HAKKIMIZDA
Share on Facebook Share on Twitter
 
 
Sayfa 2 / 5


MLKP NE İÇİN SAVAŞIYOR?

MLKP, emperyalist kapitalizme ve ücretli kölelik sistemine son vermek için, işçi sınıfı ve tüm ezilenlerin özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde birleşmelerine, proletarya devriminin zafere ulaşmasına önderlik etmeyi hedefler. O, proleter dünya devriminin parçası olacak bir birleşik devrimin, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin zaferi uğruna dövüşür.

Türkiye ve Kürdistan topraklarında devrimin ilk adımı olan antiemperyalist demokratik devrimi asgari program edinen MLKP, işçi sınıfını, kent ve kır yoksullarını, Kürt halkını, Alevi emekçileri, emekçi kadınları, halk gençliğini, emekçi köylülüğü, onurlu aydınları, horlanan lgbti'leri, tüm ezilenleri, emperyalizme, faşizme ve sömürgeciliğe karşı devrimci temelde mevzilendirmek için çalışır.

MLKP programına göre, antiemperyalist demokratik devrimle, işbirlikçi tekelci Türk burjuvazisinin faşist diktatörlüğü yıkılacak, halk meclislerinin yönetiminde ve ulusların tam hak eşitliğine dayalı federatif bir iktidar olan "işçi-emekçi sovyet cumhuriyetler birliği" kurulacaktır. Emperyalizme mali-ekonomik sömürge bağımlılığı ilişkileri koparılıp atılacaktır. Devrimin işçi sınıfı ve tüm ezilenler için politik özgürlüğün kazanılmasını sağlayacak olan bu ilk adımı, sömürgeci boyunduruktan özgürleşen Kürt ulusunun kendi kaderini tayin ve ulusal birleşme hakkını tanıyacak, ulusal topluluklar ve inanç toplulukları üzerindeki ırkçı ve mezhepçi baskıyı derhal kaldıracaktır. Kadınlar üzerindeki erkek egemen baskıya son vermek ve kadın özgürlüğünü gerçekleştirmek doğrultusunda gereken adımları atacaktır. Devrimci iktidar Türk burjuvazisinin ırkçı şoven ve politik islamcı yayılmacılığını durduracak, dünya devriminin enternasyonalist üssü olarak konumlanacak, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya halklarıyla demokratik ya da sosyalist federasyonlar kurmayı hedefleyecektir.

Türkiye ve Kürdistan'da devrimin ilk adımı olan antiemperyalist demokratik devrim, ikinci adımı olan sosyalist devrime geçişin basamağıdır. Kesintisiz devrimi savunan MLKP'nin nihai amacı, kapitalizmi yıkmak, proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizmi kurmaktır. İnsanlığın kurtuluşuyla özdeş olan proletaryanın kurtuluş mücadelesini sınırsız, sömürüsüz, sınıfsız, cins ayrımsız ve devletsiz bir dünyanın kuruluşuna taşımaktır.

Bugün bu amaca doğru yürümek, komünistlerin en yaşamsal ve acil görevi olarak, proleter dünya devriminin nesnel koşullarının elverişliliği ile öznel koşullarının yetersizliği arasındaki çelişkinin çözülmesi ve her ülkede işçi sınıfının öncü devrimci partilerinin geliştirilmesi için tam bir irade ve kararlılıkla mücadele etmeyi gerektirir.

DEVRİM MÜCADELESİNDE PARTİ TARZI

MLKP, Mart 1995'te, İstanbul'un bir emekçi semti olan Gazi Mahallesi'nde patlak veren halk ayaklanmasında öne çıktı. Partinin ayaklanmaya düşünsel ve pratik hazırlık düzeyi ile ayaklanmayı İstanbul geneline ve Türkiye'ye yayma yönelimi, onun öne çıkışının başlıca dayanaklarıydı. Faşist rejimin Gazi başkaldırısında yükselmiş partiye yanıt olarak Hasan Ocak yoldaşı gözaltında kaybetme saldırısı karşısında, MLKP, gözaltında kayıplara karşı mücadele kampanyası yürüttü. Faşizmin gözaltında kaybetme saldırısının durdurulması, “Susma, sustukça sıra sana gelecek” şiarının simgeselleşmesi, Cumartesi Anneleri'nin ısrarcı mücadelesinin başlaması, Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Komitesi (ICAD) ve uluslararası kurultayların gündemleşmesi bu etkili kampanyanın sonuçlarıydı.

MLKP, devrimci eylemiyle ve politik mücadele tarzıyla, öncü parti olarak varlık hakkını kazandı. O, panzerlere ve ölüme meydan okuduğu Gazi ayaklanmasından gözaltında kaybetme saldırısına karşı yürüttüğü kampanyaya, politik mücadelede yeni bir tarz ortaya koydu. Tıpkı kadro ve örgütlerin gerçekten “MLKP'lileşmek” eşiğini geçişleri gibi, politika yapışta parti tarzının ayırt edici çizgilerinin ortaya çıkışı da daha bu ilk dönemde oldu.

Bu ayırt edici çizgilerden hiç kuşkusuz ilki, MLKP'nin her zaman işçi sınıfı ve ezilenlerin sorun, talep ve özlemleriyle bağlı politika yapmasıdır. Takvimsellikle sınırlı ve içe dönüklükle malul, kendi örgütsel varlığını amaçlaştırmış bir politik anlayışın devrimci eleştirisi olan partinin politik pratiği, her somut durumun somut politikasını geliştirmekle şekillenir. Parti, halklarımızın her sorununu devrimci politik mücadeleyi geliştirmenin basamağı kılmaya, emekçileri ve ezilenleri saflaştırıcı politik gündemler yaratmaya kilitlenir. Belirli bir anda, somut sonuç almak üzere, güçlerin seçilmiş bir politik konu etrafında seferber edilmesi, yani çeşitli dönemlerde devrimci enerjinin belirlenmiş politik kampanyalarda odaklaştırılması da MLKP'nin politika tarzının karakteristik bir unsurudur. Mücadelenin yasal veya yasadışı, barışçıl veya şiddet içeren, silahlı veya silahsız, öncünün kendi güçlerine dayalı veya kitleleri kapsayan tüm biçimlerini eşzamanlı ve ahenkli olarak kullanma prensibiyle hareket edilir. Politika yapışın iradiliği ve öncünün katalizör rolünün kavranışı, öncü müdahale tarzının parlak örneklerinde kendini gösterir. Partinin örgütlü güçlerinin harekete geçirilmesine dayalı öncü müdahale tarzı, aslında kitlelerin potansiyel enerjisinin uyarılıp ateşlenmesini hedefler. Bununla beraber MLKP, kendisi gibi düşünmeyen kitlelerle birlikte çalışmayı da onların devrimcileştirilmesinin etkin bir yöntemi olarak görür. Devrimci birleştiricilik politik mücadelede parti tarzının başlıca bir özelliği olarak, tüm antifaşist ve devrimci güçleri, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadeleci bölüklerini cepheleştirme yöneliminde karşılık bulur.

MLKP, Gazi katliamının hesabını sormak amacıyla 1995'te İstanbul-Bağcılar 100. Yıl Karakolu'nun lav silahıyla vurulması ve 1996'da İstanbul-Sultanbeyli ilçesinin basılıp faşist devlet kurumlarının ateş altına alınması gibi etkili politik askeri eylemlere imza attı. 2004'te İstanbul'da toplanan NATO zirvesine karşı yaptığı bombalamalarla ezilenlerin antiemperyalist öfkesine tercüman oldu. Emekçi kitleler arasında milis örgütlenmesi ve eylemini, faşizme karşı devrimci şiddet kullanımını yaygınlaştırarak, özellikle emekçi mahallelerde devrimci hegemonya ve otorite alanları yaratmayı denedi.

Yasadışı ve gizli temelde örgütlenen, silahlı devrim mücadelesini geliştirmeye yönelen MLKP, aynı zamanda, ajitasyon, propaganda ve örgütlenme çalışmalarında bütün yasal imkanları değerlendirmekte tereddüt etmedi. Burjuva yasallığına ve parlamentarizme hapsolmuş reformist anlayışa hiçbir zaman prim vermediği gibi, Türkiye devrimci hareketinin sekter taktiği olan “seçimleri daima boykot” ezberine de kapılmadı. Parti, devrim ve sosyalizm propagandası yapmakta yararlanmak amacıyla yerel ve genel seçimlere katıldı, bağımsız sosyalist ya da demokratik ittifak adaylarıyla milyonlarca emekçiye seslenen seçim çalışmaları yürüttü, burjuva parlamento kürsüsünden bile devrimci amaçlarla faydalanma taktiğini uyguladı.

MLKP Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin zaferi için mücadeleyi temel politik eksen aldı. Parti, Kürdistan'ın başlangıçta Kuzey parçasında örgütlenirken, 2000'li yıllarda Başûr'a ve Rojava'ya açıldı. Bakur Kürdistan kentlerindeki özyönetim çarpışmalarında yer aldı, hendek ve barikat direnişlerine omuz verdi. MLKP, Kürdistan'da mevcut devrim cephesinin yanına Batı'da ikinci bir devrim cephesini açmayı ve bu iki cephenin birleştirilmesini devrim stratejisinin kilit sorunu olarak gördü. Aynı zamanda, Türk halkını zehirleyen şovenizme karşı sistematik mücadele yürüttü. Adil, onurlu ve demokratik bir barış talebini sahiplendi, Türk işçi ve emekçileri arasında demokratik barış hareketleri örgütlenmesine katkıda bulundu. Kürt ulusal özgürlük mücadelesi lideri Abdullah Öcalan'ın emperyalist bir komployla sömürgeci faşist Türk devletine teslim edilmesine karşı mücadele verdi. MLKP, Öcalan'ın İmralı Hapishanesi'nde geliştirdiği diyalog sürecini, ulusal özgürlük mücadelesinin bir uğrağı olarak değerlendirdi, hem sömürgeci faşizmi geriletmek hem de Türk emekçileri arasında şovenizmin etkisini kırmak amacıyla destekledi.

MLKP, Türkiye ve Kürdistan'da komünist hareketin ve işçi hareketinin farklı kanallardan akmalarında ifadesini bulan derin çelişkinin çözümü görevini devrimci çalışmasının odağına yerleştirdi. '95 sonunda MLKP İşçi Konferansı toplandı. İşçi kurultaylarıyla, işyeri komiteleri ve işçi birlikleriyle, fabrikalarda ve sendikalarda, emekçi mahallelerinde ve işçi havzalarında birçok çalışma yürütüldü. 1 Mayıs'lar partinin tüm gövdesiyle hazırlandığı kitlesel ve militan mücadele günleri olarak ele alındı. Parti, işçi sınıfına kölece çalışma koşulları dayatan yeni iş yasasına karşı, 2003 yazında, “Bayrak Yürüyüşü” denilen ve üzerinde “kölelik yasalarına hayır” yazılı bir bayrağı art arda işçi havzaları ve mahallelerinde dolaştıran, buralarda karış karış politik kitle ajitasyonu yapan etkili bir kampanya gerçekleştirdi. İstanbul-Tuzla tersane işçilerinin, çığ gibi büyüyen iş cinayetlerine karşı Şubat ve Haziran 2008'de gerçekleştirdikleri havza grevlerinin mimarı yine MLKP'ydi.

KGÖ liseli ve üniversiteli gençliğin kitlesel ve militan birçok hareketinin öncüsü olarak sivrildi. Yükseköğrenim gençlik hareketinin kabuğunu kırıp sokakta yeniden atılım yapması, 1996'da komünist gençliğin üniversite harç zamlarına karşı ısrarla ve öncü tarzda sürdürdüğü uzun süreli açlık grevi kampanyasının doğrudan sonucuydu. '96 4-5 Şubat öğrenci eylemlerinin mimarları, böylece, “zaferler kuşağı” olarak nitelenmeye hak kazandılar. Mayıs 2001'de, üniversitelerin neoliberal dönüşümünü hızlandırmaya dönük yükseköğrenim yasa tasarısına karşı, binlerce öğrencinin Ankara-Kızılay'da polis barikatlarını yarıp geçmesinde yine komünist gençliğin öncü imzası vardı. Liseli öğrencilerin topladıkları kurultaylar ve geliştirdikleri demokratik örgütlenmeler KGÖ'nün eseri oldu. Öte yandan genç komünistler, sermayenin iş cinayetlerine dur dediler, sömürgeciliğin katliamına uğramış Roboskî'nin adalet çığlığını yükselttiler, Gezi Haziran ayaklanmasının barikatlarını inşa ettiler. 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta, Kobanê'yi yeniden inşaya omuz verme kampanyası sırasında faşist kitle katliamcılığının doğrudan hedefi olması, KGÖ'yü, üniversite kampüslerinden liselere ve emekçi mahallelerine değin gençliğin militan mücadele gücü olma kararlılığından alıkoyamadı.

MLKP, işçi ve ev emekçisi kadınların, üniversiteli ve liseli genç kadınların, dili ve kimliği yasak Kürt kadınların, inancı zincirli Alevi kadınların özgürlük mücadelesinin örgütleyicisi oldu. Erkek egemen kapitalist sömürü ve faşist zulüm düzenine karşı kadın özgürlük hareketinin her uğrağında komünistler silinmez izler bıraktılar. Komünist kadınlar, emekçi kadınlara özgü demokratik örgütlenmeleri yaydılar ve emekçi kadın kurultayları düzenlediler. 2000 yılında, Gözaltında Taciz Ve Tecavüze Hayır Kurultayı'yla faşist rejimin bu cinsiyetçi politik saldırganlığının karşısında barikat oldular. Ardından Öğrenci Kadınlar Konferansı'yla üniversiteli ve liseli genç kadınlar için ayrı demokratik örgütlenme adımları attılar. 2011'de kadına yönelik erkek şiddetine karşı gerçekleştirdikleri kampanya kapsamında, yaygın bir politik kitle ajitasyonu eşliğinde yüzbinlerce imza topladılar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün, Türkiye ve Kürdistan'da, devrimci erkek hegemonyasından çıkartılıp devrimci kadın renginde bir mücadele mevzisi kılınmasına komünist kadınlar etki ettiler. Kadın devrimi görüşünü geliştirdikçe, MLKP'li kadınlar, nihayet KKÖ'nün kuruluşu eşiğinden geçtiler.

MLKP, tarihi boyunca, gecekondu yıkımlarına karşı direnişlerden insan hakları eksenli eylemlere, enternasyonal kitle hareketlerinden Afganistan ve Irak'ta emperyalist işgallere karşı mücadelelere kadar her türlü demokratik kitle hareketinin içinde yer aldı ve bunları ileri taşımaya çalıştı. “Toplum için sanat, insanlık için bilim, özgürlük için politika” diyerek, kültür-sanat çalışmaları ve kurumlaşmaları geliştirdi. 1997'de Balıkesir-Susurluk'ta kontrgerilla devleti gerçeğini açığa vuran trafik kazasının ardından “aydınlık için 1 dakika karanlık” adı altında ve ışık kapatma biçiminde yayılan en barışçıl eylemlerden, 2004 yazında İstanbul'da NATO zirvesine karşı devrimci kitle şiddetinin en etkili biçimde örgütlendiği ve barikat çarpışmalarının gerçekleştirildiği en militan eylemlere değin, parti her düzeyde kitle hareketleri örgütlemeye yöneldi. 10., 15. ve 20. kuruluş yıldönümünde İstanbul'da açıktan düzenlediği ve binlerce taraftarını buluşturduğu gecelerle faşizme meydan okudu.

2013 Gezi Haziran ayaklanmasında MLKP, sokak eylemlerini dişe diş biçimlerde sürdürmekteki netliğiyle, devrimci politikaya hazır güçlerin sınırlılığı penceresinden değil, özgücüne güvenerek potansiyel imkanları realize etme penceresinden bakışıyla, devrim savaşımının sıçramalı gelişim çizgisine dair stratejik kavrayışıyla yer aldı. Hem İstanbul-Taksim’de üslenerek ayaklanmayı güçlendirme ve politik bakımdan merkezileştirme, hem de ayaklanma ateşini ve meydan tutma pratiğini İstanbul’un her semtine ve bütün kentlere yayma taktiğiyle hareket etti. Kitleye buyurgan ve kibirli yaklaşmak veya hareketin bağrında filizlenen orijinal mücadele biçimlerini ve şiarlarını peşinen küçümseyen dogmatizme kapılmak türü geleneksel devrimci hastalıklara sürüklenmedi. Haziran ayaklanması, MLKP'nin kendi sınırlarına da hücum ettiği, politik ve örgütsel önderlik kapasitesinde yeni bir eşiğe geldiği, devrimin güncelliği anlayışının kolektif yapıyı sarıp sarmaladığı tarihsel bir çıkış oldu.

Partinin politik kitle faaliyetinden ve kitleyle ilişkilenişten anladığı, rutin tarzdaki ve genellikle barışçıl biçimlerdeki politik ve örgütsel çalışmalar sayesinde politik etki gücünü ve örgütlülük kapsamını basit nicel artışlarla büyütmek değildir. İşçi sınıfı ve ezilenlerin faşizmle dişe diş mücadelesinde öncü tarzın sergilenmesi, devrimci kitle şiddetinin örgütlenmesi ve halk ayaklanmasına önderliğin her yolla öznel şartlarının oluşturulmasıdır. Ancak bu sayededir ki, komünist öncünün sıçramalarla gelişip büyümesi ve emekçileri devrimin siyasi ordusu olarak örgütlemesi mümkün olur.

MLKP'nin mücadele sahnesine çıkışı, politika yapışta olduğu gibi, örgütsel çalışmada da yeni bir tarzın doğmasını getirdi.

Örgütlenmede parti tarzı, her şeyden önce, tüzüğün tüm örgütsel yaşamı kesinkes düzenleyen kurallar bütünü olarak, tavizsiz uygulanmasında karşılık buldu. Partinin hem kolektif organlara dayalı düzgün örgütsel işleyişte titizlenmesi, hem de kadroların inisiyatifine ve sorumluluğuna eğilmesi “kolektif etkin birey” kavramında ifadesini buldu.

Kolektivizm, MLKP'nin örgütsel yaşamında kendini gerçekleştirme tarzının karakteristik bir yapıtaşı oldu. Parti, kuruluşundan bu yana, yasadışı temelde beş kongre gerçekleştirdiği gibi, genel ve cephesel parti konferansları, kadın konferansları ve gençlik kongreleri de düzenledi. Onun ideolojik ve politik doğrultusu, kolektif akıl ve kolektif iradeyle meydana getirildi. Bu kolektif akıl ve irade sayesindedir ki, MLKP, faşist düşman saldırıları altında kaybettiği önderlik niteliğinden kaynaklı zayıflamalar altında sürüklenmekten kaçınamadığı devrimci kendiliğindencilik, bürokratik yabancılaşma ve idare-i maslahatçılık hastalıklarını devrimci temelde aşmayı bildi.

Parti kendini amaçlaştırmadı. Ne de örgütlenme modelini statik kavradı. “Devrimin zaferi için yaşasın MLKP” sloganı, partinin devrim amacına bağlı araçsal kavranışının ifadesi olarak benimsendi. Örgütsel güvenlik, kadroların korunması şeklinde sağcı bir yaklaşımın kısıtlılığında değil, örgütsel çalışmanın sürekliliğinin korunması genişliğinde ele alındı. Aynı zamanda MLKP, leninist parti anlayışının somut tarihsel ve politik koşullar altında ete kemiğe bürüneceği en işlevsel biçimlerin arayışında oldu. Örgütün, değişen koşullara uyarlanması gerektiği konusunda açık bir kavrayış ve girişkenlikle hareket etti.

Farklı işlevlerdeki cepheler ve örgütler toplamı olarak yapılanan, temel yönetici örgütlerini profesyonel kadrolardan oluşturan parti, fonksiyonlarıyla farklılaşan ama çalışmalarıyla birbirini tamamlayan profesyonel devrimci üyelerin ve yerel üyelerin örgütsel bütünlüğü sağlayan varlıklarına dayandı.

Partinin yeni tarzı, onun teorik çalışmalarında da kendini gösterdi

Birlik Devrimi aynı zamanda bir zihniyet devrimiydi. MLKP'nin doğuşu, geride kalan on yılların tarihi şartlarında şekillenmiş eski teorik tarzın aşılması yönlü büyük bir devrimci yenilenme hamlesiydi de. Sürekli değişime uğrayan maddi gerçeğin materyalist diyalektik analizine dayanmakta sorunlu, sınıflar savaşımının yeni sorularını yanıtlamakta dogmatik ve tutucu teorik tarzın yerine, marksizmin kavranışı ve uygulanışında yeni bir tarzın geçmeye başlamasıydı. Parti, yıllar içinde, bu teorik üretim tarzında gitgide derinleşti. MLKP'nin teorik analiz gücü, örneğin, kapitalizmin emperyalist küreselleşme evresinin ve varoluşsal krizinin çözümlenmesinde kendisini gösterdi. Bu çözümleme, parti programında yapılan değişikliklerle şöyle vurgulandı:

“Uluslararası tekellerin ve bunların en büyükleri olan dünya tekellerinin üretim, ticaret ve sermaye ihracında, bütünleşik dünya pazarı üzerinde tam hakimiyet kurmasıyla karakterize olan, üretim sürecinin de küreselleştiği, spekülatif sermayenin toplam sermaye hareketi içinde belirgin konum kazandığı, uluslararası tekellerin ve emperyalist devletlerin dünya pazarı üzerinde şiddetli bir rekabete giriştikleri ve bu rekabet temelinde dünyayı yeniden paylaşma mücadelesine giriştikleri, yeni sömürgeciliğin, daha ağır bir boyunduruk biçimi mali-ekonomik sömürgeciliğe dönüştürüldüğü bugün, bu ayırt edici özellikleriyle dünya kapitalizmi emperyalizmin bir evresine, emperyalist küreselleşme evresine ulaşmıştır.”

Emperyalist küreselleşme evresine özgü devrimci sonuçlarsa parti programında şöyle özetlendi:

“Devrim, emperyalist zincirin en zayıf halka ya da halkalarında patlak verebileceği gibi, emperyalist kapitalizmin günümüzde ulaştığı düzey, bölge devrimleri olanağını da yaratmıştır. Aynı durum, tek tek ülke devrimlerinin bölge devrimlerine ve dünya devrimi dalgalarına dönüşmesinin nesnel koşullarını olgunlaştırmakta, birçok ülkede birbirini tetikleyen devrimler olasılığını güçlendirmektedir.” “Emperyalist küreselleşme evresinde proletaryanın safları genişlemiş, enternasyonal kimliğinin maddi zemini güçlenmiş, kol ve kafa emeğinin toplumsal konumları arasındaki fark zayıflamış, proletarya ile nüfusun proleter olmayan ezilen ve sömürülen emekçi katmanları birbirlerine daha fazla yakınlaşmış, işçi sınıfının diğer ezilenleri kendi programı etrafında birleştirme olanakları güçlenmiştir.”

 

 

Sayfa12345