgütsel süreklilik sorunudur.


KKÖ'nün örgütsel mantığı, basitçe “kadın çalışması” alanının yönetilmesine, kotarılmasına odaklanan değil, partide kadın aklının ve eyleminin örgütsel, siyasal, ideolojik bakımlardan yönetilmesine, kadın eyleminin bu mücadele alanları toplamı içerisinde yükseltilmesine, kadın devrimini, merkeze kadın kitlelerini mücadeleye kazanmanın durduğu etkin bir siyasal hareket olarak şekillendirme çabaları içinde bir yandan da onun örgütsel yapısını ve önderliğini oluşturmaya odaklanan örgüt anlayışıdır. Örgüt-siyaset bütünlüğü, yani siyasetin sürekliliği için örgütsel süreklilik, örgütsel süreklilik için de kesintisiz siyasi eylem ilişkisi, tarihimizde dönem dönem iki halkadan birinden ya da her ikisinden koparak bu cephemizin gerilemesine yol açageldi. Örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma konusuyla doğru ilişkileniş, bu cephede oluşan ideolojik birikimi maddileştirmenin esas yoludur. İşte KKÖ bu örgüt-siyaset bütünlüğünü kurma arayışına yanıttır.


Neden bağımsız bir kadın örgütü değil de örgütsel özerklik? Ya da neden kol benzeri bir alt-örgüt değil de partinin yarısı olarak örgütlenecek örgütsel ve siyasal bakımdan özerk örgütlenme?


Siyasal eylemin muhtevası, “nasıl bir örgüt” sorusunun yanıtına temel oluşturur. Siyasal eylemimizin, kadın özgürlük programımızın içeriği, kadın kitlelerini toplumsal devrime “yedeklemekten” ibaret olmadığına, kadın devrimini, toplumsal cinsiyet ayrımının ortadan kalkacağı bir toplumsal devrimi hedeflediğine göre, “nasıl bir örgüt” sorusu, bu hedefle buluşacak nitelikle yanıtlanmalıdır.


Komünist kadın hareketi kendi tarihi içinde esasen iki örgüt tipine takılı kalmıştır.

Kadın kitlelerini siyasal mücadele içerisinde ya da kendi kesimsel gündemleri etrafında örgütlediği

bağımsız kadın dernekleri, sendikaları vb mücadele araçları bir yandadır. Bu bağımsız kadın örgütlenmeleri, bugün de, kadın kitlelerini siyasal ve toplumsal dönüşüm mücadelesine seferber etmenin vazgeçilmez araçları olmasına rağmen, kadınların siyasal iktidar mücadelesinin merkezine yürüyüşünü, kadın devrimi düzeyinde bir toplumsal alt üst oluşun öncülüğünü ve önderliğini taşıyabilecek araçlar değildir.


Komisyon ve kol tipinde, partilerin, sendikaların, çeşitli tipte toplumsal örgütlenmelerin “alt örgütü”, “kesimsel birimi” türündeki örgütlenmeler ise diğer yandadır. Bu tür örgütlenmeler, parçasal/kesimseldir, kadın özgürlük programımızın karşılığı olacak, onun siyasi öncülüğünü üstlenecek, partisel nitelikte bir siyasi örgütlenme ihtiyacına denk düşmemektedir. Daha ileri bir siyasal program etrafında mücadeleyi sıçratmak için, daha ileri bir örgüt biçimi, bir toplumsal devrim programına denk düşen bir siyasal öncü­ öznenin kurulması zorunludur.


Öte yandan, KKÖ'yü şekillendiren örgütlenme anlayışı, partimiz bakımından yeni bir anlayış değildir. Onun kadın özgürlük mücadelesi tarihinin ve çizgisinin olağan bir sonucu olduğu gibi, ana hatları 4. Kongre kararlarında verilidir. 4. Kongre sonrası dönemde de tekil cephe örgütlenmelerinde aynı anlayıştan hareketle bazı örgütlenme deneyleri biriktirmiştir. Peki parti kadın örgütlenmesi bakımından bu değişim örgütsel işleyişte hangi somut farklılıkları oluşturur ve KKÖ varlığının belli başlı örgütsel çizgileri nelerdir?


Birincisi, KKÖ, sadece kadınlar arasında kitle çalışması yürüten alanların değil, yeraltından yerüstüne, Avrupa'dan Kürdistan'a, basın yayından politik askeri mücadele cephelerine dek tüm alanlardan komünist kadınların örgütüdür.


İkincisi, bunun bir sonucu olarak, bütün cepheleri yöneten bir kadın aklı ve önderliği anlayışına dayanır.

Kol tipi örgütlenmede ifade bulan, esasen kadın kitle cephesi parçasından bütünü dönüştürme, yönetme, şekillendirme çabaları, kendi örgütsel biçiminin doğal sınırlarına takılır, öz ile biçim, siyasi/ideolojik muhteva ile örgütsel şekil arasındaki çelişki, kadın komünistlerin bu yönlü çabalarının nesnel sınırlarından biri haline gelir. Tüm cepheleri yöneten kadın önderliği, partinin bir parçası olarak onun tarafından yönetilirken, aynı zamanda bütünü içerisinde onu yöneten bir ikili ilişki, toplumsal cinsiyet sorununda hedeflenen dönüşüme uygun bir çıkış biçimi olacaktır. Bu anlamda Kadın Önderliği, esasen kadın kitle cephesine örgütsel önderlik etmek ve bütüne siyasi öneriler oluşturmakla sınırlanan geçmiş deneylerden farklı olarak, kadın özgürlük mücadelesi bakımından bir politik ve örgütsel önderlik olarak, parti örgütlenmesinin mevcut gerçeği içerisinde, önderliğin gerçekleşmesinin işlevsel bir usnuru ve tamamlayıcısı olarak, aynı zamanda da bütün parti bakımından bir dönüştürücü ideolojik merkez olarak konumlanır.


Üçüncüsü, yeni örgütlenme modelinin dayandığı örgütlerin niteliğidir. 4. Kongre, merkezi kadın

örgütlenmesinden başlayarak kadın örgütlenmemizi komisyonlar sınırlılığından çıkarmıştır ama, hem bu örgütlenmeler komisyon ruh halinden, çalışma tarzından çıkamamış, hem de parti bu örgütlerin komisyondan ileri bir rol oynayacakları yolu açamamıştır. Kadın cephesi örgütlenmemiz, bir yarı özerklik düzleminde takılı kalmış, aldığı kararları uygulama gücü oluşturacak mekanizmalar ve haklarla donatılamamıştır. Yeni örgütlenme modelimiz, 4. Kongrenin öngördüğü gibi, yetkili organlar esasına dayanır, ancak, modelin diğer unsurları ve özellikle de örgütsel özerklikle birlikte, gerçekten hak, yetki ve sorumlulukları arasında bütünlük oluşmuş, atfedilen niteliklerle işlevlenmelerinin önü açılmıştır.


Dördüncüsü, örgütsel hiyerarşinin biçimidir. Önceki örgütlenme sistemi, ancak, dolaysızca kadın

çalışması yürütmekle sorumlu organlar kurulabildiği ölçüde kadın yönetimi ile ilgili alandaki kadın güçler arasında bir örgütsel ilişkinin kurulabilmesine elveriyordu. Planlama, sevk ve idare ve denetim işlevlerinin, yetkilerinin ve sorumluluklarının değişik organlara dağınıklığı, kadın özgürlük mücadelesinin görevlerinin kapsamlıca yönetilebilmesine elvermiyordu. Yeni örgütlenme modeli ise, tüm kadın güçleri değişik biçimler altında kadın önderliğine bağlıyor ve tüm parti çalışmalarını kadın aklının denetimine dolaysızca açıyor. Böylece aynı zamanda, tüm cephelerde gerekli organların kurulması için gereken kadın niteliği ve niceliğinin oluşturulması süreçlerine kadın örgütü ve kadın önderliğinin dolaysız müdahalesini mümkün kılıyor.


Beşincisi, tüm bu mekanizmayı gerçek bir örgüt niteliğine kavuşturacak olan, organların, örgütsel

yapılanmanın gerçek bir maddi varlığa, gerçek bir işlevselliğe kavuşmasını sağlayacak olan örgütsel

özerkliktir. Yeni örgütsel model, ilan edilir edilmez, kaçınılmaz olarak “ikili yük” kaygı ve sorularını beraberinde getirmiştir. Neden, belli sayıda kadın yoldaş sadece bu cephenin sorunlarına, diğerleri ise yalnızca başka cephelerin sorunlarına yoğunlaşmıyor da, bu cephede çalışan kadın yoldaşlara ek olarak tüm cephelerdeki kadın yoldaşlar bir başka örgütsel sorumluluk ve taahhütle karşı karşıya kalıyor? Bu modelle, çeşitli örgütlerde görev alan kadın yoldaşlar, mevcut sorumluluklarının yanı sıra ek sorumluluklarla mı donatılmıştır? Onlarca işine bir iş daha mı eklenmiştir? Evet, ancak sorun şu ki, bu nesneldir. Başka türlü bir cins bilinci ve cins mücadelesi olmaz. Bu, tümüyle ayrı örgütlenmeyi seçmiş kadınların, diğer toplumsal mücadelelerin dışında kalan pratiğiyle de, tümüyle alt örgüt olarak örgütlenmeyi seçmiş kadınların, bu alana kesimselleşen pratikleriyle de sabittir. Her alanda var olmak ve söz söylemek, evet, nesnel olarak ek görevler, ek sorumluluklar, “çifte iş, çifte mesai” demektir.


Ancak bu yeni modelin yarattığı değil, daha görünür kıldığı bir sorundur. Bu dün böyle ya da bu kadar görülmüyorduysa, bunun nedeni yeni modelin dün de geçerli olan görevleri bugün daha görünür kılması, kadın komünistler için sorumluluktan imtinayı daha az meşru hale getirmesidir. Yeni model, bu dezavantajları yaratmak şöyle dursun, aşılması için gerçek, somut bir zemin sunmuştur. Kadın cephesinde bir örgütsel zincir ve bunu yönetme koşullarına gerçekten sahip olan önderlik ile, bunun zorunlu koşulu olan örgütsel özerklik. Bundan ne kadar yararlanılacağı ama kaçınılmaz olarak kadın iradesinin belirleyeceği bir sorundur. Doğrusu gerçekte dün de böyleydi. Özcesi, ikili görevler, ikili hakları gerektirir. Bütün cephelerde kadın özgürlük mücadelesini yükseltmesi, kadın kadroların yetiştirilmesinde özel rol oynaması, kadın özgürlük sorunlarını gündemleştirmesi, çözümler üretmesi beklenen kadın komünistlerin, bu işi yapacağı kadrolara dair “ek görev” sahibi olduğu halde, “ek yetkilere” sahip olmaması, başka bir deyişle, yürütmekle sorumlu olduğu görevlere karşılık, bunları yürütecek kadrolar üzerinde söz hakkı sahibi olmaması, ya da bu söz hakkının somut örgütsel mekanizmalarla değil, niyetlerle, kavrayışla, şu veya bu organın ve kadronun “öncelik tanıma” yeteneğiyle sınırlı olarak işlerlik kazanabilmesi, gerçekte görevlerin yerine getirilmesi koşullarını baştan sınırlamaktadır. Örgütsel özerklik, bundan başka, kadın bakış açısının, aklının ve önceliklerinin, kadın komünistlerin yetiştirilmesi, yönetilmesi ve sorunların çözümünde esas alınması anlayışına, bir tür, kadınların kadınların sorunlarıyla ilişkilenmede potansiyel üstünlüklerinin ön kabülüne dayanır. Üçüncü olarak, kendi kararlarını alma, kararlarının sorumluluğunu taşıma, yanılarak ve kendi deneyleriyle, kendi gücüne dayanarak yürümeyi öğrenme, kadınlar arası devrimci işbirliği zemininin bu yoldan güçlenmesi ihtiyaçlarına yanıttır. Bu türden bir kadın örgütlenmesi, hem yüksek bir kadro niteliğini gerektirir, hem de üretir.


Konferansımız, bu temel anlayışlardan yola çıkarak bir model oluşturmuştur. Bu model aynı zamanda her bakımdan bir geçiş halidir. Partinin toplam işleyişi ve tüzüğüyle uyum bakımından bir geçiş halidir. Tasarlanan, mevcut deneyimden yola çıkılarak ana hatları oluşturulan modelin uygulamada daha gerçek, daha somut biçimler bulması bakımından bir geçiş halidir. Yüksek bir iradeyle hayata geçiriliş çabaları, daha ileri niteliklerin kazanılmasının zemini döşeyecektir.


1. Komünist Kadın Konferansı Ve Kadın Aydınlanması


1. KKK, kadın devriminin 21. yüzyıl stratejisini oluşturmanın esasen örgütsel ve siyasal sorunlarına

kilitlenmekle birlikte, kimi teorik sorunlarını da gündemleştirdi. “Türkiye, Kürdistan ve dünyada kadın özgürlük mücadelesinin bireysel, kendiliğinden veya değişik siyasal akımlarda örgütlü biçimlerdeki akışının ortaya çıkardığı, önemli bir kısmı hakkında bugüne dek komünist hareketin sınırlı düzeyde söz söylediği tüm konu ve sorunlarda, geleneksel sınırlarla değil, kadın devriminin önünü açma, pratiğini aydınlatma bakış açısı ve rahatlığı, özgüveni ve cesaretiyle hareket etme yönelimi”, konferansın teorik konularla ilişkileniş biçimini açıklıyor.


Konferans, kadın komünistlerin önceki dönemde gündemine gelen ancak aklını ortaklaştırmayı başaramadığı bazı teorik sorunları da önüne çekmiş ve bütün kadın komünistlerin aklının seferber edileceği, enerjisinin harekete geçirileceği, bu yolla kolektif kadın iradesini güçlendirileceği bir yönteme kavuşturmuştur.


Konferans Kararlarının “Altını Doldurmak” İçin


Kadın cephesinde örgütsel işleyiş ve anlayışlara ilişkin atılan her ileri adımın (anlayış tartışmaları ve farklılıkları ya da erkek egemen yaklaşım ve dirençler bir yana) pratik uygulanabilirliği, hayata

geçirilebilirliği bakımından kayıtlı tartışılması, geri bir gerçekçilik tartışmasıyla el ele yürümesi dikkat çekicidir.


Leyhte ayrımcılık anlayışının kota gibi niyet ve kavrayışa bağlı olmayan, somut bir mekanizmayla

güçlendirilmesi iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Kadın yoldaşların görevlendirilmesinde cüretkar olmak iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Özerk kadın örgütlenmesi iyidir... "ama altının doldurulması kaydıyla"! Hiçbir kongre, konferans, merkez komitesi, il komitesi ya da cephe yönetimi, “altını doldurmak kaydı ile” karar almaz. Tam aksine, zaten bir kararı almak, onun "altını doldurma" iddiasından ibarettir. Her karar bir niyet beyanıdır. Her kararın ete kemiğe büründürülmesi, pratikleştirilmesi sorunu vardır. Yapılmış, hazır, "altı dolu" olana ilişkin niye karar alınsın! Konferans bir karar alıyorsa, bu henüz altı doldurulmamış, yapılmamış, hayata geçirilmek üzere önümüze çekilmiş bir görevdir. Ama kim dolduracaktır

altını?


“Altını doldurma” kaygıları, gerek kadın yoldaşların, gerekse parti örgütlerimizin, görevleri üzerine alma ve somut hedefler belirleyerek yürüme kararlılığı sergileme, kadınlara ya da daha kötüsü kadın kitle örgütüne havale etmeme, kadın cephesinin temel sorunlarını kavrama ve çözümüne girişme konusundaki, durumdan görev çıkarmayan, tutuk, sorumluluktan kaçınan yaklaşımlarıyla ilgili değil mi?


Konferans karar ve perspektiflerini, sözlüye kalkmak üzere ismi okunduğunda “ben mi?” dediği halde arkasına bakarak zaman kazanan öğrenciler gibi üzerine almaz bir havada karşılamak anlamına gelmiyor mu?


Tüm yoldaşlar, konferans kararlarının ve yeni örgüt modelinin “altını doldurmakla” ilgili kaygı beyanlarını, risk tespitlerini, durum kaydediciliği, seyredip görme eğilimlerini bir yana bırakıp, altını doldurma emekçiliğine girişmek zorundadır, hem de bir an önce! Yoksa modelin “altını doldurmak” kaygıları, sözlerimizin “altını boşlatmaktan” başka sonuç üretmeyecektir.


Sınanma alanımız ise pratik görevler karşısındaki duruşumuz olacaktır. Konferans ve KKÖ, kendi başına bir amaç olmadığına göre, onun ve partimizin kadın özgürlük çizgisinin sınanacağı başlıca konu, kadın kitlelerini özgürlük mücadelesine seferber etme düzeyi, siyasal ve örgütsel olarak bu kitlelerle buluşma düzeyi olacaktır.


1. Komünist Kadın Konferansı, anlayışları değiştirmekten çok, durumu değiştirmenin sorunlarına

odaklanmıştır. KKÖ de dahil olmak üzere, konferansın hiç bir karar ve perspektifi, sihirli bir çözüm niteliği taşımıyor. Yeni örgütsel model, kadın devrimi konusunda ulaşmış bulunduğumuz düşünsel düzeyle örgütsel düzeyimizi eşleştirmekten başka bir şeye kilitlenmiyor. Konferans metinlerinde de vurgulandığı gibi, “Konferans kararları ve özelde de KKÖ'nün gerçek, canlı, işleyen bir mekanizma olarak kazanılması ancak, eskisinden daha yüksek bir irade, daha yüksek bir kolektif kadın bilinci, daha yüksek bir kolektif özneleşme çabası ile hayata geçirilebilir.” (1. KKK belgelerinden)