Eylül - Ekim 2017 / Dengê Kurdistan / Sayı: 25 Kadın komutanlaşması konusunda bizlere, onlarla yoldaş olmanın onurunun yanında güçlü bir deneyim mirası bırakan şehitlerimiz var. Her biri, kendi tarihlerinde var ettikleri deneyimleri savaş siperlerinde yaşama geçirirken, ardı sıra yürüyenlere de basılacak ayak izleri bıraktılar. Şehit Berçem ve Ekin'in son nefeslerine kadar üslerinin her köşesinde çatışmaları ya da Şehit Sarya'nın aşamdaki kararlı duruşunun ve fedailiğinin eylemine yansıması tesadüf değil, söz ve eylem tutarlılığıdır. Şehit Yasemin öğretilmişlikleriyle bu kadar net yüzleşebildiği için, o gece, o sokakta umudun ateşini elinde tutuyor ve gecenin evinde yangın çıkarmaya yürüyordu. Onların ortak noktalarının belki de birincisi kopuşları. Kopuşlarda derinleşmek ve kopuşlarını süreklileştirmek onların tarzıdır. Nerede ve hangi zamanda konumlanıyorlarsa konumlansınlar, erkek egemenlikçi sistemle ve zihniyetlerle mücadelede, öğretilmişliklerden kurtulmada güçlü hesaplaşmalara girmişlerdir. Eskiden, aileden, sevgiliden, mahalleden, alışkanlığa dönüşmüş devrimcilikten öylesine güçlü kopabilmek ve yenisini kurabilmek aynı zamanda bir cesaret işidir. Cesurca tüm bunlara savaş açan yoldaşlar, bunun bugünden komünizme kadar süreceğini unutmamış, mücadelede mevzilerini terk etmemişlerdir. Onlardan öğrenerek, yollarında yürüyen kadınların pratiklerine ve süreçlerine bakarsak, kopuş ve cesaret halinin süreklileşmesi ve nitelikte derinleşme gerekliliğini net bir şekilde görürüz. Duygularının Komutanı Olmak, Duygularıyla Komutanlaşmak
Politik askeri cephede ya da özgür alanlarda konumlanan militanlar eskiden kopuşu öncelikle bildikleri mekanlardan, ortamlardan, kentlerden ya da geleneksel aile ve çevre ilişkilerinden fiziksel bir ayrılık olarak gerçekleştirir ve özgürlüğe adım atarlar. Bu alanlara geçmek ve özelde zor araçlarını kullanmak, devrimcişiddetin uygulayıcısı olmak, geleneksellikler ve toplumsal koşullar nedeniyle kadın yoldaşlar için başlı başına bir kopuş, ters yüz oluştur. Çünkü şimdiye kadar duygusal, zayıf, sıkılgan, sessiz ve karşı koymayı bilmeyen, tartışmaktan, savaşmaktan, hakkını istemekten, kaderine el koymaktan uzak bir varlık olarak tariflendi kadın. Hissettiği tüm duygular; acıları, sevinçleri, ayrılıkları, özlemleri ve kavuşmalarıyla, bir çiçeğe ilgisi, bir çocuğa sevgisiyle bağlı değil bağımlı, vicdanlı değil zayıf olduğu öğretildi. Bir şeyi yaratabilme gücü, yıkma, yok etme gücünü gölgeledi hep. Oysa ezilen cins olarak kadın haklı bir savaşın militanıyken tüm duyguları savaşı besleyecek intikam ateşini harlayacaktır. Kadın savaşçı, egemenden soracağı hesabı unutmadan, direnişle büyütecektir kavgayı. O duygusal, öldürmekten, kavgadan uzak, baruttan, silahtan, makine yağından ayrı dünyalara konulan kadın, özgürlüğüne kavuşmak için, zincirleri eritecek öfkeyle ve iradeyle saldıracaktır. Silaha temas anında da, eylemde de bu serinkanlılık onu örgütleyecek, büyütecektir. O anda kararlılık ve inanç, eyleminin meşruluğu ve düşmanına karşı hissettiği tüm duygular kuşatır kadını. Artık öğretilenin aksine duyguları prangaları değil namluya sürülü mermisidir, kinidir, hesap sorma isteği, öfkesidir. "Seni halk adına ölüme mahkum ediyorum" derken düşmanın karşısında Mitka' yı örgütleyen bunun bilincidir. Kadının hesap soran ve erkek egemenlikçi, sömürücü sistemlere karşımücadelesindeki parolasını Bolivya Konsolosluğunda Che'nin katilini cezalandıran kadın gerilla Monika bırakmıştır ardında YA ZAFER YA ÖLÜM sözleriyle. Şehit Beritan öğretilmişlikleri parçalamış, özgür kadını Kürdistan'ın dağlarında savaşarak yaratmıştır. O geleneksel rollere inat, silahından ayrı durmamıştır. Ne kendini ne silahını düşmana bırakmıştır. Ve komutan Zilan yaşamın tüm duygularını kuşanmış olarak yürümüştür düşmanın üstüne. Örgütlü bir devrimci ya da özgürlük savaşçısı olmasa da, tecavüzcünün saldırılarına karşı, özsavunma hakkını kullanırken Nevin, ona öğretilenin aksine öldürmenin sadece erkeğin yapabileceği bir meziyet olmadığını kanıtlamış, kızkardeşlerini, baskı karşısında isyana, suskunluğa karşı direnişe çağırmıştır. O yaptığı öz savunma eyleminin meşruluğuyla direnmektedir. Kadının örgütlenmesi, silahlanması ve can bedeli mücadele etmesi, sömürücü ve zalim sistemlerin en korktuğu şeylerden biridir. Bundandır ki, idam sehpasına giderken Leyla Qasım'ın söylediği "benim öldürülmemle binlerce Kürt uyanacak" söz- lerindeki sarsılmaz inanç ve cesaret, egemenleri hep telaşa sürükler. Kutsiye'nin ya da Sara'nın işkencedeki dirayeti çıldırtır. Komutanlaşan kadın duygularının da komutanı olmayı öğrenmiş, elinde silah düşman karşında dikilirken titremediği gibi işkencehanelerde de, zindanlarda da aman dilememiştir. Ulrike'nın sözlerinde dile geldiği gibidir bu kez kadın iradesi: "asla delirtemeyeceksiniz!" Tarihin Bilgisine Ve Savaşın Teorisine Hakimiyet Kadın militanlar silahla temaslarında arkalarında böylesi bir tarihin gücünü duyarak ve bilerek adım atmalıdır. Kutsiye Yoldaşın dediği gibi "bilmek istemektir". Bilmelidir kadın, bildiklerini istemelidir. Kendi tarihine hakim olmalıdır. Erkeğin hakimiyeti nerede başladı, nerede ve nasıl bir savaşla bitecek öğrenmelidir. Kendinden önce savaşanları, hali hazırda dövüşenleri tanımalıdır, deneyim toplamalıdır. Komünist kadınlar sadece kadın devriminin değil, toplumsal devrimin de öncü gücü olmaktan bahsediyorsa sınıflı toplumların tarihine, çelişkilerin ürünü olan savaşın genel teorisine, değişik taktik ve stratejilerin bilgisine de sahip olmalıdır. Politik askeri cephe militanı kadın savaşçı, marksizm bilgisi söz konusu olduğunda, kendine ortalamanın üstünde bir çıta koymalıdır. Bunun için Roza'nın masaya inen yumruk gibi varlığını hissetmeli, Clara'nın gür sesini duymalı ya da Kutsiye yoldaşın aydınlık yazılarından yayılan kendine güven halini kuşanmalıdır. Marksizmi ya da teoriye, siyasete ait konuları yalnızca bir grup erkeğin sohbet konusu gibi görmemelidir. Yalnızca yıkmakta değil yeniyi yaratmada da öncü olmakla mükelleftir kadın. Dünyayı erkekçe yeniden yaratmanın değil, kadın aklıyla yorumlamanın ve kadın iradesiyle baştan kurmanın yollarını bulmalıdır. Silahı tutan elin, o silahı neden tuttuğunun bilincinde olduğunu ve yok ettiğini, yerine neyi kuracağını iyi bilmelidir. Politikanın belirleyicisi, belirlenen politikanın en istikrarlı ve disiplinli uygulayıcısı olmalıdır. Parti tarzını bir güneş gibi avucunda taşırken çizginin ilk elden uygulayıcısı olarak öne çıkmalıdır.
|