Komite, dernek, sendika, cephe örgütü, parti, ordu, devlet; insanlar, ilkesel olarak birbirleriyle mücadele etmek, çekişmek, yarışmak, rekabet etmek, didişmek vb için herhangi bir örgütte bir araya gelmezler. Yakından bakıldığında örgütün, genel olarak “örgütün” “varlık nedeni”nin orada “birleşen” insanların ortak amaçlar için birlikte çalışmalarını sağlamak olduğu açıklıkla görülür. Söz konusu örgüt formu, kendine çekip harekete geçirdiği insanları ne kadar etkinleştirdiğinden ayrı olarak, birleştirdiği insanların işbirliği ve uyum içerisinde çalışmalarını, uyum içerisinde hareket etmelerini sağlamaya çalışır. Örgüt fikri, onu oluşturan bireyler arasındaki rekabeti, sürtünmeyi olanaklı asgari düzeye indirme ve keza uyumu ve işbirliğini olanaklı en yüksek düzeye çıkarma eğilimindedir. Bunlar kuşkusuz devrimci öncü için de bütünüyle geçerlidir. Hatta devrimci öncü bakımından diğer hepsinden daha keskin, berrak ve daha rafinedir. Bireyler arasında farklılıklar ve çelişkiler, sürtünme ve rekabet burjuva düzen koşulları altında daima vardır ve bunlar iç mücadelelere yol açarlar. Örgüt aynı zamanda iç mücadelenin düzenlenmesi, hukukileştirilmesi, örgütün varlığını riske etmeyecek, dağınıklığa, kaosa ve parçalanmaya yol açmayacak tarzda yürütülmesi demektir. Kapitalizm rekabetten yanadır. Rekabet ilkesi, bir bütün olarak kapitalizmin öznesi burjuva sınıfın varlık koşullarından doğmuştur. Pazarı, sermayeyi ve zenginlikleri kontrolü altına alma, üstünlük, hegemonya ve egemenlik arayışı demek olan burjuva “rekabet”, kapitalizmin tarihi içerisindeki vahşi sömürgeci savaşların, dünya tarihinde eşi, benzeri görülmemiş kıyım ve yıkıma neden olan iki emperyalist savaşın itici gücüdür. Günümüz emperyalist küreselleşme evresinde dünya tekellerinin dünya pazarlarına egemenlik mücadelesi aynı burjuva rekabet ilkesine dayanır. Burjuva rekabet ilkesi bütün rakipleri yutma, rakipsiz, paylaşılmayan egemenlik arayış ve yöneliminin temelidir. Rekabet, burjuvazinin sınıf bilincidir, “serbest” veya “hür rekabet” diye idealize edilir. Rekabet, küçük burjuvazi dahil tüm burjuvazinin sınıfsal ilkesidir. Kapitalist, birey olarak güçlüdür. Sermaye sahibi olarak “bireysel” ve sınıfsal çıkarlarını savunmak için envai çeşit imkana sahiptir. Birey olarak proleter, zayıf ve güçsüzdür. Tek başına, “bireysel” ve sınıfsal çıkarlarını savunma imkanlarından yoksundur. “Bireysel ve sınıfsal” çıkarlarını savunabilmek, varolabilmek için diğer işçilerle “işbirliği” yapmak zorundadır. Ama işgücünden başka sermayesi olmayan proleterler arasından daha “baştan”, “iş bulmak için” kıyasıya rekabet vardır. İlkel amele pazarlarında “işi kapmak için” işçiler arasında yaşanan kavgalar, bıçaklamalar ya da burjuva partilere yamanmalar, rekabetin düşkünleştirici görüntüleridir. Kuşkusuz grev krıcılığı işçiler arasındaki rekabetin yarattığı düşkünlüğün en dip noktasıdır. Kendiliğinden işçi örgütleri olarak sendikalar, işçiler arasındaki bu düşkünleştirici rekabeti en aza indirme ihtiyacından doğmuştur. Bu, birey olarak proleterlerin proletarya sınıfını oluşturma eğilim ve yönelimidir. İşçi sınıfı, burjuva sınıfın rekabet ilkesinin karşısına kendisinin sınıf olarak varolma koşulunu, “dayanışma” ilkesini koymuştur. Dayanışma işbirliğini, birbirini eylemiyle tamamlamayı (işbirliği-“kendini paylaşma-ortaklaşma eylemiyle “tamamlanma”), kollektivize olmayı içerir. Birey olarak işçinin özneleşerek sınıflaşması, kolektif varlık düzeyine sıçramasıdır bu. Proletaryanın varoluş ilkesi, öncü partisinin (sınıf bilinci en gelişkin bölüğünün) yaşamında en açık biçimde tezahür eder, etmek zorundadır. Dayanışma ve işbirliğinin en ileri düzey ve görünümü yoldaşını “tamamlama”dır. Devrimci öncünün saflarında devrimci eylemi güçlendirmeyi, daha ileri devrimci sonuçlara ulaşmayı, devrimci gelişmeyi hızlandırmayı amaçlayan “devrimci” ya da “sosyalist yarış” esasen “dayanışma” ilkesinden devrimci amaçlarla sapmaktır. Öncünün saflarında bireyler ve topluluklar arasında “yarış” bireyciliği ve kazanma, üstün gelme duygusunu körükler, küçük burjuva ruh halinin gelişimini besler. Öncü partinin üyeleri arasındaki ilişkiyi-ilişkilenişi kuşkusuz partinin teorisi, programı, ilkeleri düzenler, yönetir. Fakat devrimci eylemin, parti çalışmasının günlük ilişkilerinden, yani daha yakından ve daha somut bakıldığında bu genel koyuş yeterli değildir. Günlük ilişkilerde tüm partilileri yönetecek ilişkileniş tarzı nedir, nasıl kavramlaştırılabilir? Partimizin deneyimleri bu soruyu nasıl yanıtlamaktadır? Marksist teorinin kurucuları Marks ve Engels Komünistler Birliği'nde, sonra da I. Enternasyonal'de birlikte çalıştılar. Mücadele tarihleri aynı eşsiz ipekle dokunmuştu, daima birlikte yürüdüler. Marks ve Engels'in partili yoldaşlar ve bilimsel sosyalizmin kurucuları olarak ömür boyu birlikte yürüyüşlerinde-ilişkileniş tarzlarında parlak ışıklarıyla açığa çıkan ilke partimize yol göstermektedir. Onların devrimci eyleminde yoldaşça işbirliği en ileri düzeyde kendini ortaya koyar. Marksist teorinin iki kurucusunun teorik ve pratik devrimci çalışmalarında “birbirini tamamlama” devrimci işbirliğinin zirvesi olarak açığa çıkar. Bu ilişki tarzı Marks ve Engels'in eserlerinin erişilmez düzeyinin itici bir gücü, devrimci ve esinleyici mayasıdır. Dayanışma ve devrimci işbirliği ilkesinin kendini “yoldaşını tamamlama”, “yoldaşında tamamlanma” (“birbirinde tamamlanma”) düzeyinde ortaya koyuşu, tartışma ve eleştiriyi yadsımaksızın, rekabeti, bireyciliği, bireysel tutku ve hırsı, kendini beğenmişlik ve kibri, bireyci yarışı dıştalar, teorik ve pratik devrimci çalışmada, günlük parti eyleminin bütün anlarında devrimci işbirliğini en üst düzeye çıkartır, devrimci eylemin ve partinin gelişiminin, burjuvaziye ve diktatörlüğe karşı öncünün başarısının koşulu olarak devrimci militanın eylemine güç verir. Özgürlük ve sosyalizm mücadelemizin asıl ürünü ve özünü oluşturan yeni insanın sadeliğini, moral-manevi derinliğini, zenginliğini mayalar. Eşsiz öğretmenlerimiz Marks ve Engels'in ilişkilenişinde mükemmel örneğini bulduğumuz “birbirinde tamamlanma” tarzı, partimizin devrimci yürüyüşünü geliştirmekte olduğu bugünkü koşullarda istisnasız bütün parti üyeleri ve her kademede parti kadroları arasındaki ilişkileniş tarzına ilham vermelidir. Kuşkusuz partimizin toprağı zaten birbirinde tamamlamayı mayalamaktadır. Fakat ihtiyacımız olan bunun ötesindedir, tüm partili kadın ve erkeklerin “özneleşmesidir”! Parti çalışmasında yoldaşlar arasındaki ilişkilerin, berrak bir bilinç, içsel bir istek ve güçlü bir iradi yönelimle, birbirini tamamlama, birbirinde tamamlanma zihniyeti, kültürü ve komünist yaşam ilkesi temelinde geliştirilmesidir.
|