Yüreği Yoldaş Sevgisiyle Çarpardı
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

 Partinin Sesi / Kasım / Sayı 98


 

Ölümsüzleşen yoldaşların ardından yazmadım hiç. Onların erdemlerini pratikte yaşatmanın, bize devrettikleri sosyalizm bayrağını yere düşürmeden taşımanın en iyi yazı olduğunu düşündüm. Yazı yazmayı beceremem.
Fakat konu, benim devrimci yaşamımda çok özel bir yeri olan, deyim yerindeyse bugüne kadar yaşamda kalmışsam bunda büyük payı olan ve yaşam boyunca sürekli örnek aldığım ve minnet duyduğum, başeğmez, düşmana karşı dik duruşlu, dostlarına ve partisine umut ve ışık olan yiğit komünist Bayram (Baran Serhat) yoldaş olunca, zor olsa da, cümle kurmakta zorlansam da yazacağım dedim. Tabi yoldaşı yazmak kolay değil ve ona layık bir yazı yazma kaygısı da taşıyorum. Yazarken de cesaretimi zorlayarak acaba yanlış cümleler mi yazarım endişesini de içimde taşıyarak yazıyorum. Bayram yoldaşı anlatabilir miyim bilemiyorum. Yine de yazacağım.
Günlerden 23 Mart, mangada oturuyorduk. O gün televizyondan Almanya'nın Frankfurt kentindeki Newroz kutlamasını izlemeye başlamıştık. Newroz'un Türkiye ve Kürdistan'ın dört bir yanında coşkulu ve kitlesel geçmesinin bizde yarattığı sevinçle TV izliyorduk. Keyifliydik tabi. İlerleyen dakikalarda Newroz alanından yükselen, hüzne boğan ve kanımızı donduran bir anons duyduk. "MLKP'nin başeğmez önder kadrosu Bayram Namaz (Baran Serhat) yoldaş Türk faşist devletinin hain saldırısı sonucu ölümsüzleşti" denmişti sanki! "Ne.. ne dedi!" Belli bir süre yanımdaki yoldaşa bakıp donup kaldım. Aynı şekilde yoldaş da bana bakıp donup kaldı. Bu anons yanlış bir anonstu, evet evet yanlış bir anons deyip manganın içinde bir baştan bir başa kendi kendime mırıldanarak, şuursuzca dolanmaya başladım. İçimde fırtınalar kopuyordu. Ağlamak istiyordum fakat ağlayamıyordum. Çünkü vücudum adeta donmuştu. Yanımdaki yoldaş da aynı durumdaydı. Sonra biraz kendimize geldiğimizde sadece arayabileceğimiz yerleri arayıp bilgi almak için çaba harcadık. Akşam saatlerinde kahredici haberin doğruluğunu öğrendik. O an için yoldaşın katledildiği yerde olmam gerekir düşüncesi kafamda gelip gidiyordu. İçim içimi kemiriyordu. Yoldaşla geçirdiğimiz zaman film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Niye bu kadar erken, daha gelip seninle günler yaşayacaktık. Gelecek güzel günler üzerinde tartışmaları yürütecektik. Ve bana, diğer yoldaşlarına, gelecek için nasıl mücadele etmemiz gerektiğine dair eğitim verecektin.
Yoldaş, seninle geçirdiğimiz tüm zamanlarda seni hep örnek almaya çalışıyordum. Düşmana karşı başeğmez, dik duruşun, dostlarına, yoldaşlarına umut veren, en zor durumlarda bile üreten, örgütleyen, geliştiren ve partinin gelişimi için feda ruhunu aşılayan ve filizlendiren yoldaşım. Türkiye, Kürdistan halklarının bu dönemde senin gibi yiğit, kahraman bir komüniste ihtiyacı olduğu bir dönemde erken ayrılmak olur mu? Ah be Baran yoldaş. Zorunlu koşullardan dolayı 20 yıl sonra özgür alanlarda buluştuğumuz zaman, sana sarıldığımda içimdeki umut, güven, mücadele azmi daha da güçlendi. Ben Baran yoldaşla aynı alanlardayım. Bu kadar şaslı olamazdım. Bunu Rojava topraklarına ayak bastığımda daha da güçlendiğimi görerek anlıyordum. Rojava'da zaman içerisinde başta yoldaşlar olmak üzere Rojava halkı ve diğer devrimci güçler üzerindeki sempatiyi, devrimci etkisini görmemek mümkün değildi. Partinin Serêkaniyê'de, Qamişlo'da, Kobanê'de, Hesekê'de, Şengal'deki etkisine, enternasyonalist savaşçıların savaşçılığının gelişmesine, birleşik devrim hareketinin geliştirilmesine katkısı örnek olmuştu.
Yüreği insan sevgisiyle dolu olan yoldaş, aynı zamanda doğaya, sanata, kültüre karşı da sevgi doluydu. Kısacası insanlığa hizmet eden herşeye değer veriyor ve her güzel şeyi devrimin hizmetine sokmaya çalışıyordu.
20 yıldan sonra karşılaştığımızda bana, "senden bu zaman içerisinde bir tane mektup aldım" deyince çok utanmıştım. Bu duygularımı sezen yoldaş "bir mektup olsa da, yine de anlamlıydı" diyerek beni o duygulardan alıkoymaya çalıştı.
Özgür alanlardan Rojava'ya doğru yola çıkmıştık. Şehit Alişer yoldaş, Baran yoldaş ve enternasyonalist dayanışma amacıyla gelen bir yoldaşla birlikte yola koyulduk. Ben yeni gittiğim için onlar gibi yürüyemiyordum. Hemen çantamı aldı, yükümü hafifleterek yürümemi sağladı.
Yürüme esnasındaki molada biraz geçmiş zamanlardaki günlerle ilgili sohbet ettik. Yoldaşla Ankara'daki bir eylemde birlikte polis saldırısına uğramıştık. Gazi ayaklanması başlamıştı, bizim de Ankara'da bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Hemen bir çağrı yaptık. İşçi, memur, Alevi kitle örgütleriyle görüştük. Bunları bir gün içerisinde yaptık. İkinci gün toplantı yaptık. Toplantıda bizim önerimiz burjuva meclise yürümekti. Tartışmalar sonucu önerimiz kabul edildi. Çağrı metni görevini aldık. Radyolarda çağrı yapmak için konuşma yaptık. Sabah Kızılay Meydanı'nda eyleme başlama kararı alındı. Sabahleyin yaklaşık on bin kişi toplandı. Sloganlarla eylem başladı. Fakat polis meclise giden tüm yolları kapatmıştı. Bunun üzerine eylem komitesi temsilcilerinden biri polisle yaptığı görüşme sonrası, polisin barikatı yüz metre geriye çekmesi karşılığında, kitlenin yürümesini durdurmaya çalışıyordu. Fakat, kitlenin kararlı kesimi yürümek istiyordu. Bunun üzerine polis saldırdı. Kitle polise taşlarla saldırıya geçti. Polis azgınca saldırıya geçti. Bu saldırıda polisler beni hedef seçerek, iyice kuşatmışlardı o arada. Baran yoldaş beni polisin elinde almaya çalışırken polis Baran yoldaşa yöneldi. Baran yoldaşın kafası yarılmıştı. İkimiz de hastaneye kaldırıldık. Her tarafımız yara bere içindeydi ama aldırmamıştık.
1 Mayıs 1996'da Kadıköy'de yine birlikte polis saldırısına uğramıştık. Molada buna benzer anılarımızı paylaşmıştık.
Bu bana çok güzel duygular yaşatmıştı. Sanki yeniden doğmuştum. Yoldaşın yanında hep huzur buluyordum. Yoldaş hatalara karşı da amansız mücadele eder ve mutlaka hataların düzeltilmesini sağlamaya çalışırdı. Eleştirileri sert fakat eğiticiydi.
Yoldaşla paylaştığım zaman içerisinde, hep mütevaziydi, güleç yüzlüydü, herkese hak ettiği kadar değer verirdi. Yoldaşlara espri yaparken bile, esprilerinde eğitici bir yan görülebilirdi.
Yüreği yoldaş sevgisiyle çarpar, bu sevgisini yoldaşları eğitmeye yöneltir, devrimci sevgiyle donatırdı. Baran yoldaşın sevgisi yoldaşları parti sevgisiyle pekiştirirdi.

Sedat Bugün

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Yüreği Yoldaş Sevgisiyle Çarpardı
fc Share on Twitter

 

 Partinin Sesi / Kasım / Sayı 98


 

Ölümsüzleşen yoldaşların ardından yazmadım hiç. Onların erdemlerini pratikte yaşatmanın, bize devrettikleri sosyalizm bayrağını yere düşürmeden taşımanın en iyi yazı olduğunu düşündüm. Yazı yazmayı beceremem.
Fakat konu, benim devrimci yaşamımda çok özel bir yeri olan, deyim yerindeyse bugüne kadar yaşamda kalmışsam bunda büyük payı olan ve yaşam boyunca sürekli örnek aldığım ve minnet duyduğum, başeğmez, düşmana karşı dik duruşlu, dostlarına ve partisine umut ve ışık olan yiğit komünist Bayram (Baran Serhat) yoldaş olunca, zor olsa da, cümle kurmakta zorlansam da yazacağım dedim. Tabi yoldaşı yazmak kolay değil ve ona layık bir yazı yazma kaygısı da taşıyorum. Yazarken de cesaretimi zorlayarak acaba yanlış cümleler mi yazarım endişesini de içimde taşıyarak yazıyorum. Bayram yoldaşı anlatabilir miyim bilemiyorum. Yine de yazacağım.
Günlerden 23 Mart, mangada oturuyorduk. O gün televizyondan Almanya'nın Frankfurt kentindeki Newroz kutlamasını izlemeye başlamıştık. Newroz'un Türkiye ve Kürdistan'ın dört bir yanında coşkulu ve kitlesel geçmesinin bizde yarattığı sevinçle TV izliyorduk. Keyifliydik tabi. İlerleyen dakikalarda Newroz alanından yükselen, hüzne boğan ve kanımızı donduran bir anons duyduk. "MLKP'nin başeğmez önder kadrosu Bayram Namaz (Baran Serhat) yoldaş Türk faşist devletinin hain saldırısı sonucu ölümsüzleşti" denmişti sanki! "Ne.. ne dedi!" Belli bir süre yanımdaki yoldaşa bakıp donup kaldım. Aynı şekilde yoldaş da bana bakıp donup kaldı. Bu anons yanlış bir anonstu, evet evet yanlış bir anons deyip manganın içinde bir baştan bir başa kendi kendime mırıldanarak, şuursuzca dolanmaya başladım. İçimde fırtınalar kopuyordu. Ağlamak istiyordum fakat ağlayamıyordum. Çünkü vücudum adeta donmuştu. Yanımdaki yoldaş da aynı durumdaydı. Sonra biraz kendimize geldiğimizde sadece arayabileceğimiz yerleri arayıp bilgi almak için çaba harcadık. Akşam saatlerinde kahredici haberin doğruluğunu öğrendik. O an için yoldaşın katledildiği yerde olmam gerekir düşüncesi kafamda gelip gidiyordu. İçim içimi kemiriyordu. Yoldaşla geçirdiğimiz zaman film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Niye bu kadar erken, daha gelip seninle günler yaşayacaktık. Gelecek güzel günler üzerinde tartışmaları yürütecektik. Ve bana, diğer yoldaşlarına, gelecek için nasıl mücadele etmemiz gerektiğine dair eğitim verecektin.
Yoldaş, seninle geçirdiğimiz tüm zamanlarda seni hep örnek almaya çalışıyordum. Düşmana karşı başeğmez, dik duruşun, dostlarına, yoldaşlarına umut veren, en zor durumlarda bile üreten, örgütleyen, geliştiren ve partinin gelişimi için feda ruhunu aşılayan ve filizlendiren yoldaşım. Türkiye, Kürdistan halklarının bu dönemde senin gibi yiğit, kahraman bir komüniste ihtiyacı olduğu bir dönemde erken ayrılmak olur mu? Ah be Baran yoldaş. Zorunlu koşullardan dolayı 20 yıl sonra özgür alanlarda buluştuğumuz zaman, sana sarıldığımda içimdeki umut, güven, mücadele azmi daha da güçlendi. Ben Baran yoldaşla aynı alanlardayım. Bu kadar şaslı olamazdım. Bunu Rojava topraklarına ayak bastığımda daha da güçlendiğimi görerek anlıyordum. Rojava'da zaman içerisinde başta yoldaşlar olmak üzere Rojava halkı ve diğer devrimci güçler üzerindeki sempatiyi, devrimci etkisini görmemek mümkün değildi. Partinin Serêkaniyê'de, Qamişlo'da, Kobanê'de, Hesekê'de, Şengal'deki etkisine, enternasyonalist savaşçıların savaşçılığının gelişmesine, birleşik devrim hareketinin geliştirilmesine katkısı örnek olmuştu.
Yüreği insan sevgisiyle dolu olan yoldaş, aynı zamanda doğaya, sanata, kültüre karşı da sevgi doluydu. Kısacası insanlığa hizmet eden herşeye değer veriyor ve her güzel şeyi devrimin hizmetine sokmaya çalışıyordu.
20 yıldan sonra karşılaştığımızda bana, "senden bu zaman içerisinde bir tane mektup aldım" deyince çok utanmıştım. Bu duygularımı sezen yoldaş "bir mektup olsa da, yine de anlamlıydı" diyerek beni o duygulardan alıkoymaya çalıştı.
Özgür alanlardan Rojava'ya doğru yola çıkmıştık. Şehit Alişer yoldaş, Baran yoldaş ve enternasyonalist dayanışma amacıyla gelen bir yoldaşla birlikte yola koyulduk. Ben yeni gittiğim için onlar gibi yürüyemiyordum. Hemen çantamı aldı, yükümü hafifleterek yürümemi sağladı.
Yürüme esnasındaki molada biraz geçmiş zamanlardaki günlerle ilgili sohbet ettik. Yoldaşla Ankara'daki bir eylemde birlikte polis saldırısına uğramıştık. Gazi ayaklanması başlamıştı, bizim de Ankara'da bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Hemen bir çağrı yaptık. İşçi, memur, Alevi kitle örgütleriyle görüştük. Bunları bir gün içerisinde yaptık. İkinci gün toplantı yaptık. Toplantıda bizim önerimiz burjuva meclise yürümekti. Tartışmalar sonucu önerimiz kabul edildi. Çağrı metni görevini aldık. Radyolarda çağrı yapmak için konuşma yaptık. Sabah Kızılay Meydanı'nda eyleme başlama kararı alındı. Sabahleyin yaklaşık on bin kişi toplandı. Sloganlarla eylem başladı. Fakat polis meclise giden tüm yolları kapatmıştı. Bunun üzerine eylem komitesi temsilcilerinden biri polisle yaptığı görüşme sonrası, polisin barikatı yüz metre geriye çekmesi karşılığında, kitlenin yürümesini durdurmaya çalışıyordu. Fakat, kitlenin kararlı kesimi yürümek istiyordu. Bunun üzerine polis saldırdı. Kitle polise taşlarla saldırıya geçti. Polis azgınca saldırıya geçti. Bu saldırıda polisler beni hedef seçerek, iyice kuşatmışlardı o arada. Baran yoldaş beni polisin elinde almaya çalışırken polis Baran yoldaşa yöneldi. Baran yoldaşın kafası yarılmıştı. İkimiz de hastaneye kaldırıldık. Her tarafımız yara bere içindeydi ama aldırmamıştık.
1 Mayıs 1996'da Kadıköy'de yine birlikte polis saldırısına uğramıştık. Molada buna benzer anılarımızı paylaşmıştık.
Bu bana çok güzel duygular yaşatmıştı. Sanki yeniden doğmuştum. Yoldaşın yanında hep huzur buluyordum. Yoldaş hatalara karşı da amansız mücadele eder ve mutlaka hataların düzeltilmesini sağlamaya çalışırdı. Eleştirileri sert fakat eğiticiydi.
Yoldaşla paylaştığım zaman içerisinde, hep mütevaziydi, güleç yüzlüydü, herkese hak ettiği kadar değer verirdi. Yoldaşlara espri yaparken bile, esprilerinde eğitici bir yan görülebilirdi.
Yüreği yoldaş sevgisiyle çarpar, bu sevgisini yoldaşları eğitmeye yöneltir, devrimci sevgiyle donatırdı. Baran yoldaşın sevgisi yoldaşları parti sevgisiyle pekiştirirdi.

Sedat Bugün