Yaş Almış Fakat Yaşlanmamış Bir Komünist: Yusuf Kali
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


Şimdi, "her ölüm erkendir" sözü nasıl da anlam kazanıyor. Aslında erken oluşları, paylaşımların ve yapılacak işlerin daha çok olmasından kaynaklıymış. Senin deyiminle daha devrim yapacaktık. Aslına bakarsan yaptık da. Mesela sen Haziran Ayaklanması ile tekrar doğmadın mı?
Yusuf yoldaş, sen yetiştiğin sıcak iklimi hep yüreğinde taşırdın. Ne zaman partinin ihtiyacı olsa bir anda çıkar, bir sürü ilişki bulur, sorunu çözerdin.
Partiyle tanışman 70'li yıllara dayanıyordu. O dönem sen de işkence tezgahından geçmiştin. Tırnakların çekilmiş, vücudunun çeşitli bölgelerine elektrik verilmişti. İzlerini taşıyordun hala. O tezgahtan dik çıkmanın rahatlığı seni hep bağlı tuttu partiye. Dönem dönem bağların koptuğunda dahi kendini korumayı başarmıştın. Aslında hep örgütünden çağrı beklemiştin, profesyonel devrimci olmak en büyük hayalindi. Ancak darbe koşulları buna izin vermemiş, senin de bağların kopmuştu. Çareyi emekçi memurlukta bulmuş ama örgütünden de hiç umudunu kesmemiştin.
Bir Ege kentinde öğretmenlik yaparken buldu yoldaşların seni. Kilometrelerce yolun senin için aşıldığını öğrendiğindeki halini anlatışında gözlerin nasıl da parlıyordu. Yüreğinin atışını bugün bile duyabiliyorum.
Bir süre sonra yeniden bağların koptuğunda bu kez kırgındın. Ama işte, "ne yaparsa yapsın bazı insanlar parti ile hiç kopamıyor. Ne mutlu bana ki ben de o insanlardanım" diyordun. Artık Çukurova'daydın. Emekli olmuş, sosyalist basını izleyen bir okurdun. Ta ki o muhteşem Haziran Ayaklanmasına kadar.
O süreçten sonra daha güçlü bir bağ kurmaya başladın. Biz de devrimci Yusuf hocayı keşfetmeye başladık. Sürekli araştırır ve tartışırdın. Kutsiye en sevdiğindi. Bıkıp usanmadan nasıl daha iyi devrimciler olabiliriz diye tartıştırırdın. İki yoldaş arasında bir sorun varsa önce senin gündemine, ardından bize gelirdi. Ancak bize gelene kadar sen söylenecek sözlerin çoğunu zaten söylemiş olurdun.
Gezi isyanında çok hastaydın ama hastalık seni durduramıyordu. Semt çalışmalarında bildiri dağıtışın, gazete satışların, kitlelerle kurduğun ilişkiler öylesine derin ve devrimciydi ki herkes bundan etkileniyordu. Görev bilincin çok ileriydi. "En iyisini yapmak lazım" derdin, "bize bu yakışır". İki emekçi semtindeki gazete sayımız senin sayende iki kat artmıştı. Bir kez bile gocunmadın, neye ihtiyaç varsa ya da nerede ihtiyaç varsa oraya koştun.
Yoldaşlarına olan bağlılığın, sarıp sarmalaman çok derindi. Birinin yüzünü asık görsen dayanamazdın. Çay içme bahanesi ile çıkar o yoldaşını toparlayana kadar dönmezdin. Bereket uzun sürmezdi. Bundandır ki Alişer Dersim, Okan Pirinç ve daha birçok yoldaşın yüzünde Yusuf hoca denince güller açardı. Sadece gençlerle değil, ailelerle de güçlü bağlar kurardın.
Bir zaman sonra hayalin gerçekleşti. MLKP'ye üyelik başvurun kabul edilmişti. Bu yüzden daha çok çalışmaya ve öğrenmeye odaklanmıştın. Hızla yeni araçlar buluyor, insanları bir araya getirmek için projeler kuruyordun. Bundandı partiyi sarıp sarmalayışın, onu her daim yüceltme arzun.
"Partim ailemdir" derdin, bu yüzden sana nasihat verenlerle görüşmelerini bir bir kesmiştin. Bunlardan biri de kardeşindi. Partinin emek seferliği kampanyası döneminde tüm gururuna rağmen görüştün, kampanyadan ve öneminden bahsettin ama olmadı. Onun ardından, "mezarıma gelmesin" diye haber gönderdin.
Hani bazı insanlar vardır, hayatlarının en parlak döneminde ansızın giderler. Sen hayatının en parlak zamanını yaşadığını söylüyordun, bir yanda ne olursa olsun bu kez asla bırakmayacağım dediğin partin, öte yanda gümbür gümbür gelen devrim...
Tedavi olmaya karar verdiğin süreç işte tam da bu zamanlardaydı. Ancak olmadı. Bu kez hastalık yaman geldi...
Hayatının son demlerinde gene öğrenme ve öğretme hevesiyle yaşadın. O kadar çok okuyordun ki ve öyle çok tartışıyordun ki, sanki hiç ölmeyecektin! O kadar yoğundu ki yoldaşlığın, sanki az sonra ölecek gibi! Sana yoldaş olmak, seninle aynı nehirde akmak ve seni tanımak nasıl bir gururmuş bir bilsen...
Komünist ideallerin ve düşlerin rehberimiz sevgili yoldaşım, rahat uyu, elbet kavuşuruz...

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Yaş Almış Fakat Yaşlanmamış Bir Komünist: Yusuf Kali
fc Share on Twitter
 


Şimdi, "her ölüm erkendir" sözü nasıl da anlam kazanıyor. Aslında erken oluşları, paylaşımların ve yapılacak işlerin daha çok olmasından kaynaklıymış. Senin deyiminle daha devrim yapacaktık. Aslına bakarsan yaptık da. Mesela sen Haziran Ayaklanması ile tekrar doğmadın mı?
Yusuf yoldaş, sen yetiştiğin sıcak iklimi hep yüreğinde taşırdın. Ne zaman partinin ihtiyacı olsa bir anda çıkar, bir sürü ilişki bulur, sorunu çözerdin.
Partiyle tanışman 70'li yıllara dayanıyordu. O dönem sen de işkence tezgahından geçmiştin. Tırnakların çekilmiş, vücudunun çeşitli bölgelerine elektrik verilmişti. İzlerini taşıyordun hala. O tezgahtan dik çıkmanın rahatlığı seni hep bağlı tuttu partiye. Dönem dönem bağların koptuğunda dahi kendini korumayı başarmıştın. Aslında hep örgütünden çağrı beklemiştin, profesyonel devrimci olmak en büyük hayalindi. Ancak darbe koşulları buna izin vermemiş, senin de bağların kopmuştu. Çareyi emekçi memurlukta bulmuş ama örgütünden de hiç umudunu kesmemiştin.
Bir Ege kentinde öğretmenlik yaparken buldu yoldaşların seni. Kilometrelerce yolun senin için aşıldığını öğrendiğindeki halini anlatışında gözlerin nasıl da parlıyordu. Yüreğinin atışını bugün bile duyabiliyorum.
Bir süre sonra yeniden bağların koptuğunda bu kez kırgındın. Ama işte, "ne yaparsa yapsın bazı insanlar parti ile hiç kopamıyor. Ne mutlu bana ki ben de o insanlardanım" diyordun. Artık Çukurova'daydın. Emekli olmuş, sosyalist basını izleyen bir okurdun. Ta ki o muhteşem Haziran Ayaklanmasına kadar.
O süreçten sonra daha güçlü bir bağ kurmaya başladın. Biz de devrimci Yusuf hocayı keşfetmeye başladık. Sürekli araştırır ve tartışırdın. Kutsiye en sevdiğindi. Bıkıp usanmadan nasıl daha iyi devrimciler olabiliriz diye tartıştırırdın. İki yoldaş arasında bir sorun varsa önce senin gündemine, ardından bize gelirdi. Ancak bize gelene kadar sen söylenecek sözlerin çoğunu zaten söylemiş olurdun.
Gezi isyanında çok hastaydın ama hastalık seni durduramıyordu. Semt çalışmalarında bildiri dağıtışın, gazete satışların, kitlelerle kurduğun ilişkiler öylesine derin ve devrimciydi ki herkes bundan etkileniyordu. Görev bilincin çok ileriydi. "En iyisini yapmak lazım" derdin, "bize bu yakışır". İki emekçi semtindeki gazete sayımız senin sayende iki kat artmıştı. Bir kez bile gocunmadın, neye ihtiyaç varsa ya da nerede ihtiyaç varsa oraya koştun.
Yoldaşlarına olan bağlılığın, sarıp sarmalaman çok derindi. Birinin yüzünü asık görsen dayanamazdın. Çay içme bahanesi ile çıkar o yoldaşını toparlayana kadar dönmezdin. Bereket uzun sürmezdi. Bundandır ki Alişer Dersim, Okan Pirinç ve daha birçok yoldaşın yüzünde Yusuf hoca denince güller açardı. Sadece gençlerle değil, ailelerle de güçlü bağlar kurardın.
Bir zaman sonra hayalin gerçekleşti. MLKP'ye üyelik başvurun kabul edilmişti. Bu yüzden daha çok çalışmaya ve öğrenmeye odaklanmıştın. Hızla yeni araçlar buluyor, insanları bir araya getirmek için projeler kuruyordun. Bundandı partiyi sarıp sarmalayışın, onu her daim yüceltme arzun.
"Partim ailemdir" derdin, bu yüzden sana nasihat verenlerle görüşmelerini bir bir kesmiştin. Bunlardan biri de kardeşindi. Partinin emek seferliği kampanyası döneminde tüm gururuna rağmen görüştün, kampanyadan ve öneminden bahsettin ama olmadı. Onun ardından, "mezarıma gelmesin" diye haber gönderdin.
Hani bazı insanlar vardır, hayatlarının en parlak döneminde ansızın giderler. Sen hayatının en parlak zamanını yaşadığını söylüyordun, bir yanda ne olursa olsun bu kez asla bırakmayacağım dediğin partin, öte yanda gümbür gümbür gelen devrim...
Tedavi olmaya karar verdiğin süreç işte tam da bu zamanlardaydı. Ancak olmadı. Bu kez hastalık yaman geldi...
Hayatının son demlerinde gene öğrenme ve öğretme hevesiyle yaşadın. O kadar çok okuyordun ki ve öyle çok tartışıyordun ki, sanki hiç ölmeyecektin! O kadar yoğundu ki yoldaşlığın, sanki az sonra ölecek gibi! Sana yoldaş olmak, seninle aynı nehirde akmak ve seni tanımak nasıl bir gururmuş bir bilsen...
Komünist ideallerin ve düşlerin rehberimiz sevgili yoldaşım, rahat uyu, elbet kavuşuruz...