Kadın Özgürlük Mücadelesi Bende Nasıl Bir Yerde Duruyor?
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

 

Kası- Aralık 2017 / Partinin Sesi / Sayı: 93

 

Ümit Yetik
(Baran Munzur)
22 Ağustos 2016


Bu soruya çok yabancı değilim, ama bunu kendime sorduğumda, kadına ve onun mücadelesine,
haklarına ne kadar uzak olduğumu gördüm. Yıllardır belli bir düşünce ve duyguyla kendimi nasıl
kandırdığım yeni ortaya çıktı. Devrimcilik yapmakla veya devrimci olmakla kadın sorununu kendimde
aşmış olduğumu zannediyordum. Bu konuyla ilgili belli çalışmalarda (toplantı, eylem, yürüyüş) yer
almış olmam ve bunu sorun olarak görmemem, bana bu olguyu kabullendirmişti. Lakin ne kadar çok
yanıldığımı ve büyük eksikliklerimin olduğunu kadın özgürlük mücadelesi dersinde öğrenecektim.
Aslında sorarsanız, bu dersin olacağını duyduğumda çok rahat karşılamıştım. Kendimde bu konuda
bir sorun da görmüyordum, çok da umursamıyordum. Onun için rahat hissediyordum kendimi. Kadın
yoldaşların benim üzerime eleştiri yapacaklarını da biliyordum. O kadar da endişeli değildim. Dediğim
gibi, kendimde erk­erkek özellikler bulmuyordum ya da bulamıyordum. Yalnız insanın er ya da geç
gerçeklerle karşılaşmak gibi büyük bir sorunu var. Derler ya, "yalancının mumu yatsıya kadar yanar";
benim de kendimde yıllardır sakladığım erk­erkek yanlar, özellikler birer birer karşıma çıktı bu derste.
Kendinle yüzleşme, aslında " insanlıkla yüzleşme" dersi, eleştiri­özeleştiri toplantısı başlamıştı.
Benden önce bir yoldaşın değerlendirmesi yapıldı. Yoldaşlar sorular sormaya başladılar. O yoldaş da
kendince sorulara cevap veriyordu. Yoldaş sıradan cevaplar veriyordu, ben de verdiği cevaplarda
sorun bulmuyordum. Gözüme çarpan sadece, yoldaşın sorulan sorulara genelleme cevaplar verme­
siydi. En sonunda kadın yoldaşların soruları bitince, yoldaş üzerine değerlendirmeler yapıldı. Yapılan
değerlendirmelerde yoldaşın birçok erk­erkek yanları ortaya çıkmıştı. Değerlendirmelerin sonunda
yoldaşın moralinin nasıl bozulduğunu fark ettim. Herhalde onun için kötü ve tuhaf bir duyguydu. Bu
arada kurgu yapıyordum kafamda, benim de böyle moralim bozulacak mı diye, ama oluruna bıraktım
her şeyi. Ben de yoldaşa sorulan sorulara içimden cevap veriyordum. Ve bunun gibi değerlendirme­
lerin bana da yapılacağını artık kesinleştirmiştim, bir endişe de içimi yiyordu. Kendim de yoldaşa
sorulan sorulardan erk yönlerimi sezmeye başlamıştım. Diğer taraftan da, bir an önce değerlen­
dirmemin yapılıp bitmesini bekliyordum. Lakin kendimce yorumladığımda, asıl olarak, o ortamdan bir
an önce gitmek istememdi bu. Ve şu kanıya varmış bulunuyordum; erkeğin erkek yanlarıyla yüzleşip
bunları kabullenmesi cidden zor bir şeymiş. Bir de yüzleşme dersini kadın arkadaşların yapması daha
da zorluyordu durumu, sanırsam. Ama ben değerlendirmemin yapılıp bitmesini hala bekliyordum.
Sonunda yoldaşlar benim değerlendirmemi yapmaya başladılar ve benim kendimle yüzleşme
zamanım gelmişti artık. Soruları birer birer sordular aralıksız, ben de kendimce cevap olmaya
çalışıyordum. Ama değerlendirme başlamadan önce sorulara açık bir şekilde cevap vereceğim
yönünde kendimi ikna etmiştim. İşimi kolaylaştıran tek yön buydu sanırım. Sorulara rahat ve
zorlanmayarak cevap vermeye çalışıyordum. Bir an yoldaşların sanki beni farklı değerlendirdiklerini
hissettim; önceden dediğim gibi, ben hala anlattıklarımda çok abartılacak erk­erkek yanlar
görmüyordum, "yoldaşlar sanki zorla bir şeyler bulmak istiyorlar" düşüncesi de sardı beni. Oysa ben
açıkça sorulara cevap veriyordum ve benden önce değerlendirmesi yapılan yoldaşın sorulara açık
cevap vermediği tespiti ortaya çıkmıştı, ben de bu şekilde değerlendirmiştim. Bununla beraber şu
yorum da yapılabilir; bu sorulara açıkça cevap vermem bir çare miydi, evet, bunu bir çare olarak
görüyordum. Ama bunun da eleştirilmemin önüne geçmeyeceğini daha sonra anlayacaktım.
Değerlendirme uzun sürdü. Yoldaşlar sorularını sorup bitirdiler, bana söz verdiler kendimi
değerlendirmem için. Ben de kendimi değerlendirdiğimde, erk yanların ortaya çıktığını fark ettim. Ama
her şeye rağmen kendimi tamamıyla değerlendirmeyi dahi başaramamıştım. Belki birçok şeyi bilerek
değerlendirmedim, ama ben kendimi ancak o gün o kadar değerlendirebilmiştim. Çok da eksiktim.
Şimdiki yaşamıma kadar kadın özgürlük mücadelesine ve cins bilincine ne kadar uzak ve ilgisiz
olduğumu anlamıştım. Devrim adı altında dahi eksikliklerimin olduğunu da görmüştüm. Kadını ikinci
planda görmem ve onu bir sığınma ve sevgili aracı olarak görmem, askeri alanda olmama rağmen
kadın komutanların bana emir vermesini ara sıra kabullenememem, yanıbaşımdaki yoldaşlarımın
sorunlarını kadın cephesinden anlayıp çözememem, askeri alanda duygusal olarak zayıf olduklarını
düşünmem, kadınları çözüm noktası olarak tercih etmemem temel eksikliklerim oldu. Ardı sıra birçok
eksiklik daha...
Bunları benim değerlendirmem üzerine bir de kadın yoldaşlardan duymam, beni de değerlendirmesi
yapılan bir önceki yoldaş gibi kötü etkilemişti. Kendimi çok kötü ve moralsiz hissetmeye başlamıştım.
Etkisi üzerimden kolay geçmedi ve hala kadın yoldaşları görünce kendime üzülüyorum. Aslında onlara
acımam değil, kendime acımam gerekiyormuş. Bunun ne kadar kötü bir duygu olduğunu, karşı
cinsime yıllarca hükmettiğimi anlayınca ve kadını salt bir sömürü nesnesi olarak ele aldığımı fark
edince kendimden utandım. En çok da bu etkilemiş olmalıydı beni. Kendime devrimciyim dememe
rağmen hala kadınlara sömürüyor ve ikinci cins gözüyle bakıyor olmam tarumar etmişti beni.
Değerlendirmenin başında kadın yoldaşın bana yönelttiği "Devrimciliğinin önünde kadın mücadelesi
konusunu bir engel olarak görüyor musun" sorusuna, "Engel olmaz" diye cevap vermiştim. Ve lakin bu
benim ne kadar yanlış bir devrimcilik çizgisinde ilerlediğimi hatırlatmış oldu. Değerlendirmeden sonra
bir iki gün kendi içimde ve kendimle bir savaş başlattım. Ve şu kanıya vardım: Önce insan sonra
devrimci olmam için kadın mücadelesini anlayıp öğrenmem, hem de kadın mücadelesi çizgisinde
kendimi yeniden var etmem temel sorunum oldu. Günlerce şu soruyu sordum kendime: İnsan
yanıbaşındaki, beraber silah çattığı, düşmana karşı beraber savaştığı bir yoldaşını nasıl anlamaz?
İşte bugünlerde cevap vermeye çalışıyorum bu soruya. Ne kadar cevap olabildim, bilmiyorum ama, en
azından artık eskisi gibi düşünmemeye çalışıyorum.
Aslında bugün kendimi eleştiri­özeleştiri süzgecinden geçirdiğimde şu fikre kesinlikle vardım: Kadını
anlamak ve bendeki erk özelliklerden kurtulmak şart. İnsan hemen bu erk yanlarından kurtulamaz,
böyle hayalci de yaklaşmıyorum kendime. Bunun için uzun süreli mücadele etmem gerektiğinin artık
bilincindeyim. Beni bu özelliklerimden kurtaracak temel nokta, şimdilik bunun farkına varmış olmamdır.
Bu benim için bir çıkış yolu olmalıdır. Bu farkına varma haliyle kendimi geliştirmem gerekiyor. Zaten
gelişemezsem, devrimciliğimin de bir anlamı kalmaz diye düşünüyorum. Hani deriz ya, biz devrimciler
yeni dünyayı kurmak için savaşıyoruz, eşit, sömürüsüz ve paylaşıma dayalı. Bunu yapabilmek demek,
bugünden kendimde değişimler örgütlemek demektir. Ben kendimde bunu gün yüzüne çıkardım.
Ancak erk sistemin özelliklerinden kurtulabilirsem ve tüm erkek yoldaşlar bu öğretilmiş erk
zihniyetinden kopuşlar gerçekleştirebilirlerse amacımıza doğru hizmet etmiş oluruz. Bu görüş açısı şu
an benim temel düşüncem.
İşte böyle yoldaşlar, bir değerlendirme toplantısı ve ders bende sarsıcı etkiler yarattı. Eski dünyamı
ayaklarımın altından çekip aldı. Şu an kendimi bir boşlukta hissediyorum. Kendi kendime ara sıra
soruyorum, bu özellikler ne kadar içime işlemiş diye. Ve şu an ayaklarımın altından alınan dünyanın
dışında, yeni bir dünya ve zemin arıyorum tutunmak için. Bunu başarabilir miyim, bilmiyorum ama,
sonuna kadar başarmaya çalışacağıma inanmak istiyorum. Kıstasım, başarırsam iyi bir devrimci ve
militan, başaramazsam elinden her şeyi alınmış sıradan bir insan olacağım. Düşüncelerim başarırsın
diye ilerletiyor beni. Artık bu iç yüzleşmeyi görev olarak önüme koymuşum. Bu özelliklerden erken
kurtulmam gerek diye düşünüyorum, yeni yaşama dahil olmak için. Çünkü umutla söylüyorum ki, bu
özellikler kapitalizmin burjuva sistemi tarafından verilmiş ve bunlar benim kişiliğim değil. Bu yüzden,
iradem dışında bana öğretilen bu özellikleri şu an kendi irademle onlara iade etmek için mücadele
ediyorum. Şimdi düştüğüm yerden kakıp ileriye yürümenin zamanı. Sendeleyip beklemekle de
olmuyor. En doğrusu, umuda tutunarak ilerlemek. Bu, yeni insan olma yolunda devrimciliğe atacak ilk
adımım olacaktır. Ve ben kendimde yeni bir insanı oluşturduğumda, sağlam bir devrimci olabilirim.
Dediğimiz gibi, komünistler yeni dünyanın özgür insanlarıdır, benim de bu insanlar içinde yer
alabilmem için erk yanlarımdan kurtulmam gerekiyor. Bu da yeni erkeğin kadın üzerindeki
sömürüsünün son bulmasıyla olacaktır.
Kısaca değerlendirecek olursak, bir kadın özgürlük toplantısı ve dersinin bende ne etkiler yarattığını,
neler hissetmeme neden olduğunu ve beni hangi düşünceye getirdiğini burada anlatmış bulunuyorum.
Zaten şimdilik bunları yazabiliyorum. Duygularımı katmadan kadın konusunda perspektif verip
ideolojik bir yazı da yazabilirdim. Ama beni etkileyen duygularımın gerçekliğidir. Bunu daha önemli
buluyorum. Bende oluşan duygular bunlar, kısacası. Tüm erkekleri erk yanlarıyla yüzleşip yeni insan
olmaya davet ediyorum.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Kadın Özgürlük Mücadelesi Bende Nasıl Bir Yerde Duruyor?
fc Share on Twitter

 

 

Kası- Aralık 2017 / Partinin Sesi / Sayı: 93

 

Ümit Yetik
(Baran Munzur)
22 Ağustos 2016


Bu soruya çok yabancı değilim, ama bunu kendime sorduğumda, kadına ve onun mücadelesine,
haklarına ne kadar uzak olduğumu gördüm. Yıllardır belli bir düşünce ve duyguyla kendimi nasıl
kandırdığım yeni ortaya çıktı. Devrimcilik yapmakla veya devrimci olmakla kadın sorununu kendimde
aşmış olduğumu zannediyordum. Bu konuyla ilgili belli çalışmalarda (toplantı, eylem, yürüyüş) yer
almış olmam ve bunu sorun olarak görmemem, bana bu olguyu kabullendirmişti. Lakin ne kadar çok
yanıldığımı ve büyük eksikliklerimin olduğunu kadın özgürlük mücadelesi dersinde öğrenecektim.
Aslında sorarsanız, bu dersin olacağını duyduğumda çok rahat karşılamıştım. Kendimde bu konuda
bir sorun da görmüyordum, çok da umursamıyordum. Onun için rahat hissediyordum kendimi. Kadın
yoldaşların benim üzerime eleştiri yapacaklarını da biliyordum. O kadar da endişeli değildim. Dediğim
gibi, kendimde erk­erkek özellikler bulmuyordum ya da bulamıyordum. Yalnız insanın er ya da geç
gerçeklerle karşılaşmak gibi büyük bir sorunu var. Derler ya, "yalancının mumu yatsıya kadar yanar";
benim de kendimde yıllardır sakladığım erk­erkek yanlar, özellikler birer birer karşıma çıktı bu derste.
Kendinle yüzleşme, aslında " insanlıkla yüzleşme" dersi, eleştiri­özeleştiri toplantısı başlamıştı.
Benden önce bir yoldaşın değerlendirmesi yapıldı. Yoldaşlar sorular sormaya başladılar. O yoldaş da
kendince sorulara cevap veriyordu. Yoldaş sıradan cevaplar veriyordu, ben de verdiği cevaplarda
sorun bulmuyordum. Gözüme çarpan sadece, yoldaşın sorulan sorulara genelleme cevaplar verme­
siydi. En sonunda kadın yoldaşların soruları bitince, yoldaş üzerine değerlendirmeler yapıldı. Yapılan
değerlendirmelerde yoldaşın birçok erk­erkek yanları ortaya çıkmıştı. Değerlendirmelerin sonunda
yoldaşın moralinin nasıl bozulduğunu fark ettim. Herhalde onun için kötü ve tuhaf bir duyguydu. Bu
arada kurgu yapıyordum kafamda, benim de böyle moralim bozulacak mı diye, ama oluruna bıraktım
her şeyi. Ben de yoldaşa sorulan sorulara içimden cevap veriyordum. Ve bunun gibi değerlendirme­
lerin bana da yapılacağını artık kesinleştirmiştim, bir endişe de içimi yiyordu. Kendim de yoldaşa
sorulan sorulardan erk yönlerimi sezmeye başlamıştım. Diğer taraftan da, bir an önce değerlen­
dirmemin yapılıp bitmesini bekliyordum. Lakin kendimce yorumladığımda, asıl olarak, o ortamdan bir
an önce gitmek istememdi bu. Ve şu kanıya varmış bulunuyordum; erkeğin erkek yanlarıyla yüzleşip
bunları kabullenmesi cidden zor bir şeymiş. Bir de yüzleşme dersini kadın arkadaşların yapması daha
da zorluyordu durumu, sanırsam. Ama ben değerlendirmemin yapılıp bitmesini hala bekliyordum.
Sonunda yoldaşlar benim değerlendirmemi yapmaya başladılar ve benim kendimle yüzleşme
zamanım gelmişti artık. Soruları birer birer sordular aralıksız, ben de kendimce cevap olmaya
çalışıyordum. Ama değerlendirme başlamadan önce sorulara açık bir şekilde cevap vereceğim
yönünde kendimi ikna etmiştim. İşimi kolaylaştıran tek yön buydu sanırım. Sorulara rahat ve
zorlanmayarak cevap vermeye çalışıyordum. Bir an yoldaşların sanki beni farklı değerlendirdiklerini
hissettim; önceden dediğim gibi, ben hala anlattıklarımda çok abartılacak erk­erkek yanlar
görmüyordum, "yoldaşlar sanki zorla bir şeyler bulmak istiyorlar" düşüncesi de sardı beni. Oysa ben
açıkça sorulara cevap veriyordum ve benden önce değerlendirmesi yapılan yoldaşın sorulara açık
cevap vermediği tespiti ortaya çıkmıştı, ben de bu şekilde değerlendirmiştim. Bununla beraber şu
yorum da yapılabilir; bu sorulara açıkça cevap vermem bir çare miydi, evet, bunu bir çare olarak
görüyordum. Ama bunun da eleştirilmemin önüne geçmeyeceğini daha sonra anlayacaktım.
Değerlendirme uzun sürdü. Yoldaşlar sorularını sorup bitirdiler, bana söz verdiler kendimi
değerlendirmem için. Ben de kendimi değerlendirdiğimde, erk yanların ortaya çıktığını fark ettim. Ama
her şeye rağmen kendimi tamamıyla değerlendirmeyi dahi başaramamıştım. Belki birçok şeyi bilerek
değerlendirmedim, ama ben kendimi ancak o gün o kadar değerlendirebilmiştim. Çok da eksiktim.
Şimdiki yaşamıma kadar kadın özgürlük mücadelesine ve cins bilincine ne kadar uzak ve ilgisiz
olduğumu anlamıştım. Devrim adı altında dahi eksikliklerimin olduğunu da görmüştüm. Kadını ikinci
planda görmem ve onu bir sığınma ve sevgili aracı olarak görmem, askeri alanda olmama rağmen
kadın komutanların bana emir vermesini ara sıra kabullenememem, yanıbaşımdaki yoldaşlarımın
sorunlarını kadın cephesinden anlayıp çözememem, askeri alanda duygusal olarak zayıf olduklarını
düşünmem, kadınları çözüm noktası olarak tercih etmemem temel eksikliklerim oldu. Ardı sıra birçok
eksiklik daha...
Bunları benim değerlendirmem üzerine bir de kadın yoldaşlardan duymam, beni de değerlendirmesi
yapılan bir önceki yoldaş gibi kötü etkilemişti. Kendimi çok kötü ve moralsiz hissetmeye başlamıştım.
Etkisi üzerimden kolay geçmedi ve hala kadın yoldaşları görünce kendime üzülüyorum. Aslında onlara
acımam değil, kendime acımam gerekiyormuş. Bunun ne kadar kötü bir duygu olduğunu, karşı
cinsime yıllarca hükmettiğimi anlayınca ve kadını salt bir sömürü nesnesi olarak ele aldığımı fark
edince kendimden utandım. En çok da bu etkilemiş olmalıydı beni. Kendime devrimciyim dememe
rağmen hala kadınlara sömürüyor ve ikinci cins gözüyle bakıyor olmam tarumar etmişti beni.
Değerlendirmenin başında kadın yoldaşın bana yönelttiği "Devrimciliğinin önünde kadın mücadelesi
konusunu bir engel olarak görüyor musun" sorusuna, "Engel olmaz" diye cevap vermiştim. Ve lakin bu
benim ne kadar yanlış bir devrimcilik çizgisinde ilerlediğimi hatırlatmış oldu. Değerlendirmeden sonra
bir iki gün kendi içimde ve kendimle bir savaş başlattım. Ve şu kanıya vardım: Önce insan sonra
devrimci olmam için kadın mücadelesini anlayıp öğrenmem, hem de kadın mücadelesi çizgisinde
kendimi yeniden var etmem temel sorunum oldu. Günlerce şu soruyu sordum kendime: İnsan
yanıbaşındaki, beraber silah çattığı, düşmana karşı beraber savaştığı bir yoldaşını nasıl anlamaz?
İşte bugünlerde cevap vermeye çalışıyorum bu soruya. Ne kadar cevap olabildim, bilmiyorum ama, en
azından artık eskisi gibi düşünmemeye çalışıyorum.
Aslında bugün kendimi eleştiri­özeleştiri süzgecinden geçirdiğimde şu fikre kesinlikle vardım: Kadını
anlamak ve bendeki erk özelliklerden kurtulmak şart. İnsan hemen bu erk yanlarından kurtulamaz,
böyle hayalci de yaklaşmıyorum kendime. Bunun için uzun süreli mücadele etmem gerektiğinin artık
bilincindeyim. Beni bu özelliklerimden kurtaracak temel nokta, şimdilik bunun farkına varmış olmamdır.
Bu benim için bir çıkış yolu olmalıdır. Bu farkına varma haliyle kendimi geliştirmem gerekiyor. Zaten
gelişemezsem, devrimciliğimin de bir anlamı kalmaz diye düşünüyorum. Hani deriz ya, biz devrimciler
yeni dünyayı kurmak için savaşıyoruz, eşit, sömürüsüz ve paylaşıma dayalı. Bunu yapabilmek demek,
bugünden kendimde değişimler örgütlemek demektir. Ben kendimde bunu gün yüzüne çıkardım.
Ancak erk sistemin özelliklerinden kurtulabilirsem ve tüm erkek yoldaşlar bu öğretilmiş erk
zihniyetinden kopuşlar gerçekleştirebilirlerse amacımıza doğru hizmet etmiş oluruz. Bu görüş açısı şu
an benim temel düşüncem.
İşte böyle yoldaşlar, bir değerlendirme toplantısı ve ders bende sarsıcı etkiler yarattı. Eski dünyamı
ayaklarımın altından çekip aldı. Şu an kendimi bir boşlukta hissediyorum. Kendi kendime ara sıra
soruyorum, bu özellikler ne kadar içime işlemiş diye. Ve şu an ayaklarımın altından alınan dünyanın
dışında, yeni bir dünya ve zemin arıyorum tutunmak için. Bunu başarabilir miyim, bilmiyorum ama,
sonuna kadar başarmaya çalışacağıma inanmak istiyorum. Kıstasım, başarırsam iyi bir devrimci ve
militan, başaramazsam elinden her şeyi alınmış sıradan bir insan olacağım. Düşüncelerim başarırsın
diye ilerletiyor beni. Artık bu iç yüzleşmeyi görev olarak önüme koymuşum. Bu özelliklerden erken
kurtulmam gerek diye düşünüyorum, yeni yaşama dahil olmak için. Çünkü umutla söylüyorum ki, bu
özellikler kapitalizmin burjuva sistemi tarafından verilmiş ve bunlar benim kişiliğim değil. Bu yüzden,
iradem dışında bana öğretilen bu özellikleri şu an kendi irademle onlara iade etmek için mücadele
ediyorum. Şimdi düştüğüm yerden kakıp ileriye yürümenin zamanı. Sendeleyip beklemekle de
olmuyor. En doğrusu, umuda tutunarak ilerlemek. Bu, yeni insan olma yolunda devrimciliğe atacak ilk
adımım olacaktır. Ve ben kendimde yeni bir insanı oluşturduğumda, sağlam bir devrimci olabilirim.
Dediğimiz gibi, komünistler yeni dünyanın özgür insanlarıdır, benim de bu insanlar içinde yer
alabilmem için erk yanlarımdan kurtulmam gerekiyor. Bu da yeni erkeğin kadın üzerindeki
sömürüsünün son bulmasıyla olacaktır.
Kısaca değerlendirecek olursak, bir kadın özgürlük toplantısı ve dersinin bende ne etkiler yarattığını,
neler hissetmeme neden olduğunu ve beni hangi düşünceye getirdiğini burada anlatmış bulunuyorum.
Zaten şimdilik bunları yazabiliyorum. Duygularımı katmadan kadın konusunda perspektif verip
ideolojik bir yazı da yazabilirdim. Ama beni etkileyen duygularımın gerçekliğidir. Bunu daha önemli
buluyorum. Bende oluşan duygular bunlar, kısacası. Tüm erkekleri erk yanlarıyla yüzleşip yeni insan
olmaya davet ediyorum.