SUR, CİZRE, SİLOPİ... SENİN İÇİN DE DİRENİYOR!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türkiye'de faşist diktatörlük aylardan beri Kuzey Kürdistan'da şehirleri, kasabaları, köyleri abluka altına alarak tank ve toplarıyla bombalamaktadır. Türk ordusunun ve polisinin özel eğitimli birimleri Kürt avına çıkmış, yaşlı, kadın, çocuk, hasta demeksizin katletmektedir. Türkiye'de faşist rejim, IŞİD'in Kobane'de yatığı katliam ve yıkımı şimdi Sur'da, Cizre'de, Silopi'de yapmaktadır.


Bir zamanlar Serekaniye'de sonrasında da Kobane'de IŞİD'e karşı sürdürülen “dar sokak” savaşları, delik deşik olmuş duvar, yıkılmış ev, sokaklarda katledilmiş insan manzaraları şimdi Kuzey Kürdistan'ın kuşatılmış merkezlerinde görülmektedir. Serekaniye ve Kobane'den sonra şimdi Kuzeyin kuşatılmış şehirleri de birer Stalingrad oldular. Stalingrad, Hitler faşizmine karşı sosyalist Sovyetler Birliği'nin bir irade savaşıydı. Ya Alman faşizmine teslim olunacaktı veya da Alman faşizmi yenilecekti. Bu irade savaşı şimdi Kuzey Kürdistan'da sürdürülmektedir. Kürtler ya faşist diktatörlüğe teslim olacaklar veya da bu diktatörlüğü yenerek özgürleşecekler. Bugün birçok Kürt merkezinde sürdürülen hendek savaşları, dar alanda sokak çatışmaları bu irade savaşının açık ifadesidir.


Orta Doğu'da emperyalist bloklar arasında sürdürülen rekabet ve hegemonya kurma merkezli “it dalaşı”ndan dolayı Türkiye'ye duyulan ihtiyaç faşist diktatörlüğün Kürt ulusunun katletmesine sessiz kalınmasını beraberinde getirmektedir. Bu denli yoğun saldırılarda başta ABD ve AB olmak üzere emperyalist ülkelerin ve onların güdümünde olan uluslararası güçlerin/kurumların payı küçümsenemez. Sessiz kalmakla faşist rejimi cesaretlendiren onlardır. Emperyalist güçler, Ortadoğu'da kendi çıkarlarının gerçekleştirilmesi için Kürt ulusunun özgürlük mücadelesini araçsallaştırmak isterler. Kendi emperyalist çıkarlarına hizmet etmeyen bir Kürt direnişinden yana değillerdir. Bu nedenle Türkiye'den yana tutum sergiliyorlar. Bu nedenle susuyorlar, susarak bu katliamı onaylıyorlar. Bu nedenle sürekli vurguladıkları “değerleri” ayaklar altına alıyorlar. İstiyorlar ki, Kürt Özgürlük Hareketi Barzanileşsin, emperyalist çıkarlarla uyumlaşsın, uluslararası sermaye ve talanla bütünleşsin.

 

Kürtler, özgürlük ve demokrasi özlemi taşıyan, bu değerler için mücadele eden bütün insanlık için de mücadele içinde katlediliyorlar. Onların, hendekler kazarak sürdürdükleri direnişleri, özyönetim idealleri, özgürlük ve demokrasiden yana olan herkesin direnişidir ve özgürlüğüdür, kendi kendini yönetme idealidir.

 

Bu savaş, bu direniş sadece Ortadoğu halklarının bir kurtuluş meşalesi değildir. Rojava Devriminin dünya mazlumlarına, sömürülenlerine ve ezilenlerine tuttuğu ışığın rolünü dünya halkları olarak anlamalıyız ve içselleştirmeliyiz. Bu devrimin, bu ışığın etki alanı, aydınlatma alanı her geçen gün genişlemektedir; şimdi de Kuzey'de etkisini göstermektedir. Bu sahiplenilmelidir. Rojava Devriminin, Kobane direnişinin bir devamı, kapsamlaşması olarak görülmelidir.


Rovaja ile, Kuzey Kürdistan şehirlerindeki direnişlerle bağı kurulmayan bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi olamaz. Kürtlerin neden hendek savaşları sürdürdükleri, neden direndikleri, neden katledildikleri kavranmaksızın ve içselleştirilmeksizin faşizme karşı mücadele anlaşılamaz.


Bu mücadelenin sözde kalan bir desteğe ve dayanışmaya ihtiyacı yok. Aynı zamanda, özgürlüğü için mücadele eden Kürt ulusunu, özgürlük ve demokrasi isteyen insanlığın da yalnız bırakmaya hakkı yok. Faşizme ve sömürgeciliğe karşı bu direniş ile dayanışma, onu destekleme pratikleştirilmelidir. Bu direnişin aynı zamanda hepimiz için bir direniş olduğu dünya kamuoyuna anlatılmalıdır; doğrudan destek ve dayanışma talep edilmelidir. Unutulmamalı ki, faşist diktatörlük topyekun bir saldırıyla sadece Kürt Özgürlük Hareketini imha etmek istemiyor, aynı zamanda Kürt ulusunun direniş iradesini de kırmak ve böylece teslim almak istiyor.

Bu topyekun faşist, katliamcı saldırı karşısında topyekun bir duruş sergilemek hepimizin görevi olmalıdır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

SUR, CİZRE, SİLOPİ... SENİN İÇİN DE DİRENİYOR!
fc Share on Twitter
 

Türkiye'de faşist diktatörlük aylardan beri Kuzey Kürdistan'da şehirleri, kasabaları, köyleri abluka altına alarak tank ve toplarıyla bombalamaktadır. Türk ordusunun ve polisinin özel eğitimli birimleri Kürt avına çıkmış, yaşlı, kadın, çocuk, hasta demeksizin katletmektedir. Türkiye'de faşist rejim, IŞİD'in Kobane'de yatığı katliam ve yıkımı şimdi Sur'da, Cizre'de, Silopi'de yapmaktadır.


Bir zamanlar Serekaniye'de sonrasında da Kobane'de IŞİD'e karşı sürdürülen “dar sokak” savaşları, delik deşik olmuş duvar, yıkılmış ev, sokaklarda katledilmiş insan manzaraları şimdi Kuzey Kürdistan'ın kuşatılmış merkezlerinde görülmektedir. Serekaniye ve Kobane'den sonra şimdi Kuzeyin kuşatılmış şehirleri de birer Stalingrad oldular. Stalingrad, Hitler faşizmine karşı sosyalist Sovyetler Birliği'nin bir irade savaşıydı. Ya Alman faşizmine teslim olunacaktı veya da Alman faşizmi yenilecekti. Bu irade savaşı şimdi Kuzey Kürdistan'da sürdürülmektedir. Kürtler ya faşist diktatörlüğe teslim olacaklar veya da bu diktatörlüğü yenerek özgürleşecekler. Bugün birçok Kürt merkezinde sürdürülen hendek savaşları, dar alanda sokak çatışmaları bu irade savaşının açık ifadesidir.


Orta Doğu'da emperyalist bloklar arasında sürdürülen rekabet ve hegemonya kurma merkezli “it dalaşı”ndan dolayı Türkiye'ye duyulan ihtiyaç faşist diktatörlüğün Kürt ulusunun katletmesine sessiz kalınmasını beraberinde getirmektedir. Bu denli yoğun saldırılarda başta ABD ve AB olmak üzere emperyalist ülkelerin ve onların güdümünde olan uluslararası güçlerin/kurumların payı küçümsenemez. Sessiz kalmakla faşist rejimi cesaretlendiren onlardır. Emperyalist güçler, Ortadoğu'da kendi çıkarlarının gerçekleştirilmesi için Kürt ulusunun özgürlük mücadelesini araçsallaştırmak isterler. Kendi emperyalist çıkarlarına hizmet etmeyen bir Kürt direnişinden yana değillerdir. Bu nedenle Türkiye'den yana tutum sergiliyorlar. Bu nedenle susuyorlar, susarak bu katliamı onaylıyorlar. Bu nedenle sürekli vurguladıkları “değerleri” ayaklar altına alıyorlar. İstiyorlar ki, Kürt Özgürlük Hareketi Barzanileşsin, emperyalist çıkarlarla uyumlaşsın, uluslararası sermaye ve talanla bütünleşsin.

 

Kürtler, özgürlük ve demokrasi özlemi taşıyan, bu değerler için mücadele eden bütün insanlık için de mücadele içinde katlediliyorlar. Onların, hendekler kazarak sürdürdükleri direnişleri, özyönetim idealleri, özgürlük ve demokrasiden yana olan herkesin direnişidir ve özgürlüğüdür, kendi kendini yönetme idealidir.

 

Bu savaş, bu direniş sadece Ortadoğu halklarının bir kurtuluş meşalesi değildir. Rojava Devriminin dünya mazlumlarına, sömürülenlerine ve ezilenlerine tuttuğu ışığın rolünü dünya halkları olarak anlamalıyız ve içselleştirmeliyiz. Bu devrimin, bu ışığın etki alanı, aydınlatma alanı her geçen gün genişlemektedir; şimdi de Kuzey'de etkisini göstermektedir. Bu sahiplenilmelidir. Rojava Devriminin, Kobane direnişinin bir devamı, kapsamlaşması olarak görülmelidir.


Rovaja ile, Kuzey Kürdistan şehirlerindeki direnişlerle bağı kurulmayan bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi olamaz. Kürtlerin neden hendek savaşları sürdürdükleri, neden direndikleri, neden katledildikleri kavranmaksızın ve içselleştirilmeksizin faşizme karşı mücadele anlaşılamaz.


Bu mücadelenin sözde kalan bir desteğe ve dayanışmaya ihtiyacı yok. Aynı zamanda, özgürlüğü için mücadele eden Kürt ulusunu, özgürlük ve demokrasi isteyen insanlığın da yalnız bırakmaya hakkı yok. Faşizme ve sömürgeciliğe karşı bu direniş ile dayanışma, onu destekleme pratikleştirilmelidir. Bu direnişin aynı zamanda hepimiz için bir direniş olduğu dünya kamuoyuna anlatılmalıdır; doğrudan destek ve dayanışma talep edilmelidir. Unutulmamalı ki, faşist diktatörlük topyekun bir saldırıyla sadece Kürt Özgürlük Hareketini imha etmek istemiyor, aynı zamanda Kürt ulusunun direniş iradesini de kırmak ve böylece teslim almak istiyor.

Bu topyekun faşist, katliamcı saldırı karşısında topyekun bir duruş sergilemek hepimizin görevi olmalıdır.