Ölümsüzlerimize Bağlılığın İçeriği Ve Eylemi
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Aralık 2015 /Partinin Sesi / Sayı: 86


Özgürlük ve sosyalizm mücadelesi ağır bedeller gerektiriyor. Çünkü düşman, iktidarını, hatta egemenliğinin belli bir biçimini korumak için zulmün, kan dökücülüğün her türünü mübah sayıyor. İşkence, hapis ve ölüm tuzaklarına dört elle sarılıyor. Devrimin zorlu yolunda yürümeye karar verenler bedel ödemeyi daha baştan benimsemiş oluyorlar. "Devrimci mücadele" zihniyeti, kültürü ve pratiğiyle şekillenip yetkinleşiyorlar. Bu pusulardan azade yol arayışı ise düşmanın çizdiği sınırlara teslimiyete varıyor. "Muhalefet" zihniyeti, kültürü ve pratiği tüm politik çalışmaları, örgütsel atmosferi ve bireyin kendini ortaya koyuş tarzını belirliyor.
Komünist öncü, geride bıraktığı 21 yılda, faşizmin ve inkarcı sömürgeciliğin pusularıyla dolu zorlu yolda yürümeyi sürdürdü. Kavgada ustalaşmaya, tuzakları boşa çıkararak ilerlemeye çalıştı. An oldu eşitsiz güç ilişkileri, an oldu deneyim zayıflığı, an oldu kuralsızlıklar, an oldu hazırlık yetmezliği, an oldu amatörlükler ağır bedellere yol açtı. Değişik yaşlardan yüzlerce kadın ve erkek komünist, işkenceyi, hapisliği yaşadı. Onlarca yoldaş, silahlı çarpışmalarda, işkencehanelerde, savaş hazırlıklarında, gözaltında kayıplarda, ölüm oruçlarında, eylem alanlarında, mevzilerde, hücumlarda, faşist katliamcı saldırılarda ölümsüzlüğe yürüdü. Gün oldu, kavganın ortasındayken, bedenin direncini kıran bir hastalık, bir kaza kesti kimi yoldaşların önlerini. Parti, ölümsüzlerin anısına bağlılığın varlık gerekçesi olduğu bilinciyle sürdürdü kavgasını. Öğrenmeyi, yenilenmeyi, daha ustalıkla dövüşmeyi yol eyledi.
Ve hayatın tanık olduğu gibi, bu 21 yılda büyük acılara dayanma çıtamız giderek yükseldi. Daha da yükselecek. Başka türlü, dişinden tırnağına silahlı, örgütlü ve zalim bir düşmana, kanlı bir devlete karşı büyüyen bir mücadele yürütülemez. Bırakalım devrimi zafere ulaştırmayı, bunun hayali bile kurulamaz.
Devrim Şehitlerine Bağlılık
"Ölümsüzlerin anısına bağlılık" dua bağlılığı değildir. Kelimelere sığmaz. Törensellikle bağdaşmaz. Akraba tarzı ilişkilenişte hayat bulmaz. Hangi devrimci program ve bayrak altında dövüşerek ölümsüzleşmiş olursa olsunlar, onlar, "devrim şehitleri"dir. Yeni bir toplum, yeni bir yaşam, yeni bir dünya için canlarını vermişlerdir. Subjektif olarak tümü sosyalizm ve sınıfsız toplum eylemcisi görmüştür kendini. Ondandır ki, burjuvazinin devletini yıkma eylemi içinde olmayan partilerin, örgütlerin ve bireylerin "bağlılık" iddiasının bir değeri yoktur. Halkların kurtuluşu ve işçi-emekçi iktidarı hedefiyle devrimci zoru içeren bir çizgide mücadele yürütmüş bir parti veya örgüt, şu veya bu nedenle iradesi kırılarak devrimci zoru dışlayan bir çizgide, bir "toplumsal muhalefet" örgütü olarak varolma yolunu seçerse, kendini ad olarak sürdürse bile, aynı parti, aynı örgüt değildir artık. Ondandır ki, böyle yapıların, devrimci dönemlerinin şehitlerine bağlılık iddiası tümüyle yapaydır, törenseldir. Akraba tarzı bağlılığa dönüştüğü için içerik bozulmasına, çok ciddi bir anlam kaybına uğramıştır.
Yalnızca devrimin zaferi uğruna mücadele edenler ölümsüzlerin anısını sürdürebilirler. Yalnızca onlar, ideallerini eylemleriyle yüksekte tuttukları, şehitlerin onurla taşıdıkları devrim bayrağını dalgalandırmayı sürdürdükleri için ölümsüzlerin "anılarına bağlılık" içindedirler. Yalnızca onlar bunu hakederler. Bütün söylenenler tek tek bireyler bakımından da aynen geçerlidir. Bireyin devrimci eylemi dışında bir bağlılık ölçüsü yoktur. Bağlılık düzeyi pratiğinde verilidir. Gerisi kendini kandırmaktır, söz kalıplarının içinde sahteliği yaşamaktır.
Ölümsüzleri Aşma Sorumluluğu
Ölümsüzlerimiz belirli koşullar altında savaştılar. Belirli bir pratiğin, düzeyin, tarzın uygulayıcısı oldular. Deney cephanelikleri, onu değerlendirme düzeyleri, kişisel özellik ve alışkanlıkları, öğrenme-yenilenme hızları pratiklerine ciddi etkilerde bulundu. Kurallılığın gevşetilmesi, kendiliğindencilik, savaş ciddiyeti içinde hareket etme yetersizliği, duygularını yönetememe, risk alma ferahlığıyla tedbirli olma ciddiyetini kaynaştırma eksikliği, değişik örneklerde, önlenebilir can bedellerine ve tutsaklıklara yol açtı. Bunların bazıları, parti yaşamını derinden etkiledi, uzun süre giderilemeyen önemli boşluklar yarattı. O nedenle de, partili ölümsüzlerin ve genel olarak devrim şehitlerinin yaşam ve mücadelelerini okur, inceler, düşünür, tartışırken meselenin bu boyutuyla da ilgilenmeli, o koşullarda hangi kaçınılabilir hatalardan neden kaçınılamadığına, buna hangi etkenlerin yol açtığına cevap arayan sorular sormalıyız. Böyle bir ilişkilenme, böyle bir öğrenme tarzı, savaş hazırlıklarımızda, eylem planlamalarımızda, düşman tuzaklarını boşa çıkarma yöntemlerimizde, amatörlüklerle ve kuralsızlıklarla mücadelemizde yeni bir düzey yaratacaktır.
Tam bir yoldaşlıkla, tam bir zarafet ve saygıyla uygulanabilecek bu görev, ölümsüzlere bağlılık eyleminin biçimlerinden biridir. İhmal edilmesi, şehitlerin ihmal edilmesidir. Çünkü onlar geride kalanların ve kavgaya yeni katılacak yoldaşların, daha büyük, hedefe yürüyen, zafere ulaşan bir savaşım geliştireceğine, can verdikleri kavganın yarım bırakılmayacağına inandılar, bunu istediler. Son kırk yıldır idam sehpalarında, ölüm oruçlarında düşmanı ve ölümü yenen yoldaşların yazdıkları son mektuplar bu inancı, bu isteği çok iyi anlatır. O halde ölümsüzlerin aşılması bizatihi onların emridir. Partimiz ve tek tek yoldaşlar, bu emri ancak verili koşullarda devrimin ihtiyaçlarını anlama, bunları cevaplamak için sınırlarını aşma ve süreklilik içinde kopuş eylemleriyle yerine getirebilirler.
Zaferler Kuşağı Partimizin Ölümsüzlere Bağlılığının Simgesidir
Partimiz, devrimci mücadeleye, 1988'den günümüze kadar uzanan dönemin şu veya bu uğrağında katılan bir kadro kuşağı yetiştirdi. Onlar Birlik Devrimi'nden başlayarak önemli başarılar, kazanımlar, zaferler içinde geliştiler. Çok çetin savaşımlardan geçtiler. Önemli sorumluluklar üstlendiler. Komünist öncünün yüzyüze geldiği kimi yenilgi ve gerilemelere rağmen, bütünde, teorik, ideolojik, politik ve örgütsel ufkunun, eyleminin, hedeflerinin güçlendiği gerçeğini yaşadılar. 80 öncesi kuşaktan gelen kadroların bir bölümü de, Birlik Devriminin zihniyeti ve tarzıyla özdeşleşerek, kopuşması gereken anlayışlarıyla, eğitip dönüştürmesi gereken özellikleriyle açık bir savaşım yürüterek bu yeni kadro kuşağıyla aynı potada erimeyi başardı. Birlik Devrimiyle kendini yeniden yaratan, partinin politik önderlik anlayışıyla, politik mücadele tarzıyla, stratejisiyle, ideolojik gelişimiyle ve teorik ufkuyla eksiksiz ve ileri iten bir özdeşlik kuran Işık Kutlu yoldaş bu kadrolardan biri oldu.
Devrimci tarihleri yenilgilerle belirlenen bir kuşağın, ruh halinin, kültürün ve tarzın aşılması, başarılarla, kazanımlarla, zaferlerle belirlenen, bunun özgüveniyle, tarzıyla, ruhuyla donanmış bir kuşağın oluşturulması "şehitlere devrim sözümüz var" şiarının en çarpıcı karşılığı olacaktır. Parti literatürümüzde, "zaferler kuşağı" adıyla tanımlanan bu kuşağın mayalandığını, bir gövde olarak yükselmeye başladığını görüyoruz. Bu, komünist öncünün ölümsüzlerin ideallerine bağlılığının en güzel, en umut dolu simgelerinden biridir.
Devrimin Feda Bölüğü
Faşist sömürgeci düşman, 21 yıllık dönemde, bir partinin kuruluşuna yetecek nitelikli bir kuvveti, inançlı devrim işçilerini ve özverili parti taraftarlarını bilfiil kavgadan kopardı. Henüz 20'sine varmamıştı kimisi, kimisi yarım yüzyılı aşan bir ömrü geride bırakmıştı. İşçi, liseli, ev emekçisi, avukat, üniversiteli, inşaat teknikeri, göçmen işçi, esnaf, gazeteci kadınlar ve erkeklerdi. Profesyonel devrimcilik için öğretmenliği terketmişti bazıları. Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Alman halklarımızın evlatlarıydılar. Ne doğuştan kahramandılar, ne olağanüstü varlıklar. Yalnızca insandılar. İnsani ve özgür bir dünyaya inanmış, saflarını seçmiş, inandıklarını sevmişlerdi. Düzene boyun eğmeyi koşullayan tipten bir "akıllılığı", "mantıklılığı" değil, özgürlük ve onuru yükselten kabına sığmaz insani düşler kurmayı, yüreklerini de katacakları bir yaşam biçimini seçmişlerdi. Ömürlerinden daha uzun olan hayatlarından, coşku veren mücadelelerinden öğrenerek ve ideallerini bayraklaştırarak onlarla kol kola yürüyoruz. Kavgalarını her yerde sürdürecek ve devrimin zaferiyle taçlandıracağız.
"Devrimin feda bölüğü" zihniyetine, örgütüne ve eylemine ulaşan partinin ve militanlarının sözüdür bu!

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Ölümsüzlerimize Bağlılığın İçeriği Ve Eylemi
fc Share on Twitter
 

 

01 Aralık 2015 /Partinin Sesi / Sayı: 86


Özgürlük ve sosyalizm mücadelesi ağır bedeller gerektiriyor. Çünkü düşman, iktidarını, hatta egemenliğinin belli bir biçimini korumak için zulmün, kan dökücülüğün her türünü mübah sayıyor. İşkence, hapis ve ölüm tuzaklarına dört elle sarılıyor. Devrimin zorlu yolunda yürümeye karar verenler bedel ödemeyi daha baştan benimsemiş oluyorlar. "Devrimci mücadele" zihniyeti, kültürü ve pratiğiyle şekillenip yetkinleşiyorlar. Bu pusulardan azade yol arayışı ise düşmanın çizdiği sınırlara teslimiyete varıyor. "Muhalefet" zihniyeti, kültürü ve pratiği tüm politik çalışmaları, örgütsel atmosferi ve bireyin kendini ortaya koyuş tarzını belirliyor.
Komünist öncü, geride bıraktığı 21 yılda, faşizmin ve inkarcı sömürgeciliğin pusularıyla dolu zorlu yolda yürümeyi sürdürdü. Kavgada ustalaşmaya, tuzakları boşa çıkararak ilerlemeye çalıştı. An oldu eşitsiz güç ilişkileri, an oldu deneyim zayıflığı, an oldu kuralsızlıklar, an oldu hazırlık yetmezliği, an oldu amatörlükler ağır bedellere yol açtı. Değişik yaşlardan yüzlerce kadın ve erkek komünist, işkenceyi, hapisliği yaşadı. Onlarca yoldaş, silahlı çarpışmalarda, işkencehanelerde, savaş hazırlıklarında, gözaltında kayıplarda, ölüm oruçlarında, eylem alanlarında, mevzilerde, hücumlarda, faşist katliamcı saldırılarda ölümsüzlüğe yürüdü. Gün oldu, kavganın ortasındayken, bedenin direncini kıran bir hastalık, bir kaza kesti kimi yoldaşların önlerini. Parti, ölümsüzlerin anısına bağlılığın varlık gerekçesi olduğu bilinciyle sürdürdü kavgasını. Öğrenmeyi, yenilenmeyi, daha ustalıkla dövüşmeyi yol eyledi.
Ve hayatın tanık olduğu gibi, bu 21 yılda büyük acılara dayanma çıtamız giderek yükseldi. Daha da yükselecek. Başka türlü, dişinden tırnağına silahlı, örgütlü ve zalim bir düşmana, kanlı bir devlete karşı büyüyen bir mücadele yürütülemez. Bırakalım devrimi zafere ulaştırmayı, bunun hayali bile kurulamaz.
Devrim Şehitlerine Bağlılık
"Ölümsüzlerin anısına bağlılık" dua bağlılığı değildir. Kelimelere sığmaz. Törensellikle bağdaşmaz. Akraba tarzı ilişkilenişte hayat bulmaz. Hangi devrimci program ve bayrak altında dövüşerek ölümsüzleşmiş olursa olsunlar, onlar, "devrim şehitleri"dir. Yeni bir toplum, yeni bir yaşam, yeni bir dünya için canlarını vermişlerdir. Subjektif olarak tümü sosyalizm ve sınıfsız toplum eylemcisi görmüştür kendini. Ondandır ki, burjuvazinin devletini yıkma eylemi içinde olmayan partilerin, örgütlerin ve bireylerin "bağlılık" iddiasının bir değeri yoktur. Halkların kurtuluşu ve işçi-emekçi iktidarı hedefiyle devrimci zoru içeren bir çizgide mücadele yürütmüş bir parti veya örgüt, şu veya bu nedenle iradesi kırılarak devrimci zoru dışlayan bir çizgide, bir "toplumsal muhalefet" örgütü olarak varolma yolunu seçerse, kendini ad olarak sürdürse bile, aynı parti, aynı örgüt değildir artık. Ondandır ki, böyle yapıların, devrimci dönemlerinin şehitlerine bağlılık iddiası tümüyle yapaydır, törenseldir. Akraba tarzı bağlılığa dönüştüğü için içerik bozulmasına, çok ciddi bir anlam kaybına uğramıştır.
Yalnızca devrimin zaferi uğruna mücadele edenler ölümsüzlerin anısını sürdürebilirler. Yalnızca onlar, ideallerini eylemleriyle yüksekte tuttukları, şehitlerin onurla taşıdıkları devrim bayrağını dalgalandırmayı sürdürdükleri için ölümsüzlerin "anılarına bağlılık" içindedirler. Yalnızca onlar bunu hakederler. Bütün söylenenler tek tek bireyler bakımından da aynen geçerlidir. Bireyin devrimci eylemi dışında bir bağlılık ölçüsü yoktur. Bağlılık düzeyi pratiğinde verilidir. Gerisi kendini kandırmaktır, söz kalıplarının içinde sahteliği yaşamaktır.
Ölümsüzleri Aşma Sorumluluğu
Ölümsüzlerimiz belirli koşullar altında savaştılar. Belirli bir pratiğin, düzeyin, tarzın uygulayıcısı oldular. Deney cephanelikleri, onu değerlendirme düzeyleri, kişisel özellik ve alışkanlıkları, öğrenme-yenilenme hızları pratiklerine ciddi etkilerde bulundu. Kurallılığın gevşetilmesi, kendiliğindencilik, savaş ciddiyeti içinde hareket etme yetersizliği, duygularını yönetememe, risk alma ferahlığıyla tedbirli olma ciddiyetini kaynaştırma eksikliği, değişik örneklerde, önlenebilir can bedellerine ve tutsaklıklara yol açtı. Bunların bazıları, parti yaşamını derinden etkiledi, uzun süre giderilemeyen önemli boşluklar yarattı. O nedenle de, partili ölümsüzlerin ve genel olarak devrim şehitlerinin yaşam ve mücadelelerini okur, inceler, düşünür, tartışırken meselenin bu boyutuyla da ilgilenmeli, o koşullarda hangi kaçınılabilir hatalardan neden kaçınılamadığına, buna hangi etkenlerin yol açtığına cevap arayan sorular sormalıyız. Böyle bir ilişkilenme, böyle bir öğrenme tarzı, savaş hazırlıklarımızda, eylem planlamalarımızda, düşman tuzaklarını boşa çıkarma yöntemlerimizde, amatörlüklerle ve kuralsızlıklarla mücadelemizde yeni bir düzey yaratacaktır.
Tam bir yoldaşlıkla, tam bir zarafet ve saygıyla uygulanabilecek bu görev, ölümsüzlere bağlılık eyleminin biçimlerinden biridir. İhmal edilmesi, şehitlerin ihmal edilmesidir. Çünkü onlar geride kalanların ve kavgaya yeni katılacak yoldaşların, daha büyük, hedefe yürüyen, zafere ulaşan bir savaşım geliştireceğine, can verdikleri kavganın yarım bırakılmayacağına inandılar, bunu istediler. Son kırk yıldır idam sehpalarında, ölüm oruçlarında düşmanı ve ölümü yenen yoldaşların yazdıkları son mektuplar bu inancı, bu isteği çok iyi anlatır. O halde ölümsüzlerin aşılması bizatihi onların emridir. Partimiz ve tek tek yoldaşlar, bu emri ancak verili koşullarda devrimin ihtiyaçlarını anlama, bunları cevaplamak için sınırlarını aşma ve süreklilik içinde kopuş eylemleriyle yerine getirebilirler.
Zaferler Kuşağı Partimizin Ölümsüzlere Bağlılığının Simgesidir
Partimiz, devrimci mücadeleye, 1988'den günümüze kadar uzanan dönemin şu veya bu uğrağında katılan bir kadro kuşağı yetiştirdi. Onlar Birlik Devrimi'nden başlayarak önemli başarılar, kazanımlar, zaferler içinde geliştiler. Çok çetin savaşımlardan geçtiler. Önemli sorumluluklar üstlendiler. Komünist öncünün yüzyüze geldiği kimi yenilgi ve gerilemelere rağmen, bütünde, teorik, ideolojik, politik ve örgütsel ufkunun, eyleminin, hedeflerinin güçlendiği gerçeğini yaşadılar. 80 öncesi kuşaktan gelen kadroların bir bölümü de, Birlik Devriminin zihniyeti ve tarzıyla özdeşleşerek, kopuşması gereken anlayışlarıyla, eğitip dönüştürmesi gereken özellikleriyle açık bir savaşım yürüterek bu yeni kadro kuşağıyla aynı potada erimeyi başardı. Birlik Devrimiyle kendini yeniden yaratan, partinin politik önderlik anlayışıyla, politik mücadele tarzıyla, stratejisiyle, ideolojik gelişimiyle ve teorik ufkuyla eksiksiz ve ileri iten bir özdeşlik kuran Işık Kutlu yoldaş bu kadrolardan biri oldu.
Devrimci tarihleri yenilgilerle belirlenen bir kuşağın, ruh halinin, kültürün ve tarzın aşılması, başarılarla, kazanımlarla, zaferlerle belirlenen, bunun özgüveniyle, tarzıyla, ruhuyla donanmış bir kuşağın oluşturulması "şehitlere devrim sözümüz var" şiarının en çarpıcı karşılığı olacaktır. Parti literatürümüzde, "zaferler kuşağı" adıyla tanımlanan bu kuşağın mayalandığını, bir gövde olarak yükselmeye başladığını görüyoruz. Bu, komünist öncünün ölümsüzlerin ideallerine bağlılığının en güzel, en umut dolu simgelerinden biridir.
Devrimin Feda Bölüğü
Faşist sömürgeci düşman, 21 yıllık dönemde, bir partinin kuruluşuna yetecek nitelikli bir kuvveti, inançlı devrim işçilerini ve özverili parti taraftarlarını bilfiil kavgadan kopardı. Henüz 20'sine varmamıştı kimisi, kimisi yarım yüzyılı aşan bir ömrü geride bırakmıştı. İşçi, liseli, ev emekçisi, avukat, üniversiteli, inşaat teknikeri, göçmen işçi, esnaf, gazeteci kadınlar ve erkeklerdi. Profesyonel devrimcilik için öğretmenliği terketmişti bazıları. Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkes, Alman halklarımızın evlatlarıydılar. Ne doğuştan kahramandılar, ne olağanüstü varlıklar. Yalnızca insandılar. İnsani ve özgür bir dünyaya inanmış, saflarını seçmiş, inandıklarını sevmişlerdi. Düzene boyun eğmeyi koşullayan tipten bir "akıllılığı", "mantıklılığı" değil, özgürlük ve onuru yükselten kabına sığmaz insani düşler kurmayı, yüreklerini de katacakları bir yaşam biçimini seçmişlerdi. Ömürlerinden daha uzun olan hayatlarından, coşku veren mücadelelerinden öğrenerek ve ideallerini bayraklaştırarak onlarla kol kola yürüyoruz. Kavgalarını her yerde sürdürecek ve devrimin zaferiyle taçlandıracağız.
"Devrimin feda bölüğü" zihniyetine, örgütüne ve eylemine ulaşan partinin ve militanlarının sözüdür bu!